• Sonuç bulunamadı

Soru Edatı İle Başlayıp Hz. Muhammed’i Sâbit-Kararlı Kılan Âyetler

III. KAYNAKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

2.1. MEKKȊ SȖRELERDE HZ. MUHAMMED’E YÖNELİK MÜBHEM HİTAPLARIN

2.2.2. MOTİVASYON İÇERİKLİ MÜBHEM HİTAPLAR

2.2.2.1. Cesaretlendirme İçerikli Âyetler

2.2.2.1.2. Soru Edatı İle Başlayıp Hz. Muhammed’i Sâbit-Kararlı Kılan Âyetler

Arapçada soru kelimesinin karşılığı olan istifhâm; مهف kökünden türetilip لﺎعفتسا babında bir mastardır. Sözlükte مهف ; kalp ile sezmek, akıl etmek, anlamak anlamlarına gelirken bu kökten türeyen مﺎهفتسا sözcüğü de ondan kendisine bildirmesini, anlaşılır

262 Secde 32/12.

263 Mâtürîdî, Te’vîlât, c. 8, s. 335.

264 Tûr 52/29.

265 Zemahşerî, Keşşâf, c. 4, s. 412.

266 Hâkka 69/7.

267 Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 23, s. 215.

70

kılmasını talep etti, anlamındadır.268 Bu kalıptaki Tablo 1’de gösterdiğimiz ve soru edatıyla başlayan mübhem hitaplar تيأرأ-لس-أ- كيردا ﺎﻣو - كيﺗا له şeklindeki soru kalıplarıyla başlamaktadırlar.

İlk âyetler, Alak Sûresi 9-11 ve 13. âyetleridir. Bu âyetlerdeki mübhem hitap,

‘..gördün mü?’ anlamındaki تيأرأ lafzıdır. Yine ‘namaz kılan kul’, ‘hidayet üzere olan’,

‘takvâyı emreden’ şeklindeki mübhem ibarelerle kastedilen, ‘gördün mü?’ hitabında olduğu gibi Hz. Muhammed’dir.269 Bu âyet grubunun sebeb-i nüzulü şöyledir:

Hz. Muhammed, Mekke’de kendisine namaz emredilince Kâbe avlusunda namaz kılmaya başlamıştı. Bunu duyan Ebû Cehil; ‘Muhammed’i Kâbe’de namaz kılarken görürsem ayağımla boynuna basacağım’ dedi. Bu söz Hz. Muhammed’e ulaşınca; ‘Şayet o bunu yapacak olsaydı, melekler onu yakalarlardı.’ buyurdu.270

Rivayetten anladığımız şu ki; Hz. Muhammed korkmuyor ve rabbinin emânına teslim olmuş, kendisini engelleyen zorbalar karşısında emrolunduğu başkaldırı eyleminde, büyük bir cesaretlilik örneği sergiliyor. Böylece “Mekke’nin azgın, şımarık, güçlü ve zengin liderine karşı Kur’ân, onun davetini, kulluğunu ve bu iki eylemi sürdürmedeki kararlılığını doğrulamış ve ona destek olmuştur.”271 Bu âyet grubunun sibakı olan 6 ve 7. âyetlerde ‘kendisini yeterli gören insan muhakkak haddi aşar’ ifadesi, din üzere sâbit kadem olmanın en önemli şartını beyân ederken, söz konusu âyet grubunun siyakı olan ‘Allah’ın her şeyi gördüğünü bilmiyor mu o?’ anlamındaki 14. âyet, kalbin sükûna erdirilmesine ‘بلقلا تيبثﺗ’ güzel bir örnektir.

268 İbn Manzûr, Lisânü’l-ʻArab, c. 12, s. 459.

269 Mukâtil, Tefsîru Mukâtil, c. 4, s. 763; Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 24, s. 534; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-ʻAzîm, c. 8, s. 438.

270 Mukâtil, Tefsîru Mukâtil, c. 4, s. 763; Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 24, s. 533.

271 Derveze, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 550.

71

“Sen bilir misin..?”272 âyetinde karşısındaki kişiye soru soran tarzda mübhem bir hitap vardır. ‘Sen (تنا) zamiriyle kimin kastedildiğinin cevabını sebebi nüzul bilgisinde bulmaktayız:

Velîd b. Muğîre bir gün Hz. Muhammed’in yanına geldi ve ondan Kur’ân dinledi.

