• Sonuç bulunamadı

ÇEVRİYAZI İŞARETLERİ

0.3. Atasözlerinin Ortaya Çıkışı

Türk kültüründeki derin izlerin somut göstergesi olan atasözleri Türk dilinin büyüklüğünü ve zenginliğini göstermektedir. Bunun kanıtı olarak da yukarıda verdiğimiz bilgileri söyleyebiliriz. Bu bilgilerden Türkiye Türkçesi, Kazak Türkçesi ve diğer Türk lehçeleri kaynaklarının ortak olduğu anlaşılmaktadır. Atalarımızdan bizlere miras kalan bu ortak sözlerin elbette bir ortaya çıkış noktası vardır. Ortaya çıkışı çok eski dönemlere dayanan atasözleri insanların kötü ve iyiyi ayırt edebilmesi için günlük hayatında kullanılabilecek kısa ve öz bir ifadeyle sonraki nesillere aktararak onlara yol göstermek, öğüt vermek amacıyla doğmuştur.

Atasözlerinin kim tarafından ne zaman söylendiği belli değildir. Sadece dilden dile, nesilden nesile aktarılarak varlığını sürdüregelmiştir. Toplumun kültür ve medeniyeti geliştikçe atasözlerinin sayısı da artmıştır. Bununla birlikte atasözlerinin ilk şekilleri de farklılaşmıştır. Çünkü insanlar yaşadığı dönemlerin ihtiyaçlarına, zevkine göre biçimlendirmişlerdir. Bu yüzden de atasözleri sürekli değişime uğrayarak ilk söyleyenin malı olmaktan çıkarak topluma mal olmuş, toplum tarafından benimsenmiş ve yüzyılların düşünce ve mantık isteminden geçerek günümüze ulaşmıştır.

Atasözlerinin ilk örnekleri ilk yazılı metinlere kadar ilerlemektedir. Bunları eski yazılı kaynaklarımızda bulmak mümkündür. Bu kaynaklarımız ise Orhun Yazıtları, Divanu Lügati’t-Türk, Kutadgu Bilig, Atabetü’l-Hakayık ve diğer eserlerden oluşmaktadır. Bunlar Türk Dünyası için büyük önem taşımaktadırlar.

Orhun Yazıtları, atasözlerinin bulunduğu en eski kaynaktır. Atasözü karşılığında kullanılan en eski Türkçe kelime Göktürk Abidelerinden Kül Tigin yazıtında yer alan ve atasözü karşılığında kullanılan “söz, haber, mesaj, nutuk, şöhret, şey” anlamlarına gelen ve “sa-“ fiilinden türeyen “sab” kelimesidir. Bu kelime daha sonra Göktürkçede “öğüt”, Turfan metinlerinde ise açıkça “atalar sözü” anlamlarına gelen “sav” şeklinde kullanılmıştır (Tekin, 1986: 623).

Bugüne kadar yapılan araştırmaların sonucunda Göktürk alfabesiyle yazılan kaynaklarda yirmi civarında atasözü tespit edilmiştir (Şen, 2015: 196). Bunların içinde Orhun Yazıtları’nda bulunan atasözlerinin ilk örnekleri şunlardır: “Yuyka erkli tupulgalı uçuz ermiş, yinçge erklig üzgeli uçuz. Yuykla kalın bolsar, tupulguluk alp ermiş. Yinçge yogun bolsar, üzgülük alp ermiş” (Yufka olanın delinmesi kolay imiş, ince olanı kırmak kolay. Yufka kalın olsa delinmesi zor imiş, ince yoğun olsa, kırmak

zor imiş). Tonyukuk Yazıtı’ndaki atasözü ise şöyledir: “Toruk bukalı, semiz bukalı ırakda büngser, semiz buka, toruk buka teyin bilmez ermiş” (Zayıf boğa ve semiz boğa arkada tekme atsa; semiz boğa, zayıf boğa olduğu bilinmezmiş) (Oy, 1972: 118). Kül Tigin ve Bilge Kagan abidesi’nde yer alan atasözü ise şöyledir: “Açsar tosak ümezsen Bir todsar açsık ümezsen.” (Aç oldugun zaman tokluk (nedir) bilmezsin, bir defa doyunca (da) açlık (nedir) bilmezsin) (Gönen, 2006:13). “Ağaç yaş iken eğilir.” anlamında bir atasözü Orhun Abidelerinde yer almaktadır (Küçük, 2010: 144).

Yenisey Yazıtları:Acaroglu, Yenisey Abidelerinden beş atasözü metnini verir. Bunlardan bazıları şu şekildedir: “Basın ne ile tehlikeye düser? Dilin ile”, “Kara budun sinlikten göç etmiş, kara suya katlanmak güçmüş” (1992: 47).

