• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ALANYAZIN

2.2. Ekonomi ve Turizm

2.2.5. Ekonomik Büyüme ve Kalkınma ile Turizmin İlişkisi

İktisat teorisinde ekonomik büyüme ve kalkınma kavramları anlam olarak birbirinden bir takım farklılıklar göstermektedir. Şöyle ki bir ülkeye ait yıl içerisinde üretilen tüm mal ve hizmetlerin parasal karşılığı olan milli gelirin artması ekonomik açıdan büyüme olarak nitelendirilmektedir. Genel olarak ekonomik büyüme, ülke ekonomilerindeki rakamsal artış anlamına gelmektedir (Arslan, 2013, s.46). Meydana gelen bu artışlar ülkelerin üretim kapasitelerinin bir önceki yıla kıyasla artmasına, genişlemesine neden olmaktadır. Ekonomik büyüme her ülke açısından önem taşımaktadır. Çünkü genel anlamda yaşam standartlarındaki gelişme ekonomik büyüme ile eş zamanlı olarak gerçekleşmektedir. Fakat ekonomik büyüme olumsuz

53

sonuçları beraberinde getirmektedir. Sanayileşme ile birlikte bir takım çevre problemlerinin yaşanması, tarım alanlarının tahrip olması veya kentleşme ile ilgili ortaya çıkan problemler yukarıda bahsi geçen olumsuzluklara örnek olarak gösterilebilir. Büyüme ancak daha çok mal ve hizmet üretmekten geçer ve bu tüketimi azaltarak da mümkün hale gelmektedir (Yağcı, 2007, s. 162).

Ekonomik büyümeden ziyade kalkınma, anlam bakımından daha geniş bir kapsam alanına sahiptir. Ülkelerin ekonomi, siyasi ve toplumsal anlamda değişimin gerçekleşmesiyle birlikte toplumun maddi ve manevi olarak zenginleşmesi, toplumun refah seviyesinin artmasına kalkınma denilmektedir. Bir bakıma kalkınma, ekonomik büyümeyi de kapsamaktadır (Yağcı, 2007, s. 162). Bir başka deyişle ekonomik kalkınma, ülkelerin üretim yapılarını değiştirerek yüksek katma değerli ürünler üretmesi ve üretilmiş olan ürünlerin toplumdaki gelir grupları içerisinde adil bir şekilde dağıtılarak toplum refahının yükselmesi olarak tanımlanmaktadır (Kaynak, 2011, s. 77).

2.2.5.1. Ekonomik Büyüme ile Turizm İlişkisi

Turizm sektörü ekonomik büyüme ile çift yönlü ilişki halindedir. Şöyle ki; bu durum ekonomik büyümenin turizm sektörüne olan etkisi veya turizm sektöründe yaşanan gelişmelerin ekonomik büyüme üzerindeki etkisi şeklinde özetlenebilmektedir (Yağcı, 2007, s. 163) Turizm sektörünün genel ekonomiye ve ekonomik büyümeye olumlu ve olumsuz etkileri bulunmaktadır. Turizmin döviz kazandırıcı etkiye sahip olması, kişisel gelirin artmasında bir rol üstlenmesi, istihdam yaratması, ekonomik yapının gelişmesinde ve değişmesinde rol oynaması, kamu gelirlerinin arttırıcı bir etkiye sahip olması gibi olumlu etkiler örnek olarak verilebilmektedir (İçöz ve Kozak, 1988, s. 162).

Bunun yanı sıra turizm sektörü ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Şöyle ki ülkenin mevcut kaynaklarının diğer alanlardan ziyade turizm sektörüne yönlendirilmesi sonucu ortaya çıkan fırsat maliyetleri, yabancı sermaye girişi ve teknoloji transferi, turizm sektörüne olan bağımlılık durumu, bölgesel anlamda enflasyondaki artış ve spekülasyonların artması, sektörün

54

mevsimsel oluşu ve sektöre yapılan yatırımlarda geri dönüş oranlarının oldukça düşük olması gibi durumlar turizm sektörünün ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etkilerine örnek olarak gösterilebilmektedir (içöz ve Kozak, 1988, s. 163).

