• Sonuç bulunamadı

2. EGEMENLĠK KAVRAMI VE TARĠHSEL GELĠġĠMĠ

2.2. TÜRK VE ĠSLAM SĠYASĠ DÜġÜNCESĠNDE EGEMENLĠK

2.2.2. Geç Dönem Osmanlı Hukuk ve Siyasi DüĢüncesinde Egemenlik

2.2.2.1. Sened-i Ġttifak

Osmanlı-Türk anayasa tarihinde padişahın mutlak hak ve yetkilerinin bir kısmını, yine görünüşte de olsa kendisinin bahşederek tebaasından bir zümre lehine sınırlandırması bu konuda farklı bakış açıları bulumakla birlikte hukuksal bakış açısıyla anayasal hareketlerin başlangıcı kabul edilmektedir.132

Tahttan indirilen Nizam-ı Cedid kurucusu Sultan III. Selimi tekrar tahta çıkarmak isteyen Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa, beraberinde “Rusçuk Yaranı” olarak bilinen Sultan Selim‟in hal edilmesinden sonra kendine sığınan ricalden altı kişi olarak bir ordu teşkil edip İstanbul‟a gelmiş ancak III. Selimi tekrar tahta geçirmeyi başaramamıştı. Sultan IV. Mustafa‟nın da kısa bir saltanattan sonra hal edilmesi ve katledilen Sultan III. Selim‟den sonra tahtın mecburi olarak hayatta kalan tek

132 Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, 27. Bs. (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016), s. 56-58.

44

şehzede olan II. Mahmud‟a devredilmesiyle Alemdar Mustafa Paşa da sadrıazam olmuştu.133

Sadrıazam, Anadolu ve Rumeli‟deki ayanları İstanbul‟a davet etti ve rical ile ulemanın da katıldığı “meşeveret-i amme” adında bir toplantı tertip etti. Burada ayanlar ile merkezi yönetim arasında kurulacak ilişkiler karşılıklı bir yazılı taahhütle yedi şarta bağlandı.134

Bunlar ana hatlarıyla: Padişahın emirlerinin mutlak olarak yerine getirilmesi, padişahın mutlak vekili olarak sadrazarnın emirlerinin padişahın emri gibi sayılması ve fakat sadrazam kanun ve taahhüt dışında emir verecek olursa elbirliği yapılarak bu emre karşı konulması, ayanların eyaletlerinden devletin asker almasına karşı gelmemesi ve böyle hareket edeceklerden bütün ayanların davacı olması, her yerde hazine gelirinin devletin koymuş olduğu kanun ve hükümlere göre toplanmasının sağlanması, ayanların hiçbirinin anlaşma esaslarına karşı gelmemesi ve eğer karşı gelen olursa bütün ayanların birleşerek o kişiyi etkisiz kılmaları, İstanbul'daki ocaklardan fesat çıkması durumunda ayanların emir beklemeden İstanbul'a gelerek isyan eden ocağı ortadan kaldırması gibi şartlardan oluşmaktaydı.135

Sadrıazam dahil devlet ricali ile Rumeli ve Anadolu ayanlarının imzaları ile toplam yirmidört imza ile tamamlananan “Suret-i Hatt-ı Hümayün” başlıklı bu belge her ne kadar şekli olarak ferman özellikleri taşısa da içeriği yönünden karşılıklık içermekte hatta başlardan hemen sonra metinden “ittifak şerayiti” olarak bahsedilmektedir.136

Bu cümleden olarak Sultan II. Mahmud tarafından irade buyrulan 1808 tarihli Sened- i İttifak, Ali Akyıldız‟ın ilk olarak bu belgenin tam metnini vererek tespit ettiği gibi137 Padişah‟ın geri planda kalma ve tasdik etme pozisyonunda bulunarak, devlet ricali tarafından söz verilmesi temelinde şekillenmediği gibi, Padişah‟ın da bizzat bu senedin gereklerinin yerine getirilmesi konusunda taahhütte bulunduğunu (bi'n-nefs

133 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.5, s. 87-89.

134 Selçuk Özçelik, Esas Teşkilat Hukuku Dersleri, C. II (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1976), s. 48.

Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.5, s. 90. 135 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.5, s. 92. 136 Ali Akyıldız, “Sened-i İttifak'ın ilk Tam Metni,”

http://isamveri.org/pdfdrg/D01712/1998_2/1998_2_AKYILDIZA2.pdf [Erişim 04.04.2019].

137 Ali Akyıldız, “Sened-i İttifak'ın ilk Tam Metni,”

http://isamveri.org/pdfdrg/D01712/1998_2/1998_2_AKYILDIZA2.pdf [Erişim 04.04.2019].

