• Sonuç bulunamadı

Siyaset kelimesi çok uzun yıllardan itibaren kullanılan bir kavram olması bakımından siyasetin tek bir tanımından söz edilememektedir. Aristoteles’ten itibaren siyasetle ilgilenen her düşünce insanı siyaseti farklı şekillerde tanımlamıştır.

Siyaset kavramı, batı ülkelerinde politika kelimesi şeklinde isimlendirilirken doğu ülkelerinde ise seyis anlamına gelen siyaset kelimesinin kullanımı daha yaygın bir söylem olarak karşımıza çıkmaktadır (Fedayi, 2011: 3). Antik Yunan’da “politics”

yani siyaset sözcüğü, şehir anlamına gelen polis kelimesinden gelerek, siyaset kavramı, kelime anlamı olarak terbiye etme ve cezalandırma anlamlarına da gelmektedir (Yayla, 2015: 25).

Siyaset kavramının tanımlanması hususunda tek bir görüşten söz edilmez.

Bunun nedeni her görüşün kendine göre siyaset kavramını tanımlamaya çalışmasıdır.

Siyaset bazı siyaset bilimcilere göre, “devletle” ilişkilendirilirken, bazılarına göre ise,

“meşru kuvvet” ya da “çatışma ve uzlaştırma” ile ilişkilendirilmiştir. Ortak bir görüşün oluşmaması iki nedene dayandırılmıştır. Bu nedenin ilki siyaset, toplumla ilgilenen bir bilim olduğu için, toplumlar değiştikçe ve dönüştükçe siyasetinde değişmesidir. İkinci neden olarak, siyaset, toplum içinde yer alan her çıkar grubunun içinde yer almaktadır. Çıkar grupları kendi çıkarlarını gözetecek şekilde siyaseti tanımlamaya çalıştıkları için bu durum ortak bir siyaset görüşüne varılmasını güçleştirmektedir (Eroğlu, 2012: 18). Siyaset kavramı geniş bir alan olması bakımından içinde pek çok anlamı barındırmaktadır. Bu sebeple genel ortak bir siyaset tanımı üzerinde durulması konusunda güçlükler yaşansa da genel bir siyaset tanımına ulaşılmaya çalışılmıştır.

En kısa anlamda siyasetin tanımı: “ülke, devlet, insan yönetimi” (Daver, 1969: 5) şeklinde tanımlanmaktadır. En geniş anlamda siyaset, “insanların altında yaşadıkları genel kuralları yapma, koruma ve değiştirmeye yönelik yürüttükleri eylemler” (Heywood, 2014: 28) şeklinde ifade edilmektedir.

27 Bazı siyaset araştırmacıları siyaseti devlet kavramı ile tanımlamaya çalışmışlardır. Geleneksel yaklaşım olarak adlandırılan bu yaklaşımın en önemli temsilcisi Aristo’dur. Aristo “siyasal hayvan” (zoon politikon) adı verdiği tasnifi ile insanın doğasını ortaya koymaya çalışmıştır (Vergin, 2014: 29). Aristo’nun üzerinde durmuş olduğu yaklaşımda önce devlet gelir. Daha sonra bireyler gelir. Devletin bireyler üzerindeki ödevi bireylerin toplum içerisinde rahat yaşamasını sağlamaktır.

Devlet; emretme, hükmetme yetkisini elinde bulunduran bir merci olup istediğinde bunu bireyler üzerinde kullanabilir (Türk, 2011: 8). Böylece Aristo’nun siyaset kelimesini açıklamaya çalışırken devlet kavramı üzerinden bir bağlam kurduğunu görmekteyiz.

Siyaset sosyolojisi alanında önemli isimlerden biri olan Max Weber’in siyaset yaklaşımına baktığımızda, Max Weber, siyaset ile ilgili düşüncelerini şu şekilde ifade etmiştir:

Egemenlik için örgütlenmiş bir kuruluş, sınırları belli bir coğrafi alan içinde idari yürütme memurlarınca fiziksel bir zorlama ya da tehdit altında sürekli olarak güvenceye alınmışsa

‘siyasi’ olarak adlandırılır. Kurallarının uygulanmasında, idari yürütme memurlarının meşru olarak fiziksel güç kullanma tekeline sahip olduğu kurumsallaşmış nitelikteki sürekli siyasal birlik ‘devlet’ olarak adlandırılacaktır. (Weber, 2017: 38)

Max Weber’ de toplumdaki siyasal hâkimiyetin sağlanması için devlete ihtiyaç vardır. Devlet bu hâkimiyetini siyasal iktidar üzerinden kazanabilir. Weber’in devlet anlayışında devletin devamlı bir yaptırım gücüne sahip olmasının yanında devletin kullanabileceği meşru bir şiddet hakkı da bulunmaktadır. Ancak her türlü kişilerin birbirlerine uygulayabilecekleri şiddet yasaklanmıştır. Oluşturulan hukuk kuralları ile kişilerin hakları korunmaya çalışılmıştır (Vergin, 2014: 32-33). Burada Weber’in siyaset kavramını tanımlama noktasında devlet olgusunu kullandığını görmekteyiz.

