• Sonuç bulunamadı

1.1.5.1. Çevresel Stres Kaynakları

1.1.5.1.4. Sosyal Yaşam Stresleri

Ölüm, boşanma, çocukların evden ayrılmaları, aileye yeni katılan bireyler, emeklilik, ev taşıma, yeni arkadaşlar, tatile çıkma gibi her an karşılaşacağımız olaylar yaşamımızı olumlu ya da olumsuz etkilemektedir.

Sosyal yaşam stresleri, aile, sosyo-kültürel değerler, günlük yaşam değişiklikleri vb. stres kaynaklarını kapsamaktadır.

1.1.5.1.4.1. Aile Sorunları

İş ve aile, insanların günlük hayatlarının çok büyük bir bölümünde meşgul oldukları ve uzun dönemde başarılı olmayı ve tatmin elde etmeyi istedikleri önemli rollerdir. Günümüz insanları artık eş ve çocuklarına daha fazla zaman ayırmak ve onlarla daha çok şeyi paylaşmak istemekte, fakat bununla birlikte işle ilgili olarak karşılaşılan talepler de her geçen zaman artmaktadır. İşin ve ailenin eş zamanlı olarak ortaya çıkan talep ve ihtiyaçları, özellikle çalışan kadınlar üzerinde birtakım baskılar oluşturabilmekte ve kişinin öncelikleri ile ilgili olarak çeşitli çelişkiler yaşamasına neden olabilmektedir. İnsan hayatı açısından çok önemli olan bu iki alanın etkileşimi sonucu meydana gelen çatışmalar, özellikle kadınların toplam işgücü içindeki paylarının hızlı artışı ve bununla birlikte ortaya çıkan çift gelirli ailelerin etkisiyle örgütlerin gündeminde önemli bir yer tutmaya başlamıştır(Aytaç, 2006; 5).

Aile ortamı, psikolojik açıdan sağladığı olumlu katkılarının yanında birey için stres faktörü haline dönüşen bir kurum da olabilmektedir(Tutar, 2000; 220). Aile sorunları denildiğinde ilk akla gelen eşler arasında yaşanan hoş olmayan olaylardır. Aile ortamı, kişisel özgürlükleri kısıtladığı düşünüldüğünde, gerilimin doğduğu yer, dayanışmanın, anlayışın ve huzurun bulunduğu bir yer olarak algılandığında ise gerilimin giderildiği bir kurumdur.

Bu konuda yapılan çalışmalarda ortaya konan bulgularda, ailenin en çok mutluluk ve doyum verebilen bir kurum olabildiği gibi, en çok zarar ve mutsuzluk verebilen bir kurum da olabildiği ortaya çıkmıştır. Diğer bir deyişle aile; yakınlık,

şiddet, kontrol, engelleme, çatışma gibi olumsuz sözcüklerle de nitelendirilebilinir. Şiddete, çatışmaya neden olan en yaygın sorunlar, para, cinsel yaşam, çocuk yetiştirme, eğitim, kültür farklılığı ve eşler arasındaki iletişim yetersizliği olarak sıralanmaktadır. Evde yaşanan ilişkilerin işe, işte yaşanan ilişkilerin ise eve yansımaması oldukça güçtür(Eren, 2000; 286).

Aile üyelerinden birinin vefatı ya da hastalığı, eş ve çocuklar arasındaki geçimsizlik veya yaşanan ekonomik krizler, ev değiştirme veya mülk edinmek için borca girilmesi gibi durumlar, bireyler üzerinde belirgin bir şekilde gerginlik ve stres yaratabilmektedir(Aktaş ve Aktaş, 1992; 233).

