• Sonuç bulunamadı

4. TARTIŞMA

4.1. Hasta Seçim Kriterleri

oluşturmaktadır. Ortodontik tedavi talep eden hastaların büyük bölümünün ergenlik dönemindeki hastalar olduğundan ve literatürde altın oran, ideal oran ve açılar ile ergenlik dönemindeki bireylerin yüz estetiği arasındaki ilişkiye ender rastlanıldığından, tedaviye başlama yaşları 9 ile 17 arasında değişen hastalar seçilmiştir.

Hastaların yaş aralığı 9 ile 17 arasında değiştiği için çalışmaya dahil olan hastalar puberte öncesinden puberte sonrasına kadar geniş bir ölçekte yer almıştır. Erkeklerdeki pubertal atılım kızlara göre daha geç olduğundan erkekler ve kızlar yüz gelişiminin farklı safhalarında olabilirler. Bu bilgi çalışmamız açısından olumsuz gibi görünse de Halazonetis (2007) 7 ila 17 yaşları arasında değişen çocuklarda yaptığı çalışmada profil şekilleri açısından cinsiyetler arasında çok küçük farklılıklar olduğunu söylemektedir.

Estetik değerlendirmeyi etkileyebileceğinden, seçilen fotoğraflarda hastaların gözlük, bone, eşarp, bandana, saç bandı gibi estetik değerlendirmeyi etkileyebilecek aksesuarların bulunmamasına, diş ve yüz travma izlerinin olmamasına, konjenital lateral eksikliği ve meziodens gibi kliniklerde rastladığımız diş eksikliği veya fazlalığı durumlarının olmamasına dikkat edilmiştir.

Araştırmamız geriye dönük (retrospektif-arşiv/dosya taraması) bir çalışma olduğundan hastanın arşivindeki kayıtlar yeterli görülmüştür. Böylece, hastalar tekrar kliniğe çağırılmamıştır. Bu avantajı kullanarak arşivdeki 2000’in üzerinde hasta kayıtları taranmıştır. Taranan kayıtlar içerisinde gerekli kıstaslara sahip olan ve gülümse fotoğrafları en doğal olan hastalar seçilmiştir. Angle sınıflamasının dört grubundan 15 er olmak üzere toplam 60 hasta yeterli görülmüştür. Hastaların daha fazla olması, anket süresini uzatacak ve bu sebeple ankete katılanlarda ciddiyetsizlik ve isteksizlik oluşturma ihtimali doğuracaktır. Zaten arşiv taraması sırasında gerekli özellikleri sağlayabilecek ve fotoğrafları düzgün, gülümsemeleri doğal olan Sınıf II bölüm 2 hastalar çalışma grubunun daha fazla artmasına imkân vermemiştir. Hasta sayısının daha az olması ise anket süresini kısaltacak fakat çalışmanın güvenilirliğini düşürecektir. 15 er kişiden oluşan her bir Angle sınıfında erkek ve kız sayıları eşit olamayacağından bir cinsiyetten 7 diğerinden 8 hasta olmak üzere kız ve erkek sayısı

grup içinde yakın tutulmaya çalışılmıştır. 60 kişilik tüm çalışma grubunda ise 30’ar olmak üzere kız ve erkek sayısı eşit tutulmuştur.

Benzer çalışmalarda, Shelly ve ark (2000), cerrahi mandibuler ilerletme tedavisi gören 34 hastayı, Baker ve Woods (2001), yaşları 15 ile 46 arasında değişen 10’u erkek, 36’sı bayandan oluşan ortognatik cerrahi tedavisi gören toplam 46 bireyi; Knight ve Keith (2005), yaşları 19 ile 23 arasında değişen 30 erkek ve 30 kızdan oluşan 60 diş hekimliği öğrencisini; Kiekens ve ark (2005, 2006, 2007, 2008a, b ve c) yaşları 11 ile 16 arasında değişen 32’si erkek, 32’si kızdan oluşan toplam 64 hastayı; Matoula ve Pancherz (2006) yaşları 14 ile 24 arasında değişen 62 hastayı; Edler ve ark (2006), yaşları 20 ile 44 arasında değişen 9’ u erkek 6’ sı kız 15 ortognatik cerrahi hastasını; McNamara ve ark (2008) ortalama yaşı 12 olan 27’si erkek 33’ü kızdan oluşan toplam 60 kişiyi çalışma gruplarına dahil etmişlerdir.

Çalışmamıza dahil edilen hastaların malokluzyon şiddeti ve tedavi şekli dikkate alınmamıştır. Örneğin Sınıf I grubumuzda çekimsiz tedavi edilen birkaç mm lik yer darlığı olan hastaların yanında, diş çekimi yapılarak tedavi edilen aşırı çapraşıklığı bulunan hastalar da bulunmaktadır. Benzer şekilde Sınıf II bölüm 1 grubumuzda çekim ile, headgear ile ve monblok, twin blok gibi çeşitli fonksiyonel apareylerle tedavi edilmiş hastalar bulunmaktadır. Tedavi biçiminin estetik değişikliğe etkisini inceleyen Işıksal ve ark (2006), çekimli ve çekimsiz tedavi edilmiş hastaların tedavi sonu fotoğraflarını karşılaştırmış ve gülme estetiğinin düzeltilmesinde tedavi yöntemleri arasında fark bulamamışlardır. O’Neil ve ark (2000), Sınıf II fonksiyonel apareyler ile tedavi edilen hastaların yüz estetiğindeki değişiklikleri araştırmışlardır. Harvold aktivatörü veya Frankel apareyi ile tedavi edilmiş hastaların görüntüleri için diş hekimliği öğrencileri, güzel sanatlar öğrencileri ve hasta velilerinin puanlaması kullanılmıştır. Her üç panel grubu içinde fonksiyonel apareylerin estetiğe katkısı arasında fark görülmemiştir

Çalışmamızda Angle sınıflaması belirlenirken, dişsel özellikler göz önünde tutulmuştur. Edvard H. Angle kendi adını taşıyan sınıflandırmayı oluştururken üst molarları sabit kabul etmiş, alt moların meziodistal konumuna göre ise sınıfları belirlemiştir. Estetik ile Angle sınıflamasını konu alan daha önceki çalışmalarda bu

uyumsuzluğun belirleyicisi olarak özellikle ANB açısı gibi iskeletsel ölçümlere odaklanmaktadır. ANB açısı sadece A ve B noktalarının konumundan etkilenmeyip aynı zamanda N noktasının konumundan etkileneceğinden, bu açı farklı Angle sınıflarında geniş bir değer aralığı göstermektedir. Böylece farklı çalışmalarda grubu oluşturan hasta özellikleri farklı olduğundan estetikle olan ilişkisi de farklı olabilmektedir. Örneğin, molar kapanışı Sınıf I olduğu halde ANB açısı 5° olan bir hasta farklı çalışmalarda farklı gruplara dahil olmaktadır. Bu yüzden çalışmalar karşılaştırılırken sınıflandırma tekniklerinin farklılığına dikkat edilmesi gerekmektedir.

Geniş aralıkta dişsel ve iskeletsel özellikler gösteren bireylerin çalışmaya dahil edilmesi bu çalışmayı daha güçlü kılmaktadır. Diğer birçok çalışmada sadece ideal yüz örnekleri incelenmiş veya Sınıf III ve/veya Sınıf II bölüm 2 dişsel özelliğe sahip hastalar çalışmalara dahil edilmemiştir, bu yüzden bu tür çalışmaların yüz çeşitliliğinin tümünü içermemesinden dolayı eksikliği bulunmaktadır.