45

zat-ı hümâyûnum müte'ahhid olmağla) ifade etmek gerekecektir. Sened-i İttifak belgesinin başlarında yer alan ilgili bölüm şu şekildedir:

“…Binaenaleyh işbu ittifak senedinde muharrer uhûd ve şerayiti ma'lûmenin bi-fazlillahi te'ala harf-be-harf icra ve ifasına bi'n-nefs zat-ı hümâyûnum müte'ahhid olmağla sadrıazamım ve şeyhülislâmım ve vüzerâ ve ulemâ ve vükelâ-yı devletim ve hâned‟ân-ı Memâlik-i Mahrûsem taraflarından dahi este'îzubillah, ve'l-mûfûne bi-ahdihim izâ ahedu emr-i şerîfine imtisâlen uhûd-i mezkûre hâric ve dâhilde dustûrü'l-amel tutularak harf-be- harf icrâ ve îfâsına hasbeten-lillah bezl-i vüs'ü kudret oluna. Hil‟afına ednâ hareket ve ma‟azallahü te'âlâ fesh-i ahde cesâret eder bulunur ise min-kıbelillah müstehakk-ı la'net ve dâreynde giriftâr-ı vehâmet ve ukubetola…”138

Bu bölüm, açık olarak yazıya geçirilen şartlara Padişah‟ın ve hatta emri altındaki ricalin dahi uyacağının taahhüdünün Kutsal Kitap ayeti eşliğinde ve sonuna da beddua getirilerek verilmesiyle ilgilidir. Her şeyden önce bu belge şekli olarak bir “hatt-ı hümayun”dur. Yani yazılı padişah iradesidir. İçerik olarak ise devletin temel esaslarını ve kuruluş ve işleyiş şeklini belirleyen bir yapıda olmasa da Padişah ile ayanlar arasındaki güç ilişkisini düzenleyen bir yapısı vardır. Bu belge ile Padişah‟ın kendi sözüyle ve manevi yaptırımlarla desteklenmiş olarak ilk defa yazılı bir belgeyle kendini bağlaması teorik olarak egemenlik bakımından yeni bir unsur içermemekle beraber, egemenliğin kullanımında ilk olarak bizzat kendi tarafından sınırlandırılmış olması önem arz etmektedir. Kısaca Sened-i İttifak için, biçim açısından anayasa olmayan; yalnız içerik açısından bazı “anayasal” hükümler taşıyan karşılıklı olarak imza edilmekle beraber nihai olarak Padişah tarafından bir hatt-ı hümayun ile neşredilen bir belge tanımlaması yapılabilir.

Yine Sultan II. Mahmud‟un saltanatının son yıllarında teşkil edilen Padişah‟ın danışma meclisi niteliğindeki Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliyye,“sizden rey benden infaz lazım” diyen ve istişareye büyük önem veren Sultan III. Selim‟in açtığı yolun bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve Okandan‟ın belirttiği üzere: “Meclis-i Ahkâm-ı Adliyye', hükümdarın mutlak iradesi karsısında, onun geniş salâhiyetlerine âdeta iştirak ettirilmiş gibidir.”139

Bu aslında yine aynı yazarın tespitiyle:

“Tanzimat Devri‟nde, Devlet‟in icraî ve teşrii fonksiyonlarının ifası hususunda, keyfiyetin kollektif müessese ve teşekküllere bırakılması lehinde bir temayül veyahut

138Ali Akyıldız, “Sened-i İttifak'ın ilk Tam Metni,”

http://isamveri.org/pdfdrg/D01712/1998_2/1998_2_AKYILDIZA2.pdf [Erişim 04.04.2019] 139 Recai Galip Okandan, “Amme Hukukumuz Bakımından Tanzimat, Birinci ve İkinci Meşrutiyet Devirlerinin Önemi”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.15, S.1 (1949) s. 16-17.

46

da, daha doğrusu, Tanzimat‟tan evvel kendisini gösteren bu tarzda bir temayülün inkişafı”140

dır.

Her ne kadar Sultan II. Mahmud tarafından ilk fırsatta tedavülden kaldırılmış olsa da, asırlar boyunca “tek taraflı” iradeleri ile devleti yöneten Osmanlı hükümdarlarından birinin içte hükümranlık alanıyla ilgili bazı hususlarda teminatlar vermesi ve bu belgenin ilk olarak “çift taraflılık” içermesi önemli bir husustur. Şekli anlamda anayasa olmadığı açık olmakla beraber içerdiği hükümlerle padişahın mutlak otoritesine ve devletin işleyişine çeşitli kayıtlar getirilmiştir. Bu aynı zamanda daha sonra yaşanacak “anayasal gelişmeler” için de anlamlı bir başlangıç noktası olacaktır.

Benzer Belgeler