• Sonuç bulunamadı

Irak içindeki Saldırılar ve Can Kayıplarının Artması

4. AMERİKA’NIN IRAK’I İŞGALİ

4.6. Irak içindeki Saldırılar ve Can Kayıplarının Artması

Irak'ta iç savaş var mı? sorusu en çok tartışılan konulardan biridir. İlk olarak Irak’taki göç ve ölü sayısına bakıldığında, tam olarak bir iç savaş yaşandığı düşünülecektir. Muhtelif kaynaklar günde yaklaşık 100 kişinin öldüğünü ve ayda ortalama 3000 kişinin göç ettiğini bildiriyor. Ancak şiddet olaylarının neden olduğu bu karamsar tablo, Irak'ta gerçek bir iç savaşın var olduğunun kanıtı değildir. Çünkü varsayılan iç savaş, 'dışarıdan ithal edilen' bir savaştır.

Öldürme, kaçırma ve son dönemde artan tecavüz olayları dahil olmak üzere Irak'taki şiddet olaylarını incelediğimizde, kurbanların çoğunun sivil olduğu görülmektedir. Genelde de olaylar kimliği belirlenmeyen taraflara dayandırılmakta ve başlatılan yüzlerce soruşturma sonuçsuz kalarak suç dosyaları kapatılmaktadır.

Savaştan en çok etkilenen bölgelerden biri şüphesiz Başkent Bağdat'tır. Gerçekleşen şiddet olaylarından genelde Şii Lider Mukteda El Sadr'ın Mehdi Ordusu sorumlu tutulmaktadır. Eski rejim döneminde ve hâlihazırda da en yoksul bölgelerden birini olan El Sadr bölgesinden ortaya çıkan ordunun bu denli etkili olmasıyla ve sorunların çoğunun bu orduya dayandırılmasıyla gerçeklerin örtbas edilmesinin amaçlandığı bir gerçektir. Gerek Sünnilerin gerek Şiilerin bulundukları bölgelerden tehdit edilerek göç ettirilmesi Irak'taki Şiiler ile Sünniler arasında karşılıklı ataklar olduğu izlenimini vermemektedir. Bu tür olayların 'ithal edilen' güçlerce yapıldığı aşikârdır. Bağdat'tan diğer bölgelere gerçekleşen göçün, varolan durumun sürmesi halinde büyük göç dalgalarına dönüşeceği düşünülmektedir. Bağdat'tan diğer bölgelere göç edenler, kendilerini tehdit eden ve varlıklarına el koyanların Iraklılar olmadığını ifade etmektedir. Bağdat başta olmak üzere orman yasasının hakim

olduğu Irak'ta karakolların ve polis merkezlerinin günlük olarak gelen şikayetlere müdahale etmemesi de üzerinde durulması gereken bir konudur.93

Iraklıların hakları ya da duygularının ABD'nin yaptığı hesaplarda yeri yoktu. Huseybe saldırısını yöneten İkinci Deniz Piyadeleri Tümeni'nden Albay Stephen W. Davis : "Burada insanların kalbini ya da aklını düşünecek halimiz yok, gereksiz" demektedir.

İnsanlar her gün sırf Iraklı oldukları için tacize uğruyorlar, öldürülüyorlar, tutuklanıyor ve işkence görüyorlardı.94

ABD ordusu, Irak'ta, şüphelilere ve onların ailelerine karşı vahşice davranışlarda bulunup, mallarıyla mülklerini yakıp yıkarken, ayrım gözetmeden herkesi tutuklamakta bir sakınca görmüyorlardı. Bazen, yaşlılar, özürlüler ya da yatalak hastalar dahil, bir evin bütün erkeklerini tutukladıkları oluyordu. ABD askeri yetkililerinin bile itiraf ettiği kadarıyla, “Ebu Gureyb hapishanesinde gözaltında tutulanlardan % 70 ila % 90'ı 'yanlışlıkla' tutuklanmıştı”.

