• Sonuç bulunamadı

5. SONUÇ VE ÖNERİLER

5.1. Sonuçlar

Hizmetler sektörünün alt kollarından biri olan turizm sektörü, geçmişten günümüze sürekli gelişim gösteren, başta gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler açısından üzerinde durulan bir sektör konumundadır. Şöyle ki turizm, birçok sektör ile iç içe olan ve bu sektörlere doğrudan veya dolaylı olarak katkı sağlayan bir sektördür. Sosyo-kültürel alanların gelişmesinde, sürdürülebilir kalkınma ve ekolojik dengenin sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Tüm bu etkilere ek olarak turizm, ülke ekonomilerine önemli ölçüde katkı sağlayan, ülkeler açısından önem arz eden ve kalkınmanın bir lokomotifi olarak görülen sektörlerden biridir. Çünkü turizm ülkelere döviz girdisi sağlamaktadır. Ayrıca turizmden elde edilen gelir, ülkelerin dış borçlarının kapatılmasında önemli bir rolü üstlenmektedir.

Dünyadaki mevcut turizm hızla gelişimini sürdürürken, Türkiye’deki turizm de buna paralel olarak gelişim göstermiştir. Özellikle 1980 sonrası dönemde Türkiye’nin küresel ekonomiye adaptasyon süreci ve dünya genelinde yaşanan küresel krizler birçok ülkelerde olduğu gibi Türkiye ekonomisini de derinden etkilemiştir. Bununla birlikte Türkiye’nin uluslararası platformlarda yaşadığı bir takım olumsuzluklar ve izlemiş olduğu politika ülke içerisindeki çok sayıdaki sektörü etkilediği gibi hizmetler sektörünün bir parçası olan turizm sektörünü de derinden etkilemiştir. Bu nedenle Türkiye açısından 1980 yılı sonrasından günümüze kadar olan süreçte, uluslararası turizm başta ekonomik olmak üzere sosyal ve kültürel açıdan büyük bir önem kazanmıştır.

110

Genel olarak incelendiğinde turizm sektörünün birçok faktörden etkilenebileceği düşünülmektedir. Bu nedenle çalışmada, döviz kuru, enflasyon ve faiz oranı gibi ekonomik faktörler ele alınarak bu faktörlerde dönem içerisinde meydana gelen değişimlerin Türkiye’yi ziyaret eden turist sayısı ve turizmden elde edilen gelir üzerinde herhangi bir etkiye sahip olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma 2003:01-2019:09 yılları arasında, aylık olarak derlenen döviz kuru, enflasyon oranı, faiz oranı, turist sayısı ve turizm geliri değişkenlerine ait verileri içermektedir. Çalışmada kullanılan veriler TCMB, TÜİK, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, TÜRSAB gibi geçerliliği ve güvenilirliği kabul görülen kaynaklardan elde edilmiştir. Çalışmanın ilk evresinde araştırmaya uygun bir model belirlenerek çeşitli kaynaklardan derlenen veri seti EViews 9 programı ile analize tabi tutulmuştur. Zaman serilerinin mevsimsellik durumunu incelemek adına veriler mevsimsellik analizine tabi tutularak, mevsimsellikten arındırılmış bir veri seti elde edilmiştir. Ayrıca çalışmada kullanılan değişkenlerin durağan olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla ADF ve PP birim kök testleri uygulanmıştır. Ardından çalışmada kullanılan değişkenler arasında kısa veya uzun dönemde herhangi bir ilişkinin varlığının belirlenmesi adına Johansen eşbütünleşme analizi yapılmıştır. Son olarak değişkenler arasında herhangi bir nedensellik ilişkisinin olup olmadığını tespit etmek adına zaman serisi Granger nedensellik analizine tabi tutulmuştur. Yapılan analizin ardından elde edilen sonuçlar, çalışmanın bulgular ve yorumlar bölümünde sunulmuştur.

Yapılan analiz bulgularından yola çıkarak, Türkiye’yi ziyaret eden turist sayısı ile enflasyon oranı değişkenleri arasında herhangi bir nedensellik ilişkisine rastlanılmamıştır. Buna bağlı olarak H1 ve H2 hipotezleri reddedilmiştir. Döviz kurunda meydana gelen değişimlerin de Türkiye’ye gelen ziyaretçi sayısı üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı tespit edilmiştir. Buna bağlı olarak H3 ve H4 hipotezleri reddedilmiştir. Bununla birlikte faiz oranlarında yaşanan değişiklerin de Türkiye’ye ziyaret eden turist sayısı üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı belirlenmiştir. Bu açıdan H5 ve H6 hipotezleri reddedilmiştir. Ancak enflasyon ile döviz kuru değişkenlerinin arasında çok yönlü nedensellik ilişkisine rastlanılmıştır. Bu nedenle H7 ve H8 hipotezleri kabul edilmiştir. Aynı zamanda, enflasyon ve faiz

111

değişkenleri arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi belirlenmiştir. Bu sebeple H9 ve H10 hipotezleri kabul edilmiştir. Döviz sepeti ile faiz değişkenleri incelendiğinde, döviz kurundan faiz değişkenine doğru tek yönlü nedensellik ilişkisinin olduğu görülmektedir. Buna bağlı olarak H11 hipotezi kabul, H12 hipotezi ise reddedilmiştir. Çalışmada kullanılan bir diğer bağımlı değişken olan turizm geliri ile enflasyon değişkenleri arasında herhangi bir nedensellik ilişkisi tespit edilememiştir. Bu nedenle H13 ve H14 hipotezleri reddedilmiştir. Bununla birlikte döviz kuru ve faiz oranında yaşanan değişimlerin de turizm geliri üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığını söylemek mümkündür. Buna bağlı olarak, H15, H16, H17 ve H18 hipotezleri reddedilmiştir. Fakat Enflasyon ile döviz kuru değişkenleri arasında çok yönlü nedensellik ilişki tespit edilmiştir. Böylece H19 ve H20 hipotezleri kabul edilmiştir. Ayrıca enflasyon ile faiz arasında da çift yönlü nedensellik ilişkisine rastlanılmıştır. Bu nedenle H21 ve H22 hipotezleri kabul edilmiştir. Döviz kuru ile faiz değişkenleri arasında ise döviz kurundan faiz değişkenine tek yönlü ilişki tespit edilmiştir. Bu sebeple H23 hipotezi kabul edilirken, H24 hipotezi reddedilmiştir.

