• Sonuç bulunamadı

Savaş ve Viranşehir’deki Suriyeli Sığınmacılar

Suriye’de nüfus homojen değildir. Suriye’deki vatandaşların %74’ü Sünni Müslüman; Alevi, Dürzî ve diğer İslam mezhepleri %16; Hıristiyan ve Musevi ise

%10’a yakındır. Ayrıca ülkede küçük bir Yahudi ve Yezidi grup yaşamaktadır. Yani ülkenin %90’ı Müslüman’dır. Sünni Araplar dini anlamda ülkenin hâkim unsuru olmuşlardır. Baas Rejimine kadar siyasi ve iktisadi anlamda da ülkenin en önemli aktörü konumundayken Baas Rejimi ile birlikte bu önemlerini kaybetmişlerdir ve ülkenin en önemli aktörleri Nusayriler olmuştur (Gökyiğit, 2012: 4).

1970 yılında hava kuvvetleri komutanı ve aynı zamanda savunma bakanı olan Hafız Esad gerçekleştirdiği darbeyle yönetimi ele geçirmiştir. Suriye bu tarihten beridir Baas Partisi tarafından yönetilmektedir ve yine bu tarihten beridir “Suriye politikası, Alevilerin iktidarını korumaya çalışanlarla, bunu devirmeye çalışanlar arasındaki çatışmayla bir anılır olmuştur” (İtamar, 2004: 217).

Suriye’deki kriz, Suriye Baas Partisi'ne sadık askerler ve bu partiyi iktidardan indirmek isteyen muhalifler arasında süre giden silahlı mücadeledir. Diğer bir deyişle Suriye halkının kırk yıllık baskı rejimine karşı koyduğu tepkinin sonucudur bu iç savaş. Muhaliflerin devlet karşıtı gösterileri 15 Mart 2011’de başlamış ve kısa sürede ülke geneline yayılmıştır. Gösterilerin nedeni 1970 yılından beri devletin başında olan Baas Partisi ve Esad Rejimidir. Nisan 2011 tarihinde Suriye Ordusu başkaldırıyı bastırmak için görevlendirilmiş ve askerler ülke genelinde göstericiler üzerine ateş açmıştır (Rights, 2011). O tarihten bu yana süren iç savaş birçok insanın ölümüne, kimilerinin hapishaneye tıkılıp işkencelere maruz kalmasına, birçoklarının ise ülkelerini terk etmelerine neden olmuştur. Bunun yanı sıra ülke tahrip olmuş, ekonomisi durmuştur. Esad rejiminin halka ateş açmasıyla başlayan iç savaşta on binlerce Suriye vatandaşı hayatını kaybetmiş, yüz binlerce vatandaş komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır.

Suriye krizi, Orta Doğu’da bölgesel bir anlaşmazlığa yol açmış, bölgede Şii- Sünni gerilimine zemin hazırlamıştır. Bölgede krizin çözümüne yönelik Esad rejiminin devamı ve son bulması şeklinde iki yaklaşım öne çıkmıştır. İran, Irak ve Lübnan’daki Hizbullah Esad iktidarının ayakta kalması yönünde irade gösterirken, Türkiye ve başta Körfez ülkeleri olmak üzere Arap dünyası Suriye’de iktidar değişimini gerekli görmüştür.

Suriye krizi nedeniyle yüz binlerce kişi evini terk ederek Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak’a göç etmek zorunda kalmıştır. Türkiye’ye giriş yapan sığınmacı sayısı 2012 Ekim ayı içinde Ankara’nın “psikolojik sınır” olarak belirlediği yüz bini geçmiştir. Türkiye’ye giriş yapan sığınmacı sayısındaki artışa bağlı olarak Suriye’nin kuzeyinde bir tampon bölge kurulması böylece daha sık gündeme gelmeye başlamıştır (Bilge Adamlar Kurulu Raporu, 2012: 2-10).

