• Sonuç bulunamadı

Bir olay ya da olgunun dışında kalmayıp içinde olmayı anlatmaya katılım denir. Geçmişten bu yana sosyal, kültürel, siyasal, yönetsel ve yerel olmak üzere

hayatın her alanında ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda katılım eylemi, iki tarafın isteğine bağlı olarak bilinçli şekilde gerçekleşmektedir (Kaypak, 2012: 174-175).

Siyasal katılım kavramı, siyaset bilimi literatürüne girdiği ilk günden itibaren siyaset bilimcileri için güncel tutulmuş ve pek çok çalışmaya konu olmuştur. Siyaset bilimciler, siyasal katılım kavramı hakkında birçok tanım yapmışlardır. Demokrasilerin kabulünde ve hayatta kalmasında önemli bir yere sahip olan bu ilkeyi anlamak için siyaset bilimciler tarafından yapılan tanımlara da yer verilmesi konunun daha iyi anlaşılmasına olanak sağlayacaktır (Eser ve Sarışahin, 2016: 39).

Toplumsal hayatı etkileyen dinamiklerden yararlanarak siyasal katılımı açıklamak bir gereklilik arz eder. Nitekim Turan’a (1986: 67-69) göre, siyasal katılım açıklanırken toplumsal yaşamı etkileyen dinamiklerden faydalanılmaktadır. Şehirlere göçün fazlalaşması temelinde sanayileşme ve ticaretin artış göstermesi durumunda bireylerin yaşam tarzları değişmektedir. Şehirleşme ile birlikte iletişim olanaklarının geliştiği ve okuryazarlık oranında artış görülmektedir. Böylece aynı tür işlerde çalışan, çıkarları, ihtiyaçları ortak olan, aynı gelecek kaygısını paylaşan ve kendilerini diğer grup ya da kişilerden farklı gören toplulukların ortaya çıkmasıyla sosyal sınıflar oluşmaktadır. Bu sosyal sınıfların kendileriyle ilgili karar alma süreçlerine katılma mücadelesi sonucunda siyasal katılım süreci başlamaktadır. Siyasal katılımı tanımlarken bireylerin siyasal ilgi, bilgi ve tutumlarının da eklenmesi gerektiği belirtilmektedir (Eser ve Sarışahin, 2016: 39).

Siyasal katılım ile ilgili literatürde çeşitli tanımlamalara rastlanılmaktadır. Bu tanımlardan öne çıkan bazı tanımlar aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür.

Taşdelen’e (2011: 166) göre siyasal katılım kavramı, “vatandaşların siyasi

hayatta aktif ve karar alma sürecinde etkili olup; mahalli ve ulusal düzeyde bilgi sahibi olması, tutum geliştirmesi ve davranışlarda bulunması” anlamına gelmektedir.

Aydın’a (2006: 172) göre ise siyasal katılım, “yönetilenlerin yönetim

sürecine etkileri” anlamına gelmektedir. Aydın, halkın yönetim üzerindeki etkisini

modern bir tavır olarak değerlendirmekte ve bu tavrın siyasetin doğasında meydana gelen değişikliklerle ilgili olduğunu ifade etmektedir. Özkan (2004: 90) da siyasal katılım kavramını katılımcı demokrasisi bağlamında ele almaktadır. Aynı zamanda

Özkan’a göre katılımcı demokrasi yaklaşımında, klasik demokrasi anlayışından farklı olarak, halk siyasete katılabilmek adına çok daha fazla yol ve seçenek kullanabilmektedir. Bireyler, katılımcı demokraside kendileriyle ilgili olan ve kendilerini bağlayan karar süreçlerine katılma imkânı bulabilmektedir. Ayrıca Özkan, (2010: 213) siyasal katılımı, “bireysel özgürlüğü artıran ve eşitliği sağlayan

bir araç” olarak nitelendirmektedir. Zira siyasal katılım sayesinde bireyler siyasal

otorite karşısında kendilerini güçlü ve eşit hissetmektedirler. Böylece demokrasi daha sağlam bir zemin kazanmaktadır.