Toplum içinde bireyler, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için toplumda yer alan sınırlı kaynaklardan yararlanmaktadır. Ancak bu sınırlı kaynakların paylamışımı konusunda sorunlar ortaya çıkarak, bireyler kendi çıkarlarına yakın olan kişilerle grup oluşturarak sınırlı kaynaklar paylaşılmaya çalışılır. Kimin ne kadar sınırlı kaynaklardan yararlanacağı hususunda karar verici olarak siyaset kavramı ortaya çıkmaktadır (Çam, 1987: 24). Bu hususta siyaset kavramıyla ilgili olarak iki farklı anlayış karşımıza çıkmaktadır. Birinci anlayışa göre siyasetin çatışma üzerine kurulu olduğu anlayıştır. Çatışmanın ortaya çıkma sebebi olarak iktidarın ele geçirilmesi

28 gösterilir. İkinci anlayışa göre ise siyaset toplumsal bütünlüğü sağlayan ortak bir amaçtır (Kapani, 2007: 17-18). Yani siyaset kelimesi bir yaklaşıma göre çatışmadan meydana gelirken bir gruba göre ise bütünleştirme anlamına gelmektedir.

İnsanların içinde yaşadıkları siyasal toplum içinde siyasal rolleri bulunmaktadır. Toplum içinde siyasal yaşamın sürdürülebilirliği için siyasal toplum insanlardan siyasal tutum ve davranışları öğrenmelerini isteyerek, siyasal birikim yapmalarını ister. Siyasal toplum belli bir siyasal birikime sahip kişilerin siyasal bir eylem olan siyasal katılımı gerçekleştirmelerini bekler. Siyasal katılım, vatandaşların siyasal bir yaşam içinde kendi çıkarlarına uygun davranacaklarını düşündükleri yöneticileri seçme eylemidir. Siyasal katılım, hem yöneticilerin seçilmesinde hem de yöneticilerin kararlarını etkileyen bir eylemdir (Dursun, 2012: 233-234). Kadınlar açısından bu durum değerlendirildiğinde kadınlar, kendilerini yönetmek için seçimlerde seçmen olarak siyasal katılım içinde yer alırken, seçilme noktasında kadınların siyasal katılıma katılmaları istenilen seviyelerde değildir.

Siyasal katılım, bir toplumda yaşayan vatandaşların iktidarı belirlemede, iktidarın alacağı kararları, uygulamaları etkileyebilme davranışıdır. Siyasal katılım çağdaş demokratik rejimlerin ortaya çıkmasıyla başlayarak, toplumların ne kadar demokratik bir rejime sahip olduğunu siyasal katılıma tanınan imkândan anlaşılmaktadır. Siyasal katılım toplum içindeki farklı sınıflar arasındaki denge ve uzlaşının sağlanmasını sağlamaktadır (Kışlalı, 2010: 219-220).

Toplum içersinde bireylerin siyasal katılımları yasal bağlamda olabileceği gibi, yasal olmayan bağlamda da olabilir. Yasal bağlamda siyasal katılım, oy kullanma şeklinde olup, siyasal yaşamın istikrarlı bir şekilde yürütülmesinde önemli bir yer tutar. Yasal olmayan bağlamda siyasal katılım, mevcut siyasal yaşam içinde kendilerine yer bulamayan kişilerin, isyan, devrim vb. şekillerle siyasal düzene karşı gelme durumudur (Marshall, 2009: 663). Yasal olmayan siyasal katılım daha çok anti demokratik rejimlerde ortaya çıkmaktadır.

Siyasal yaşam içinde her birey aynı oranda siyasal katılım içinde yer almamaktadır. Bazı bireyler siyasal katılım içinde aktif rol oynayarak mevcut sistem içinde yer almak isterken, bazı bireyler ise siyasal katılım içinde parokial olarak yani hareketsiz olarak yer alırlar. Siyasal katılım içinde siyasal tutumlarını bazı bireyler kamuoyuna açık bir şekilde belli ederken, bazı bireyler siyasal tutumlarını gizlemeye

29 çalışarak aile içinde kalmasını isteyebilir. Siyasal tutum ve davranışların belirlenmesinde aile ve arkadaş çevresinin tutum ve davranışları bireyler üzerinde son derece etkili olmaktadır (Daver, 1969: 206).

Siyasal katılım cinsiyete göre farklılık göstermektedir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, kadınlar siyasal katılım içinde geri planda yer almaktadır.

Kadınların siyasette geri planda olmalarını etkileyen bir takım faktörler bulunmaktadır. Kadınların eğitim durumları ve medeni durumları kadınların siyasal katılımını etkileyen faktörler arasındadır. Eğitim düzeyinin artmasıyla birlikte siyasal katılım doğru orantılı olarak artarken, evli olan kadınların siyasal yaşama katılımı özellikle geleneksel toplumlarda eşlerin otoritesine bağlı kalmaktadır. Bu durum göstermektedir ki, kadınların erkeklere göre siyasal yaşama katılmaları daha azdır (Öztekin, 2013: 256).

Bütün toplumlar da bireyler siyasal katılım hakkına aynı şartlar altında kavuşamamıştır. Özellikle kadınların tarihsel süreç içinde siyasal katılım için verdileri çaba çok büyüktür. Günümüzde de kadınların siyasal katılım içinde kadın temsil sayısının nasıl artırılabileceği konusunda tartışmalar yapılmaktadır. Kadınların siyasal katılım sürecinin nasıl gerçekleştiğini, hangi aşamalardan geçildiğini tezin ilerleyen bölümlerinde yer verilecektir.