• Sonuç bulunamadı

ÇEVRİYAZI İŞARETLERİ

0.5. Sosyal Hayatın Atasözlerine Yansıması

Türkiye Türkçesi ve Kazak Türkçesi atasözlerinde hayvanlardan sıkça söz edilir. Bunun bir nedeni hayat tarzının hayvancılıkla ilgili olması diğer nedeni ise insanların, yakından gözlemleyerek tanıdıkları hayvanların belirgin özelliklerini kendi özellikleriyle bağdaştırmalarıdır. Atalarımızın sosyal hayatındaki insan karakterine ait olumlu ve olumsuz niteliklerin hayvanlarla simgelenmesi gibi benzetmeler, insanların bu hayvanları çağlar boyunca gözlemlemeleri ve gözlemlerini sonraki kuşaklara aktarmaları ile ortaya çıkmış olmalıdır. Türkiye Türkçesi ve Kazak Türkçesi atasözlerinde, hayvanlarla ilgili benzetme, soyutlama ve karşılaştırmalar büyük oranda benzerlik taşımakla birlikte, farklılıklara da rastlamak mümkündür.

Atın asaleti konusunda Türkiye Türkçesi ve Kazak Türkçesi atasözlerinde benzerlikler vardır, ancak atın kişileştirme yoluyla insanla özdeşleştirilmesine Kazak Türkçesi atasözlerinde daha çok rastlanlıır. Türkiye Türkçesinde “At yiğidin yoldaşıdır” atasözü, at yiğidin yol arkadaşı ve her zaman yanından bulunan candan bir dostudur anlamına gelmektedir. Kazak Türkçesindeki “At tuyağın tay basar” (tay atın

izinden gider) atasözü ise, yaşı büyüklerin başlattığı bir işi gençlerin aynı düşünce ve idealle devam ettireceğini anlatmaktadır. “At-erdiñ qanatı” (At, erin kanatı) atasözünde yine atın yiğidin hayat yoldaşı olduğu ifade edilmektedir.

Türkiye Türkçesi ve Kazak Türkçesi atasözlerinde eşek olumsuz bir simge olarak öne çıkmaktadır. Kabalık, cahillik, akılsızlık, densizlik ve kıskançlık gibi kötü anlamları taşımaktadır. Türkiye Türkçesindeki “Eşeğe altın semer vurulsa, yine eşektir” ve Kazak Türkçesindeki “Esekke torqa japsañ da esek bolıp qaladı” (Eşeğe ipek örtsen de esek kalır) atasözleri, insanlık değerinden yoksun kişi, kılık kıyafetle, ünvan ve makam ile değer kazanmayacağını belirtmektedir. Kazak Türkçesindeki “At aylığın oylaydı, tüye jıldığın oylaydı, esek eki ayağınıñ astın oylaydı.” (At aylık düşünür, deve yıllık düşünür, eşek iki ayağının altını düşünür) atasözünde akılsız insanın sadece bugününü düşüneceğini anlatmaktadır.

Deve, Türkiye Türkçesindeki ve Kazak Türkçesindeki atasözlerinde gücün ve heybetin simgesidir. Gücü ve dayanıklılığı ile ön plana çıkan insanlar övülürken onların taşıdıkları nitelikler ile deveye ait özelliklerin bağdaştırıldığı görülmektedir. Devenin koca cüssesi ve heybeti onun kaba saba, saygısız ve açgözlü insanların simgesi haline gelmesine de yol açmıştır. Sadece gücüne güvenen ve doymak bilmeyen bu tip, atasözlerinde eleştirilmektedir. Deveyle ilgili diğer olumsuz yakıştırma, onun tembelliğidir. Her insanın çalışmak zorunda olduğu fikri savunulurken bu yakıştırmadan yararlanıldığı görülür (Gürsü, 2009: 383). Türkiye Türkçesinde “Burç yiyecek deve boynunu uzatır” ve Kazak Türkçesinde “Tüye jantaq jegisi kelse moynın sozadı” (Deve, deve dikeni yemek isterse boynunu uzatır) atasözleri kişi kendisine gerek olan şeyi elde etmek için yorgunluğa katlanması gerektiğini anlatır.

