• Sonuç bulunamadı

Türk Hukuk Sisteminde Hasta Haklarıyla İlgili Önemli Tüzük ve Yönetmelikler Kanunlardan sonra tüzüklerden söz edecek olursak Tıbbi Deontoloji Tüzüğü 1960 Yılında

TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE HASTA HAKLAR

2.3. Hasta Hakları İle İlgili Anayasa Dışındaki Düzenlemeler

2.3.3. Türk Hukuk Sisteminde Hasta Haklarıyla İlgili Önemli Tüzük ve Yönetmelikler Kanunlardan sonra tüzüklerden söz edecek olursak Tıbbi Deontoloji Tüzüğü 1960 Yılında

yürürlüğe girmiştir. Dört bölümden oluşmaktadır. Toplamda kırk altı maddeyi kapsamaktadır. İlk bölümünde Umumi Kaide ve Esaslar adı altında ele alınan bölümde hekim ve diş hekiminin çalışma hususlarıyla ilgili konulara değinilmiş özellikle ticari kaygılarla yapılan hareketleri engellemek adına bir takım maddiyat unsurunu içeren konulara değinilmiştir. Özellikle 7.md, 8.md, 9.md, 12.maddeler bu durumun suiistimali söz konusu olduğundan mütevellit daha ayrıntılı olarak açıklanmıştır. 8.maddenin Tabiplik ve diş tabipliği mesleklerine ve tedavi müesseselerine, ticari bir veçhe verilemez, derken sağlık hizmetinin

maddi karşılığına değinilmektedir. Oysaki günümüzde sağlığın hemen hiçbir alanında para mefhumundan söz etmeme gibi bir lüksümüzün olmadığını görmekte ve yaşamaktayız. Gene aynı bölüm içerisinde 11. maddeye değinecek olursak Tecrübe maksadı ile insanlar üzerinde

56http://www.ttb.org.tr/mevzuat/index.php?option=com_content&view=article&id=39:husushastaneler- kanunu&catid=1:yasa&Itemid=28 (Erişim tarihi: 25.11.2011, saat 15.45)

hiç bir cerrahi müdahale yapılamayacağı gibi aynı maksatla, kimyevi, fiziki veya biyolojik şekilde herhangi bir tedavi de tatbik edilemez.

Burada “tecrübe maksadı ile” sözü edilen durumun tıbbi araştırmalar olarak algılandığını söyleyebiliriz. Devamında cerrahi müdahale kimyevi, fiziki veya biyolojik şekilde ile kasıt tıbbi araştırmaları kapsamaktadır. Yalnız maddenin son cümlesinde “evvelce tecrübe

edilmemiş olmamakla beraber, zarar vermesine ihtimal bulunmayan ve hastaya kurtarması kati görülen bir müdahale yapılabilir” söylemi kendi içinde çelişki yaratmaktadır. Evvelden

tatbik edilmemiş olması tedavinin başarı şansını neye göre ihtimallendirdiği hususunda tatmin edici değildir. Aslında Anayasa’nın 17. maddesinde söz ettiği gibi hastanın rızasına değinilmemesi bu maddenin en büyük eksikliğidir. Bu tüzüğü incelediğimizde tabiplik mesleğinin maddi manevi yaptırımlarına değinilmesine rağmen hasta açısından en önemli nokta olan rıza tedavinin yapılması için izin istenmesi olayına değinilmemesi en büyük eksikliktir. Bu bakımdan da anayasaya aykırıdır. İkinci kısımda meslektaşların hastaları ile münasebetleri konusuna değinilmiş; 14. maddede hastanın hastalığının akıbetini bilmesi hususunda bir sınırlama yapılmıştır:

“Tabip ve diş tabibi, hastasına ümit vererek teselli eder. Hastanın

maneviyatı üzerinde fena tesir yapmak suretiyle hastalığın artması ihtimali bulunmadığı takdirde, teşhise göre alınması gereken tedbirlerin hastaya açıkça söylenmesi lazımdır. Ancak, hastalığın, vahim görülen akıbet ve seyrinin saklanması uygundur.”