Divanu Türk: “Sav” kelimesi Kâşgarlı Mahmud’un Divânü Lügati’t-Türk’ünde de geçmektedir (Atalay, 1939: 8). Yazar eserinde yeri geldikçe atasözlerinden faydalanmış ve bazı sözcükleri örneklemek için çeşitli atasözleri kullanmıştır. Kâşgarlı Mahmud, Türk atasözü örnekleri için kullandığı “sav” terimini “söz, haber, salık, mektup, risale, atalar sözü, darbımesel, kıssa, hikâye, tarihsel şeyler” anlamlarıyla açıklamıştır (Atalay, 1999: 498).

Ansiklopedik bir lugat olarak Divanu Lügati’t-Türk atasözleri bakımından oldukça zengindir. Kaşgarlı Mahmut’un “Şu savda da gelmiştir” diye zikrettiği sözler çok sayıda karşımıza çıkmaktadır (Şen, 2015: 196). Türk toplumunun hayatında atasözlerinin büyük bir rol ve öneme sahip olduğunu Kaşgarlı Mahmut’un kitabının ilk sayfalarındaki şu sözlerinde görürüz. “Ben bu kitabı hikmet, seci’, atalar sözü, şiir, recez, nesir gibi şeylerle süsleyerek hece harfleri sırasınca tertip ettim” (Atalay, 2006: 5). Divanu Lügâti’t Türk’te geçen atasözlerinin çoğu Türk lehçelerinde hâlâ yaşamaktadır. Söz gelimi “Yalŋuk oglı munsuz bolmas” (Kişi oğlu dertsiz olmaz), “Agız yese köz uyadur” (Ağız yese göz utanır) gibi atasözleri günümüz Türk lehçelerinin çoğunda görülmektedir. Aynı biçimde veya bazı atasözlerinin bir kısmı bazı ses özelliklerindeki değişmiş biçimde zamanımıza ulaşmıştır. Bunlardan bazıları şu şekildedir: “Aç ne yimes, tok ne times” (Aç ne yemez, tok ne demez!), “Agılda oglak togsa, arıkda otı öner” (Ağılda oğlak doğsa, ovada otu biter), “Agız yise, göz uyadhur” (Ağız yer, yüz utanır), “Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmas” (Al ile arslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz), “Alplar birle uruşma, begler birle turuşma” (Maldımen alıspa, küştimen kürespe), “Arslan karısa sıçgan ötin ködhezür” (Arslan kocayınca sıçan deliği gözetir), “Arslan kükrese at adhakı tuşalır” (Arslan kükrerse atın ayağı kösteklenir) (Göztaş, 2009: 9-13).

Kutadgu Bilig, atasözlerinin geçtiği en eski kaynaklardan biridir. Eserde Arapçanın tesiri ile “atasözü” kelimesi “mesel” olarak verilmiştir. Yazar, sözlü edebiyatın ürünü olan atasözleri büyük bir ustalıkla kullanmıştır. Kutadgu Bilig’de geçen atasözlerinden bazıları şunlardır: “İdi kiçki söz ol meselde kelir Ata ornı atı ogulka kalır” (Arat, 2007: 27) (Çok eski bir ata-sözü vardır: babanın yeri ve adı oğula gelir) (Arat, 1998: 19). “Ukuş körki til ol bu til körki söz, Kişi körki yüz ol bu yüz körki köz” (Arat, 2007: 42) (Akıl süsü dil, dilin süsü sözdür; insanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür) (Arat, 1998: 31).

Atebetü’l-Hakâyık: Tasavvufi bir eser olan “Atebetü’l-Hakayık” Edib Ahmed Yükneki tarafından yazılmıştır. Hakaniye lehçesiyle yazılan eser 12. yüzyıla aittir. Atebetü’l-Hakayık söz varlığı bakımından oldukça zengin deyim, atasözü ve özdeyişe sahiptir. Eserde 76 deyim, 7 atasözü, 14 özdeyiş tespit edilmiştir. Konuyla ilgili eserde geçen atasözlerinden bazıları şunlardır: “Asel kayda erse bile arısı, arı zehri tatgu aseldin oza” (Bal nerede ise arısı oradadır, baldan önce arının zehri tadılır), “Bu til başıktursa bütmez büter ok başı” (Ok yarası kapanır fakat dilin açtığı yara kapanmaz), “Ming er dostung erse öküş körmegil; bir er duşman erse anı azlama” (Bin kişi dost olsa çok görme; bir kişi düşman olsa azımsama), “İşi edgü bolsa er edgü bolur” (İnsanın arkadaşı iyi olursa kendisi de iyi olur) (Demir, 2013: 40-48).

