• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM: Anlatıcı-Muhatap İlişkisi Bağlamında Aka Gündüz’ün

3.3. Aka Gündüz’ün Metinlerinde Anlatıcı-Muhatap İlişkisinin

3.3.1 Yetişkinler İçin Yazdığı Metinlerde Anlatıcı Muhatap

3.3.1.2. Açıklama Yapma İşlevi

3.3.1.2.1. Soru Sorarak Açıklama Yapma

Soru sorarak açıklama yapma yöntemiyle anlatıcı, muhatabının aklına takılabilecek konularda, onun kendine sorabileceğini düşündüğü soruları sorup cevap vererek muhatabını rahatlatır. Muhatabının asıl öyküye olan bağlılığını sağlamlaştırıp, istediği gibi yönlendirmesini sağlayan bu yöntem sayesinde anlatıcının alımlama sürecine hâkimiyeti artar. Çünkü sorulan soruları ve verilen cevapları tatmin edici bulan muhatap, metni anlatıcının istediği gibi alımlar. Böylece metinle verilmek istenen mesajın önüne geçebilecek anlaşılmayan noktalara sebebiyet verilmemiş olur.

Soru sorma yöntemiyle anlatıcının araya girerek muhatabına seslendiği ve muhatabının kafasında oluşabilecek sorunları giderdiği örneklere Aka Gündüz’ün Yaldız isimli eserinde sıklıkla rastlarız. Yaldız hem bir aşk, hem de bir mücadele romanıdır. Metnin anlatıcısı öykü-dışı, açık, yetkili yazar anlatıcıdır.

Kitabın başkahramanları, Umur, Eligül, Gülören ve Müfehham’dır. Umur’la Eligül hem kuzendirler, hem de birbirilerine âşıktırlar. Ayrıca Gülören Umur’a, Müfehham da Eligül’e âşıktır. Umur, Gülören’i kardeşi gibi sever, Eligül ise Müfehham’ın varlığıyla dahi ilgilenmez. Millî Mücadele’nin başladığı yıllarda geçen romanda, Eligül’ün babası ve Müfehham, İstanbul

Hükümeti’ne yakınlardır, ancak roman ilerledikçe “doğru yolu” bulurlar ve Kuvayımilliye’nin yanında yer alırlar. Umur, Gülören ve onlardan etkilenen, aslında İstanbul’da sarayın etrafındaki şatafatlı hayatın içinde büyümüş olan Eligül ise baştan itibaren hep doğru yoldadırlar. Aşk üçgeni ve mücadele kuvvetiyle geçen romanda olaylar bu iki güçlü meselenin arasında cereyan eder.

Romanın hemen başında, anlatıcı Umur’la Eligül’ün şiddetli aşkından bahseder. Birbirlerine o kadar tutkuyla bağlılardır ki gözleri birbirlerinden başkasını görmez. Anlatıcı bu bağlılığı karşılıklı diyalogla ilettikten sonra şöyle bir soruyla araya girer: “Bu kadar çok ve şiddetli sevişmek acaba tehlikeli değil midir?” Hemen akabinde de cevap verir: Sevişmesini bilenler için hayır. Umur ile Eligül sevişmesini bilir görünüyorlardı.”155

Umur ile Eligül’ün kuzen olmaları, bazı okuyucuların kafasına takılabilecek bir detaydır. İki akrabanın bu denli aşk yaşaması, okuyucuların onların akraba olmasına takılarak rol model olması gereken iki karakteri olumsuz görmelerine sebep olabilir. Bu durumun farkına varan anlatıcı, yine araya girerek muhatabına şu soruyla seslenir: “Akraba arasında aşk doğrumudur?” ve hemen cevabını verir: “Aşkın nüfus defterile münasebeti olmadığı için evet. O halde iki dayı-teyze zadenin çok ve şiddetli sevişmekte hakları vardı.”156 Bu müdahaleyle anlatıcı, muhatabının kafasında, ideal

karakterleriyle ilgili ufak da olsa bir şüphe, olumsuz bir yan bırakmak istemez. Onun bu açıklamasına inanacak okuyucuyu yanına çekerek rol modellerinin etkisini sürdürmek ister.

155 Aka Gündüz, Yaldız, Hüsnütabiat Matbaası, İstanbul, 1930, s. 5. 156 Aka Gündüz, age., s.5.

Anlatıcı muhatabına soru sorup, onu tatmin edeceğini düşündüğü cevapları vermeye metnin ilerleyen sayfalarında da devam eder. Eligül’ün saraya yakın olan ailesini ve onların paraya ve eğlenceye düşkünlüğünden bahsettikten sonra Eligül’ü tanıtmaya geçer: “Fakat Eligül asile içinde bir istisna teşkil ediyordu. Pek az türkçe konuşmasına, memleketi vehalkı pek eksik tanımasına rağmen koyu bir milliyetçi, koyu bir vatanseverdi.” Anlatıcı, Eligül’ü bu şekilde tanıttıktan sonra onun saray eğlencelerine katılmasını garip bulacağına inandığı muhatabının zihnini berraklaştırmak için şöyle bir soru sorar: “Böyleydi de mütareke zamanında bir sultanın yalısında ne arıyordu?” Bu soruyla muhatabının zihninden geçebileceğine inandığı bir noktaya temas etmiş olur ve hemen sorunun cevabını verir: “Sultanın teyzesinin kızı kendi annesiydi de ondan. Birde asılzadelik kuruntusu kendisine de işlemişti de onun için.”157

