• Sonuç bulunamadı

3. GELENEKSEL EĞİTİM

3.4. İlk Sivil Okullar

Kamu mühendisliği için eğitim veren kurumların tarihçeleri incelendiğinde, mühendisler için ilk olarak Paris’te 1747’’de “Écoles des Ponts et Chaussées” adlı okulun kurulduğu görülür. Bu okul mühendisler için profesyonelliğin ve uzmanlaşmanın başlangıcıdır. Bu dönemde müfredatlarda teknik ve hümanistik alanlar ayrışmıştır. Daha ileriki bir tarihte, 1783’te de, Paris’te “kamu (civil) mühendisi” yetiştirmek için “l’Ecole des Mines” kurulmuştur. (Russo 2006: 197).

Eğitim sistemindeki yeniliklere gidilmiş olmasına rağmen, okullara kabul kriterleri henüz gelenekseldi. Fransa’da, öğrencilerin sosyal geçmişi önemli bir yüksek öğrenim kriteriydi. Ancak orta ve üst sınıf mensupları yüksek öğrenim görebiliyordu. Ayrıca eğitim kurumlarına girişte kayıt ücreti talep ediliyordu. Bu durumda, alt sınıftan insanlar için dini kariyer hala en iyi sosyal yükselme yöntemiydi. Şehirlerdeki ve kasabalardaki okullar arasında da, başkent Paris ve diğer kentlerin okulları arasında da farklar vardı. 1830’larda demokratikleşme atılımıyla yüksek okulların alt sınıflara da açık hale getirilmesi üst sınıfların tepkisel olarak özel okullara kayıt olması ile sonuçlandı (Zuccolo 2006 – 2007: 9).

Fransız Devrimi’nin ilk yıllarında, 1795’te ilk laik okul örnekleri olan “Polytechnique” ve “Ecole Normale” okulları kurulur. (Zuccolo 2006 – 2007: 9) 1795’te Ecole Polytecnique’in kuruluşu Vitruviyen geleneğin çok yönlü (sanatçı –

95 Silah Okulu

57

mimar-mühendis-mucitliği tek bir kişide toplayan) karakterinin, rönesansta da “artifex polytechnes”in sonu olmuştur. (Dato, Di Pietro, Perretti, 2008: 185).

Ecole Polytechnique ilk etapta “Ecole Centrale des Travaux Publics”97 adıyla

kurulur. Bu okul kamu işleri bakanlığına bağlı olarak kurulmuştur ve geleceğin kamu sektörü “memurlarını” ve pozitif bilim eğitmenlerini yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu yüzden okul müftredatıının hem kültürel hem de siyasi bir yönü vardır. Müfredat matematik ve fizik temellidir. 1795’te okulun hem adı hem de amacı değiştirildi ve “Ecole Polytechnique” adıyla İç işleri bakanlığına bağlandı. Sadece sivil mühendis değil, “askeri mühendis” de yetiştirmeye başladı. Sonraları da fizik, matematik ve kimya bilmeyi gerektiren alanlarda çalışan serbest profesyoneller yetiştirmeye başladı. Bonaparte okula askeri kolej statüsü verdi (Russo 2006: 197, 198).

Napolyon İtalya’da da eğitim sistemine müdahale eder. Fransız ihtilali sonrası Fransa’da kurulmuş olan Ecole Polytechnique modeli ile 1807’de, köprü – sokaklar, madenler ve topçluk bölümleri bulunan mühendislik alanı için bir “Acque e Strade”98

okulu açar. Gioacchino Murat da Napoli’de 1811’de yine, Fransız modeline göre, mühendisler için bir teknik okul açmıştır. (Edallo 2011: 15)

1860’da kurulan “Scuola di Applico per l’Ingegnieri di Torino”99 da yine Ecole

Polytechnique örnek alınarak Fransız ekolüne göre kurulmuştur. Bu okula girişin ön koşulu üniversitenin 3 yıllık matematik fakültesinden mezun olmuş olmaktı. Takip eden 2 yılda bu okulda mimarlık ve inşaat mühendisleri için uygulamalı eğitim

97 Kamu işleri için merkezi okul 98 Su ve sokak

58

veriliyordu. Milan Politeknik’in kurucusu Brioschi 100 matematiğin deneylere anlam

kazandırmakta ve kural oluşturmakta bir mühendis için ne kadar elzem olduğundan bahseder (Silvestri 2010: 35) “Matematiğin, bu bilime gönül vermiş gençlere öğretilme metotları ile bu bilimi doğal kuvvetlerin etkisine ilişkin araştırmalarının enstrümanı olarak kullanan diğerlerine öğretilme metotlarına ilişkin fikirlerime bir kez daha değinmek istiyorum: İlk durumda genç en yüksek teorilere yönelecek, eğer salt bilim alanında kalacaksa, bu ehil işidir. İkinci halde böyle olmayacaktır; en yüksek teorilerden ziyade, hiç de kolay olmayan, yöntemi gerçek problemlerde uygulama ve kullanma yolu tutulmalıdır. Bu noktadan bakıldığında, ileri matematik eğitimi üniversitede verilenden farklı olmalıdır. Kapsamı belirtmiş olduğum şekilde olsa da, matematiğe aynı zamanda bir tümevarım karakteri kazandıran doktrinlere de ev sahipliği yapması gerektiğinden şüphe yoktur. Demek istiyorum ki, ihtimal hesapları, interpolasyon formülleri, gözlem teorisi vs. bütün bu disiplinler geleceğin mühendisi için çok önemlidir, en az diferansiyel denklemler veya integral hesaplar kadar” 101