Öküz, Türkiye Türkçesi ve Kazak Türkçesinde akılsızlık, kabalık gibi olumsuz anlamları içinde barındırmaktadır. Söz gelimi, Türkiye Türkçesinde akılsız insanları ifade eden “Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz ama saray ahır olur” atasözü bunun bir örneğidir. Kazak Türkçesinde ise hakaret amaçlı olarak kullanılan atasözü de karşımıza çıkmaktadır: “Tentek molda, telmirgen ögiz” (Yaramaz molla, dik dik bakan öküzdür).

Koyun ile ilgili atasözlerinde koyun kişileştirilerek güçsüz, pısırık, uysal ve çekingen insanları simgelemektedir. Her söyleneni düşünmeden yapan, emir almayı alışkanlık haline getirmiş, güçten ve cesaretten yoksun kişilerin sergilendiği atasözlerinde koyun benzetmesinden yararlanıldığı görülür. Söz gelimi, Türkiye

Türkçesinde “Çobansız koyunu kurt kapar” atasözü yöneticisi, koruyucusu olmayan kişiyi ve topluğu düşman ezeceğini anlatmaktadır. Kazak Türkçesinde de güçsüz insanın güçlü birisinden çekineceğini belirten “Qasqırdıñ oylağanı aramdıq, qoydıñ oylağanı amandıq” (Kurdun düşündüğü kötülük, koyunun düşündüğü esenlik) atasözü dikkat çeker.

Türkiye Türkçesi ve Kazak Türkçesi atasözlerinde keçi, inatçılığı ve değersizliği simgelemektedir. Ancak Kazak Türkçesi atasözlerinden farklı olarak, keçinin akılsızlık ve mantıksızlık simgesi olarak kullanıldığı atasözleri de mevcuttur (age, 2009: 400). Türkiye Türkçesinde kötü yaradılışlı, kötü huylu kişinin, çevresine hep kötülük aşılacağını, bir toplulukta huzursuzluk çıkmasına sebep olacağını anlatan atasözü şu şekildedir: “Bir uzuz keçi bir sürüye boklar”. Kazak Türkçesindeki kıymetli olmayan insanla ilgili atazözünü görmekteyiz: “Eşki egiz tuwıp qoydan aspas, it egiz tuwıp elden aspas” (Keçi ikiz doğurup koyunu aşamaz, köpek ikiz doğurup halkı aşamaz).

Türkiye Türkçesi ve Kazak Türkçesi atasözlerinde köpeğe sadıklığı dışında değersiz, akılsız ve velveleci gibi olumsuz sıfatlar yakıştırılmaktadır. “İtke sen köñilsiz qatınıña senbe” (İte güven, gönülsüz kadınına güvenme) atasözünde itin sadıklığı anlatılmıştır. İnsanı aşağılama anlamında kullanılan Türkiye Türkçesi ve Kazak Türkçesi atasözlerinin örnekleri şu şekildedir: “Ak köpek, kara köpek, ikisi de köpektir”, “İttiñ moynına altın qarğı taqsa da, boq jewin qoymaydı” (İtin boynuna altın tasma taksalar da, bok yemeyi bırakmaz).

İki Türk lehçesindeki atasözlerinde kedi, genellikle şaşkın, ne yapacağını bilmez ve nankör kişileri simgelemektedir. Söz gelimi, Türkiye Türkçesindeki "Kedi götünü görmüş, yaram var demiş” atasözü sıkıntısı olmayan densiz kişinin hiç yoktan kendine sıkıntı çıkaracağını bahsetmektedir. Kazak Türçesindeki “Mısıqtı erkeletseñ qolıñdı tırnar” (Kediyi şımartsan elini tırmalar) atasözü iyilik bilmez insanlara iyi davranırsan tepene cıkacağını anlatmaktadır. Türkiye ve Kazka Türkçesinde kedi ilgili atasözleri çoğunlukla sıçanla birlikte görülmektedir.

