• Sonuç bulunamadı

Somut Norm Denetiminin İşleyişi 64 

C. Somut Norm Denetiminin Usulü

5.   Somut Norm Denetiminin İşleyişi 64 

Somut norm denetiminin işleyişi ile ilgili düzenleme, Anayasanın 152’nci maddesinde yer almaktadır. Anayasanın 152’nci maddesinin ilk fıkrasına göre: “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır257.”

Ancak, 152’nci maddenin ikinci fıkrasına göre: “ Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır258.” Davaya bakmakta olan mahkemenin, itirazın ciddi olmadığı yolundaki kararı bir ara karardır ve bağımsız olarak temyiz edilmesi mümkün değildir, çünkü bu karar, ancak esas hükümle birlikte temyiz mercii tarafından denetlenebilir ve bu şekilde temyiz mercii, Anayasaya aykırılık iddiasının ciddiyeti konusunda nihai kararı vermiş olur259. Temyiz mercii, şüphesiz yargı kolunun türüne göre değişkenlik gösterecek ve Yüksek mahkemelerden biri olarak; Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ya da Askeri Yüksek İdare Mahkemesi olabilecektir.

Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını kendiliğinden veya ciddi bulması sonucunda kendisi Anayasa mahkemesine intikal ettirirse, Anayasanın 152’nci maddesinin üçüncü fıkrasına göre: “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır260.”

257 1982 T.C. Anayasası, m.152. 258 1982 T.C. Anayasası, m.152. 259 ÖZBUDUN, E., a.g.e. s. 405. 260 1982 T.C. Anayasası, m.152.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunu da Anayasanın 152’nci maddesini daha somut ve açık bir şekilde ifade etmiştir. Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi başlığını taşıyan 40’ıncı maddesine göre : “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu davada uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa; İptali istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan gerekçeli başvuru kararının aslını, Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneğini, Dava dilekçesi, iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örneklerini, dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine gönderir. Taraflarca ileri sürülen Anayasaya aykırılık iddiası davaya bakan mahkemece ciddi görülmezse bu konudaki talep, gerekçeleri de gösterilmek suretiyle reddedilir.

Bu husus esas hükümle birlikte temyiz konusu yapılabilir. Genel Sekreterlik gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti başvuran mahkemeye bir yazı ile bildirir. Evrakın kayda girişinden itibaren on gün içinde başvurunun yöntemine uygun olup olmadığı incelenir. Açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvuruları, Mahkeme tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedilir. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki hükümlere göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse mahkeme buna uymak zorundadır261.”

Görüldüğü gibi mahkeme, 1961 Anayasasının 151’inci maddesinde düzenlenmiş olduğu gibi, böyle bir durumda dava mahkemesi, “Anayasaya

261 6216 Sayılı Kanun, m. 40.

aykırılık iddiasını kendi kanısına göre” çözebilecekken; 1982 Anayasasına göre ise, mahkeme Anayasaya aykırılık meselesini, “kendi kanısına göre çözemez262.”

Özbudun’a göre, 1961 Anayasasında genel mahkemelere istisnai ve şartlı olarak tanınmış bulunan Anayasaya uygunluk denetimi yapma yetkisinin, 1982 Anayasası ile tamamen kaldırılmış bulunması, kanunların anayasaya uygunluk denetiminde “özel mahkeme” sistemini benimsemiş bir Anayasanın, bu yetkiyi münhasıran o özel mahkemede toplamış olmasında yadırganacak bir durum bulunmamaktadır263.

Yine Özbudun’un haklı olarak belirttiği gibi, burada söz konusu olan süre, sadece beş aylık bir süre değil, hükmün kesinleşmesine kadar devam edecek olan ve çok daha uzun olması muhtemel bir süredir264.

1982 Anayasasının bu duruma ilişkin getirdiği bir diğer değişiklik de, altı aylık sürenin beş aya indirilmesidir. Buna göre, 1961 Anayasasında altı ay olan Anayasa Mahkemesince karar verilmesi süresinin beş aya indirildiği görülmektedir ki; Özbudun bunu, denetim sürecinin hızlandırılması isteğiyle açıklamanın mümkün olduğunu belirtmiştir265.

Anayasanın 152’nci maddesinin son fıkrasında: “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz266.” Doktrinde, genel olarak “on yıllık süre sorunu” şeklinde düzenlenen bu konuya aşağıda değineceğiz. Ancak burada kısaca belirtmek gerekir ki, doktrinde de ciddi tepkiler toplayan bu şekilde bir sınırlama, başta somut norm denetimi ile ulaşılmak istenen hukuksal amaca aykırılık oluşturmakta; dahası hukuk dünyasında, toplumsal yaşamda ve değer yargıları ile genel inanışlarda oluşan değişimin önemli bir anayasal denetim aracı olan itiraz

262 GÖZLER, K., Anayasa Hukukuna Giriş, s. 364. 263 ÖZBUDUN, E., a.g.e. s. 406.

264 ÖZBUDUN, E., a.g.e. s. 406. 265 ÖZBUDUN, E., a.g.e. s. 405. 266 1982 T.C. Anayasası, m. 152.

yoluyla hukuk normlarına yansımasının sağlanmasını önemli ölçüde engellemektedir267.

Bu şekilde Anayasal denetim yapılırken kimi kurallar da kendiliğinden ortaya çıkar: Anayasa Mahkemesinin denetimi yapmasının öncelikle anayasaya aykırılık savının ileri sürülmesi ile başlayacağı (mahkemenin re’sen veya taraflarca yapılan itirazı ciddiye alması); Anayasa Mahkemesinin istemle bağlı kalması ve Anayasa Mahkemesinin gerekçeyle bağlı olmaması268. Bunlara ve bunlarla bağlantılı diğer hususlara ilişkin değerlendirmeler, aşağıda yapılacaktır.