Dinlediği âyetlerden etkilenen Velîd’in kalbi yumuşar gibi oldu. Bu durum Ebû Cehil’e bildirilince hemen Velîd’in yanına giderek; ‘Ey Amcam, Kureyş sana vermek üzere mal topluyorlar, sen Muhammed’de olanı kabule yönelmişsin’ dedi.

O da: ‘Kureyş biliyor ki içlerinde malı en çok olan benim!’ Bunun üzerine Ebû Cehil; ‘O zaman Muhammed hakkında öyle bir şey söyle ki kavmin onun söylediklerine inanmadığını, onu sevmediğini bilsin’ dedi. Velîd de ‘Beni biraz yalnız bırak ki düşüneyim’ dedi. Düşündü ve ‘Muhammed’in söyledikleri, başkasından alınmış bir sihirdir’ dedi.273

Bu âyet demetinin müsebbibi olan Velîd b. Muğire’nin, Kur’ân’a karşı inkarcı tutumu sebebiyle hak ettiği uhrevî cezayı beyân eden 26 ilâ 30. âyetler, Kur’ân nazmının özelliklerinden biri olup sözün akışındaki vurgunun değişmesini sağlayan soru-cevap tarzına bir örnektir.274 Bu âyetler Kur’ân’ın Allah kelâmı olduğunu inkar eden ve Hz.

Muhammed’i sihirbazlık ile itham eden o şahsın hak ettiği azabı bildirirken275 aynı zamanda Hz. Muhammed için sebat ve cesaret telkini içermektedir. Azabın şiddetini

272 Müddessir 74/27.

273 Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 23, s. 429; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-ʻAzîm, c. 8, s. 267.

274 Fırgat Işık, Kur’ân’ın Hitabî Oluşunun Üslûp Özellikleri Açısından Değerlendirilmesi -M. İzzet Derveze (v.1984) Örneği-, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2019, s. 33.

275 Mâtürîdî, Te’vîlât, c. 10, s. 312.

72

haber veren 28 ve 29. âyetler276 Hz. Muhammed’in o şahıs için vaad edilen azabı kuşkuya yer kalmayacak şekilde görmesini sağlamıştır.

Bir diğer cesaret telkini مهلس “sor onlara!” şeklinde başlayan Kalem sûresi 40.

âyettir. Bu âyette emrin kime yöneltildiği açık değildir. Mübhemlik gizli ‘sen’ (تنا) zamiri sebebiyledir. Müfessirlerin açıklamalarından kastedilenin Hz. Muhammed olduğu anlaşılmaktadır.277

“Yoksa, sanki sen onlardan bir ücret istiyorsun da bunun ağırlığı altında kalmaktan mı çekiniyorlar?”278 sorusuyla Hz. Muhammed’e hitap edilmiş, inkâr edici soru üslûbu ile Mekkeli müşrikler kınanmıştır.279 Mâtürîdî, ‘bu âyetten onların idrak yoksunu olduğu sonucu da çıkar’280 açıklamasında bulunuyor. İbn Kesîr, âyeti, ‘Ey Muhammed!

Muhakkak ki sen onları, hiçbir karşılık beklemeksizin, yalnızca karşılığını rabbinden umarak, Allah’a davet ediyorsun; onlar ise cehaletleri, inkar ve inatları sebebiyle senin davet ettiğin şeyi yalanlıyorlar’281 şeklinde açıklayarak adeta âyetin Hz. Muhammed’i sâbit kadem olmaya davet eden yönüne vurgu yapıyor.

“Onlara deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor..”282 ifadeleriyle Hz.

Muhammed’e hitap edilmektedir. Âyette yer alan ‘onlara’ ibaresi ile de Hz.

Muhammed’e komşu olan Yahûdiler kastedilmektedir.283 Zemahşerî, bu âyetle; Hz.