Bu maddenin kişinin en önemli hakkı olan yaşam hakkının bunun getirisi olan tedaviyle ilgili gerçekleri bilme hakkının engellendiği hususunda temel hak kavramına ters düşmektedir. Aynı bölümün 20 maddesinde yer alan “Tabip ve diş tabibi, faydasızlığını bildiği bir ilacı,

hastaya veremez. Ancak, esaslı bir tedavi yapılması mümkün olmayan hallerde, teselli bakımından bazı ilaçlar tavsiye edebilir.” hükmünün insan onuruna aykırı bir yaklaşım

sayılabilir; çünkü hekimin amacı doğruyu hastadan saklamanın bir türü olarak “avutmak, teselli etmek” değil, tedavi etmektir. Kimseye teselli amacıyla ilaç verilmesi doğru değildir. Şayet tedavisi mümkün değilse hastalığın ızdırap verici seyrinde hastanın ağrılarını dindirmek için ağrı kesicilerin verilmesi doktorluk mesleğinin tartışmasız gereklerinden olsa da, 20. maddedeki teselli etmek anlamındaki ilaç tavsiyesinde bulunmak insana karşı dürüstçe bir davranış şekli değildir.

Genel olarak tüzüğün ikinci bölümünde tabibin ücretini nasıl tahsil edeceği, tedavisi mümkün olmayan durumlarda izlenecek yol gibi durumlara değinilmiş ama en önemli nokta olan hastanın tedavisiyle ilgili aşamaları bilme hakkına değinilmemiştir. Buda bölümün en önemli eksikliğini oluşturmaktadır. Bilgilendirme hakkı hastanın en temel haklarından biridir.

Üçüncü bölümde meslektaşların birbirleriyle münasebetlerine değinilmiş fakat hastaya karşı herhangi bir davranış şeklinden bahsedilmemiştir. Son olarak dördüncü bölümde çeşitli hükümlere birlikte özellikle 44. maddede “Tabip ve diş tabipleri, bu Nizamname hükümlerine

aykırı hareket ettikleri takdirde, 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 30 uncu maddesine tevfikan mensup oldukları Tabip Odaları İdare Heyetleri tarafından Haysiyet Divanına sevk edilirler. Tabip ve diş tabiplerinin inzibati ceza ile tecziye edilmeleri, haklarında ayrıca hukuki veya cezai takibat yapılmasına mani değildir” hükmüyle,

Tüzükteki kurallara riayet edilmediği takdirde tabip ve diş hekimlerinin cezai sorumluluklarına değinilmiştir. Ancak herhangi bir hasta hakkı ihlaliyle oluşabilecek olumsuz durumun giderilmesine dair bir önlem ya da yol gösterici hükme yer verilmemiştir. Oysaki bu metinde hastaya yapılan herhangi bir müdahale sonucu oluşan komplikasyonda durumunda bu durumun müeyyidesine değinilmesi gerekmektedir.

Tüzükler bazında, yine sağlık alanında Türk Eczacılar Deontoloji Tüzüğü’nden bahsedebiliriz. Bu tüzük 1956 yılında yürürlüğe girmiştir. Hasta haklarını yansıması olarak herhangi bir içeriğe rastlanmamıştır. Bunun yanı sıra Özel Hastaneler Tüzüğü, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nden de bahsedilebilinir.

Yönetmelikler de ise 1998 yılında yürürlüğe giren, Hasta Hakları Yönetmeliği bu konuda şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı çalışmadır.57

Hasta haklarına detaylarıyla değinilmeye çalışılmıştır. Normlar hiyerarşisinde oldukça alt sırada kalan bu metin genel olarak hasta haklarıyla ilgili çalışma olmasına rağmen ciddi olarak kanun bazında düzenlemelere ihtiyaç olduğu düşüncesini çağrıştırmaktadır. Kanun çerçevesinde ana hatlarıyla işlenmesi gerekmektedir. Hasta haklarının diğer bir uzantısı olarak çocuk hastaların da haklarına değinilmelidir.

2.3.4. Türk Hukuku’nda Reşit ve Mümeyyiz Olmayan Hastalarla İlgili Özel