• Sonuç bulunamadı

Erken çocukluk dönemindeki çocukların %10‟u sosyal beceri yetersizliğinden kaynaklanan davranış problemleri göstermektedirler ve bu çocukların % 25‟i sosyoekonomik açıdan dezavantajlı çocuklardır (Rimm-Kaufman, Pianta, ve Cox, 2000; Webster-Stratton, 1998; Webster-Stratton, Reid ve Hammond, 2001). Yapılan araştırmalara göre (Snyder, 2001; Tremblay, Mass, Pagani ve Vitaro, 1996), sosyal beceri yetersizliği yaşayan çocuklara erken müdahale edilmediği durumlarda çocuklarda antisosyal ve problem davranışlar gelişmekte ve bu doğrudan akademik başarıyı ve sosyal yaşantıyı etkilemektedir. Bu problem davranışlar daha çok akranlara yönelik saldırganlık eğilimi olarak kendini göstermektedir. Ayrıca, yapılan araştırmalar altı yaşına kadar çocukların belirli bir düzeyde sosyal becerileri edinemedikleri takdirde hayatları boyunca risk altında olma olasılığının yüksek olduğunu göstermektedir (Cartledge ve Milburn, 1986; Cartledge ve Milburn, 1995; Hops, 1983; Katz ve McClellan, 1997; Merrell ve Gimpel, 1998; Parker ve Asher, 1987; Worzbyt ve O‟Rourke, 1989).

Sosyal becerileri ifade eden davranışların önemli bir kısmı sosyal öğrenme yoluyla modelden öğrenilmektedir. Avcıoğlu (2012) bu durumu şöyle açıklamaktadır; birçok sosyal beceri, akran grupları ve aile içinde genellikle, farkında olmadan ve sistematik olmayan şekilde öğrenilmektedir. Özel gereksinimli olmayan çocuklar; ailelerin, diğer yetişkinlerin, kardeşlerin ve akranların model olmasıyla ve gözlem yaparak sosyal becerileri öğrenirler. Bu, farkında olmadan ve sistemli olmayan bir öğrenme yöntemidir. Çocuk bu süreçte akranlarından yada yakın çevresinden prososyal ve antisosyal davranışlar kazanabilirler. Çocuk için hayati öneme sahip erken çocukluk döneminde tipik gelişim gösteren çocuklarında sosyal becerileri erken yaşta kazanması önemlidir. Raver ve Zigler (1997)‟e göre, çocukluk yıllarında kazanılan beceriler veya sosyal yetersizlikler onun gelecekteki yaşantısını etkileyecek, duygularının ve kendisinin farkında olarak tepkisel davranışlarını kontrol altına alarak, bilişsel ve duygusal kapasitesini geliştirerek başarıyı arttıracaktır. Eğitimle, çocukluk yıllarında sosyal becerilerin kazanılabileceği konusunda fikir birliği sağlanmış durumdadır. Sosyal beceriler, sınıfta başarılı olmayı becerebilen çocukların sahip olduğu öğrenilmiş davranışların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır (Konold, Jamison, Stanton-Chapman ve Rimm-Kaufman, 2010).

Çocuklara sosyal becerilerin öğretilmesi, problem durumlarla karşılaştıklarında, çözüm için görüşme, daha az saldırgan tepkilerde bulunma, daha olumlu arkadaşlıklar ile daha çok prososyal davranış sergileme, sosyal akran gruplarına kabul edilme ve okul başarısının artmasına katkıda bulunmaktadır (Joseph ve Strain, 2003). Sosyal beceri eğitimi konusunda yapılan öncü araştırmaların çoğunlukla özel eğitim alanında olduğu ya da deneysel ortamlarda yürütüldüğü görülmektedir. Bu araştırmalarda genellikle problem davranışlara sahip ve anti sosyal olan çocuklara, sosyal açıdan yeterli olan akranlarından ayrı olarak ve sınıf ortamlarının dışında bir terapist ya da araştırmacı tarafından sosyal beceriler öğretilmiştir. Ancak ilerleyen yıllarda sınıf ortamından bağımsız yürütülen bu çalışmaların, kazanılan becerilerin düzenli sınıf ortamlarına, sosyal çevreye aktarılması ve genellenmesi gibi sorunların ortaya çıkmasına sebep olduğu için, sosyal beceri eğitim programlarının düzenli sınıf ortamlarında akranlarla birlikte uygulanması yoluna gidildiği görülmektedir. Çocukların doğal ortamları içinde yürütülen bu çalışmaların sınıftaki tüm çocuklar için faydalı olabileceği ve önleyici bir müdahale işlevine sahip olacağı için tercih edildiği görülmektedir (Gresham ve Nagle, 1980; Ömeroğlu ve diğerleri, 2014).