276 Mukâtil, Tefsîru Mukâtil, c. 4, s. 496; Semerkandî, Tefsîru’s-Semerkandî, c. 3, s. 422.

277 Mâtürîdî, Te’vîlât, c. 10, s. 153.

278 Kalem 68/46.

279 Işık, Kur’ân’ın Hitabî Oluşunun Üslûp Özellikleri Açısından Değerlendirilmesi -M. İzzet Derveze (v.

1984) Örneği-, s. 114.

280 Mâtürîdî, Te’vîlât, c. 10, s. 156.

281 İbn Kesir, Tefsîru’l-Kur’âni’l-ʻAzîm, c. 8, s. 200.

282 Aʻrâf 7/163.

283 Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 10, s. 506.

73

Muhammed’in Yahûdiler’e, geçmişteki nankörlüklerini, beklemedikleri bir şekilde haber vermesi, Yahûdiler nazarında, konumunun sağlamlaştırdığını bildirir.284

“Şayet sana indirdiklerimizden şüphen varsa, senden önce kitabı okuyanlara sor?

Rabbinden sana gelen.. Sakın şüphelenenlerden olma! asla Allah’ın âyetlerini yalan sayanlardan da olma, yoksa hüsrana düşenlerden olursun!”285 âyetlerinde zımnen ‘sen’

zamiriyle hitap edildiği için mübhemlik bulunmaktadır. Bu ifadelerle kimin kastedildiği müfessirlerce açıklanmıştır. Kastın Hz. Muhammed olduğunu söyleyen İbn Kesîr ve Zemahşerî, bu âyetlerin Hz. Muhammed’i tesbît yani cesaretlendiren, heyecanlandıran içerikte olduğunu açıklarlar. Şöyle ki: “Bu âyet faraza ve mesela kabilinden olup, eğer sana bir şüphe isabet edecek yahut da şeytan bir vesvese verecek olursa, yanlarındaki kitapta Kur’ân’ın ve Hz. Muhammed’in peygamberliğinin gerçekliğinin bilgisi yazılı olduğundan Ehli Kitap alimlerine sor; zira onlar seni kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanımaktadırlar. Burada Hz. Muhammed’in şüpheyle nitelendirilmesinden ziyade Ehli Kitap alimlerinin Kur’ân’ın sıhhatini kesin bir şekilde bildikleri vurgulanmak istenmektedir. ‘Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan olma!’ yani zaten değilsin de şüphe etmeme ve yalanlamama halini sürdür ve sebat eyle! Yine bu ifadede Hz. Muhammed’in desteklendiği ve korunduğu anlamı da bulunmaktadır. Nitekim bu âyet nâzil olunca Hz.

Muhammed; ‘Ne şüphe ederim ne de soru sorarım; bilakis Kur’ân’ın hak olduğuna şahidim!’ buyurmuştur ”286

“O inkarcılardan şu sorunun cevabını iste: Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa başka yarattıklarımızı mı? Doğrusu sen hayranlık duydun, onlarsa alay

284 Zemahşerî, Keşşâf, c. 2, s. 170.

285 Yûnus 10/94-95.

286 Zemahşerî, Keşşâf, c. 2, s. 370; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-ʻAzîm, c. 4, s. 296.

74

etmektedirler”287 âyetlerindeki mübhem ile kastedilen Hz. Muhammed’dir. Ona dirilmeyi ve hesabı inkar eden müşriklere; “‘yapışkan çamurdan yaratılan’ insanın mı yoksa karmaşık bir yapıya sahip olan evrenin mi yaratılması zordur?” sorusunun cevabını istemesi emredilerek288 adeta inkarları karşısında Hz. Muhammed’in kalbine cesaret telkin edilmektedir.

“Allah kuluna kâfi değil mi? ..seni O’ndan başkasıyla korkutuyor..”289 âyetindeki gizli zamir ‘sen’ (تنا) ile kastedilenin Hz. Muhammed olduğunu nüzul sebebiyle ilgili rivayetten öğrenmekteyiz: Mekke kafirlerinin Hz. Muhammed’e; ‘İlahlarımızın seni çarpmak suretiyle delirteceğinden korkuyoruz’ demeleri üzerine Allah Teâlâ Hz.