(Silvestri 2010: 36)

Teknik okullarda okutulan ders kitaplarına örnek olarak, De Cesare’nin102 sivil

mimarlığa giriş adlı kitabı gösterilebilir. Kitap 1830’larda basılır ve Kraliyet Askeri Kolejinde ders kitabı olarak kullanılır. Kitap bir yandan geleneksel Napoliten inşaatlarında kullanılan teknikler ile malzemeleri ortaya koyarken, diğer yandan da o

100 Franceso Brioschi. İtalyan Matematikçi, politikacı ve rektör. D.1824 – ö. 1897. Pavia matematik fakültesinden mezundur, o zamanlar bu bölüm esasen inşaat mühendisleri ve mimarlar için bir mühendislik okulu niteliğindeydi. (Silvestri 2010: 29)

101 Sainte Geneviéve Kilisesi’nin yapımı esnasında süregelen tartışmalara taraf olan mühendis Gauthey de matematikçilerin gerçekleştirdiği kemer çökme mekanizmaları hesaplamaları sırasında gösterdikleri koşulların (örn: sürtünmenin yokluğu) gerçekte var olmadığını belirterek mühendisler ile salt matematikçilerin hesap yaklaşımlarının farklılığına dikkat çekmiştir. (Ottoni 2008: 308)

59

günlerde henüz yeni yeni gelişmekte olan, malzemelerin fiziksel ve kimyasal karakterlerini ortaya çıkaran yapı malzemelerinin deneysel biliminin gelişimini gözler önüne sermektedir. Kitap, yurt dışındaki deneysel gelişmelere de, örneğin; Rondelet, Buffon, Coulomb, Ronzier, Soufflet, Gauthey gibi isimlerin gerçekleştirdiği yük testleri ve kimyasal analizler gibi deneylerin sonuçlarına da yer vermektedir. Ayrıca De Cesare’nin bizzat Napoliten şantiyelerinde gerçekleştirdiği deneylerin sonuçlarını da içermektedir. (Raia 2007: 36, 38)

Avrupa’nın bir diğer ülkesi Almanya’da da, ilk politeknik okulları Napolyon’dan ve endüstriyel gelişmelerden etkilenerek kurulmuşlardır. (Edallo 2011: 4) Almanya’da, esas hedef hep bürokrasiye ve teknik kamu sektörüne yüksek eğitimli profesyoneller, geleceğin milli elitlerini yetiştirmek olmuştur. Üniversite eğitimi ekonomik kriz dönemlerinde de işsizlikten kurtulma yolu olarak görülmüştür (Zuccolo 2006 – 2007: 3) Almanya’da, ancak 1850’den sonra teknik eğitim bir değere haiz olabildi ve öğrencilerin teknik eğitim aldıktan sonra üniversitelerde 4 anadalda eğitimlerine devam etmelerine izin verildi103. 1859’dan 1900’lara kadar teknik okullar

üniversitelerle eşit diplomalara sahip olmak için uğraştı ve kazandı. 1900’de, Almanya’da üniversite sınavına herkesin girebilmesi serbestliği sağlanmış olsa da, Latince ve Grekçe bilme gerekliliği teknik lise - okul mezunlarının üniversitelere girmesi önünde bir engeldi ve bu engel üniversitelerin ve bunlardan mezunların oluşturduğu saygın mesleklerin korunması için konmuştu (Zuccolo 2006 – 2007: 6).

Britanya’da ise mühendislik ve mühendislik eğitimi kıta Avrupası’ndan oldukça farklı şekillenmiştir. Britanya’da mühendislik talepleri pazardan gelmektedir. Okullar yoktur, sadece şantiye alanları vardır. Girişimciler, teknikerleri ihtiyaç doğrultusunda

60

talep ederler. Mühendislik endüstriyel gelişmelere endeksli olarak formlanır ve devletin bununla bir ilişkisi yoktur. Kolejler ve üniversiteler yoktur. Britanya’da mühendislik, “Kanal deliliği” (canal mania / canalomania) diye adlandırılan dönemde askeri köklerinden kurtulmuş ve mimarlıktan ayrışmıştır. Bu farklılık Britanya’da, 19. yy.’ın ortasına kadar üniversitelerdeki mühendislik eğitimine kuşkuyla bakılmasına sebep olmuştur. Zira bu zamana değin “sahada öğrenmek” esastı. Akademikleşmeye rağmen, Britanya’da en prestijli kurum olan sivil mühendislik enstitüsüne dahil olmak için diplomalı veya alaylı olmak fark etmiyordu. (Edallo 2011: 9)