• Sonuç bulunamadı

Sezgisel Karar Vermenin Kullanım Alanları ve Sınırlamaları

2. BÖLÜM

5.4. Karar Vermede Sezgisel Yaklaşım

5.4.3. Sezgisel Karar Vermenin Kullanım Alanları ve Sınırlamaları

Karar vermede rasyonelliğin artmasıyla, sezgisel yaklaşım mantıksal yaklaşımla yer değiştirmeye başlamıştır. Bu, öznel yaklaşımların tamamıyla ortadan kaldırılması değil, sezgisel yaklaşımların kullanım alanlarının kısıtlanması olarak kendini göstermektedir (Longenecker, 1964: 127). İçinde barındırdığı kullanım kolaylığından dolayı sezgi, karar verenler tarafından kullanılmaktadır. Fakat kullanılıyor ya da kullanılmaya devam edilecek olması önemsenmemesini engelleyememektedir (Frantz, 2003: 266).

W. Agor’a göre; sezgi, önemli kararların alınmasına uygun bir beyin becerisidir.

Sezgisel karar vermenin uygun olduğu durumlar ise şunlardır:

• Yüksek derecede belirsizlik,

• Geçmişteki olayların emsal teşkil edebileceği durumlar,

• Değişkenlerin her zaman bilimsel olarak tahmin edilemeyişi,

• Zaman kısıtlılığı,

• Birbirine yakın birçok alternatif arasından seçim durumlarında (1986: 49; 1988:

68),

• Problem çözümünde,

• Kriz durumlarında,

• Gelecekle ilgili tahminlerde kullanım kolaylığı sağlamaktadır (1984: 54).

Çevrenin sürekli değişiklik karşısında giderek daha karmaşıklaştığı ve belirsizleştiği durumlarda, iç ya da dış çevrede meydana gelen olayları önceden sezmek ve tahmin etmek zorlaşmıştır. Beklenilmeyen ve önceden tahmin edilemeyen, çabuk ve

80

acele cevap verilmesi gereken, örgütüm önlem ve uyum mekanizmalarını yetersiz hale getiren gerilim durumlarında uygun çözümler sunabilir.

Yöneticilere rehber olarak karar verme sürecinin her aşamasında kendine yer bulabilen öznel etken sezgi, kişilerin geçmiş tecrübelerinden, bilgi ve birikiminden, muhakemelerinden, duygularından ve kişisel vasıflarından kaynaklanmaktadır. Bu öznel unsurlar, devamlı olarak değişkenlik ve çeşitlilik gösteren ortamlarda kararları etkilemeye devam edecektir.

Karar verme sürecinde sezgisel yaklaşım, öncelikli olarak problemlerin belirlenmesinde (Isenberg, 1984) kullanılır. Sezgi, bir problemin varlığını hissetmek, bir proje veya işlemin karşısında duygular beslemek ve iç duygulara güvenmektir (Cooper ve Sawaf, 1997: 55). Karar verme, çeşitli aşamalardan oluşan bir süreç ve başlayabilmesi bir sorunun ya da amacın varlığına bağlıdır. Sorunun etkin bir şekilde çözümlenebilmesi ya da amacın gerçekleştirilebilmesi ve doğru kararların verilebilmesi için sorunun ya da amacın tespit edilmesi gereklidir. Yöneticilerin geçmişteki eylem ve kararları, deneyimleri, muhakemeleri problemlerin belirlenmesinde büyük rol oynarlar.

Bilgilerin toplanması maliyetli ve zaman alıcı bir aşamadır. Acil kararlar verilmesi durumunda ise bilgiler yetersiz kalabilir. Bilgilerin toplanmasında çeşitli kaynaklardan faydalanabilinir. Bu kaynaklardan birisi de sezgiye dayanan bilgilerdir.

Karar verme bilgiyi işleme süreci olduğuna göre, sezginin kullanılması, bilgilerin analiz edilmesi, analitik verilerin bıraktığı boşlukların doldurulması, yorumlanması ve değerlendirilmelerinde büyük yararlar sağlayacaktır.

Isenberg’e göre sezgi;

• Bilgilerin toplanması,

• Formülleştirilerek işlenmesinin zor olduğu durumlarda,

• Bilgi parçacıklarının birleştirilmesinde,

• Rasyonel analizlerin kontrolünde kullanılır (1984).

Rasyonel düşüncenin işe yaramayacağı zamanlar; yeterli bilginin henüz elde olmayışı veya hiç bir zaman olamayacağı, problemlere yaratıcı çözümlerin ihtiyaç duyulduğu durumlarda; belirsizliğin ve karmaşıklığın üstesinden gelebilmek için sezgiye güvenmek bir yol olabilir (Sadler-Smith ve Shefy, 2004: 78).

