• Sonuç bulunamadı

3. SADDAM HÜSEYİN DÖNEMİ

3.5. Silahlanma Çabası

Irak, askerî kapasitesini arttırmaya İran-Irak Savaşı öncesinde başlamış ve savaş sırasında da bu yöndeki çabalarına devam etmiştir. Irak bir taraftan kendisi nükleer ve kimyasal silâh üretimine hız verirken, diğer taraftan Batılı ülkelerden satın aldığı silâhlarla ülkeyi, deyim yerindeyse, bir cephanelik haline getirmişti. Irak bu amaçla, savaştan sonra da askerî araştırma ve geliştirme faaliyetlerini ve silâh üretimini hızlandırmıştır. Ancak bunda dış desteğin önemli bir yeri vardı ve birçok silâh sisteminin içeride üretiminde Yugoslav, Fransız, İspanyol, Kanadalı, Kuzey Koreli ve Mısırlı uzmanların yardımlarından yararlanılmaktaydı. Irak Sanayi Bakanı ve Saddam'ın damadı" olan Hüseyin Kâmil 7 Aralık 1989'da ülkesinin 2000 km menzilli, yerden yere ve orta menzili balistik füze (IRBM) sınıfına giren bir füze yapmakta olduğunu açıkladığında Batılı ülkeler bunu kaygı ile karşıladılar. Ayrıca Irak'ın ürettiği söz konusu "Temmuz" adlı füzenin 45 ton ağırlığında ve 25 metre boyunda olup kıtalararası balistik füze kapasitesine çıkarılabileceği belirtiliyordu.47

Irak'ın savaş sonrasında silâhlanma yönündeki bu tür çabaları onun bölgede kendi hegemonyasını kurmak istediği biçiminde yorumlanıyordu. Ancak savaştan dolayı, 80 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen dış borcu bu amacın önündeki en önemli engeldi. Ayrıca bölgedeki devletlerin Irak'ın bu niyeti karşısındaki endişeleri de Irak için aşılması gereken bir başka neden Saddam'ın iki damadı, Sanayi Bakanı Hüseyin Kâmil ve onun kardeşi ve aynı zamanda Saddam'ın muhafız alayının komutanı Tuğgeneral Hüseyin Kâmil Hasan 8 Ağustos 1995'te ülkeden kaçarak Ürdün'e sığındılar. 19 Şubat 1996'da Irak'a dönme kararı alan Hüseyin Kâmil ve Hüseyin Kâmil Hasan 20 Şubat'ta Irak'a döndükten üç gün sonra 23 Şubat'ta idam edildiler.

Hatta bu devletlerin kendi aralarında Irak'ın tutumları karşısında gizli bir cephe oluşturdukları iddia edilmekteydi. Diğer taraftan Saddam, yaptığı bir açıklamada, "Biz süper güç olmayı değil, bizimle gelişmiş ülkeler arasındaki arayı kapatmayı amaçlıyoruz. Biz bölgedeki devletlerle ekonomik işbirliğine dayanan barış ve dostluk bağlarını geliştirmek istiyoruz. Irak'ın bölgede süper güç olmak istediği yolundaki düşünceler yersizdir. Biz bölgesel bir süper güçten, diğer halkların içişlerine müdahaleyi anlıyoruz ki, bu kesinlikle bizim politikamız değildir. Biz başka ulusların içişlerine müdahale etmemeyi temel ilke

olarak benimsemiş bulunuyoruz. Bizim temel hedefimiz güçlü bir Arap dayanışması meydana getirmektir" diyordu.

Saddam'ın açıklaması daha sonraki gelişmeler dikkate alındığında kendi içinde birtakım çelişkiler taşımaktaydı; süper güç olmak istemediklerini ve diğer ulusların içişlerine müdahale etmeye niyetli olmadıklarını açıklarken samimi olmadığı Kuveyt'e yönelik davranışlarıyla ortaya çıkmıştı.

