• Sonuç bulunamadı

Anayasa Mahkemesinin “Yokluk Kararları”

C. Anayasa Mahkemesinin Diğer Kararları

1. Anayasa Mahkemesinin “Yokluk Kararları”

Yokluk, genel olarak, her hangi bir hukuki işlemin hukuk dünyasında doğumunu engelleyen ve varlığına engel olan ağır bir sakatlık türüdür. Bir başka deyişle, bir hukuki işlemin hüküm doğurması için uyulması gereken temel ve biçim koşullarından birinin bulunmaması nedeniyle işlemin sıhhat koşullarının tamamlanmamasıdır389.

Bu sakatlık türü, öyle bir sakatlıktır ki, bunun telafisi ve tamiri söz konusu olamayıp işlem yeniden hukuk dünyasına kazandırılamadığı için, yargı yerlerine intikal ettiği zaman, yargı yerleri bu işlemi iptal etmeyip onun sadece “hukuken yok (keenlemyekün, null and void)” olduğuna ilişkin tespit edici bir hüküm kurarlar.

388 CAN, O., Anayasayı Değiştirme İktidarı ve Denetim Sorunu, AÜSBFD., Ankara, 2007, s. 136. 389 YILMAZ, E., Hukuk Sözlüğü, Yetkin Yayınları, Ankara, 1996, s. 136.

Yokluk (inexistance), her zaman ilgili herkes tarafından ileri sürülebilir ve bu hususta her ne kadar dava açmaya gerek olmasa da açılmış her hangi bir davada, yokluk, hiç kimse tarafından ileri sürülmemiş olsa bile, hâkim re’sen bu hususu nazara almak zorundadır390.

Bu tür sakatlıklar, genel olarak, fonksiyon gasbı sonucunda veya telafisi mümkün olmayan, ağır biçim ya da usul kurallarına aykırılıklar sonucunda oluşur391. 1961 ve 1982 Anayasalarında, Anayasa Mahkemesinin yokluk kararı verebileceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak Özbudun’a göre, iptal kararlarının geriye yürümemesi, anayasa koyucunun, yokluk müeyyidesini amaçlamadığı yolunda bir kanıt olarak kabul edilebilir392.

Anayasa Mahkemesi, gerek 1961, gerekse 1982 Anayasaları dönemlerinde şu ana kadar bir yokluk kararı vermemiş, ancak konu, Anayasa Mahkemesinin bazı kararlarında ve karşı oy yazılarında tartışılmıştır393. Buna göre, Yüksek Mahkeme, 1992 yılında verdiği bir kararında, “anayasa yargısında yasama işlemlerinin yok sayılabilmesi, ancak yetki ve görev gasbı ya da çok ağır biçim eksikliği durumlarında söz konusu olabilir” ifadesini kullanmıştır394.

Daha yakın sayılabilecek diğer bazı kararlarında Yüksek Mahkeme, Anayasa değişikliği kanunlarına dair yokluğun tespit edilmesi istemlerini reddetmiştir. Anayasa Mahkemesi bir kararında: “yokluk, bir normun var olmadığının ifadesidir. Yasalar bakımından, parlamento iradesinin olmaması, cumhurbaşkanının yayımlama iradesinin olmaması, resmi gazetede yayımlanmaması gibi bir normun varlığının zorunlu koşulları bulunmadığı sürece varlıktan söz etmek olanaksızdır. Ancak, bunun dışındaki sakatlıklar, denetime tabi oldukları sürece, anayasal denetimin konusunu oluşturabilirler. Anayasada

390 OĞUZMAN, M. K.,- ÖZ, M. T., Borçlar Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1995, s. 126. 391 ALİEFENDİOĞLU, Y., a.g.e. s. 310.

392 ÖZBUDUN, E., Türk Anayasa Hukuku, s. 438. 393 ÖZBUDUN, E., Türk Anayasa Hukuku, s. 438.

394 AYM.’nin 17.09.1992 tarih, 1992/26 E ve 1992/48 K. Sayılı Kararı, Sayı 28, Cilt 2, s. 545.525- 560.

denetlenebilir olduğu kabul edilen ve uygulanacak yaptırımın da açıkça öngörüldüğü bir sakatlığın, yokluğun tespiti yoluyla giderilmesi olanaksızdır395.”