Elias, Arnold ve Hussey (2003)‟e göre, çocuklara sosyal ve duygusal becerilerin öğretilmesinin onların eğitimlerinin barışçıl, çağdaş ve insancıl bir birey olmalarında çok önemli olduğunu belirtmektedirler. Sosyal beceriler arasında yer alan empati, duygularını yönetme, atılganlık, duyarlılık, işbirliği, özdenetim, özyönetim, problem çözme, dinleme becerileri, pozitif düşünme gibi beceriler temelde insana, erdem ve değer yükleyen becerilerdir ve bireyde geliştirilmesi gereklidir.

Bacanlı (2012)‟ya göre, sosyal beceri eğitimi çalışmalarının temelinde, sosyal kaygının sosyal beceri yetersizliğinden kaynaklandığı görüşü yatmaktadır. Diğer bir ifadeyle, sosyal becerileri eksik bireyler, bu eksikliklerinden dolayı sosyal ortamlara girmekten endişelenirler ve korkuya kapılırlar. Bu sebeple sosyal kaygıyı tedavi etmek için bu bireylere sosyal beceri eğitimi vermek gereklidir. Çocuklara verilecek sosyal beceri eğitiminde, çocuğun gelişim özelliklerini bilmek, bu özellikleri dikkate almak ve çocuğun gelişimi için gerekli performansların yer aldığı programlar geliştirmek gerekmektedir.

Webster-Stratton ve Reid (2004), sosyal beceri eğitimi için üç farklı yaklaşımdan söz etmektedir. Bunlardan birincisi aile eğitimleri ile çocuğun sosyal becerilerini geliştirmek ve sosyal yetersizliğini ortadan kaldırmaktır. Ailelere pozitif ebeveynlik stratejilerinin öğretilmesiyle ve olumlu model olma yöntemleriyle çocukların sosyal becerileri ve akademik başarıları arttırılabilir. Yapılan araştırmalara göre (Cummings, 1994; Webster-Stratton ve Hammond, 1999) prososyal davranışlar sergilemeyen ve olumsuz ebeveynlik becerileri sergileyen ailelerde yetişen çocuklar, pozitif ebeveynlik stratejileri sergileyen ailelerde yetişen çocuklardan daha çok duygusal ve sosyal yetersizliğe sahiptirler.

İkinci yaklaşım ise çocuklarda davranış problemlerini önleme ve sosyal becerilerinin desteklenmesi için öğretmen eğitimidir (Webster-Stratton ve Reid, 2004). Raver ve Knitzer (2002)‟in yaptıkları araştırmaya göre, öğretmenler sınıflarında sosyal, davranışsal ve duygusal problemler yaşayan çocukların oranını %16 ile %30 arasında değişiklik gösterdiğini rapor etmişlerdir (Webster-Stratton ve Reid, 2004). Öğretmen hem çocukların sosyal davranışları kazanmalarına fırsat sağlayacak oyunlar için sınıf ortamını düzenlemek hem de bu süreç içerisinde ortaya çıkabilecek olumsuz davranışları kontrol edebilecek yöntemler geliştirmek durumundadır. Çocukların uygun davranışları sürdürebilmeleri için öncelikle prososyal becerilerin geliştirilmesi gerekmektedir (Wortham, 2010). Prososyal davranışlar; işbirliği içinde hareket etme, yardım etme, paylaşma, diğer çocuklar için sorumluluk alma gibi davranışları içermektedir. Prososyal davranışların geliştirilmesi için sınıf ortamında uygun seçenekler sunmak ve gösterilecek söz konusu davranışların diğer çocuklara önemini anlatabilmek için eğitim fırsatları sunmak gerekmektedir (McClellan ve Kinsey,1999). Öğretmenler sosyal beceri eğitimi programlarını uygularken, çocukların geçmiş yaşantılarını, aile yapısını, çocukların bireysel özelliklerini dikkate almalı ve aile - çocuk ve okul etkileşimine önem vermelidir (Brophy, 1996). Çocuklarla sınıflarında etkileşim halinde olan öğretmenlerin, çocukların sosyal ve duygusal becerilerini doğrudan etkilediklerini ortaya koyan araştırma sonuçları bulunmaktadır (Webster-Stratton ve Reid, 2004). Ayrıca, ebeveyn ve öğretmen eğitiminde işbirlikçi yaklaşımlar ile ilgi araştırmalar (Bierman, 1989; Kazdin, Esveldt, French, ve Unis, 1987; Ladd ve Mize, 1983; Lochman ve Dunn, 1993; Shure, 2001) göstermektedir ki, öğretmen ve aile etkileşimi

ile ilgili müdahaleler, çocukların akademik ve sosyal yeterliklerinde sürdürülebilir iyileşmelere yol açmaktadır.

