• Sonuç bulunamadı

SIĞINMACILAR VE SİYASAL KATILIM

4.1 Siyaset Kavramı

Ülkelerin siyasi alanlarında yaşanılan hızlı ve köklü dönüşüm ile değişimlerinde, göç önemli bir yer tutmaktadır. Böyle düşünüldüğünde toplumun önceliklerin belirlenmesi, iktidar değişimleri ve siyasi yönelimlerinde göç göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Temel olarak göçün siyaset üzerindeki etkisi de, zaman ve göç düzeyi ile göçün mahiyeti açısından ortaya çıkmaktadır. Kitlesel ve kısa süreli göçler siyaset üzerinde doğrudan ve kısa sürede etki yaratırken, yavaş ve uzun sürede gerçekleşen göçler, uzun sürede dolaylı yönlerden sosyal alan ve ekonomi üzerinde etkili olmaktadır. Bir anlamda iktidar meydana gelen göçü karşılayabiliyorsa, etkisi daha düşük seyretmektedir (Tuncel ve Ekici, 2019: 52-53).

Diğer taraftan bireylerin ihtiyaçlarını karşılama noktasında farklı yöntemler tercih ettikleri görülmüş, böylece kaynakların nasıl kullanılacağı ile ihtiyaçların nasıl ve ne derece elde edilebileceği için çözüm bulunmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Fakat bu noktada insanlar fikir birliği içerisinde olmadıkları gibi, mevcut olan sınırlı kaynakların kullanılabilmesi noktasında da çeşitli görüşler ortaya atılmaktadır. Doğal olarak bu durum sonucunda yeni tartışmaların yanında, farklı analiz ve yorumlar ortaya çıkmaktadır (Heywood, 2006: 1).

Siyasetin mevcut yapısı içerisinde güç ve otoritenin birlikte kullanılması söz konusudur. Siyaset kavramının genel tanımını da bu ifadeler oluşturmakta olup, siyasi güç, siyasi grupların belli amaçlar çerçevesinde hedefe ulaşabilmek için ortaya koyduğu yeteneği ifade etmektedir. Bu yetenek bir veya daha fazla insanın çeşitli

41

görüşleri uygulamak için karar hakkını başkasına vermesi şeklinde ortaya çıkmakta, böylece siyasetin içerisinde var olan otoritenin elde edilmesi, diğer bireyleri kontrol etme ve belli amaçlar çerçevesinde mücadeleyi ortaya çıkarmaktadır (Drazen, 2000: 6).

Siyaset kelimesi Arapça kökenli bir kavram olup, Arapçada eğitim süreci anlamında kullanılmaktadır. Diğer taraftan siyaset kavramı Yunancada da kullanılmış bir kavramdır. Yunancada devlet ile ilgili işlerin görülmesi manasında kullanılan kavram polis kelimesinden türetilmiştir. Siyaset kavramı ile ilgili tarihsel süreç çerisinde birçok tanım yapılmıştır. Bu tanımlar ile siyaset algısı birlikte değerlendirildiğinde kavram bazen neyi nasıl ve ne yolla elde edileceği olarak algılanırken, bazen çatışma algısını çağrıştırmıştır. Fakat en genel manada siyaset çatışma olarak algılanmış ve bu şekilde tanımlanmıştır. Bu yaklaşım çerçevesinde de iktidarın nimetlerinden faydalanmak için iktidarı ele geçirme çabası içerisinde olunmuştur. Fakat bunun karşılığında toplumun iyiliği çerçevesinde toplum yararına çalışma hep vurgulanmıştır (Kapani, 2007: 18).

Siyaset kavramı ile ilgili en önemli ortak taraf ise; kararların ortak alınması, toplum düzeninin sağlanması, alınan kararların gereği gibi uygulanması ve hükümetin oluşturulmasıdır. Siyaset ile ilgili kullanılan en önemli tanım bu şekildedir. Yunan literatüründe devletin en yetkili otorite olduğu ve kaynakların devlet tarafından dağıtıldığı göz önünde bulundurularak siyaset tanımı da bu şekilde yapılmıştır. Siyasetin bu şekilde olmasının diğer bir amacı da toplum düzeni etkili sağlanması olup, bu düzenin sağlanmasında birbirine girift olan ve birbirini etkileyen çeşitli faaliyetlerin bulunduğu göz önünde bulundurularak, kaynakların etkin ve verimli bir şekilde dağıtılması için böyle bir otoriteye gerek duyulmaktadır. Toplum ise dağıtımı, dağıtım mekanizmaları yolu ile elde edebildiği gibi, değiş tokuş yöntemi ile alabilmektedir (Heywood,2006: 3).