Özellikle kadın yöneticiler iş-özel yaşam dengesi çatışmasından doğan stresi daha yoğun olarak yaşamaktadırlar. Çünkü kadınlar, kendilerini ailenin esas sorumlusu olarak görmekte ve ebeveyn rolünü daha çok ciddiye almaktadırlar. Kadın çalışanlar, iş odaklı bir hayat anlayışı sonucunda işteki rollerini evde de devam ettirmeye başlayabilirler. Bunun sonucu olarak, kişinin ailesiyle seviyeli bir ilişki kurma ihtimali artmaktadır. Bu durum sağlıklı değildir ve aile bağlarına zarar verebilmektedir. Üst düzey kadın yöneticilere baktığımızda, bu kişilerin hem kariyerlerinde, hem de özel yaşamlarında başarılı olmaları beklenmektedir. Bu bağlamda, bu kişilere evdekilerin destek olması gerekmektedir(Yöney, 2005; 1). 1.1.5.1.4.2. Parasal Güçlükler

Para yaşam için gereken geçimi sağlamakta ve böylece çalışmak için bir teşvik unsuru oluşturmaktadır. Kazanılan para sadece örgüt içi ve hiyerarşide değil aynı zamanda komşular, arkadaşlar ve toplumdaki diğer gruplar arasında da kişinin statüsünü belirlemektedir.

Ülkemizde yapılan araştırmalar ekonomik durumu düşük ve yetersiz olan ailelerin strese daha açık olduklarını ortaya koymaktadır. Yetersiz ekonomik durumun beslenme, eğitim, konut gibi temel gereksinimleri karşılayamaması, fiziksel, bedensel ve ruhsal rahatsızlıklara yol açmaktadır. Bu insanların ek işler aramaları ve yapmaları, gelecek korkusu ve güvensizlik, toplumsal ilgiden ve

saygıdan yoksun olma, parasızlık sonucu ortaya çıkan aile içi sürtüşmeler, stresli yaşamaya neden olan etkenlerdir(Arıkanlı ve Ulubaş, 2004; 111).

Parasal sorunlardan dolayı ev ve sosyal yaşamlarında istedikleri standardı yakalayamayan kişilerin, kendilerine, ailelerine ve işlerine yönelik sorumlulukları yerine getirememe durumları ortaya çıkacaktır. Günümüzde kişiler, parasal güçlükler karşısında ek iş olarak ikinci bir işte çalışmaya veya aynı işte daha fazla mesai yaparak tüm enerjilerini bu işte harcamaya zorlanmaktadır. Bu durum onların eğlenceye ve ailelerine zaman ayırmalarını engellemektedir(Luthans, 1992; 402). 1.1.5.1.4.3. Toplumsal Değişiklikler

Hem çalışanların, hem de örgütlerin rekabetçi ortamdan doğan toplumsal değişikliklere karşı gösterecekleri uyum sağlama çabaları şüphesiz ki çalışanlar üzerinde baskı oluşturmaktadır.

Günümüzde teknoloji hızla değişmektedir ve bu durum beraberinde birtakım problemleri doğurmaktadır. Teknolojik belirsizlik ve yenilikler çalışanların beceri, ve deneyimlerini gereksiz kılmaktadır. İnsanların yerini alan bilgisayarlar, robotlar ve otomasyon kişilerin işsizlikle yüzyüze gelmelerine neden olmaktadır(Can, 1997; 293).

Dünyadaki değişim rüzgarlarına sosyo-kültürel değişimler de katılmaktadır. Büyük bir hızla küreselleşmeye doğru giden dünya uluslarının sosyal özellikleri, örf ve adetleri, kültürleri ve değerlerinde değişimler yaşanmaktadır. Değişmesi çok zor olarak kabul edilen bu unsurlar ulusal kimliklerden çıkıp evrenselleşmeye doğru gitmektedir(Eren, 2000; 286).

Toplumsal değişiklikler kapsamına ülke ve dünya ekonomisinde yaşanan krizler, artan işsizlik gibi bireyin yaşamını sürdürmesini zora sokan belirsizlikler, gittikçe azalan iş imkanları, yüksek enflasyon ve artan pahalılık vb. unsurlar da girmektedir. Söz konusu toplumsal değişikliklerle karşılaşan bireyler hayal kırıklığı yaşamakta, kötümser bir ruh haline sahip olmaktadırlar. Bu durumda bireyler için stres kaçınılmaz olmaktadır.