• Sonuç bulunamadı

Sokak Çocukları

4. SUÇ, ÇOCUK VE ÇOCUK SUÇLULUĞU

4.5. Sokak Çocukları

Göç ve yoksulluğun büyük boyutlarda olduğu kentlerimizde, çocuklar farklı nedenlerden dolayı ihmal ve istismar edilmektedir. Bu ihmal ve istismarın görülen en önemli etkisi, çocukların hızla sokağa itilmesidir. Sokağa itilen çocuk başlangıçta aile bütçesine destek sağlamak gibi masum gerekçelerle işe başlamakta ancak zamanla çeşitli suç ve kötü alışkanlıkların pençesine yakalanmakta veya bireysel gelişimine zarar verecek süreçlerle yüz yüze kalmaktadır. Bu koşullarda sokakta yaşayan çocuklar, sokakta çalışan çocuklar, bağımlı çocuklar, gibi tanımlamaların ötesinde çocuğun gününü başıboş sokakta geçirmesi gibi yaygın bir olgu ile karşılaşılmaktadır. Çocukların ve gençlerin zihinsel, ruhsal ve bedensel gelişiminin güvence altına alınması Anayasamızın da belirttiği gibi önemli bir kamusal yükümlülüktür. Ancak bu yükümlülüğün aile ve toplumdan bağımsız ele alınması, daha doğrusu çözüm bulması olanaklı gözükmemektedir (Güneş; Kalaycı, 2004, 4).

Bilimsel verilerde oldukça kabul gören bir sınıflama, özellikle geri kalmış ülkelerin sokaklarındaki çocukları, sahip oldukları aile desteğine göre, kabaca 3 öbeğe ayırmaktadır:

1. "Sokak çocuğu olmaya aday olanlar", yani aileleriyle oturan ve sokakta çalışan çocuklar. Bu çocukların aile ilişkileri bir şekilde sürmekte, aile korumasından uzak yerlerde aileye katkı için çalışanların bir kısmı eğitimlerini bırakarak para kazanmanın verdiği hisle zamanla sokağın “sınırsız ve sorumsuz özgürlüğü”nü seçerek sokak çocuğu olma konumuna düşebilmektedir.

2. Aile desteği yetersizliği veya süreksizliği gösterenler, yani "sokaktaki çocuklar" (children on the street).

3. Aile desteğinden hemen hemen bütünüyle yoksun olanlar, yani "sokak/sokağın çocukları" (children of the street). Bu çocuklar neredeyse tamamen aile, okul ve toplumla ilişkilerini koparmış, sokak çetelerine karışmış, uyuşturucu ve uçucu bağımlısı olup, dilencilik, yankesicilik, gasp, hırsızlık vb. yollarla geçimini sağlamaya çalışan çocuklar olmuşlardır” (Zerinoğlu, 1995, 159).

Ülkemizde son yıllarda sayıları hızla artan sokak çocukları evinden atılan, kaçan, ailesi olmayan veya ailesi tarafından bütünü ile başıboş bırakılan bu çocuklardan oluşmaktadır.

Sokakta çalışan/çalıştırılan çocuklarla, sokak çocukları arasında çok ince bir çizgi vardır ve sokağın acımasız zor koşullarında çalışan çocuklar, hızla “sokağın çocukları” olabilmektedir (Güneş; Kalaycı, 2004, 5).

1980'li yıllarda yapılan ilk araştırmalar dünyada 80 -100 milyon sokak çocuğu bulunduğunu öne sürmektedir. Bölgesel bazı çalışmalar da sokak çocuklarının sayısı hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. Sokak çocukları normal çocuk nüfusunun Meksika'da % 9'unu, Bangladeş’te % 7'sini oluşturmaktadır. Güney Afrika ve Bulgaristan'da sokaktaki çocukların % 70'i akşam evlerine dönmektedir. Unicef

raporuna göre, tüm dünyada, ailesiyle bağlarını koparmış ve bir barınağa gereksinim duyan çocukların oranı % 5 -10 arasındadır (Güneş; Kalaycı, 2004, 5).

Türkiye'de ise son altmış yıldır yaşanan göç ve kentleşme olguları "'sokak çocukları sorununun" da temeli olarak gösterilebilir.