Bazı düşünürler değiş-tokuş, diğer bir anlatımla trampa yöntemi ile dağıtımı daha uygun bulmakta olup, bunun temel nedeni trampa yönteminde taraflar ortak görüş içerisinde olmakta, böylece dağıtımdan eşit pay elde etmektedir. Diğer taraftan başka bir görüş elde edilen kaynakların bir otorite tarafından dağıtılmasını daha uygun bulmakta, bir iradeye tabi olunarak otorite tarafından zorunluluk temeline dayalı

42

dağıtımı beklemektedir. Siyasi yönden bir anlam taşımayan bu yöntemde toplum emir yöntemi ile dağıtımı uygun bulmaktadır (Poggl, 2007: 16-17).

Siyasi olarak farklı bir görüş, sosyal ve ekonomik açılardan farklı olanaklara sahip olan insanların bulunması, farklı koşulların yanında farklı düşünce tarzlarının ortaya çıkmasına sebep olacak, bu durum çatışma ortamının doğmasına neden olacaktır. Ortaya çıkan bu çatışma ortamının temel kaynağını ise mevcut kaynakların dağıtılması oluşturacaktır. Bu noktada kaynakların kim tarafından kontrol edileceği, ne şekilde dağıtılacağı önem taşımaktadır (Kapani, 2007: 17).

Normal şartlar altında siyasetteki temel amaç, kişisel veya özel çıkarlardan uzak durmanın yanında, toplum menfaatinin ön plana çıkarılması, toplumsal bütünlüğün sağlanması, genel çıkarların söz konusu olması öncelikli konular arasındadır. Bu durum siyasette ortaya konulması gereken bir yaklaşım olup, böylece kaynaklar uygun şekilde elde edilecek, dağıtılacak ve kullanılacaktır. Temel olarak siyaset tanımlarının ne olduğu veya ne şekilde yapıldığının da bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan siyasetin iktidara erişme yeteneğini ortaya koymasıdır (Heywood, 2006: 12).

Diğer taraftan siyasete yönelik tanımlardaki artış, siyaset ile ilgili farklı özelliklerin ifade edilmesine neden olmakta, böylece toplumsal kurallar daha iyi anlaşılmakta, siyasi faaliyetlerin oluşturulması ve siyasi kuralların değiştirilmesi ile toplum yaşamının düzenlenmesi daha kolay olmaktadır. Siyaset kavramındaki karışıklığın asıl nedeni, bu kavramın içerisine işbirliğinin yanında çatışmanın dahil edilmesidir. Bu durumda siyaset kavramı oldukça karmaşık bir hal almakta olup, temel olarak siyaset farklı arzu ve fikirler ile farklı ihtiyaçların bulunduğu bir ortamda genel geçer kuralların belirlenmesi, bunlar üzerinde uzlaşmayı sağlamaktır. Siyasetin bu denli insan yaşamı içerisinde yer alması kaynakların kıtlığı ve bu kaynakların dağıtılması ihtiyacından ortaya çıkmaktadır(Heywood, 2006: 2).

Aslında siyaset temelde insanların bir arada ve toplumsal düzen içerisinde yönetilme zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. Bunun yanında var olan bu kavram, gün geçtikçe kalabalıklaşmış olan ve yönetim ilişkilerinin ortaya çıkmaya başladığı zamanlara dayanmaktadır. Bunun sonucunda ise, ilkel hayatın sonlandığı, toplumların örgütlenmeye başladığı ve guruplaşma düşüncesinin ortaya atıldığı görülmeye başlanmıştır (İşçi, 2004: 21). Tüm bunların yanında, insanlar ister ilkel

43

düzende olsun, ister gelişmiş toplumlarda yaşamış olsun, her zaman yönetilme olgusu ile siyasi bir nitelik taşımışlardır. İnsanların bu yönetilme çabası ise, siyasetin geçmişten günümüze gelişmesini sağlamıştır (Aziz, 2011: 10).

Bunun yanında siyaset arenasında yönetenler, topluluk ve gurupların davranış ve tutumları üzerinde hakimiyet kurabilmek, iktidar olma çabasını sergileyebilmek için grup veya kitleler ile iletişim kurma gereği hissetmektedirler. Bu anlamda siyasi sürecin bir iletişim süreci olduğunu da vurgulamak gerekir. Çünkü siyasetçiler iktidarın elde edilmesi, topluluk ve guruplarda algı oluşturulması gibi süreçleri, kuracakları iletişim teknikleri sayesinde yönlendirirler (Kılıçaslan, 2008; 8). Siyaset de tıpkı bir ekonomik faaliyet gibi ya da tüketicilere ürünlerini tanıttıkları gibi, kitlelere veya seçmenlere kendi seçimlerini anlatarak, bir anlamda onları yönetmektedir. Siyasette ikna teknikleri gün geçtikçe önem kazanmakta olup, bu teknikler sayesinde toplumun istenilen biçimde ve yönde eğilim göstermesi beklenmektedir (Tokgöz, 2008: 416).