• Sonuç bulunamadı

İnsanlar, hayatların da karşılaşabilecekleri tehlikelere karşı güvende olmak isterler. Ya da ortaya çıkabilecek maddi ve manevi zararları en az tehlikeyle atlatmak isterler. İşte insanların güvende olma isteği sigorta kavramını ortaya çıkartmıştır.

Sigorta Latince güvence anlamına gelen ‘sicurta’ sözcüğünden gelir. Rizikolara karşı kişinin güvenlik ihtiyacı duymasının sonucudur. Kişi var olduğu sürece kendini tehdit eden rizikolara karşı koruma zorunluluğunu hissedecektir. Sigortacılığın doğmasın da, insanların yaşamlarında karşılaştıkları veya karşılaşabilecekleri tehlikelere-rizikolara karşı önlem alma gereksinimi büyük rol oynamaktadır. Bu bakımdan sigortanın ilk unsuru, bireylerin ilerde karşılaşacakları rizikolar için kendilerini güvende hissetme arzusu olarak düşünülmektedir ( Duygulu, 2008, s. 10).

Sigorta, kişilerin çeşitli olaylar sonucunda karşılaşabilecekleri zararlara karşı korunması ve zararları en aza indirme düşüncesine dayanır (Çeker, 2013, s. 25).

Sigortacılık kişiyi ekonomik olarak zarara uğratacak bir rizikonun yani riskin, herhangi bir sigorta şirketine belli bir prim karşılığında devredilmesidir (Öztürk, 2009, s. 29).

Karşılaşılabilecek ani olaylar sonucunda doğan, beklenmedik kayıpların bireyler arasında paylaşımı için birikim sağlayan sosyal bir önlem; ölçülebilir tehlikeler kombinasyonu ya da sadece belirsizlik gibi durumlarda doğan kayıpların bir havuzda toplanması, tesadüfü

21

kayıplara ödeme yapılması, risk transferi ve zararın tazmin edildiği ya da bir neslin, prim ödeyip emekli neslin faydalandığı bir dağıtım sistemidir (Kılınç, 2009, s. 3).

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 1263 numaralı maddesine göre ‘sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin yani riskin meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısıyla bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır’ (Akdemir, 2011, s. 22).

Sigorta bir sözleşmedir ve bu sözleşme ile sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir menfaatinin ya da canının zarara uğraması halinde, yani beklenilmeyin bir durumun gerçekleşmesi halinde tazminat vermeyi üstlenmektedir (Bayar, 2009, s. 8).

Özetleyecek olursak sigorta, insanların olası rizikolara karşı kendilerini güvence altına almak için ve sigorta şirketinin ortaya çıkabilecek zararları karşılaması için sigorta şirketine belirli aralıklarla belirli primleri ödeyeceğini taahhüt ederek yapmış olduğu anlaşmadır. Sigorta sonucunda insanlar canlarını ve mallarını güvence altına alarak, mevcut zararlarını en az kayıpla giderebilmişlerdir. Günümüzde ki sigorta mantığı sigorta acentesine ödenen pirimler sonucunda sigortalının zararlarının karşılanmasıdır. Yani sigorta insanların zararlarını karşılayan ekonomik bir sistemdir. Sigortanın birinci yapıcı unsuru, kişi ve kurumların karşılaşacakları riskler için kendilerini güvende hissetmeleridir. Güvende hissetme arzusu da sigorta akdini gerçekleşmesini sağlayacaktır. Fakat güvenliğin sağlanması da risklerden doğacak olası zararların, önceden topluluğa dağıtılması ile mümkündür. Sigorta başladıktan sonra gerçekleşecek zararlar sonucunda ortaya çıkan maddi külfet sigortacı tarafından ödenecektir. Bu zararlar aynı rizikoya maruz diğer sigortalılardan alınan primlerle karşılanır. Rizikonun dağıtılması da sigorta şirketinin maddi yükümlülüğüne kaynak oluşturacağından, sigorta akdinin gerçekleşmesi için, ikinci yapıcı unsur olarak kabul edilebilir (Akgül, 2010, s. 7).

Sigorta şirketi ile sigorta anlaşması yapmak isteyen kişi ya da kurum karşı karşıya geldiklerinde, sigorta şirketi daha önceden belirli standartlara ve araştırmalara göre tespit etmiş olduğu prim miktarını bildirir. Bu konuda bir anlaşma husule geldiğinde, pek çok maddelerde muhtelif koşulları içeren ve poliçe olarak adlandırılan belgeyi imza etmek üzere muhatabına ibraz eder. Muhatap gerekli bilgilendirmeler doğrultusunda poliçeyi ve

22

teminatları yeterli bulursa poliçeyi imzalar ve sigorta ilişkisi kurulmuş sayılır (Atilla, 2010, s. 27).

