• Sonuç bulunamadı

4. AMERİKA’NIN IRAK’I İŞGALİ

4.9. Saddam’ın Ölümünün Etkileri

Saddam’ın yakalanmasının direnişçiler üzerindeki en önemli etkisi psikolojik olmuştur. ABD'nin "başarı" ile direnişçilerin elde ettiği bu moral üstünlüğünü tersine çevirdiği söylenebilir. Ancak eylemler tutuklamaların hemen ardından azalmamış fakat tepkisel olarak büyük bir yükseliş trendi de çizmemiştir.

Ocak 2004 ise Saddam'ın yakalanmasının etkilerinin yanı sıra eylemcilerin yeni bir döneme girdiğinin işaretlerini göstermektedir. Burada üç nokta önem taşımaktadır; Saddam'ın yakalanmasından sonra Saddam karşıtı milliyetçi gruplar ile Saddam yanlısı gruplar arasındaki ayrım büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Dahası, Sünniler siyasal sisteme entegrasyon konusunda yeni çabalar geliştirme eğilimine girmişlerdir. ABD'nin karşısına sunulabilecek bir Sünni alternatif yaratmak için çeşitli aşiret reisleri, dini liderler vs. bazı çabalar içinde oldukları görülmektedir. Sünni gruplar arasındaki bu çekişmelerim oluşturduğu politik atmosfer, direnişçileri yeni bir evreye soktuğundan eylem stratejilerinde değişiklik gözlemlenmiştir. Bu dönemin en önemli özelliklerinden birisi, eylemlerin Kerkük'e doğru genişleme konusunda önemli bir aşama kaydedilmesidir. Direnişin sınırlı kaldığı en büyük Sünni Arap bölgesi olan Kerkük'te eylemlerin genişlemesi, direnişçilerin faaliyetlerini resmetmektedir. Son olarak, direnişçilerin, Saddam Hüseyin'in yakalanmasından sonraki siyasi ortama ve ABD'nin aldığı askeri tedbirlere yönelik durumunun uyum sağlama aşamasına girmiştir. Bu uyum aşaması Mart 2004'te direniş dalgasının yeniden yükselmesi sonucunu doğurmuş, Nisan 2004 ile birlikte Irak'ta işgalin başlamasından sonra en kanlı ay yaşanmıştır.98

97Ece Ertem, “Ve Saddam İdam Edildi” 12 Şubat, 2007, CNN TÜRK

2006 yılının sonlarına doğru, Irak’ın yeniden yapılandırılmasında en zor denklem haline gelen Sünnilerin kazanılmasına çalışıldığına ilişkin göstergeler ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, Baasçıların siyasi eyleme katılma olasılığı, Şii ve Kürtlerin tepkisine neden olmuştur. Bu dönemde ABD’nin Irak sorununa ve dolayısıyla, mezhep çatışmalarına son vermek ve Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak amacıyla çözüm üretmesi beklenirken, 30 Aralık 2006 tarihinde Saddam Hüseyin’in infazı gerçekleştirilmiştir.

Bağdat’ın düşmesinden sonra 13 Aralık 2003 tarihinde tutuklanan Saddam Hüseyin’in kitlesel imha silahları üretmek ve geliştirmek, İran’a karşı savaşa girmek, Kuveyt’i işgal etmek, Kürtlere karşı soykırımlar gerçekleştirmek ve kimyasal silahları kullanmak gibi birçok davadan yargılanması bekleniyordu.

Ancak Saddam Hüseyin’in infazı, bir iç mesele olan El Duceyil davasından gerçekleştirildi.

Saddam’ın, El Duceyl davasının tersine uluslar arası özellik taşıyan diğer davalar başlatılmadan infaz edilmesini birçok nedene bağlamak mümkündür. Saddam’ın yargılanma süreci takip edildiğinde, Saddam’ın hayatının bir pazarlık konusu olduğu ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla, Saddam’ın infazının, direnişte bir etkisinin olmadığı ortaya çıktığından gerçekleştiği zayıf olsa da bir ihtimaldir. Buna karşılık diğer bir ihtimal, yıllar süren pazarlık sonucunda Saddam’ın, Baasçılardan ve yandaşlarından direnişe son vermelerine ilişkin ABD’nin taleplerini reddetmesidir. Burada üzerinde durulması gereken husus, Irak’ta diktatör olduğu için Saddam Hüseyin’e duyulan antipatinin giderek sempatiye dönüşmesidir. Irak’ta eski dönemdeki istikrara özlem duyulduğu bir gerçektir. Ayrıca ABD işgalinin yol açtığı acılar ve yeni iktidarlar döneminde işlenen suçlar, halkın özel olarak ABD’ye ve genel olarak da yeni iktidarlara karşı çıkmasına neden olmuştur. Irak’taki direnişte Baasçıların büyük rolü olduğuna ilişkin göstergelerin bulunmasına rağmen, Baasçılar arasında da bölünmelerin olduğu görülmektedir. Bunları, Saddam’ın çizgisini sürdürmek isteyen Baasçılar ile Saddam’ın politikalarının hatalı olduğunu ve dolayısıyla Saddam öncesi Baas çizgisinin devam ettirilmesini isteyen Baasçılar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Dolayısıyla Baas’ın Irak’taki siyasi eyleme katılmasının gündeme geldiği dönemde Saddam’ın idam edilmesinin, Baas içinde meydana gelen çatlakların derinleştirilmesi ve Baasçıları birbirine kırdırma hedefine yönelik olduğu da düşünülebilir. Ancak ABD’nin Irak’ta istikrarı sağlamak ve mezhep savaşını önlemek istediğine ilişkin söylemi göz önünde bulundurulduğunda, ABD

