• Sonuç bulunamadı

1.2. SĠYASAL KATILMA KAVRAMI

1.2.2. Siyasal Katılmada “Cinsiyet” Etkeni

Siyasal katılma ile cinsiyet arasındaki iliĢkiyi incelediğimizde, kadınların siyasal faaliyetlere katılımının erkeklere oranla daha az olduğu görülmektedir. Bunun ilk nedeni birçok toplumda kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin yakın döneme dayanmasıdır. 1900‟lü yılların baĢında baĢlayan bu akıma ülkemiz de 1934‟te uyum sağlamıĢ ve 1935 yılında ilk defa ülkemiz kadınları oy kullanabilmiĢlerdir. Ġkinci

husus fizyolojik ve biyolojik etkenlerdir. Biyolojik olarak erkeğin kadından daha güçlü olduğu görüĢü, erkeğin kadından daha üst bir konum kazanmasına neden olmuĢtur (SitembölükbaĢı, 2001: 60). Fizyolojik olarak da kadının çocuk doğurma iĢlevi, kadının evde çocuğa bakmasına ve ev iĢleriyle ilgilenmesine yönlendirmektedir. Bu durum kadının ilgisinin siyasal olayların dıĢına yönelmesine neden olmaktadır. Böylece kadın, erkeğine bağımlı hale gelmekte, ilgisinin olmadığı bu konuda eĢinin tercihine göre kendi tercihini Ģekillendirebilmektedir (KıĢlalı, 2000: 223, 224). Ataerkil toplumlarda sıkça görülen bu durum nedeniyle, “kadının yeri evidir”, “kadının görevi eĢine hizmet etmek, çocuklarına bakmaktır” anlayıĢını doğurmuĢtur. Kız çocuklarının yetiĢtiriliĢ tarzlarının bu doğrultuda, erkek çocuklarına nazaran daha narin ve ev içi rollerle bezenmiĢ olması vesilesiyle ileriki zamanlarda meslek seçimlerinde bile daha narin ve ev ile bağdaĢabilen iĢler seçmesine neden olmaktadır.

Günümüzde kadının siyasal katılımı, erkeklere oranla yine geri planda kalmıĢtır. Her ne kadar toplumlarda, yasal düzenlemeler vasıtasıyla, kadınlara çeĢitli haklar verilse de siyasetin erkeklere ait bir iĢ olduğu anlayıĢı egemen olmuĢtur. Kadınların siyasete aktif katılmaktan çekinmesi, çalıĢma hayatında genellikle ikinci planda kalması, özellikle ataerkil toplumlarda itilmiĢ, geri kalmıĢ durumda bırakılması, bunun sonucunda ortaya çıkan eğitim eksikliği, fizyolojik ve biyolojik faktörleri nedeniyle olmaktadır (Çağlar, 2011: 59).

Ülkemizde ilk defa 1935 yılında aktif siyasete katılmaya baĢlayan kadınların, yine de erkeklere oranla çok daha geride kaldığı, siyasal temsil açısından sayılarının istenilen seviyelere ulaĢmadığı görülmektedir. Meclisteki sandalye sayısı 550‟ye çıktıktan sonra gerçekleĢtirilen 5 seçimde, geçmiĢ seçimlere oranla arttığı görülse de 2011 seçimlerinde temsil oranı % 14,2‟de kalmıĢtır. Ülkemizin, kadın milletvekillerinin meclisteki temsil oranı açısından yeri aĢağıdaki tabloda görülebilmektedir:

Tablo 1.2. Türkiye‟de Kadın Milletvekili Sayıları6

Seçim Yılı Toplam Milletvekili Kadın Vekil Sayısı Temsil Oranı (%)

1935 399 18 4,5 1939 429 16 3,7 1943 455 16 3,5 1946 465 9 1,9 1950 487 3 0,6 1954 541 4 0,7 1957 610 8 1,3 1961 450 3 0,7 1965 450 8 1,8 1969 450 5 1,1 1973 450 6 1,3 1977 450 4 0,9 1983 399 12 3,0 1987 450 6 1,3 1991 450 8 1,8 1995 550 13 2,4 1999 550 23 4,2 2002 550 24 4,4 2007 550 50 9,1 2011 550 78 14,2

Üçüncü dünya ülkeleri olarak adlandırılan Afrika ülkelerinden bile ilk 20 sıralamasında 6 ülke bulunmaktadır. Kadın hakları açısından ilk düzenlemelerin Avrupa ülkelerinde çıktığı göz önünde bulundurulduğunda söz konusu durum oldukça düĢündürücüdür. Kadınlara yönelik yapılan olumlu düzenlemelere hemen katılan ülkemizin hala teoride yaptığı düzenlemeleri pratiğe dökmediği, dünya sıralamasında 81. sırada bulunuĢuyla açıklanabilmektedir. Siyasi partilerin bu konuda kadın kotası uygulamasını yeterince gerçekleĢtiremedikleri ve istenilen sayıda kadın adayı meclise sokamadıkları görülmektedir.