Günümüzde sigorta sektörü, benzer risklerin paylaşılması, dağıtılması ve riskin gerçekleşmesi durumunda, zararın karşılanmasını sağlamanın ötesinde, finansal sektörün yapı taşlarından biri olmuştur. Sigorta sektörü, tasarrufu teşvik ederek, likiditeyi arttırarak ve kaynakların etkin dağılımına katkıda bulunarak finansal sisteme destek vermektedir. Reel kesim ile uyumlu ve sağlıklı işleyen bir finansal sistem ise ekonomik büyüme ve istikrarın en önemli unsurlarındandır (Turgutlu vd., 2007, s. 3).

Finansal sektöre kaynaklık eden sigorta insanların gün geçtikçe daha fazla yatırım yaptığı tasarruf alanlarından biri olmaktadır. Sigorta sektörü yatırımlar için gerekli fonun yaratılmasında önemli bir aracılık işlevine sahiptir. Sigorta şirketleri topladıkları primleri, gelecekte ortaya çıkabilecek tazminat taleplerine karşılık teminat olarak tutmakta; bu karşılıkların bir kısmını sermaye piyasasına yönlendirerek, tasarrufların yatırımcılarla buluşmasını sağlamaktadır. Bu finansal aracılık görevi özellikle, gelişmekte olan ülkelerdeki yatırım açığının kapatılması için önemlidir (Turgutlu vd., 2007, s. 3).

Günümüz ekonomisinde, kurumsal yatırım aracıları, olarak sigorta şirketlerinin önemi oldukça fazladır. Fakat sigortacılık sektörü büyüklük bakımından ülkemizde bankacılık sektörünün oldukça gerisinde yer almaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki sigorta şirketlerinde biriken fonlar önem arz etmektedir. Çünkü biriken fonlar o ülke için gelişmişlik göstergelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde ise sigortacılık sektörünün gelişme potansiyeli oldukça yüksektir, ancak henüz arzu edilen seviyeye ulaşamamıştır (Şenyiğit, 2010, s. 2).

Sigorta sektörü günümüzde fazlasıyla önem arz etmektedir, ülkelerin finansal açıdan gelişmiş ülkeler arasında yer alması için, sigorta şirketleri finansal aracı kurumlar arasında daha fazla yer almalı ve gelişmelidir. Gelişmekte olan ülkelerden biri olan ülkemizde de sigorta şirketlerinin bankalarla rekabet edebilir düzeye getirilmesi şarttır. Böyle bir ortamda tüketicilerde daha kaliteli bir sigortacılık hizmetinden faydalanacaktır. Sigortanın gelişmesinin gerekliliğinin en önemli sebebi ise yarattığı fayda ve imkanların oldukça fazla olmasıdır. Sigortanın işlevlerine değinecek olursak makro ve mikro faydaları açısından ele alabiliriz. Sigorta günümüzde, makro ve mikro açıdan birçok imkanı beraberinde getirmektedir. Sigorta sonucu, insanlar hem kendi ekonomilerine, hem de ülke ekonomisine katkıda bulunurlar. Sigorta bireyler için tasarruf imkanı doğururken, finansal

23

piyasalara mevduat sağlar. Sonuç olarak sigortanın birçok avantajı mevcuttur. Bunlar (Kasapoğlu, 2007, s. 2-3):

 Sigorta, ekonominin önemli tasarruf kaynağıdır.  Sigorta bireylerin refahını arttırır.

 Sigorta sosyal refahı da arttıracaktır.

 Sosyo-ekonomik çöküntü ve kayıpların önleyicisidir.  Uluslararası ekonomik ilişkileri ve ticareti gelişmiştir.  Ekonomide önemli bir sektör ve önemli bir vergi kaynağıdır.  Bireyleri mevcut rizikolara karşı korur.

Sigorta sektöründe ki gelişmişlik düzeyi, ekonomik gelişme düzeyiyle paralellik göstermektedir. Sigorta sektörünün gelişmesi, insanların yaptıkları tasarruflar ve kendini güvende hissetmesi gibi birçok işlevin daha verimli gerçekleşmesini sağlayacaktır. Bu sebeple de insanların refahları daha da aratacaktır. Bunun beraberinde sigorta sektörü hizmet sektörünün içinde olduğundan hizmet sektörünün gelişimi, bireylerin yaşam standartlarının hızla gelişmesi için de ortam hazırlayacaktır (Turgutlu vd., 2007, s. 3).

Benzer Belgeler