Devletin kendi Sünni vatandaşlarına yaptığı baskı silahlı çatışmaya döndükten sonra birçok insan ülkesini terk etmek zorunda kalmış/bırakılmıştır. 2011 yılından beri Türkiye’ye Suriye’den göçler başlamış ve bu göçler günümüze kadar devam etmiştir. Esad’ın destekçisi olarak gördükleri İran hariç, genelde komşu ülkeleri tercih eden Suriyeli vatandaşlar özellikle Türkiye’nin siyasi tutumu, hayat şartları ve geçiş ülke olarak en çok tercih ettikleri ülkelerden biri olmuştur. Bu göç dalgasından Türkiye’nin hemen her şehri etkilenirken en yoğun Suriye nüfusu sınır şehirleri olan Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay ve Mardin olmuştur. Yüzde 37 gibi büyük bir oranla Şanlıurfa bu iller içerisinde ilk sırada yer almaktadır (Afad, 2014: 45). Viranşehir’deki sığınmacıların sayısı ise on binleri geçmiştir. Suriyeliler Türkiye’yi hem barınacak yer olarak hem de Avrupa’ya transit geçiş noktası olarak kullanmaktadır.

2.2.2. Viranşehir’deki Suriyeli Sığınmacıların Demografik Yapısı

Bilindiği gibi Suriye’nin nüfusunun büyük çoğunluğunu Araplar oluşturmaktadır. Suriye nüfusunda belirgin olan diğer nüfus ise Kürt nüfusudur. Suriye’nin demografik yapısı Viranşehir’in demografik yapısıyla uyuşmaktadır. Hatta birçok sığınmacının Viranşehir’de akrabaları bulunmaktadır ve bu kişilerle birlikte şehre çok daha hızlı bir şekilde uyum sağlamışlardır. Şanlıurfa genelinde bulunan Suriyeli sığınmacıların yaş aralığı kamp içi ve kamp dışı kalanlar olmak üzere %45 civarlarında 19-54 yaş aralığındaki kadın ve erkeklerden oluşmaktadır. Diğer ikinci gurup ise %37 civarında 0-12 yaş arası bireylerden oluşmaktadır. Yine Şanlıurfa genelinde gelen misafirlerin medeni durumlarına bakacak olursak %61 gibi bir çoğunluğu bekârlar oluşturmaktadır. %36 civarında evli, geri kalan %3’lük küçük kesim ise eşi ölmüş veya boşanmış bireylerden oluşmaktadır. Sonuç olarak hem

kamplarda hem de kamp dışında bekârlar evlilere göre daha kalabalık bir grubu oluşturmaktadır. Ayrıca, kadınların erkeklere göre daha yüksek bir yüzdesinin evli olduğu göze çarpmaktadır. Eşi ölmüş kadınların oranı, erkeklere göre oldukça yüksektir. Boşanmış olanların oranı ise ihmal edilebilecek kadar düşüktür (AFAD, 2014: 54).

2.2.3. Viranşehir ve Suriye Arasındaki Tarihi ve Kültürel Bağlar

Türkiye-Suriye sınırının bugünkü statüsü, Türkiye-Fransa arasında imzalanan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara antlaşması ile belirlenmiştir. Bu tarihten sonra sınırlar artık dikenli teller ve mayınlarla korunmaya başlanmıştır. 911 km. ile Türkiye’nin en uzun kara sınırını oluşturan Suriye ile özellikle sınırın mayınlanmasıyla birlikte artık ciddi sınır problemleri yaşanmaya başlanmıştır. Akrabalar, aileler sınırla birlikte bölünmüş ve iki farklı devletin topraklarında aynı kan bağı ile hayatlarını devam ettirmeye zorunlu tutuldukları bir dönem başlamış bulunmaktadır.

Türkiye-Suriye sınırı güneyde Hatay’dan başlayıp Antep, Urfa, Mardin ve Şırnak’a kadar uzanmaktadır. Hatay, Kilis, Urfa ve Mardin’de geçiş kapıları bulunmaktadır. Suriyeli sığınmacılar bazı dönemlerde kapıların açılması ile Türkiye’ye serbest geçiş hakkı kazanmakla birlikte bazen de kaçak olarak geçmiş bulunmaktadırlar (Karacadağ Kalkınma Ajansı, 2010: 15).