yönetiminin Irak’ın geçtiği keskin virajda Saddam Hüseyin’in infazını en azından erteletmesi, atılması gereken mantıklı bir adım olacaktı. Bunun böyle olmaması bazı kanaatleri pekiştirdi. Nitekim, Sünniler, ABD ve “ABD’nin tanklarıyla Irak’a gelen Şiiler” tarafından kimliklerinin yok edilmesine ve Irak’ın haritadan silinmesine çalışıldığına inanmaktadır. Dolayısıyla Saddam’ın infaz edilmesi Sünnilerin bu düşüncelerinde haklı olduğu inançlarını artıracak ve Sünnilerin, kimliklerini koruyabilmek için karşı atağa geçmesine yol açacaktır. İnfazın, Müslümanlar açısından kutsal öneme sahip olan “Bayram” gününde gerçekleştirilmesi de, infaz zamanlamasının belli bir hedefe hizmet ettiğini göstermektedir. İnfazın Şiiler tarafından yapılmasına izin verilmesi de ABD yönetiminin Irak’ta mezhep çatışmalarına son vermek istediği söylemine gölge düşürmüştür. Çünkü, Saddam rejimince uzun yıllar bastırılan ve Saddam ile kişisel sorunları olan Başbakan El Maliki ve Muktada El Sadr gibi Şiilerin, infazı bir intikam şekline dönüştüreceği önceden bilinen bir olgudur. Nitekim infaz sırasında yaşanan olaylar bunun bir göstergesidir. ABD yönetiminin, Saddam’ı Şiileri kullanarak infaz ettiği söylenebilir. İnfazdan sonra ABD yetkililerinin, infaz şeklinin yanlış olduğunu savunması ve infazdan yana olmadıklarını gündeme getirmesi, “Bizim suçumuz değil, Şiiler yaptı. Siz aranızda hesaplaşın” anlamına gelmektedir.

Son olarak, yargılanmada ve infazda rolün Şiilere Sünniler anayasanın 142. maddesinin uygulanmasına öncelik verilmesini isterken, Şii koalisyonu 118. maddenin uygulanmasına öncelik verilmesini talep etmiştir. 118. madde Irak’ta bölge yönetimlerinin kurulması ile ilgilidir.

142. madde ise 118. maddenin yürürlüğe girmeden önce anayasanın bazı maddelerinin yeniden gözden geçirilmesini içermektedir. Aralık 2005’te yapılan seçimlerde Sünnilerin siyasi sürece katılması amacıyla Şiiler ve Kürtler, anayasanın bazı maddelerinin yeniden düzenlenmesi için Sünnilerin talebi olan 142. maddenin anayasaya konulmasını onaylamıştır.

Her ne kadar Saddam Hüseyin ile Baascı direniş arasında organik bir bağın olmadığı düşünülse de, yakalanışına kadar Saddam faktörünü direniş olgusundan tamamen ayırmak mümkün değildir. Bağdat'ın düşmesinde altı aya kadar uzanan nispeten uzun bir zaman diliminde, Saddam'ın serbest kalması, ona sıkı bağlı yandaşlarını psikolojik anlamda rahatlattığını söyleyebiliriz. Saddam'ın yakalanmaması, Bassçılar da Baas'ın tekrar iktidara dönmesi hayallerini canlandırmaktaydı. Bu olgu her ne kadar direnişin Baasçı kanadını ateşlese de direnişin genelinde olumsuz izler bırakmaktaydı. Bu etkilerden en önemlisi de

direnişin merkezileşmemesi gelmektedir. Saddam yakalanmadan önce Baasçı direnişin hem kendi içinde hem de direnişin genelinde bir bütünleşme sağlanamıyordu. Buna da örnek olarak ilk altı aylık zaman diliminde, çok sayıda farklı örgütlenme isimleri altında, direniş eylemlerini üslenen grupların ortaya çıkması verilebilir. Bu örgüt isimlerinin bir kısmı Baas iktidarı döneminde kullanılan sloganları andırmaktaydı. Diğer bir kısmı da tamamen o örgütlerin İslami içeriğini gösteren adlandırmalardır. Bundan hareketle, Saddam'ın yakalanmasından önce direnişin bir bütünlük oluşturmadığı görülmekteydi. Saddam'ın yakalanmasında sonra, direnişin bir merkezileşme içine girdiği görülmüştür. Baas rejiminin bir sembolü olan Saddam Hüseyin'in yakalanmasından sonra, Baasçı direniş grupları Baas partisinin tekrar iktidara dönmesi konusundaki umutlarını yitirmiş oldular. Bunun da Baasçı direniş grupları ile İslami direniş arasında bir bütünleşme olgusunun yaşanmasına yol açtığını söylemek mümkündür. Bu da direnişin merkezileşmesine yol açtı. Saddam'ın yakalanmasından sonra direnişin giderek sistematik hale gelmesi, daha akıllı ve seçici hedeflere yönelmesi direnişin bütünleştiğinin bir başka kanıtıdır.99

5. IRAK’IN GELECEĞİ ÜZERİNE MUHTEMEL SENARYOLAR

Benzer Belgeler