• Sonuç bulunamadı

1.8. FEMİNİZM TÜRLERİ

1.8.3. Marxist ve Sosyalist Feminizm

Sosyalist feminizm, kadının ezilmişliğini ataerkil düzen ile kapitalizm arasındaki ilişki üzerinden açıklamaya çalışarak, aynı zaman da “cinsellik, sınıf çelişkileri ve ırk sorunları” gibi konuları da ele almayı amaçlayan feminizm türü olarak karşımıza çıkmaktadır (Arat, 1991: 60).

Sosyalist feminizm, kadın ile erkek arasındaki ilişkiyi toplumsal ve ekonomik temellerde aramaktadır. Sosyalist feministler, kadınların toplumsal ve siyasal yaşam içinde maruz kaldıkları ayrımcılık karşısında liberal feministlerin ön gördükleri gibi eşit haklar yoluyla kurtuluşun sağlanamayacağını ifade ederler. Sosyalist feministler, kadınların özgürlüklerine ancak toplumsal bir devrim yoluyla ulaşabilecekleri inancına sahiptir (Özgün, 2012: 358).Sosyalist feministlerden olan Zetkin’e (1992:

83) göre, proletarya devrimi sonunda kurulacak proletarya diktatörlüğüyle birlikte, toplumsal yaşam içinde kadınlar, hem siyasi haklara hem de mesleki çalışma eşitliğine kavuşabileceklerdir.

54 Sosyalist feminizm, Marxist feminist kuram ile radikal feministin cinsiyet farklılığını temelle aldığı kuramını birleştirerek kadın sorununu açıklamaya çalışmıştır. Sosyalist feminizme göre, Marxist teorinin üzerinde durduğu üretim tarzı kadınları ekonomik yönden ezmektedir. Ancak sosyalist feminizme göre, kadınların ezilmişliğini sadece ekonomik yapı içinde aramak yetersizdir. Bu bağlamda sosyalist feminizm, erkek egemenliği kavramı üzerinden şekillenen radikal feminizm ile sosyalist feminizmi birleştirmiştir. Böylece, kadının ezilmişliği nedeninin açıklanması noktasında toplumun her yapısına sızmış olan erkek egemenliği ile aile içini ve aile dışını etkileyen kapitalist ekonomik sömürü üzerinden kadının ezilmişliği açıklanmaya çalışır (Değirmenci, 2017: 29).

Sosyalist feministlerin, “kadın sorununu” kapitalizm ile kadın statüsünü ilişkilendirerek açıklamaya çalışmaları, sosyalist feministleri, kapitalist toplum yapısındaki “evin rolünü” analiz yapmaya itmiştir. Sosyalist feministler, kadın sorununu açıklamaya çalışırken, ev içi emek, kadınların ücretli emekçi olarak üretim tarzları ile olan ilişkisi, kadın ve sınıf arasındaki ilişki bağlamında kadın sorununu tartışmaya çalışmışlardır (Donovan, 2014: 151).

Kapitalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, kapitalizm üretim ilişkilerinde değişim yaşanmasına neden olmuştur. Kapitalizm, hem ev ile iş yerini birbirinden ayırmış hem de iş verimliliğini arttırabilmek için iş sürecinin bölümlere ayrıldığı bir işbölümünü ortaya çıkarmıştır. Kapitalizmin ev ile işyerini birbirinden ayırmasına bağlı olarak kadınlar ücretli iş gücünden uzak tutularak, kadınlar eve kapatılmıştır.

Bu noktada kadınların ezilmişliği kapitalist üretim ilişkileriyle ilişkilendirilir. Ev ile işyerinin birbirinden ayrılması sonucunda çocukların kim tarafından bakılacağı sorusunu beraberinde getirmiştir. Bu görev erkekler lehine çözülerek, ücretli iş gücünden uzaklaştırılıp eve kapatılan kadına yüklenmiştir (Barrett, 1995: 158-159).

