• Sonuç bulunamadı

3. Kuralları anlama (Understanding of rules): Vygotsky çocukların kuralları anlamalarının nasıl geliştiğini de açıklamıştır Üzeri kapalı olan kuralları çocuklar

1.3. Çocuğun Gelişiminde Oyunun Yeri ve Önem

1.3.1.4. Sosyal-Duygusal Gelişim ve Oyun

Sosyal gelişim; sosyal beklentilerle uyumlu davranış gösterebilme yeteneğini kazanmadır. Çocuk birçok potansiyelle birlikte dünyaya gelir, ancak sosyalleşerek öğrenir ve öğrendiklerini de yine sosyal ortamda sergileyebilir. Çocuğun sergilediği davranışlar, hem sosyal çevresine hem de kişisel kapasitesine bağlı olan bir süreçte oluşur (Pervez, 1992:21).

Çocuk, yaşamı için gerekli olan davranış, bilgi, beceri gibi şeyleri oyun içinde kendiliğinden öğrenir. İnsanlık ilişkileri, yardımlaşma, konuşma, bilgi edinme gibi olguları oyun içinde kavrar, benimser ve pekiştirir. Çocuğun kişiliği oyun içinde daha belirgin çizgilerle ortaya çıkar ve gelişir (Tezel, 2001:266).

Oyun, çocukların en doğal anlaşma ortamıdır. Bir araya gelen iki küçük çocuk daha birbirinin adını öğrenmeden oynamaya koyulmaktadır. Çünkü oyun, onların ortak, dilidir. Oyunun çekiciliği üç yaşından başlayarak çocukları işbirliğine iter. Böylece

oyun, çocuğun toplumsal bir varlık olarak gelişmesinde en doğal ortam olmaktadır (Aral vd., 2000:35, Göde ve Susar, 1997:44).

Piaget’in bilişsel gelişim teorisi, Erickson’un psiko-sosyal gelişim teorisi ve Vygotsky’nin sosyokültürel teorisi oyunla sosyal gelişim arasındaki ilişkiyi anlamamıza katkı sağlamıştır.

Piaget, oyunun çocuğun gelişiminde temel rolü olduğunu savunmasına rağmen,

küçük de olsa oyun üzerinde sosyal çevrenin çocuğun tepkileri için bir faktör olduğuna da yer vermiştir. Bununla birlikte, sosyal – bilişsel gelişimin oyun içindeki akran etkileşiminde rolü olduğunu görmüştür. Özellikle oyun etkileşimlerini çocukların, başkalarının kendilerinden farklı yaklaşımlara sahip olduğunu anlamalarına yardımcı olarak görmüştür. Piaget’e göre oyun, çocuğa sosyal yeteneklerini geliştirmesi için fırsatlar sunmaktadır.

Erickson, hayali oyunla geniş sosyal çevre arasında bir ilişki olduğunu öne

sürmektedir. Hayali oyunlar, çocukların dünyayı anlamalarına ve yeni sosyal beceriler denemelerine fırsat vermektedir. Üstelik oyun, çocukların kültürel rolleri anlamalarına ve kabul edilmiş sosyal normları kendi kişilikleri ile bütünleştirmelerine yardımcı olmaktadır. Piaget gibi Erickson da, oyunun çocuğu sosyal anlamda ehliyet kazanması için desteklediğini savunmaktadır.

Vygotsky’nin sosyokültürel teorisi, okul öncesi dönemde hayali oyunun, sosyal ve

bilişsel yeterliliğin kazanılmasında hayati önemi olduğunu vurgulamaktadır. Çocukların ihtiyacı olan hayali oyun, hayali bir durum ortaya koyarak kurallar oluşturup bunlara uymak ve gerçeğin ötesinde özgürce canlandırmadır. Bu tür oyunlar çocuklara oyun sürecini belirlemeleri için fırsatlar verir. Vygotsky, çocuklar tarafından tasarlanan tüm hayali durumlarda sosyal kuralların bulunduğunu vurgulamaktadır. Hayali oyunlar, çocukların sosyal beklentileri denemelerine fırsat vermekler birlikte ve sosyal normları anlamalarını kolaylaştırmaktadır (Shim vd. 2001:149-150, Ashiabi, 2007:201-202, Pervez, 1992:22-26).

Parten ise, sosyal oyunun üzerinde durmaktadır. Sosyal oyunun yaşla birlikte

(Paralel Oyun, Birlikte Oyun, Kooperatif Oyun) sosyal katılımın göstergesidir. Bu 6 kategoriyi göz önünde tutarak okul öncesi çocukları gözlemleyen araştırmacılar sosyal oyunla ilgili 2 bulgu ortaya çıkarmışlardır;

Günümüz okul öncesi çocukları sosyal oyunun ileri safhalarında daha az yeteneklidir.