Türkiye’nin, Türkiye’de yaşayan özellikle Kürtlerin, en fazla akrabalarının olduğu ülke Suriye’dir. Birinci dünya savaşından sonra Kürtlerin büyük bölümü, Fransa’nın sömürgesi durumunda olan Suriye’de kalmıştır. Osmanlı devleti bölündüğünde, Suriye’de kalan Kürtlerin sayısı toplam nüfusun %10’una tekabül etmekteydi. Daha sonra bu nüfusa, Şeyh Said ayaklanmasından sonra göç etmek zorunda kalan nüfusta eklenmiştir. Türkiye – Suriye sınırının çizilmesinden sonra birçok aile-aşiret bölünmüş, sınırdan geçen demiryolu ve mayınlı arazi, akrabaların birbirleri ile olan iletişimini engellemiştir. Akrabalar arasına duvarlar örülmüş ve birbirleri ile olan olağan bağları kopartılmıştır. Sınırın getirdiği zorluk, akrabalar arası ilişkinin engellenmesinden başka bir şey değildir. Aileler dini bayramlarda bile birbirleri ile sadece dikenli teller arasından iletişim kurabilmiş, bayramlarını

kutlamış, hediyeler yollamış, hasret giderebilmiştir. Ailelerin birbirlerine attıkları hediyeler askerin iznine bağlıdır. Geceleri kaçakçılarla birlikte, sessizce gelen, yine Suriye’den sessizce getirilen onlarca gelin vardır. Kimi başlık parasıyla gelmiştir, kimi berdeldir, kimisi de beşik kertmesidir. Suriye’de yaşayan Kürtlerin çoğunun kaydı yoktur, bundan dolayı onlara “Mektum” denmektedir. Mektum’lar hiçbir hukuki güvenceye sahip değillerdir. Okul yaşına gelen çocuklar bir nevi ikametgâh yerine geçen “şade tarif” adlı bir belgeyle okula kayıtlarını yapabilmektedir (Yücel, 2008: 146).

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SURİYELİ SIĞINMACILARIN VİRANŞEHİR’İN TOPLUMSAL YAPISINA ETKİLERİ

3.1.Araştırma Konusu ve Problemi

Suriye iç savaşı ile birlikte çok sayıda Suriyeli Türkiye’ye gelip yerleşmeye başlamıştır. Bu yerleşme uzun bir zamana (dört buçuk yıl) yayılmıştır. Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesi yoğun göçe maruz kalan sınıra yakın şehirlerden biridir. Suriyeli kadınlarla yapılan evlilikler, Suriyeli ailelerle kapı komşu muhabbetleri, Suriyeli çalışanlar Viranşehir’in toplum ve aile yapısında birtakım değişikliklere neden olmaktadır. İki ülkenin halklarının böylesine hızlı ve yoğun olarak karşılaşmaları sonucu çeşitli boyutlarda etkileşimler yaşanmaktadır. Şüphesiz ki bir toplumun en temel taşı ailedir ve toplumsal karakterin şekillendiği ilk ortamdır. Yaşanan değişimle birlikte problemlerin en fazla yaşandığı alanlardan biri, aile ilişkileridir. Yapılan evlilikler ve kuma durumları Viranşehir aile yapısını etkilemiştir. Ayrıca göçten sonra şehirde ekonomik anlamda dengesizlikler yaşandığı gözlemlenmekte, işçi sayısının artması ile iş ücretlerinin düşmesi sonucu kimi Viranşehirli bireyler ekonomik sıkıntı içerisine düşmektedir. Şehrin habitatı göç sonrası özellikle sosyal yaşam, ekonomi ve aile konusunda ciddi anlamda değişime uğramaya başlamıştır. Ayrıca Suriyelilerin Viranşehir’e göçlerinden sonra yaşadıkları sorunlar, değişiklikler ve kültürel çatışmalar da çalışmanın konusunu ve problemini oluşturmaktadır.