6

Tablo 1.3. Diğer Ülkelerde Kadın Milletvekili Sayıları ve Türkiye‟nin Yeri (Ġlk 20)7

Sıra Ülke Seçim Yılı Sandalye Sayısı Kadın Vekil Sayısı Temsil Oranı (%)

1 Ruanda 2008 80 45 56,3 2 Andorra 2011 28 15 53,6 3 Ġsveç 2010 349 157 45,0 4 Güney Afrika 2009 400 178 44,5 5 Küba 2008 586 253 43,2 6 Ġzlanda 2009 63 27 42,9 7 Finlandiya 2011 200 85 42,5 8 Norveç 2009 169 67 39,6 9 Belçika 2010 150 59 39,3 9 Hollanda 2010 150 59 39,3 10 Mozambik 2009 250 98 39,2 11 Angola 2008 220 85 39,2 11 Kosta Rika 2010 57 22 38,6 12 Arjantin 2009 257 99 38,5 13 Danimarka 2007 179 68 38,0 14 Ġspanya 2008 350 128 36,6 15 Tanzanya 2010 350 126 36,0 16 Uganda 2011 375 131 34,9 17 Yeni Zelanda 2008 122 41 33,6 18 Nepal 2008 594 197 33,2 19 Almanya 2009 622 204 32,8 20 Ekvador 2009 124 40 32,3 81 Türkiye 2011 550 78 14,2

ġaban SitembölükbaĢı‟nın (Akdeniz Ġ.Ġ.B.F. 2004a: 172–173) “Isparta‟da seçmenlerin parti tercihi üzerine” 1995, 1999 ve 2002 seçimlerinin karĢılaĢtırmasını yaptığı çalıĢmasında, seçmenlerin “cinsiyete göre oy verme gerekçeleri”ne değinmiĢtir.

Tablo 1.4. Cinsiyete Göre Oy Verme Gerekçeleri8

Cinsiyet

Ġdeolojisi

Nedeniyle Lideri Nedeniyle

Adayları Nedeniyle Ġcraatları Nedeniyle 1995 1999 2002 1995 1999 2002 1995 1999 2002 1995 1999 2002 Erkek 44,9 45,8 48,5 18,0 12,5 25,8 10,2 10,9 7,6 10,9 18,5 5,8 Kadın 42,6 36,0 40,1 25,8 17,5 25,6 5,8 14,5 9,2 11,7 18,7 7,2 Ortalama 44,0 42,4 45,1 21,5 14,5 25,7 8,3 12,3 8,2 11,3 18,6 6,5 7

Kaynak: www.ipu.org/wmn-e/classif.htm EriĢim Tarihi: 25 Temmuz 2011 8

Tablo 1.4.‟te de görüldüğü üzere, erkeklerin siyasetle daha içli dıĢlı olmaları, değiĢik ideolojik ve siyasi görüĢlerle yakından ilgili olmaları nedeniyle siyasi tercihlerini belirlemede partilerin ideolojilerinin etkisi bulunmaktadır. Siyasetle daha yüzeysel ve sınırlı bir biçimde ilgilenen kadınlar, ileri düzeyde ideolojik konularla pek ilgilenmemektedirler. Bu nedenle siyasi tercihlerin belirlenmesinde erkeklerin yüzdeleri, kadınların yüzdelerinden daha yüksek olmaktadır. Lidere göre siyasi parti tercihinde, ideolojiye göre tam tersi bir durum yaĢanmaktadır. Kadınların siyasi parti tercihlerindeki lider etkisi erkeklere göre daha yüksektir. Bu durum kadınların siyasetle yüzeysel olarak ilgilenmelerinin bir sonucudur. Siyasal partilerin ideolojileri, kurumsal yapıları, programları gibi ayrıntılı yönlerine daha az inen kadınlar, siyaseti tercih ettikleri partinin lideriyle özdeĢleĢtirmektedirler. Lideri nedeniyle siyasi parti tercihinde olduğu gibi, partilerin icraatları da kadınların tercihi noktasında erkeklerden daha fazla önem arz etmektedir. Kadınlar siyasi parti tercihi konusunda, gözle görülür unsurlardan icraatlara da önem vermektedirler (SitembölükbaĢı, Akdeniz Ġ.Ġ.B.F, 2004a:172–173).

