• Sonuç bulunamadı

Sofistleri Siyaset Felsefesi Perspektifinden Nasıl İncelememiz Gerekir?

Nietzsche, uzaktaki insanların hedeflerini bilmemizin o insanları genel olarak benimsememize yeteceğini fakat daha yakın olanların hedeflerini çoğu zaman benimsemediğimizi ancak onların bu hedefi arzulamaları ve kullandıkları yollara bakarak onları seveceğimizi söyler. Felsefi sistemler yalnızca kurucuları için doğrudur fakat kendilerinden sonra gelenler için yanlışlar bütünüdür. Çünkü her filozofun kendi doğrusu ve hedefi vardır. Kendisinden önceki filozof onun uzağındadır. Ancak sistem kuran filozofların dostları onlara yakındır ve kurulan sisteme kişisel bir tonu, rengi olduğunu düşünerek yaklaşır ve incelemeye değer görür (2015: 45). Sofistleri siyaset felsefesi açısından değerlendirirken

de onlara yakın olarak, ortaya konulan fikirleri içinde bulunulan dönemin rengine göre yorumlamak gerekmektedir.

Yukarıda “sofist” kelimesinin anlamını tartışırken değindiğimiz üzere kelimenin anlamının zaman içerisinde şartlara göre değişiminden çıkarabileceğimiz gibi Sofistlere karşı olan tutum Atina polisinde zaman içerisinde dönüşüm geçirmiştir. Gezici öğretmenler olan ve farklı alanlarda uzmanlıkları bulunan Sofistler bir felsefe okulu olmadıkları için siyasi anlamda farklı fikirler ortaya atmışlardır. Birinci kuşak Sofistler genel olarak demokrasi tarafında yer alırken, daha önce de değindiğimiz üzere değişen koşullar sonrası ikinci kuşak Sofistlerde oligarşi yanlısı fikirler de ortaya atılmıştır. Yasa kavramının anlamının değiştiği Sofistler döneminde Perikles’in Protagoras’a hazırlattığı anayasa birinci kuşağın demokrasi taraftarı olduğunun açık göstergesidir. İkinci kuşaktan Kritias’ın fikirleri ve siyasi hayatı da oligarşi yanlısı tutumun göstergesidir.

Literatürde Yunan siyaset teorisinin Platon tarafından ortaya çıkarıldığı söylenmektedir, fakat Cartledge’nin de ifade ettiği gibi Sofistleri bu keşfin dışında tutmak Yunan siyaset teorisini tam olarak incelememek anlamına gelmektedir (2013: 5). Öncelikle Sofistler insanı incelemelerinin merkezine koyarak siyaseti merkez konularından birisi olarak seçmişlerdir. Ortaya attıkları fikirlerle demokrasinin, insanlar arasındaki eşitlik fikrinin ve polisin yönetimi konusundaki fikirlerinin Yunanda faaliyet gösteren pek çok ünlü ismi etkilediğini bilmekteyiz. Yazarı kesin bir şekilde tespit edilemeyen “Yaşlı Oligark” eserinin, Herodotos ve onun ardılı olan Thukydides’in eserlerini üretirken Sofistlerden etkilendiklerini, bu kişilerden günümüze kalan eserlerde görebilmekteyiz. Ayrıca Sophokles, Euripides ve Aristophanes gibi tragedya yazarlarının Sofistlerin karşısında yer alsalar dahi fikirlerinden etkilendikleri ve onların iddialarını çürütmek için yine Sofistlerin fikirleriyle açıklama yaptıklarını yani konularının öncülü olarak Sofistik fikirleri kabul ettiklerini görmekteyiz (Gibert, 2006: 30). Ayrıca Sokrates’in ölümü sonrası kurulan ve literatürde Küçük Sokratesçi Okullar olarak geçen Kyrene, Kynik, Septik Felsefe okullarının da Sofist hareketten etkilendiklerini görebilmekteyiz. Özellikle Pyrrhon tarafından geliştirilen Septik Felsefe Okulunda Sofistlerin şüphecilik konusunda başlattıkları akımın felsefe okuluna dönüştüğünü görmekteyiz. Kyrene Okulunda ise Sofistlerin pragmatist tavrı ve bireysel yarara odaklanmaları Aristippos ile hedonizme dönüşmüştür. Antisthenes’in kurduğu Kynik Okulunda da aynı bireysel yararcılık mantığından eudaimonizm (mutluluk ahlakı-basit bir hayatla mutlu olma) savunulmuştur (Şenel, 1968: 144-146). İnsanlar arasında eşitlik fikri de Kynik, Epiküros ve Stoa okullarında benimsenmiş fakat bu kez de bilge olan ve olmayanlar olarak insanlar ayrıma tabi tutulmaya başlanmıştır.