Kalaycıoğlu (1984: 199-200), siyasal katılımı “bir siyasal davranış kalıbı” olarak ele almaktadır. Kalaycıoğlu’na göre siyasal katılım, “siyasal sistem içerisinde

yer alan bireylerin, siyasal karar vericilerin aldıkları kararların niteliklerini etkileyebilmek üzere ortaya koydukları davranış ve faaliyetler” olarak ifade

etmektedir. Yalnız Kalaycıoğlu burada ortaya çıkan davranışın sıradan bir davranış olmadığını “Siyasal toplumun üyesi olan birey, siyasi otoritenin alacağı kararlar ile kendi çıkarları arasında bir bağ kurup, bilinçli bir şekilde kendi lehine kararlar aldırmak adına, bireysel davranışlarda bulunmaktadır” şeklinde önemle belirtmektedir. Aynı zamanda Kalaycıoğlu (2013: 1), bu davranışı “düşünsel

süreçlerin etkisi altında oluşan özgür ve özgün iradeye dayalı bireysel bir eylem”

olarak tanımlanmaktadır.

Kapani’ye (2011: 144) göre siyasal katılım, “siyasal toplum içinde yer alan

bireylerin diğer bir ifade ile vatandaşların, siyasal sistem karşısında, durumlarını, geliştirdikleri tutumlarını ve davranışlarını şekillendiren” bir kavramı ifade

etmektedir. Aynı zamanda Kapani, “siyasal katılmanın sadece oy vermeyle

sınırlanamayacağını, basit bir meraktan yoğun siyasal eylemlere kadar geniş bir yelpaze içinde çeşitli tutum ve faaliyetleri kapsadığını” ifade etmektedir.

Kışlalı (2006: 219) ise siyasal katılımı, “vatandaşların devletin farklı

düzeylerdeki faaliyetlerini etkileme fiili” olarak nitelendirmektedir. Kışlalı, siyasal

katılımın bir toplumda ne kadar etkin, güçlü, uygulanabilir ve yaygın olduğuna bakılarak, çağdaş demokrasilerin gelişmişliğinin ölçülebileceğini savunmaktadır (Kışlalı, 2006: 219).

Nie ve vd. (1989: 1), siyasal katılımı, “vatandaşların hükümet yetkililerinin

seçimini ve onların yaptıkları işleri doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemek amacıyla giriştikleri yasal eylemler” olarak ifade etmektedirler.

Baykal (1970: 29-30) ise siyasal katılımı siyasal bir davranış tipi olarak ele almaktadır. Baykal’a göre “siyasal davranışlar sadece organizmanın tabi olduğu,

siyasal dürtüler ile sahip olduğu siyasal ön yönelimlerin bir fonksiyonu halinde ortaya çıkmaktadır.” Baykal, genel olarak davranışların taşıdığı niteliklerin siyasal

davranışlar için de geçerli olduğunu iddia etmektedir. Bu iddiaya göre, toplumsal hayatında aktif olan bireyler siyasal hayatta da aktiftirler ve büyük oranda siyasal katılım göstermektedirler (Baykal, 1970: 29-30).

Siyaset bilimcilerinin katılım tanımları çeşitlilik gösterse de, temelde başlangıç noktası “bireylerin siyasi otoriteleri etkileme arzusu” olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle etkileme arzusunun gerçeğe dönüşmesi için bireylerin buna inanması gerekmektedir. Dursun’un (2012: 233) da belirttiği üzere; siyasal otoritelerin alacağı kararların kendi geleceklerini etkileyeceğinin bilincinde olan vatandaşların oynayacakları roller ve ortaya koyacakları davranışlar ile siyasal sistem ve karar alma mekanizması üzerinde bir etki meydana getirebileceklerine inançları olması gerekmektedir. Aksi halde bireyler hiçbir eylem ve davranışta (dolayısıyla siyasal katılımda) bulunmayacaklardır.