Anlatıcı Eligül için sorduğu soruyu, diğer kahramanı Umur’u tanıttıktan sonra da sorar. Çünkü o, Eligül’e kıyasla daha fazla vatanseverdir, içinde hiçbir “asılzadelik kuruntusu” yoktur. Ancak o da Eligül gibi sultanın yalısındadır. Anlatıcı bu durumun muhatabının aklına takılabileceğini düşünerek şöyle bir açıklama yapmaya girişir:

“Ateşten gözünü açmamiş, siperden ayağını çekememiş insanlar bu yalılardan ve bu yalıların sahiplerinden ancak umur kadar nefret ederler. O halde neye geldi?

Bütün bir memleket ölüm halinde iken nasıl olduda buralara geldi ve bu salonlarda düşman zabiileri ile karşı karşıya şampanya içiyor?

İşte mazi şairinin ‘zenciri aşk’ dediği budur. Bu zincir onu bu salonlara kadar sürükledi.”158

Anlatıcı, metin içindeki rol model olan kahramanının istenmeyen yerlere gitmesini bu soru-cevap kısmıyla aşka bağlar. Aşkı yüzünden oradadır. Sultan yalısında olmasına böyle bir sebep göstererek okuyucunun kafasında Umur’u hem böyle yerleri hiç sevmeyen biri olarak, hem de hiç sevmemesine rağmen sırf aşkı için buralarda bulunma fedakârlığını gösteren bir kişi olarak yansıtmış olur.

Anlatıcının soru sorup cevap vererek anlatıyı kestiği bir diğer metin Çapraz Delikanlı’dır. Daha önce, bu metinde, Aka Gündüz isimli öykü-içi bir birinci şahıs anlatıcının olduğu bir çerçeve hikâyenin, bir de öykü-dışı bir yetkili yazar anlatıcının olduğu bir iç hikâyenin olduğunu söylemiştik. Anlatıcının soru sorup cevap verdiği kısımlar, iç hikâyenin yetkili yazar anlatıcısının öyküyü anlattığı kısımlardadır.

Yetkili yazar anlatıcı, muhatabının aklına yanlış bir şey gelebileceği, yanlış anlayabileceği durumları “düzeltmek” için araya girerek soru sorma yöntemine başvurur. Bu durumun bir örneği, “Çapraz Delikanlı” olarak tanıtılan Okan’ın evine, sabah vaktinde, hayranlarından Nerime Hanımefendinin gelmesinde bulunur. Erken bir saatte, bekâr bir adamın evine bir kadının aniden gelmesi, okuyucunun zihninde tuhaf karşılanabilecek bir

durumdur. Anlatıcı da bunun farkında olduğu için hemen araya girer: “Bir Pazar sabahı saat dokuz. Bir bekâr evine güzel ve evli bir kadın niçin gelir? Her hangi bir iş içinse, Nerime Hanımefendinin kendisinden bekliyecek ne işi olabilirdi? Bir basit kalem müdürü ve bir maruf Hanımefendi.” Anlatıcı, şüpheci gözle gören birinin sorabileceği bu soruyu sorduktan sonra, yanlış düşünmeye sebebiyet vermeyecek bir cevaba girişir: “Hayatta her şey olabilir. Çok muhtemeldir ki Nerime Hanımefendi de harikulâde bir ıztırarla gelmiş olabilir. Yanlış ve sakat düşünmeğe sebep yok.”159 Anlatıcı bu alıntıdaki son cümleyle birlikte “yanlış ve sakat düşünenlere” doğrudan seslenmiş olur. Nitekim Nerime Hanımefendinin Okan’ın evine gelme sebebi de çok masumdur: Kardeşinin Okan’a aşık olduğunu söylemek ve onunla izdivaç kurup kuramayacağını öğrenmek. Olayın anlatıcının araya girip soru sorarak verdiği cevapla uyuşması, hem anlatıcının güvenilirliğini arttırmakta, hem de yapılan açıklamayı doğru kılmaktadır.

Görüldüğü gibi Aka Gündüz’ün metinlerinde anlatıcı, muhatabının zihnini berraklaştırmak için asıl öyküyü kesip araya girerek soru sormada hiçbir beis görmez. Çünkü onun için önemli olan rol modellerin olumsuz bir şekilde algılanmamasını sağlamak, verilen mesajın zarar görmemesinin yolunu açmak ve okurun yanlış anlamalarla metnin etkisinden çıkmasını engellemektir.

159 Aka Gündüz, Çapraz Delikanlı, 2. basım, Semih Lütfi Matbaası, İstanbul, 1944, s. 33-34. (Vurgu bana ait.)