2.2.5.2. Ekonomik Kalkınma ile Turizm İlişkisi

Kalkınma kavramı ekonomik büyüme kavramını da kapsamaktadır. Bu nedenle yukarıdaki başlıkta anlatılanlar kalkınma ile turizm ilişkisi içinde geçerlidir. Ancak kalkınma kavramı daha kapsamlı olması nedeniyle daha fazla ayrıntıya sahiptir. Kalkınma ile turizm sektörü arasındaki ilişkiyi inceleyen çok sayıda teorik çalışma mevcuttur. Fakat yapılan tüm bu çalışmalar 3 başlık altında toplanmıştır. Bunlar;

 Kalkınma Aşamaları Teorileri ve Turizm  Yayılma Teorileri ve Turizm

 Bağımlılık Teorileri ve Turizm

İlk olarak, Kalkınma aşamaları teorisinde Amerika ve Avrupa’da yaşanan kalkınma deneyimlerinden yararlanılmış ve bu teoride bir takım süreçlere yer verilmiştir. Bu teoriye göre kalkınma kavramı ‘‘geleneksel toplum, kalkışa hazırlık, kalkış, olgunluğa geçiş ve yüksek tüketim’’ gibi süreçleri kapsamaktadır. Bahsi geçen tüm bu süreçleri birçok araştırmacı çalışmalarında kaynak olarak kullanmış ve bunu turizmin gelişim aşamaları ile bağdaştırarak her yıl turizm faaliyetlerinde bir takım değişiklikler olabileceğinin altını çizmişlerdir (Yağcı, 2007, s. 165).

Yapılan yatırımların başlıca bölgelerde yoğunlaşması sonucu oluşacak etkiler, yayılma teorisinin üzerinde durduğu konudur. Bu teoriye göre yatırımların yalnızca bir bölgeye toplanması kaynak yetersizliğinden dolayı yapılan bir tercih olarak görülmektedir. Ayrıca yapılan yatırımın ardından altyapı yatırımlarının gerçekleşmesi, nitelikli iş gücünün artması ve o bölgede dışsal ekonominin yaratılması gibi durumların ortaya çıkacağına ve o bölgenin gelişmesiyle birlikte diğer bölgelerinde yavaş yavaş gelişeceğine inanılmaktadır. Fakat bazı araştırmacılar tarafından yayılma teorileri eleştirilmektedir. Çünkü araştırmacılar bu teorinin bölgesel anlamda dengesizliklere yol açacağını savunmaktadır. Turizm sektörü ile bu teori arasında bir ilişki kuran araştırmacılar turizm açısından bazı bölgelerin

55

avantajlara sahip olduğunu ve geliştirilmesi gerektiğini savunarak bu bölgeleri ön plana çıkartırlar. Turizm sektörü açısından Türkiye’nin batı ve güney bölgelerinde yaşanan gelişme ve değişimler buna örnek olarak gösterilmektedir (Yağcı, 2007, s.165).

Son olarak bağımlılık teorisi, yayılma teorisine karşı olarak oluşturulmuş olup yayılma teorisine karşıt söylemler içermektedir. Bu teoriye göre, kapitalizm kendi ekonomik ve siyasi gücünü sağlamak ve sürdürmek adına çevre ekonomilerine göre yeni bağımlılıklar üretmektedir. Bu nedenle turizm sektörü son dönemlerde üzerinde durulan bir sektör haline gelmiştir. Bu tezi öne süren ve savunan araştırmacı kitlesi, turizm sektöründe hesaplanan çarpan etkisinin gerçeği yansıtmadığını ve turizmin ithalat eğilimini yükselterek çeşitli kayıplara ve yabancı sermayeye olan bağımlılığı arttıracağını savunmuşlardır (Yağcı, 2007, s. 166).