Türkiye’deki sokak çocuklarının tam sayısı hakkında bilgi sahibi olabileceğimiz bir çalışma bulunmamaktadır. Çocuk nüfusunun genel nüfusa oranı, gecekondularda yaşayan çocuk sayıları, büyük kentlerin gecekondularında yaşayan çocuk sayıları gibi veriler göz önüne alınarak çeşitli değerlendirmeler yapılmaktadır. Gecekondu yaşamının, çocuğun sokağa inmesiyle doğru orantılı bir etken olduğu kabul edildiğinde, İstanbul'da 625.000 çocuğun "sokak çocuğu" olma riski ile karşı karşıya olduğunu DİE istatistikleri gözler önüne sermektedir (Uluğtekin, 1997, 12).

Bu alanda tam bir sayı olmamakla birlikte, Türkiye'de sokak çocukları sorununun gittikçe büyüdüğü artık herkesin kabul ettiği bir olgu durumunu almıştır. 1990’lı yıllardan itibaren birçok ilimizde toplumsal sorun haline gelen “sokak çocukları” alanında görevli kamu kurumu “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu”dur. SHÇEK Genel Müdürlüğüne bağlı 30 Çocuk ve Gençlik Merkezinde bu alana yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bu merkezler aracılığı ile yaklaşık on bine yakın sokakta çalışan ve sokakta yaşayan çocuğa ulaşılmıştır.

Çocuğu sokağa iten nedenler şunlardır:

- Göç ve buna bağlı çeşitli uyum sorunları

- Yoksulluk

- İşsizlik

- Ekonomik yoksunluk

- Arkadaş çevresi

- Ailenin çocuğu ihmal veya istismar etmesi - Aile içi cinsel taciz, tecavüz ve şiddet

- Aile ve çocuğun eğitimsizliği - Ailenin parçalanması

- Çarpık kentleşme

- Sokağın çekiciliği ve özgürlüğü - Medyanın olumsuz yayınları

- Denetimsiz oyun salonlarının çekiciliği - Ailenin olumsuz tutum ve davranışları

- Yetişkinlerin acıma duygularıyla çocuklara sokakta rasgele para ve eşya verme gibi olumsuz tutum ve davranışları

- Kimi gönüllü kuruluşların yetersiz bilgi, uzman yaklaşım eksikliği nedeniyle medyatik çalışma gibi olumsuz tutum ve davranışları sıralanabilir (Güneş; Kalaycı, 2004, 7).

Bu bölümü daha önce ele alınan ‘çocuğun suç işlemesine etki eden etkenler’ bölümü ile karşılaştırdığımızda benzer sonuçların çıktığını görmekteyiz. Bu da sokakta yaşayan çocukların suç işleme hazır gücünü bulundurduğu sonucuna ulaşmamızı sağlamaktadır.

Sokakta yaşayan bu çocukları, şiddete karşı kalma (dayak, yaralama, ölüm vb.), suça yöneltme (hırsızlık, gasp, fuhuş vb.), kazalara karşı kalma, eğitim ve sağlık sorunları ve cinsel taciz ve tecavüze karşı kalma gibi tehlikeler beklemektedir.

“Elazığ ve Malatya illerinde yapılan belirlemelerde sokakta yaşayan veya uçucu ve uyuşturucu madde kullanan çocukların 10–15 yaş dönemi arasında olduğu anlaşılmıştır. Yine yetkililere göre Elazığ’da yaklaşık 200 kadar çocuk, Malatya’da ise yaklaşık 400 (nüfus oranları bakımından eşit dağılım) kadar çocuk dönemsel olarak sokakta çalışmakta veya çalıştırılmaktadır. Her iki ilde bu çocukların neredeyse tamamının çevre illerden göçle gelen yoksul ve işsiz ailelere ait olduğu belirtilmiştir. Yine bu çocukların her iki ilde de kayıt altında oldukları; gerek öğretim kurumları ve gerekse aileleri ile iletişimin yürütüldüğü belirtilmiştir.

Diğer taraftan Vakfa (SYDF) ve Belediyeye koşullu eğitim desteği için ve yardım için yapılan başvuruların hayli yüksek olduğu belirlenmiştir. (Örneğin Malatya’da Vakfa yardım için başvuruda bulunanların yaklaşık 10.000 olduğu belirlenmiştir. Her iki ilde yakın zamanlarda hizmete açılan SHÇEK’e bağlı Çocuk ve Gençlik Merkezleri gereksinimlere cevap verecek yeterlikte (kapasite bakımından) olduğu belirlenmiştir” (Güneş; Kalaycı, 2004, 13).

Benzer Belgeler