81

Bilgi ve deneyim birikimi ne kadar fazlaysa bağlantı kurabilme de o kadar kolaylaşır. Yani bilgi ve deneyim birikimi arttıkça, sezgisel kapasitenin de artacağı düşünülmektedir (Sevil, 2002: 46). Bilimsel sezgiler, bilimsel problemler üzerinde yoğunlaşmış zekâlarda ortaya çıkarlar (Köz, 2004). Yöneticinin uzun yıllar çalıştığı görevler ve yoğunlaşmış olduğu konularda ortaya çıkan sezgilerinin doğruluk payının artması beklenmektedir.

Sezgi, dağınık bilgi ve deneyimlerin bir araya getirilmesidir. Sezgi, yeterli bilgi bulunmadığında boşlukları doldurmada önemli rol üstlenmektedir (Harper, 1988: 16).

Düzenlenmemiş bilginin çokluğunda da önemli rol oynamaktadır. Çünkü toplanan bilgilerin hepsinin analitik işlemlere tabi tutulamaması ve süreci yavaşlatması, bilgilerin ayıklanma sürecinde sezgilerin kullanımını gerekli kılabilmektedir. Bütün olarak görme ve bütünleştirme, sezginin temel özelliklerindendir. Toplanan bilgilerin bütünleştirilmesi ve ifade edilebilmesi ise, ancak sezgiyle gerçekleşebilir.

Alternatiflerin oluşturulması safhasında daha önce kullanılan çözümler, ya da bu çözümlerin yeni durumlar için uyarlanması ve daha önce düşünülmemiş çözüm alternatifleri oluşturulabilir. Yaratıcılığın ön plana çıktığı bu safhada yönetimin sanat yönü ön plana çıkmaktadır. Yeteri kadar alternatifin bulunması ve yeni fikirlerin ortaya çıkarılması ise, karar verenin sezgisine ve zekâsına göre değişiklik gösterecektir.

Alternatiflerin değerlendirilmesi aşamasında, zamanın kısıtlı olması durumlarında, oluşturulan alternatiflerin çokluğu, değerlendirme süresini artıracaktır.

Bu sürenin kısaltılması ise ancak sezgi ile olabilecektir. Seçim kriterine göre, sonuçları birbirine yakın olabilecek alternatiflerin seçilmesinde sezgi, karar verene yardım sağlayacaktır.

Parikh ve arkadaşlarının (1994) yaptığı çalışmada, sezginin hangi konularda karar vermeye yardımcı olacağı sorusuna cevap aramışlardır. Stratejik planlama, pazarlama, insan kaynakları yönetimi, araştırma ve geliştirme, halkla ilişkiler ve yatırım konularında anlamlı bulmuşlardır. Bu bölümlerde gelecekle ilgili tahminlerin yapılması, yeni ve yaratıcı fikirlere olan gereklilik, değerlendirme kıstaslarının belirsizliği ya da olmayışı ve karar ortamlarının belirsizliği, karar verenleri kararsız kalmamaları için sezgisel yaklaşıma yönlendirmektedir.

Analitik karar verme yöntemlerindeki gelişmelerle birlikte sezgi, geçerliliğinin olmayışı ya da az oluşundan dolayı küçümsenmektedir. Bu bir talihsizliktir çünkü sezgi,

82

karar vermede vazgeçilemeyecek bir unsurdur (Terry, 1972: 143). NASA görevlileri, astronot seçiminde bütün şartlarda uçmuş pilotlar arasından seçim yapmaktadır.

Yetkililer, daha önceden benzetim yapılmamış bir problem çıktığında veya zaman kısıtlı olduğunda biliyorlar ki, astronotlar, bilgisayar benzetimlerinin avantajı olmadan karar vermek zorunda kalacaklar. İşte böyle durumlarda onların sezgisel kabiliyetlerinin görevin başarılması ve mürettebatın emniyeti konusunda çok önemli etkisi olacaktır.

NASA görevlileri, sezgiyi paraşüt olarak değerlendirmektedirler (Harper, 1988: 15).

Belirsizliğin olmadığı, mevcut bilgilerin doğru ve yeterli olduğu, duruma uygun ve kullanılabilir çözüm tekniklerinin bulunduğu, zamanın kısıtlı olmadığı durumlarda analitik karar verme teknikleri tek başına etkili çözümler sunabilecektir. Paraşüt olarak değerlendirilen sezgisel yaklaşım ise, analitik yöntemlerin yetersizliğinde birincil yöntem olarak süreçte yer bulmaktadır. Diğer zamanlarda ise yedek paraşüt olarak karar verene yardımcı olabileceği düşünülmektedir.