Muhammed’e hitap eden ve onu güçlendiren bu âyeti indirmiştir.290

“Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize sor bakalım, ‘Rahman’dan başka tapılacak ilahlar belirlemiş miyiz?’”291 âyetindeki mübhem ifadeyle nezâirinde olduğu gibi Hz. Muhammed’e hitap edilmektedir.292

“Allah’tan ve O’nun âyetlerinden sonra (buna değil de) hangi habere inanacaklar?”293 âyeti inkârî soru formundadır. Hz. Muhammed’e yönelik bir hitap olan bu âyet, ona cesaret vermektedir.294

287 Saffât 37/11-12.

288 Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 19, s. 509.

289 Zümer 39/36.

290 Mukâtil, Tefsîru Mukâtil, c. 3, s. 678.

291 Zuhruf 43/45.

292 Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 20, s. 604.

293 Câsiye 45/6.

294 Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 21, s. 75.

75

“Yoksa sen bizim âyetlerimizden olan Ashâb-ı Kehf ve rakīmi mi şaşırtıcı buldun?”295 âyetindeki mübhem ifadeyle Allah Teâlâ Hz. Muhammed’e hitapla varlığının delillerinden küçük bir örneği zikrederek onun imanının güçlenmesini sağlamakta ve aynı zamanda, varlığına delil olan bundan daha hayret verici alametlerin olduğunu hatırlatmaktadır.296

“Senden önce de hiçbir insana ölümsüzlük vermedik”297 âyetindeki mübhem ifade

‘sen’ ile kastedilen Hz. Muhammed’dir.298 Âyetin devamında “sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar?!” sorusuyla Allah Teâlâ, müşriklerin temelsiz sözlerine299 inkârî soru ifadeleriyle karşılık vererek, Hz. Muhammed’e kararlılık telkininde bulunmaktadır.

“Sen onlardan bir karşılık mı istiyorsun ki! (istemezsin çünkü) rabbinin vereceği karşılık daha hayırlıdır..”300 âyetindeki mübhem ifade olan ‘sen’ (تنا) zamiriyle Hz.

Muhammed’e hitap edilmiştir.301

“Onu kendisi uydurdu diyorlar öyle mi? Hayır!..”302 ifadeleri, inkârî soru formatında olup, Hz. Muhammed’e hitap etmektedir. Rabbi katından doğruluk ve hakikat üzere olduğu vurgusuyla Hz. Muhammed’in konumu sağlamlaştırılmaktadır.303

295 Kehf 18/9.

296 Mâtürîdî, Te’vîlât, c. 7, s. 139.

297 Enbiyâ 21/34.

298 Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 16, s. 268.

299 Sûrenin 3 ilâ 5. âyetlerinde yer alan, Kur’ân âyetleri ve Hz. Muhammed hakkındaki söylemleri kastedilmiştir.

300 Mü’minûn 23/72.

301 Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 17, s. 90.

302 Secde 32/3.

303 Taberî, Câmiʻu’l-Beyân, c. 18, s. 590.

76

“Yoksa rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?”304 yine bir istifhâm-i inkârî örneği olup, Hz. Muhammed’e hitap edilmektedir.305 Aynı sûrenin 40. âyeti de “Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da..” tarzında olup ‘sen’ zamiriyle Hz. Hz. Muhammed kastedilmektedir.306 Müşriklerin, inkardaki ısrarlarının hiçbir şekilde akıl ile izah edilebilir yanının olmadığının beyânıyla cesaret vermektedir.

“O büyük olayın ne olduğunu sen nereden bileceksin?”307 âyetindeki soruda ‘sen’

(تنا) zamiriyle Hz. Muhammed’e hitap edilmektedir.308 Kıyametin şiddetine ve azametine işaret edilerek Hz. Muhammed’in tesbîti sağlanmaktadır. Aynı sûrenin 8. âyeti de “Onlardan geriye kalan bir şey görüyor musun?” sorusundaki mübhem ifadeyle yine Hz. Muhammed kastedilmektedir.309 Bu âyet helakin şiddetine atıf ile Hz. Muhammed’in kalbine sebat telkini içerir.