Türkiye Türkçesindeki ve Kazak Türkçesindeki atasözlerinde kurt, kötülük, acımasızlık, zalimlik gibi olumsuz nitelikler yüklenmiş güçlü bir simgedir (Gürsu, 2009: 413). Aşağıdaki örneklerden her iki Türk lehçesinde de kurdun kötü insanın simgesi olarak ifade edildiğini görmekteyiz: “Kurdun ağzı yese de kan, yemese de kan”, “Qasqır bar jerde malıña tınıştıq joq, qasıñ bar jerde janıña tınıştıq joq”

(Kurdun olduğu yerde malına huzur yok, düşmanının olduğu yerde canına huzur yok). Kazak Türkçesinde böri ile ilgili atasözlerinde börinin iyiliği, güçlülüğü ve birlikteliği simgelediği görülmektedir.

Atasözlerimizde genelde tilkinin kurnazlığından bahsedilir, aklı ve sinsiliği ele alınır. Söz gelimi, iki Türk lahçesindeki atasözlerinde de insanın kurnazlığı tilkiyle simgelenmiştir: “Ayyar tilki art ayağından tutulur”, “Tülki minez adamdar, dostı dosqa jamandar” (Tilki mizacındaki insanlar, dostu dosta kötüler).

Türkiye Türkçesindeki atasözlerinde aslan gücün ve kuvvetin simgesi durumundadır. Kazak Türkçesindeki atasözlerinde ise aslanın güçlü, cesur ve mağrur insanları simgelediği görülmektedir (Gürsü, 2009: 416). İki Türk lehçesindeki atasözlerinde de güçlü insanları ifade eden örnekler şu şekildedir: “Erkek arslan arslan da dişi arslan arslan değil mi?”, “Arıstandı arıstanday jigit alar” (Aslanı aslan gibi yiğit yener).

Türkiye Türkçesinin ve Kazak Türkçesinin ayı ile ilgili atasözlerinde ayının özelliği sinsi ve güvenilmez kimseleri temsil etmesidir. Türkiye Türkçesindeki “Ahlatın (armutun) iyisini ayılar yer” atasözünde değerli, güzel ve iyi şeylerin çoklukla onlara layık olmayan kimselerin eline geçeceği bahsedilmektedir. Kazak Türkçesindeki atasözü ise ayı güvenilmez insanı simgelemektedir: “Ayuwmen joldas bolsañ, aybaltañ janıñda bolsın” (Ayıyla dost olursan aybaltan yanında olsun).

İki Türk lehçesinde de domuz, pisliği, çirkinliği ve fırsat düşkünlüğünü çağrıştıran bir simgedir (Gürsü, 2009: 420). Türkiye Türkçesindeki “Domuz hort hortunu büyüğünden öğrenir” atasözünde kötü bir insanın başka kötü insanların yaptıklarını yapacağını bahsetmektedir. Kazak Türkçesindeki “Şoşqa da şoşqanı jarmaydı” (Domuz bile domuzu yaralamaz) atasözü ise birbirine yakın olan insanlar birbirini sevmese de zarar vermezler mesajı verir.

Zayıflığın, acizliğin, masumiyetin ve ürkekliğin simgesi olan tavşan ile ilgili atasözlerine iki Türk lehçesinde sıkça rastlanır: “Avcı tavşana “Bir kürk veriyim” demiş; tavşan “Postumu soyma da senin kürkünden vazgeldim (vazgeçtim)” demiş”, “Qoyan, köleñkesinen qorqadı” (Tavşan, gölgesinden korkar).

Türkiye Türkçesindeki atasözlerinde, bir insanın sinsiliği vurgulanmak istendiğinde veya kötü niyetle saldırganlığı öne çıkarılmak istendiğinde çakal üzerinden yapılan benzetmeler kullanılır (Balaban vd., 2015: 305). Kazak Türkçesindeki atasözlerinde böylesi bir kullanıma rastlanmadı. Türkiye Türkçesindeki

“Arslanın adı çıkmış, çakallar baş keser” atasözünde bir konuda adı çıkmış kişilerden çok adı bilinmeyen kişilerin ön plana çıkması bahsedilir.