ABD'li askerlere, Iraklılara (tıpkı bir zamanlar Vietnam halkına karşı davrandıkları gibi) pek insan muamelesi yapmamaları öğretilmişti. Vietnam'da yerlilere nasıl gook diyorlarsa, burada da Iraklılara hacı diye sesleniyorlardı. Her Iraklı potansiyel bir teröristti onların gözünde; en tepedeki siyasal ve askeri yetkililerden, birliklere gönderilen açık bir mesaj vardı: Iraklıların ölmesinin ya da acı ve ıstıraplar içinde kıvranmalarının hiçbir önemi yoktu. Nitekim, bazen Iraklılara sırf eğlence olsun diye işkence yapıyorlardı. Hava İndirme Birliği'ndeki askerlerin gözünde, Iraklıları dövmek 'biraz eğlenmek' ve stres atmaktı.95

İşgalin sonuçları çok kapsamlı ve yıkıcı olmuştur. İngiltere'nin saygın tıp dergilerinden The Lancet'in 2004 Ekim tarihli bir araştırmasında, ABD işgalinin akabinde Irak'ta 'normal olmayan koşullarda ölüm'den dolayı 98 bin kişinin hayatını kaybettiği hesaplanmaktaydı. ABD'nin en ölümcül saldırılarından birini tezgâhladığı 'ölüm adası Felluce'deki kurbanları dahil etmediği için, bu rakam gerçekte azdır. Aynı araştırmaya göre: "işgali izleyen dönemde şiddetten dolayı ölüm riski, savaştan önceki döneme kıyasla elli sekiz kat daha fazlaydı..."

93 Mazin Hasan, “Irak’ta İthal İç Savaş mı?”, Asam, 27 Aralık 2006 94 Arnove, a.g.e., s.27

Iraq Body Count'un (Irak Ceset Sayımı Örgütü) yalnızca doğrulanmış medya raporlarına dayanılarak hazırladığı bir raporda, işgali izleyen ilk iki yılda doğrudan ABD ateşiyle öldürülmüş Iraklı sivillerin sayısının 9,270 olduğu hesaplanmıştı.

Tabii, çok sayıda Iraklının ölümü medya haberlerine yansımadığı için bu rakam da gerçeğin altındadır. Columbia Journalism Review'un ilkbahar 2005'te bildirdiği üzere, "Ölüm oranı [The Lancet araştırmasının tahminleriyle] aynı kalmışsa, kabaca 25 bin Iraklı daha ölmüştür."

Böylesi koşullarda, Iraklıların büyük çoğunluğunun ABD'li askerlere 'kurtarıcılar' olarak değil, 'işgalciler' gözüyle bakmasında şaşılacak bir yan yoktur.

4.7. Saddam’ın Yakalanışı

Saddam Hüseyin, Al Muslit'in ihanetine uğrayıp Amerikalı askerlerce yakalanınca, bütün dünya kamuoyu, içinde biraz sürpriz, şok, biraz da dramatik unsurlar taşıyan görüntülere TV ekranlarından tanık oldu.

Ad Dawr köyünün yakınında bulunan Tikrit'teki çiftlikte adeta bir delikten çıkarılan devrik lider, kimilerinin, Amerikalılar tarafından uyuşturulduğu iddiasını doğrular halde bitkin, şaşkın ve hatta korku dolu gözlerle etrafa bakıyordu.

ABD yönetimi tarafından 1991'deki Körfez Savaşı'ndan bu yana itinayla oluşturulan 'şeytan' figürünü temsil eden Saddam'ın yakalanışını Irak'ın geleceği açısından dönüm noktası olarak görenler olmuştur.96

4.8. Saddam’ın İdamı

Takvimler 30 Aralık 2006'yı gösterdiğinde Saddam idam masasındaydı. Saddam saat 04.55'te asılarak idam edildiğinde, yanında birkaç gardiyandan başka kimse yoktu. Saddam’ın idamı ile Irak’ta bir dönem kapandı. Direnişin yavaşlaması için acele ile alınan bu karar uzun süre dünya kamuoyunda tartışıldı.

Benzer Belgeler