Dede Korkut Hikâyeleri: Atasözlerinin geçmişten günümüze aktarılmasını sağlayan eserlerden biri de Dede Korkut Hikâyeleri’dir.Dede Korkut metinlerinde yer alan atasözlerinden bazıları şunlardır: “Kuru kuru çaylara su akıttım / Kara elbiseli dervislere adak verdim / Yanıma dogru baktıgımda komsuma iyi baktım / Umanına bekleyenine yemek yedirdim / …” (Ergin 1999: 101). “Baş esen olsa börk bulunmaz mı olur?” (Tiraş vd. 2016: 142), (Baş sağ oldukça börk eksik olmaz) (Albayrak, 2009: 228). “Ecel va’de ermeyince kimse ölmez”, (Ecelsiz baş gora girmez), “Er malına kıymayınca adı çıkmaz” (Tiraş, 2016: 142), (Mal gerek mansıp kazana) (Albayrak, 2009: 695).

Kitab-ı Atalar: Mevlâna Şemsettin adlı bir tıp bilgini tarafından yazılan Teshil adlı kitabın sonuna eklenmiştir. Fatih Millet Kitaplığı’nda 3443 numara ile kayıtlıdır. Oy, kitap hakkında

“Ön Söz’de ‘Bu kitab pür pend ile hatmolundukta tamam, hicretün sekiz yüz seksen beşi olmışdı vesselâm.’ cümlesi kitabın yazılış tarihini 1481 olarak vermektedir. Yazmada ‘atalar eydür’ girişiyle sıralanan ve sonradan okuyucu

tarafından Latin rakamlarıyla sırası belirtilmiş bulunan 698 atasözü yer almaktadır”

değerlendirmesini yapar. Bunlardan bir tanesi şu şekildedir: “Atalar sözi Kuran’a girmez yanınca yilisür.” (1972: 185).

Berlin’de bulunan atasözleri kitabı: Berlin Kraliyet Kütüphanesi’nde henüz tamamı bulunamayan Oguzname, “Hazihü’i Risalet-i Min Kelimat-ı Oguzname el-Meshur bi- Atalar Sözi” başlığını taşımaktadır. Kitabın dışına yapıştırılmış bir kâgıtta ise, “Kitab-ı Oguzname, Türkî ve Tatarca darb-ı meseldir” yazılıdır (Gönen, 2006: 27). Dokuz yüz civarında atasözleri içeren eserin 15. ve 16. yüzyıllarda oluşturulduğu tahmin edilmektedir. Oguznamedeki atasözlerinden birkaçı şöyledir:

“Aç esiner, aşık gerinür./El eli yur, iki el yüzi yur” (Gönen, 2006: 31).

“Kalabada söyleyenün sözi yiter, Yollarda izlerde yalınuz yüriyenün özi yiter”. “Sanup sanup söyleyenler is bitirür, Saya saya söyleyenler yas yitirür”.

“Atalar sözini tutmayan yabana atılur, Ahirette tamu ehline katılur” (Oy, 1972: 169-170).

Berlin Turfan Yazmalarından bir tıp kitabı: Berlin Turfan Yazmaları arasında bulunan bu tıp kitabı VIII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar kullanılan eski Uygur harfleriyle yazılmış bir el yazmasıdır. Bu yazı dönemi içinde Dîvânu Lûgati’t- Türk, Kutadgu Bilig gibi Türkçe turfan metinleri içinde önemli eserler yer almaktadır (Acaroglu, 1992: 48). Kitapta 14 tane atasözü yer almaktadır. Bunlardan beyit şeklinde olan bazıları aşağıdadır:

“Begimsinmeyük beg boslar beltir sayu berge salur Atakımsınmayuk atıg bulsar art sayu mayakayur”,

(Bey olmayacak kimse bey olursa, her yol kavsagına sopa koyar,

Söhrete lâyık olmayan kimse söhret bulursa her dagın sırtına isaret diker). “Yagmur yagsa kapung bolsun yabıngu kergek

Yavuz kisi yakın kelse abıngu kergek”,

(Yagmur yagarsa kabın olsun, örtünmek gerek,

Kötü insan yakın gelirse, gizlenmek gerek) (Arat, 1991: 274-275).

Atasözleri Türk kültürünün teşekkülü ile ortaya çıkmış yazıya ilk VIII. yüzyılda geçmiştir. Yazılı örneklerine ilk Orhun Yazıtlarında rastlanan atasözleri günümüze dek tüm özelliklerini korumuştur. İster yazılı edebiyatın ister sözlü edebiyatın en değerli kaynaklarından sayılan atasözleri Türk kültüründe oldukça önemli bir yere sahiptir.

Benzer Belgeler