Türkiye Türkçesindeki ve Kazak Türkçesindeki atasözlerinde kartal gücün, heybetin, asaletin ve kudretin simgesidir. İki Türk lehçesindeki de güçlü insanları ifade eden örnekleri şu şekildedir: “Kurt kartaldan kurtulamaz”, “Ajaldı qarqa qıranmen oynaydı” (Eceli gelen karga kartalla oynar).

İki Türk Lehçesinde de kargaya çirkinlik ve pislik dışında, değersizlik, kötülük, hainlik ve nankörlük gibi olumsuz sıfatların yakıştırıldığı görülür (Gürsu, 2009: 428). Türkiye Türkçesindeki iyilik bilmeyen insanı ifade eden atasözü şu şekildedir: “Besle kargayı, oysun gözünü”. Kazak Türkçesinde ise güçsüz olursan düşman saldıracağını şu şekilde anlatmaktadır: “Tozğan qazdı toptanğan qarğa jeydi” (Tek kalan kazı, toplanan karga yer).

İki Türk lehçesinde de ördek ürkekliği ve şaşkın tavırlarıyla öne çıkmaktadır (Gürsü, 2009: 428). Şaşıran insanın kendisinden beklenmeyen, insanı hayrete düşürecek hareketler yapacağı şu örneklerde görülür: “Şaşkın ördek götün götün (arka arka) yüzer”. “Sasqan üyrek artımen süñgiydi” (Şaşkın ördek ardıyla suya dalar).

Türkiye Türkçesinde ve Kazak Türkçesinde kötü insanların yılanla özdeşleştirildiği atasözleri de mevcuttur. Türkiye Türkçesinde “Yılana yumuşak diye el sunma” atasözü insanın yumuşak huylu herkese aldanmamasından, tehlikeli bir durumla karşılaşabileceğinden bahsetmektedir. Kazak Türkçesindeki “Jılandı öltirgenniñ sawabı bar” (Yılanı öldürmeni sevabı var) atasözü kötülüğe engel olanın bir sevap olduğunu anlatmaktadır.

İki Türk lehçesinde de çalışkanlık, güç birliği anlatılırken söze güç katmak ve etkileyici söylemek maksadıyla karınca üzerinden teşbih yapılmıştır (Balaban vd., 2015: 308). Türkiye Türkçesindeki düşmanın ne kadar güçsüz olursa olsun dikkat et, uyanık ol diye uyaran atasözü şu şekildedir: “Düşmanın karınca ise de hor bakma”. Kazak Türkçesinde “Köp qumırsqa jabılsa, tüyeni de öltiredi” atasözü çok insan birleşerek güçlü birisine de saldıracağını bahsetmektedir.

İki Türk lehçesinde de akılsız insanın balıkla özdeşleştirildiği atasözleri vardır. Türkiye Türkçesindeki ve Kazak Türkçesindeki bir işte aksaklık başta olanlardan kaynaklanacağını anlatan atasözleri şu şekildedir: “Balık baştan kokar”, Balıq basınan şiriydi (Balık başından çürür.)

Yukarıda verdiğimiz örneklerden de anlaşıldığı gibi insanların yaşayış tarzı, sosyal hayatı atasözlerine yansımaktadır. İnsan hayatının bir parçası olan hayvanların

da atasözlerinde yer alarak kişiselleştirme yoluyla insanla özdeşleştirilmesi bunlardan bir tanesidir. İnsan karakterine ait olumlu ve olumsuz niteliklerin hayvanlarla simgelenmesi gibi benzetmeler günlük hayatta kullandığımız atasözlerinde de geçmektedir. İnsanlar yakından gözlemleyerek tanıdıkları hayvanların belirgin özelliklerini kendi özellikleriyle bağdaştırarak kimilerinin tilki gibi kurnaz, kimilerinin ise koyun gibi uysal, keçi gibi inatçı olduğunu atasözleriyle tanımlamışlardır.

I. BÖLÜM

Benzer Belgeler