Tablo 1.5. Cinsiyetlerine Göre Seçmenlerin Parti Tabanı Ġçindeki Oranları (Yüzde)9

Siyasal Parti Tabanları Cinsiyet Ortalama Erkek Kadın ANAP 1995 13,9 13,7 13,9 1999 7,0 10,9 8,4 2002 1,5 2,7 2,2 CHP 1995 6,1 9,5 7,7 1999 4,2 3,9 4,2 2002 28,8 18,2 22,2 DSP 1995 6,6 5,3 6,0 1999 15,0 19,3 16,6 2002 0,5 0,6 0,6 DYP 1995 31,2 35,6 33,2 1999 14,3 20,0 16,3 2002 11,2 9,0 8,7 MHP 1995 18,4 10,1 14,7 1999 47,5 34,2 42,6 2002 8,3 9,0 8,7 RP-FP- SP 1995 16,4 17,1 16,8 1999 8,2 9,6 8,7 2002 1,0 1,5 1,3 AKP 2002 7,8 6,3 7,0 9

SitembölükbaĢı‟nın (Süleyman Demirel Ġ.Ġ.B.F., 2004b: 90-91) 1995, 1999 ve 2002 seçimlerinin karĢılaĢtırmalı analizini yaptığı bir baĢka çalıĢmasında “cinsiyetlerine göre seçmenlerin parti tabanları içindeki oranlarını ortaya koymuĢtur (Tablo 1.5.). Kadın seçmenlerin davranıĢlarına etki eden faktörlerin baĢında dindarlık, muhafazakârlık, istikrar ve güven duyguları gelmektedir. Tablo incelendiğinde her üç dönemde de RP-FP-SP‟ye erkeklere göre kadınların daha fazla eğilim göstermeleridir. 1999 yılında kadınların, ANAP ve DSP‟ye olan destekleri, bir önceki dönemde ülkeyi siyasal krizden çıkaran partiler olarak yarattıkları izlenimden kaynaklanmaktadır. DYP, 1995 ve 1999 yılında aldığı desteği, 2002 yılında kaybetmiĢtir. Daha önce aldığı desteklerde Türkiye‟nin ilk kadın BaĢbakan‟ı Tansu Çiller‟in etkisi büyüktür. Kadınlar düzen ve istikrarın korunması konusunda umut vaat etmeyen partilere yakınlık göstermemektedirler. DYP‟nin oylarının düĢüĢü bu eğilime bağlanabilir. MHP 1995 ve 1999 dönemlerinde erkek yoğunluklu bir parti olarak görülmektedir. Bunun nedeni MHP‟nin eylemci ve çatıĢmacı yaklaĢımlarına bağlanmaktadır. Ġlginç olanı 2002 döneminde yaĢanmıĢ, partiye olan kadın desteğinin erkekleri geçtiği görülmüĢtür. Bunun en önemli nedeni ılımlı kiĢiliği olan Devlet Bahçeli‟nin partinin baĢına geçmesiyle, MHP‟nin Ģiddet yanlısı bir parti olduğu imajını gidermeye çalıĢmasındandır. Ayrıca MHP‟nin DSP ile yapmıĢ olduğu koalisyondaki uyumlu çalıĢmaları da kadınların gözündeki istikrardan yana bir parti olduğu algısını güçlendirmiĢ olabilir.

Türkiye‟de 1930‟lu yıllarda kadına seçme ve seçilme hakkı tanınsa bile, siyasi partiler kadının simgesel önemi ve rolünden yararlanmak istemektedirler. Kadının simgesel önemi, kadın oylarını seferber etmek için siyasi partiler tarafından kullanılırken, kadın olabildiğince siyasetten uzak tutulmak istenmektedir. Genelde siyasi partiler için kadın seçmen, eĢ, anne ve çalıĢan kadın kimliği taĢımaktadır. Kadın oylarından azami ölçüde pay almak, kadının simgesel rolünden yararlanmak siyasi partilerin 1930‟lu yıllardan bugüne kadar temel amaç ve hedefidir. Bu durum hiç değiĢmemiĢtir. Siyasi partiler kadın seçmene yönelik söylemlerinde, daha çok kadın sağlığı ve sosyal güvenlik konularından yaklaĢmaktadırlar. Kadın hakları konusunu ise ancak kadın erkek eĢitliği bağlamında iĢlemektedirler. Türkiye‟de kadın seçmenin haklarını aramadığı, yeni haklar için mücadele etmediğinden içinde bulunduğu kısır döngüden kurtulamamaktadır (Tokgöz, 1994: 113–115).