Irak, bu arada 1989 Martında, Mısır, Ürdün ve Kuzey Yemen’in katıldığı Arap İşbirliği Konseyi'nin (AİK) kurulmasına öncülük etmiştir. Öte yandan AİK'in, Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) bir benzeri veya ikiz kardeşi olduğu yönündeki açıklamalar KİK üyesi devletler tarafından kuşkuyla karşılanmıştır. Bu nedenle 1989 Martında Bağdat'ı ziyaret eden Suudi Arabistan Kralı Fahd, Saddam Hüseyin'e karşılıklı saldırmazlık paktını da içeren geniş kapsamlı bir askerî anlaşma yapılmasını teklif etti.48

Irak'ın önderliğinde kurulan bu ittifak (AİK), savaş boyunca Bağdat'a destek sağlayan ülkelerin başında yer almış olan Kuveyt'i de tedirgin etmişti. Irak'ın Bubiyan ve Varba adalarından vazgeçmeye niyetli görünmemesi ve savaş bitmiş olmasına rağmen Kuveyt'le bir sınır anlaşması yapmaya yanaşmaması doğal olarak bu devletin Irak'tan kaygı duymasına yol açmaktaydı.

Diğer taraftan Saddam yönetimi, yukarıda da belirtildiği gibi, silâhlanma yönündeki faaliyetlerini sürdürüyordu. Gerek savaş sırasında gerekse savaştan sonra silâhlanma harcamaları bakımından bölgede birinci sıraya gelmiş ve uluslararası şirketlerle silâh yedek parçası ve kimyasal maddelerle ilgili bağlantılar içinde olduğu, 1989'un sonlarına doğru bir sır olmaktan çıkmıştı. Irak'a askerî malzeme sağlayan Avrupa ülkelerinin başında İngiltere gelmekteydi. Ayrıca bu ülkelerden Irak'a önemli ölçüde teknoloji transferi de yapılmaktaydı.

Bu arada, 1989 Aralığında Umman'da onuncu zirve toplantısını yapan Körfez İşbirliği Konseyi kendine yeni bir rol arayışı içine girmişti. Üye devletler 1990'larda bölgesel ve uluslararası politikalarda yapıcı bir rol oynamak istediklerini açıkladılar. Bu arzuya Konferans sonunda devlet başkanlarının imzasını taşıyan bildiride de yer verildi.

Bildiride ayrıca, İran-Irak arasındaki barış görüşmelerine, Lübnan sorununa ve Avrupa Topluluğu ile ticari ilişkilere de yer veriliyordu. Bunlar arasında üzerinde en fazla durulan konu, İran ile Irak arasındaki sorunları çözüme kavuşturacak ve bu açıdan bölge barışma yardım edeceği düşünülen bir barış anlaşmasının yapılmasıydı. Konsey'e üye ülkelerden Umman, İran'la iyi ilişkiler kurmak istiyor, hatta daha da ileri giderek Bağdat ile Tahran arasında arabuluculuk yapma gibi bir role de hazır görünüyordu. Zira İran ile Irak arasında ateşkesin üzerinden bir buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen, esirlerin değişimi, işgal edilmiş toprakların boşaltılması ve Şatt-ül Arap sınırının yeniden çizilmesi konularında henüz bir ilerleme sağlanmış.49

Savaş öncesinde Saddam yönetiminin askeri gücüyle en yakından ilgilenen

başkentlerden biri, doğal olarak Ankara'ydı. Saddam'da saymakla bitmez KÎS bulunduğuna ilişkin haberlerin hemen ardından şu yorum yapılıyordu:

Ankara, Amerikan-İngiliz yönetiminin psikolojik savaş taktiği kokan, "Irak'ın kitle imha silahı gücüne" ilişkin bilgilere mesafeli yaklaştı. Bir yandan da kendi olanaklarıyla Saddam'ın bu yöndeki gücünü kesinleştirmeye çalıştı. Ankara'nın 2003 başında Saddam'ın KÎS gücüne ilişkin iç değerlendirmeye dönük raporu aynen şöyleydi;50 Irak'ın nükleer silah imkân ve kabiliyetine sahip olmadığı değerlendirilmektedir, Irak'ın biyolojik silah imkân ve kabiliyeti konusunda teyitli bilgi bulunmamaktadır. Bunun yanında kimyasal silah imkan kabiliyeti ve balistik füze imkan ve kabiliyeti mevcuttur.

Benzer Belgeler