Yüksek Mahkeme, bir başka kararında yukarıdaki kararına da atıf yaparak yoklukla ilgili şu şekilde bir değerlendirmede bulunmuştur: “Anayasanın norm olarak tanımadığı bir tasarrufu, norm olarak var kabul etmek olanaksızdır. Anayasa bir normun varlığını, bu normu ortaya çıkaran belirli bir iradenin varlığına bağladığı durumlarda, bu iradenin yokluğunun normun yokluğu anlamına geleceği açıktır. Anayasa Mahkemesi 02.07.2007 günlü, E. 2007/72, K. 2007/68 sayılı kararında "Yokluk, bir normun var olmadığının ifadesidir. Yasalar bakımından, parlamento iradesinin olmaması, Cumhurbaşkanının yayımlama iradesinin bulunmaması, resmi gazetede yayımlanmaması gibi bir normun varlığının zorunlu koşulları bulunmadığı sürece 'var'lıktan söz etmek olanaksızdır. Ancak, bunun dışındaki sakatlıklar, denetime tabi oldukları sürece, Anayasal denetimin konusunu oluşturabilirler" ifadesini kullanarak, yokluğu “ancak bir norma vücut veren ya da yürürlüğe koyan iradelerin yokluğu” hususlarıyla sınırlı olarak kabul etmiştir396.”

Özbudun’a göre, bu durumda Anayasa Mahkemesi, yokluk kararı verebileceğini kabul etmekle birlikte bunu parlamentonun kabul veya cumhurbaşkanının yayımlama iradelerinin mevcut olmaması ya da Resmi Gazetede yayımlamama hususlarıyla sınırlı tutmuş görünmektedir397.

Türk doktrininde gittikçe artan oranda anayasa yargısı alanında “yokluk” kararı verilebileceği görüşü ileri sürülmektedir. Uluşahin ve Can, şartları oluştuğunda Anayasa mahkemesinin “yokluk” kararı verebileceğini savunmaktadır398. Şahbaz ve Aliefendioğlu da bu görüşü desteklemekte ve hatta

395 AYM.’nin 05.07.2007 tarih, 2007/72 E. ve 2007/68 K. Sayılı Kararı, RG. 07.08.2007/26606. 396 AYM.’nin 27.11.2007 tarih, 2007/99 E. ve 2007/86 K. Sayılı Kararı, RG. 19.02.2008/26792. 397 ÖZBUDUN, E., Türk Anayasa Hukuku, s. 439.

398 ULUŞAHİN, N., Yokluk Teorisinin Anayasa Hukukunda Yeri ve Uygulanabilirliği, Prof. Dr. Ergun Özbudun’a Armağan, Cilt 2, Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2008, s. 695; CAN, O., Anayasa Yargısında Yokluk, Prof. Dr. Ergun Özbudun’a Armağan, Cilt 2, Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2008, s.201. s.179.

iptal edilmiş bir yasanın yeniden yürürlüğe konması halinde, iptal değil, yokluk tespiti yapılması gerektiğini savunmuşlardır399. Konu, Anayasa Mahkemesinin önüne, kamuoyunda kıyak emeklilik olarak da bilinen, TBMM.’nin milletvekilleri için peş peşe çıkardığı aynı nitelikte ayrıcalıklı kanunlar nedeniyle gelmiş, Anayasa Mahkemesi, TBMM.’nin kendi mensuplarına ayrıcalık tanıyan bu kanunları, yok hükmünde saymamış fakat iptal etmiştir400.

Gözler’e göre, 1982 Anayasasına göre, Anayasa Mahkemesinin “iptal” veya “ret” dışında her hangi bir karar vermesi mümkün değildir ve aksi yönde uygulamalar, ciddi sorunlar yaratabilecektir401.

Kanımızca gerekli şartlar oluştuğunda Anayasa Mahkemesinin yokluk kararı verebilmesi gerekir. Her ne kadar “yokluk” kavramı, genel olarak hukuk uygulamasında ve anayasa yargısı bakımından, henüz tam olarak kabul görmüş ve sıklıkla tesis edilen bir karar türü değil ise de yok olan bir kararın yok olduğunun tespit edilmemesi veya sadece iptali ile yetinilmesinin her hangi bir hukuka uygunluğu ve faydası söz konusu değildir. Çünkü yok hükmünde olan ve denetime tabi bir normun “yokluk” yaptırımı ile karşılaşmaması, hem yok hükmünde normu tesis eden organın bu konudaki sonraki tutumunu olumsuz yönde etkileyecek ve hem de anayasa yargısının etkinliği ve kurumsallaşmasını sekteye uğratacaktır.