Çalışmada kullanılan bağımsız değişkenlerden, döviz sepeti, faiz ve enflasyondan bağımlı değişken olan gelen turist sayısı ve turizm gelirlerine yönelik bir nedensellik sonucunun olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle çalışmanın başında uygulanması planlanan regresyon analizi anlamsız olacağından yapılmamıştır.

Sonuç olarak, zaman içerisinde döviz kuru, faiz ve enflasyon oranlarında meydana gelen değişimlerin, Türkiye’yi ziyaret eden turist sayısı ve Türkiye’nin turizmden elde ettiği gelir üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı, değişkenler arasında herhangi bir eşbütünleşme ve nedensellik ilişkisine rastlanılmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durum Türkiye’ye gelen turist sayısını veya turizm gelirini etkileyen ekonomik dışı faktörlerin Türkiye’deki mevcut turizm sektöründe daha aktif rol oynadığını işaret etmektedir.

Kişilerin dini inanışları, bir bölgeye veya o bölgenin insanına, kültürüne yönelik merak duygusu, bireylerin doğdukları toprakları gezme görme isteği ve ülkelerin yapmış oldukları çeşitli reklam, tanıtım, yürütmüş oldukları propaganda, gibi birçok faktör kişilerin ilgisini çekmekte ve kişilerin turizm faaliyetlerine

112

katılmalarına vesile olabilmektedir. Fakat turizm, ülkeler açısından oldukça hassas bir sektör olarak nitelendirilmektedir. Çünkü çalışmanın sonucunda da belirtildiği gibi bireylerin turizm faaliyetlerine katılmama sebepleri yalnızca ekonomik faktörlerde dolayı gerçekleşmemektedir. Turizm potansiyeline sahip ülkelerin, ülke içi veya dışı yürüttüğü politikalar, ülkeler arası oluşan siyasi gerilimler, yaşanan terör olayları gibi faktörler turist sayısı ve elde edilen turizm geliri üzerinde etkili birer faktör olabilme potansiyeline sahiptir. Nitekim 2006 yılında Türkiye’de yaşanan terör vakaları ve kuş gribi salgını, 2012 yılında Suriye – Türkiye arasında yaşanan siyasi kriz, 2015 yılında gerçekleşen terör eylemleri ve Türkiye – Rusya arasında yaşanan siyasi gerginlik sonucu 2016 yılında döviz kuru TL karşısında iyi bir ivme kazanmış olsa da o dönem Türkiye’ye ait turist sayısı ve turizm gelirinde önemli kayıplar verildiği görülmektedir. Verilen tüm bu örnekler turizm sektörünün aslında ne kadar kırılgan bir yapıya sahip olduğunu, oluşabilecek potansiyel turist sayısının yalnızca ekonomik sebeplere bağlı olarak değil, ekonomi dışı yaşanan siyasi gerginler, ülkeler arası yürütülen politikalar, ülke içerisinde tehlike arz edebilecek salgınlar, yaşanan terör eylemleri gibi birçok nedenin turizm sektörünü etkileyebildiğini göstermektedir.

Yapılan literatür araştırması sonucunda konu üzerine yoğunlaşmış birçok farklı kaynak tespit edilmiştir. İlgili Alanyazın kısmında yer alan tüm bu çalışmaların bir kısmı çalışmanın sonucu ile benzerlik gösterirken (Eugenio – Martin, Morales ve Scarpa, 2004; Mervar ve Payne, 2007; Demirel vd., 2008; Erkan vd., 2013; Çoban vd., 2018), bir kısmı da çeşitli farklılıklar içermektedir (İçöz vd., 1998; Webber, 2001; Eilat ve Einav, 2004; Santana – Gallego, 2010; Çelik Uğuz ve Topbaş, 2011; Şit, 2014; Kılıç ve Bayar, 2014; Şen ve Şit, 2015; Albayrak, 2017; Ergen ve Yavuz, 2018).

Pekmezci ve Bozkurt’un 2016 yılında yapmış olduğu çalışması ise mevcut çalışma ile kısmen benzerlik içermektedir. Çalışma sonucunda turizm geliri ile ABD doları arasında herhangi bir nedensellik ve eşbütünleşme ilişkisine rastlanılmaz iken Euro değişkeni ile turizm geliri arasında eşbütünleşme ve nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Bunun ek olarak; Karagöz ve Doğan (2005), Yamak ve Korkmaz (2005),

113

Erkan vd. (2013), Ağazade (2016), Altın ve Süslü (2017) çalışmalarında döviz kurlarında meydana gelen değişikliklerin mal/hizmet ithalat ve ihracatı üzerindeki etkisini incelemişler ve araştırmaya yakın sonuçlar elde etmişlerdir.

Bu ve bunlara benzer tüm etkenler aslında birer özgün araştırma konusunu oluşturmaktadır. Bu nedenle bahsedilen tüm faktörlerin turizm üzerinde ne kadar etkili olduğunu tespit etmek için daha detaylı bir şekilde incelenmesi, net ve doğru sonuçlar elde edilmesi gerekmektedir.