Sosyal sınıf sosyal oyunun safhalarında etkili bir unsurdur. Ayrıca, çocuğun oyununun içeriği, tek başına oyun içerisindeki olgunlukla yakından ilgilidir (Frost vd. 2001:179).

Oyunların çoğunda sosyal bir yapı vardır. Çocuk yaşadığı çevrede devamlı başkaları ile ilişki halindedir. Oyunla çocuk cinsel kimlik kazanır. Aile bireylerinin rollerini üstlenerek sorumluluklarını ve o bireylerin kişiliklerini öğrenir. Meslek gruplarını ve onların rollerini kavrar. Kısacası çocuk oyunla toplumsallaşmayı, başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı duymayı, kendi hak ve özgürlüklerini korumayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı lider olmayı, kazanmayı ve kaybetmeyi öğrenir (Akandere, 2003:13, Erşan, 2006:32, Gazezoğlu, 2007:35).

Okul öncesi dönemde çocuklar kendilerini sosyal dünyanın bir parçası olarak ve kişilik olarak hızla anlamaya başlarlar. Daha özerk olmaya başlarlar ve bilişsel yetenekleri onların nasıl ailelerine, arkadaş gruplarına dâhil olduklarını anlamalarına izin verir. Sosyal – duygusal gelişimi karakterize eden bazı kavramlar bulunmaktadır. Bunlar; Kendini Anlama, Kendine Saygı Duyma, Kendi Duygularını Düzenleme. Başkalarıyla olan ilişkiler Empati ve Sosyal Yeterlik gelişimi ile sergilenir.

Kendini anlama: 3-6 yaşları arasında gerçekleşen temel becerilerden biri de kendini anlamadır. Küçük çocuklar başkalarından ayrı olarak ve kendi başlarına bir sabit farkındalık geliştirirler. Onların kendilerini anlamaları, kısmen fiziksel özellikleri olarak tanımlanmakla birlikte becerilerinin üstünlüğü ve yetenekleridir.

Kendine değer verme: Okul öncesi dönem çocukları yaptıkları işleri, kendi değerlerini ve becerilerini değerlendirmeye başlarlar. Yeni becerilerini abartma ve yeni görevleri küçümseme eğilimindedirler. Beğenilip beğenilmemeyi bir işi ne kadar iyi yaptıklarına

bağlı olarak düşünürler. Hızlıca yeni beceriler kazanıp bunları kendilerince negatif veya pozitif anlamda değerlendirirler.

Kendi duygularını düzenleme: Çocuklar okul öncesi dönemde duyguları ile ilgili bir anlayış ve farkındalık geliştirirler. Ebeveynlerinden ve başkalarından gördükleri şekilde davranış geliştirmeye başlarlar. Olumsuz duygularını kontrol edemeyen çocuklar akranlarıyla zayıf ilişkiler kurmak durumunda kalacaklardır.

Empati: Okul öncesi dönemdeki en önemli özellik empati gelişimidir. Empati; başkalarının duygularını anlama onlardan etkilenmedir. Bu dönemde çocuklar ebeveynlerinden, yakınlarından ve akranlarından destek ve yardım alabilirler. Dil gelişimi ile birlikte çocuklar başkalarının duygularını nedenleri ile birlikte anlatabilirler. Empati davranışı sergileyen çocuklar olumlu sosyal davranış örneği oluştururlar.

Sosyal Yeterlik: Sosyal yeterlik kavramı, tanımlanması zor olan bir kavramdır ve araştırmacılar tarafından farklı anlaşılmaktadır. Genel anlamda; sosyal yeterlik sahibi çocuk, kendisine ve başkalarına karşı olumlu davranışlar sergileyen, yeteneklerini geliştirmek için sosyal bilgi sahibi ve davranışları başkaları tarafından sevilen genelde lider çocuklardır. Aile, eğitim kurumları ve çevre çocukların sosyal yeterliklerini kazanmasını destekleyebilirler (Frost vd, 2001:180-183).

Oyunla çocuk, duygusal tepkilerini denetim altına almayı, sorunlarından uzaklaşmayı, kendine güven duymayı, sevinç ve hazzı, sevgi ve beğenilme duygularını geliştirir (Akandere, 2003:14, Ashiabi, 2007:200). Çocuk oyun içerisinde duygularını ifade eder. Oyun, çocukların en doğal anlaşma ortamıdır. Bir araya gelen iki küçük çocuk daha birbirinin adını öğrenmeden oynamaya koyulur. Çünkü oyun, onların ortak, dilidir. Oyunun çekiciliği üç yaşından başlayarak çocukları işbirliğine iter. Böylece oyun, çocuğun toplumsal bir varlık olarak gelişmesinde en doğal ortam olur (Shim vd. 2001:149-150).

Benzer Belgeler