Ev ile işyerinin birbirinden ayrılması ayrıca, ücretli iş gücüne katılamayacak olan yaşlı, sakat gibi aile bireylerinin bakımını da kadına yüklemiştir. Böylece kadınların ücretli iş gücüne girmeleri hem engellenmiş hem de erkeğe, yani eşe bağımlı hale gelmesinin önü açılmıştır. Kapitalizm “evi” özel alan haline getirerek, dişiliğin ve anneliğin özel alanı olarak kadını eve bağımlı kılmıştır. Ancak kadının bu bağımlılık duygusu ‘ahlaki’ ideolojiye bağlanmıştır (Barrett, 1995: 171).

55 Sosyalist feministlerin üzerinde durdukları bir diğer konu da patriarkal iktidardır. Sosyalist feministlere göre, patriarkal iktidarlık yapısı içinde erkekler kadınların emek güçlerini denetim altına almaktadır. Kadınların denetim altına alınan emek güçleri, üretim ve cinsellik alanlarıdır. Erkeklerin kadınlar üzerinde denetim kurma şekli kadınların ücretli iş gücünden uzaklaştırılarak gerçekleşir. Bu denetim heteroseksüel evlilik içinde gerçekleşmektedir. Kapitalist toplum yapısı içinde kadının karşılıksız emeği kapitalizme yarar sağladığı kadar erkeklere de yarar sağlamaktadır. Kadınların karşılıksız emeği sonucunda erkekler kadınların karşılıksız hizmet gücünden yararlanarak, hem ihtiyaçlarını karşılamış olur hem de çocuk bakımı sorumluluğundan kurtularak işgücü içinde ayrıcalık kazanmış olurlar.

Kadının karşılıksız emeğinin kapitalizme yararı ise kadın hem ucuz işgücü açığını doldurur hem de kadınlar üretim ilişkileri içinde emek gücünün yeniden üretimini sağlarlar (Savran, 2013: 43-44). Emek piyasası içinde üretimin devamlılığı önemlidir. Kadınların özel alan içinde yetiştirdikleri her birer çocuk ilerisi için potansiyel işgücünü oluşturmaktadır. Ayrıca kadınların ev işi yükümlülükleri arasında eşlerin hizmetini de görme olduğu için erkekler karşılanan ihtiyaçlarının rahatlığıyla işgücü içinde verimlilik gösterebilmektedir. Böylece kadınlar yeniden üretimin devamlılığını sağlama noktasında ezilme yaşamaktadır.

Bazı sosyalist feministlere göre, kadınlar ücretli emek gücüne dâhil edilseler bile ezilmeye devam etmektedir. Çünkü kadınların kamusal emek gücü içinde çalışmaları onların özel alan içindeki ücretsiz emek işlerine son vermemektedir. Bu durumda kadınlar iki iş yükümlülüğü altına girmiş olmaktadır. Bu durumda sosyalist feministlere göre, kadınların kamusal alan içinde çalışmaları onları özgürleştirmemiş tam tersine kadınların ezilmişliği devam etmiştir (Donovan, 2014: 161).

Kadınların ücretli iş piyasası içinde yer aldıkları pozisyonlar genellikle, part-time işler olmakla beraber, cins ideolojisi içersinde kadınlara uygun görünen hizmet ve bakım işlerinden oluşmaktadır. Kadınlar ücretli iş gücü içinde “yedek işçi ordusu”

görevi görmektedir. Özellikle kadınların savaşlar esnasında boşalan işgücünü doldurma görevleri vardır (Barrett, 1995: 152-153). Böylece sosyalist feministlere göre, kadınların ezilmişliğinin önündeki bir neden de kadınların yedek işçi konumunda görünmesinden kaynaklı olduğudur.

56 Liberal feministler, kadınların kurtuluşunu kadın ve erkek eşitliğini sağlayabilecek reformlarda görürken, liberal feministler, kadınlara ayrıcalık tanıyan politikalar ile kadınların ezilmişliğine son verilebilir görüşüne hâkimdir. Ancak sosyalist feministlere göre ise, kadınların kurtuluşunun tek yolu toplu bir dönüşümle mümkün olabileceği yönündedir (Schwebel, 2009: 176).