Çocuklarda davranış problemlerini azaltmak ve onların sosyal becerilerini geliştirmede üçüncü yaklaşım ise, arkadaşça iletişimde bulunabilme, problem çözme ve öfke kontrolü gibi sosyal, bilişsel ve duygusal becerilerle ilgili çocuklarla doğrudan çalışmalar yaparak, onların sosyal becerilerini desteklemektir (Webster- Stratton ve Reid, 2004). Bu yaklaşımın altında yatan teori, problem davranışlar sergileyen ve sosyal beceri yetersizliği gösteren çocukların bilişsel, sosyal ve davranışsal eksiklikleri olduğudur (Coie ve Dodge, 1998). Tipik gelişim gösteren, impulsif yada hiperaktif çocuklarla doğrudan sosyal becerilerin gelişimi ile ilgili yapılan çalışmalar, çocuğun çevresinden kaynaklanan dezavantajları ortadan kaldıracaktır ve onun çatışmalarla başa çıkma, duygularını kontrol etme ve arkadaş edinme gibi sosyal becerilerini geliştirecektir (Bredekamp ve Copple, 1997).

Araştırmacılara göre, erken dönemde davranış problemlerine sahip çocukların sosyal becerilerinin, problem çözme becerilerinin, öfke kontrolü ve pozitif oyun becerilerinin kazandırılması için çocuklara eğitim verilmesi gerekmektedir. Ayrıca çocuklara empati eğitimi vermenin çocukların yaşıtlarına karşı negatif tutumlarını değiştirmelerine ve başkalarının bakış açılarını değerlendirmelerine yardım ettiğine ve başkalarının olumsuz davranışlarına karşı uygun tepkide bulunmalarında etkili olduğunu belirtmektedirler (Webster-Stratton ve Lindsay, (1999).

Çocuklarda sosyal becerilerin desteklenmesini temel alan sınıf temelli bir sosyal beceri eğitimi müdahale programının içerisinde yer alması gereken temel içerikler şu şekilde sıralanabilir; arkadaş edinme ve okul kuralları, duyguları anlama ve tanıma, sosyal problem çözme, öfke kontrolü, arkadaşça davranma ve arkadaşça iletişim kurabilmedir (Webster-Stratton ve Reid, 2004). Sosyal beceri eğitimi programlarının başarıya ulaşabilmesi için öğretmenlerin dikkat etmesi gereken bazı ilkeler bulunmaktadır. Webster-Stratton (2012)‟a göre bu ilkeler; çocuk ve ebeveynleri arasındaki destekleyici ilişkileri teşvik etme, sınıfta araştırma temelli sınıf yönetimi stratejileri kullanma, çocukların öğrenme hedeflerini bireyselleştirme, çocukları desteklemeye erken yaşlarda başlama ve güvenli bir öğrenme ortamı oluşturma, farklı destekleyici ağlar geliştirmedir.

Westwood (1993) ise, altı basamaktan oluşan bir sosyal beceri öğretimi modeli oluşturmuştur. Bu modele göre, ilk olarak, öğretilecek olan beceri tanımlanır. Bu basamakta, bu becerinin kazanılmasının niçin önemli olduğu, oluşabilecek etkileşimde bu becerinin nasıl fayda sağlayacağı belirlenir. İkinci basamakta, sosyal beceri öğretimi programına katılan çocuklara ya da çocuğa model beceri gösterilir. Üçüncü basamakta, çocuk oluşturulan bir durum içerisinde öğrendiği beceriyi göstermelidir. Dördüncü basamakta, yapılmakta olan öğretime ilişkin, çocuğa geri bildirim sağlanmalıdır. Beşinci basamakta, çocuğa öğrendiği becerileri ve kazandığı davranışları uygulamak için fırsat sağlanır. Altıncı basamakta ise, çocuğun davranışları gözlenmeli ve kazanılmış davranışları için pekiştireçler verilmelidir.

Benzer Belgeler