Gördüğümüz üzere Sofistik hareket, büyük felsefe okulları olarak tanımladığımız Platon ve Aristoteles’in okullarının tepkileriyle karşılaşırken, diğer yandan da birçok okulu ve düşünürü kendi fikirleri ekseninde etkilemiştir. Sofistlerin kitaplarının yakılması, onlarla ilgili bilgilerimizin kısıtlı olmasına neden olurken, onlara karşı oluşan tepki ile de onların Atina polisinin siyasi hayatını ne denli güçlü bir şekilde etkilediklerini görebilmekteyiz. Özellikle aristokratik tepkinin büyüklüğünü, ele geçirilen ilk fırsatta polisin dinine uymama ya da inkâr etme suçu ile hem kendilerinden hem de eserlerinden kurtulma isteğinden çıkarabilmekteyiz (Bonnard, 2012: 80). Aristophanes’in “Bulutlar” adlı tragedyasında net bir şekilde anlaşılan Sofistleri aşağılama isteği (Sokrates’i baş sofist olarak görüyordu) ve gülünç konumlara sokması, sınıf mücadelesinde gücünü yitiren aristokrasinin Sofistler hakkındaki düşüncelerini ortaya koymaktadır. Sofistler açısından baktığımızda ise, verdikleri eğitim gereği aristokratik yapının karşısında bulunma durumları doğaldır. Aristokratik kültürün yerleşik olduğu bir poliste, öğrencilerine retoriği, siyaseti öğretmeleri ve yönetime etkili bir şekilde katılmalarına yardımcı olmaları doğrudan yerleşik kültürün karşısında yer almalarını sağlamıştır.

Siyaset felsefesi literatüründe 20. yüzyılın başlarına kadar Sofistler, Platon ve Aristoteles’in tanımlamaları ve karalamaları ile anılmışlar ve görmezden gelinmişlerdir. Hegelci tarih anlayışı ile birlikte tarihin bir ilerleme olarak görülmesi ve süreklilik bağlamında değerlendirilmesi sonucu Sofistlerin de bu ilerlemenin bir parçası olduğu düşünülmüş ve Sofistlere yönelik bakış açısında değişiklik olmuştur (Arslan, 2014: 20). Hegel, Sofistik hareketin tarihin bir ihtiyacını karşılamak için ortaya çıktığını ve zorunlu olarak doğmuş bir fikir hareketi olduğunu ifade etmiştir (Yörük, 1948: 851). Aster’in de belirttiği üzere felsefe tarihi bakımından önemsiz kişiler değillerdir (1999: 98). Sofistler ile ilgili çağdaş yazın bu konu üzerinde karşıt iki görüşe sahip olmaya devam etmektedir. Bir kısım bilim insanı Sofist dönemi, modern Avrupa’nın aydınlanma dönemine benzetirken, bir kısım bilim insanı da Platon etkisinde Sofistlerle ilgili olumsuz yaklaşımlarını sürdürmektedir (Gibert, 2006: 27). Modern dönemde Sofistlere Platon, Aristophanes gözüyle bakan ve onların fikirlerinin devamı niteliğinde Sofistleri tanıtan kişilerin birçoğunun da para karşılığı eğitim verdiği konusunu da göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Dolayısıyla Sofistlerin Yunan aydınlanmasının en önemli figürleri olduğunu kabul ederek, Atina polisinin demokratik hayatının katalizörleri olduklarını tespit etmeliyiz.