• Sonuç bulunamadı

Satıcının Borcunu İfada Kısmi Temerrüdü

Bir defada ifa olunması gereken teslim borcunun kısmen yerine getirilmiş olması durumunda alıcı, TBK m. 68 uyarınca kısmi ifayı reddedebilir ve satıcıyı borcun tamamı için temerrüde düşürebilir. Buna karşılık alıcı kısmi teslimi bir çekince ileri sürmeksizin kabul ederse TBK m.106 ve 187’deki hakları ancak ifa edilemeyen kısım için kullanabilir TBK m .25/b-1 de tacirler arasındaki ticari satımlar için öngörülen bu esas kıyasen adi satımlarda da uygulanır ancak bu esasın uygulanabilmesi için satılan şeyin bölünebilir olması ve teslim edilmeyen kısmın semenin hangi miktarının karşıladığını tespit edilebilmesi gerekir.170

Art arda teslimli satımlarda satım konusu malın zaman içinde birbirini takip eden kısımlar halinde teslim edilmesi kararlaştırılmaktadır. Burada satıcı bir veya birkaç kısmın tesliminde gecikirse kural olarak sadece vadesinde teslim edilmeyen kısımlar için temerrüde düşer; alıcı TBK m. 106 ve 187’deki seçimlilik hakları ancak teslim edilmeyen kısımlar için kullanılabilir, bununla beraber birkaç teslimde temerrüt ilerideki teslimleri tehlikeye düşürüyor veyahut faydasız kılıyorsa ileride yapılacak teslimleri de kapsayacak şekilde sözleşmenin tamamı feshedilebilir ancak bunun için satıcıya uygun mehil tahin edilirken bu mehil içinde teslim yapılmazsa sözleşmenin tamamının feshedileceği ona bildirilmelidir. Ard arda satımların devamlı borç ilişkisi niteliği sebebi ile kural olarak dönme değil fesih söz konusu olur.171

170 Aral, s.100.

171 Buz, s.100.

SONUÇ

Bu tezde Roma hukukunda ve Türk hukukunda satıcının temerrüdünün sonuçları konusunda varılan sonuçlar şu şekilde ortaya konulabilir:

Roma hukukunda temerrüde düşen borçlunun sorumluluk durumu ağırlaşmakta idi. Borcun konusu bir şeyin verilmesi (dare) ise, temerrüt durumuna düşen satıcı, o şeye gelen bütün zararlardan, hatta beklenmedik olaylardan(casus) bile sorumlu idi. Başka bir deyişle satıcı temerrüde düştüğü andan itibaren borcun konusunun kendi kusuru olmadan imkansız hale gelmesi durumunda da borçtan kurtulamazdı. Eski Romalı hukukçuların deyimiyle borç ifa edilmesi gerektiği durumundaki şekliyle devam ederdi.

Temerrüde düşen borçlu gecikme müddeti içinde iyiniyete bağlı borç ilişkilerinde re’sen hakim tarafından tespit ve tayin edilecek temerrüt faizini ödemekle yükümlü olduğu gibi, gerektiğinde alıcının bu gecikme yani temerrüt yüzünden uğradığı tüm zararları tazmine mecbur tutulurdu. Temerrüde ilişkin bu ilkeler günümüzde Türk hukukunda da geçerliğini korumaktadır.

Satıcı borcun tamamını ödemeyi alıcıya teklif etmekle temerrüt durumundan kurtulurdu (purgatio morae), ancak alıcının ifayı reddetmesi haklı bir nedene dayanıyorsa (iusta causa) satıcı bu durumda borçtan kurtulamazdı.

Türk hukukunda satıcının temerrüde düşmesi durumunda alıcının genel olarak aynen ifanın yanında gecikme tazminatı talep etme hakkı bulunmaktadır. Bu

genel sonuçların yanında para borçlarında alıcı temerrüt faizi talep edebilir ve temerrüt faiziyle karşılanamayan zararlarını munzam zarar adı altında karşılanmasını isteyebilir. Temerrüt faiziyle munzam zarar arasındaki en dikkat çekici fark kusur noktasında toplanmaktadır. Borçlunun kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın satıcının temerrüdü halinde alıcı temerrüt faizi talebinde bulunabilir. Ancak munzam zararın karşılanabilmesi için satıcının kusurlu olması gerekir.

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde satıcının temerrüdü halinde kural olarak alıcı satıcıya uygun bir mehil vermek ve hangi seçimlik hakları seçtiğini derhal bildirmek koşuluyla bir takım yeni haklara sahip olabilir. Buna göre satıcı aynen ifa ile birlikte gecikme tazminatının yanında aynen ifayı kabul etmeyerek olumlu zararının tazminini isteyebileceği gibi, sözleşmeden dönerek olumsuz zararının tazminini de talep edebilir.

ÖZET

Satıcının temerrüdü (mora debitoris) kurumunun temeli, borçlar hukukundaki birçok kurum gibi, Roma hukukuna dayanmaktadır. Roma hukukunda satıcının temerrüdü, alacaklının temerrüdü (mora creditoris) ile birlikte ele alınmıştı. Roma hukukunda her iki temerrüt türü de, kusur temeline dayandırılmış ve bir sözleşme ihlali olarak düzenlenmişti. Satıcının temerrüdü kurumu, Roma hukukunda kabul edilen biçimiyle, kusur temeline dayandırılmış ve uygulanmıştı.

Modern hukuk sistemlerinde kabul edilen şekliyle bu kurum, kusur şartı dışında, koşulları ve hukukî sonuçları itibariyle, Roma hukukunun genel bir tekrarından ibaret olarak varlığını sürdürmektedir.

Bu çalışmanın birinci bölümünde, Roma Hukukunda ortaya çıkan satıcının temerrüdü kurumunun genel olarak koşulları irdelendikten sonra satıcının temerrüdünün sonuçları ayrıntılı olarak incelenecektir.

Çalışmanın ikinci bölümünde, mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde, Türk hukuk sisteminde satıcının temerrüdünün varlığı için gerekli koşullara kısaca değinildikten sonra ayrıntılı olarak satıcının temerrüdüne bağlanan sonuçlar incelenecektir.

Bu çalışmada, satıcının temerrüdünün koşulları genel olarak, hükümleri ise teferruatıyla incelenirken, Roma hukuku ve Türk hukuku ağırlıklı olarak ele alınacaktır.

SUMMARY

The essence of the debtor’s default (mora debitoris) principle is based upon Roman law as many institutions in the law of obligations. In Roman law, the debtor’s default was discussed along with the creditor’s default (mora creditoris). In Roman law, both kinds of defaults had been based upon the essence of imperfection and enacted as the violation of a contract. Debtor’s defaut institution as accepted in Roman law had been grounded and implemented on the basis of imperfection.

In respect of provisions and legal consequences except for the the provision of imperfection, this institution as accepted in modern law systems survives as a general repetition of Roman law.

In the first chapter of this study, the consequences of the debtor’s default will be analyzed after the provisions of the debtor’s default institution arising in Roman law are in general scrutinized.

In the second chapter of the study, the consequences related to the debtor’s default will be investigated after briefly touching upon the provisions necessary for the presence of the debtor’s default in Turkish law system within the framework of present legal regulations

In this study, Roman and Turkish laws will be mainly elaborated while the provisions of the debtor’s default are analysed in general and the clauses of that are investigated in detail