• Sonuç bulunamadı

BİRİNCİ TÜRKİYE İKTİSAT KONGRESİ VE LİBERAL EKONOMİ UYGULAMALARI

2.1. SANAYİLEŞME SÜRECİ

2.1.1. Sanayi (Endüstri) Devrimi

İKİNCİ BÖLÜM

BİRİNCİ TÜRKİYE İKTİSAT KONGRESİ VE LİBERAL EKONOMİ UYGULAMALARI

2.1. SANAYİLEŞME SÜRECİ

İnsanlık tarihinde kritik geçiş eşiklerinin yaşandığı süreçler vardır. Tarihin akışında kırılmanın yaşandığı bu süreçten sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Sanayi devrimi bunlardan biridir. Binlerce yıllık ekonomik, sosyal ve politik tecrübenin seyri tamamen değişmiş ve bunun toplumsal hayata yansımasının sancıları olmuştur. Bilimler, siyasal rejimler, toplumsal dinamikler, iktisadi doktrinler dahil hemen her alan, sanayi devrimi karşısında yeniden vaziyet alarak konumlarını yeniden tanımlamışlardır.

İktisat Kongresi ve hemen ardından cumhuriyetin ilanı ile başlayan dönemin sağlıklı yorumlanabilmesi adına, sanayi devrimi ile başlayan sürecin kısaca değerlendirilmesinde yarar vardır. Batı toplumlarında yaşanan değişim ve dönüşümlerin önemi kadar, Osmanlı Devleti’nde ne oranda yaşandığının da önemi bulunmaktadır. Zira Osmanlı’da yaşananlar yeni kurulacak devletin yapısal zeminine katkı sağlayacaktır.

2.1.1. Sanayi (Endüstri) Devrimi

Sanayi Toplumu 18. asrın ikinci yarısında gerçekleşen iki devrimin ürünüdür. Birincisi; insanların doğaya karşı mücadelesinde geliştirdiği araçlarla üretim ilişkilerini tamamen değiştiren, sosyal ve ekonomik gelişmelerin temellerini oluşturacak olan “Sanayi Devrimi” dir. İkincisi ise insanların yeni dönem toplumsal, siyasi ve düşün dünyasının temellerini oluşturacak olan, geleneksel-feodal düzenin yerine liberal politik yapıyı getiren “Fransız Devrimi” dir44.

Hans Freyer, İnsanlık tarihinin en önemli değişikliklerinin 19. yüzyılda yaşandığını söyler. Zira batı Avrupa ülkelerinde başlayan sanayi hareketleri dönemine kadar tüm dünyayı bu derece kapsayan bir hareket görülmemiştir. Bu önem; nesiller boyu benzer şekilde üretim yapan, seyahat eden, örgütlenen,

23

avlanan… ve hatta savaşan insanların, bunların tamamını farklı usullerle ve ilişki düzeni ile yapmaya başlamasının toplumsal hayata yansımasıdır. Freyer, birkaç on yıllık süreçte birkaç bin yıllık gelişmenin yaşandığı sanayi çağını altı başlıkta değerlendirmiştir.

 Dokuma sanayisi dalgası (İngiltere’de başlamıştır. 1769-1780 yıllar arasında Richard Arkwright pamuk eğirme makinasını, Edward Cartwright mekanik dokuma tezgâhını icat eder)

 Demir-Çelik dalgası (1800’lü yıllarda başlayan, işlenen demir ve çeliğin organik maddelerde yapılan ürünlerin yerini aldığı dönemdir)

 Ulaştırma çağı (1820’li yıllarda George Stephenson’un lokomotif üzerinde yaptığı çalışmalar 1830’da trenlerin işlemesi ile sonlanmıştır)

 Kimya çağı (1850’li yıllarda Justus Von Liebig, yapay gübreleme yöntemi ile akıllı tarım uygulamasını başlatmıştır)

 Elektrik sanayisi (Bu dönem kendinden önceki sanayi uygulamalarını kökten değiştirmiştir. Buhar gücünün yerini almış, taşıma-ulaştırma yeni bir boyuta ulaşmıştır)

 Benzin motoru çağı (kara ve hava ulaştırma alanında yeni ufuklar açılmıştır) Freyer ayrıca, gelecek için “atom gücü çağı” nı işaret etmiştir45. Buhar gücünün keşfi, sanayi devrimini tetiklemiştir. Bu süreç imalat sanayisini, yeni ekonomik kuralları, iş gücü, sınıf tanımlamasını ve sosyal dinamikleri yeniden anlamlandırmıştır. Sanayi Devrimi, insan ve hayvan gücünden yararlanılarak yapılan üretim tarzından, makine gücünden yararlanılarak yapılan üretim tarzına dönüşümü tanımlamaktadır. İngiltere’de dokuma ile başlayan süreç, zamanla tüm alanlara yayılmıştır46. Kavram olarak endüstri devrimi literatüre Arnold Toynbee’nin 1844 tarihli “İngiltere’de Sanayi Devrimi Üzerine Dersler” adlı eseri ile girmiştir. Eserde,

45Freyer, a.g.e. s. 40-44

24

devrim tek başına yeni bir teknik açısından değil, ilişkiler dizisi şeklinde değerlendirilmiştir47.

Daha önce de ifade edildiği gibi, insanlık tarihinin en önemli dönüşümleri bu süreçte yaşanmıştır. 19. yüzyıl başlarında Avrupa’da başlayan sanayileşme hareketleri, yüzyılın ortasına doğru katlanarak artmış ve sanayi bölgeleri oluşmuştur. Yüzyılın ikinci yarısında sanayi bölgelerindeki işçi nüfusu toplam nüfusun üçte birini oluşturuyordu. Endüstrileşme sürecindeki ilerlemeye paralel olarak bu oran yükselmeye devam etmiş ve yirminci yüzyıla gelindiğinde işçi nüfusu neredeyse toplam nüfusun yarısına ulaşmıştır48.

Avcı/toplayıcı dönem ve dahi yerleşik hayata geçildikten sonra kadınlar ve erkekler ekonomik faaliyetlere, kolektif üretimin parçası olarak birlikte katılmışlardır. Önceleri, ekonomik faaliyetler ile aile hayatının etkinlikleri aynı mekânda yürütülürken, üretimdeki yapısal dönüşüm ile beraber ev ve işyeri ayrışmış, ticaret veya üretim faaliyetleri örgütlü mekânlarda, işbölümü/uzmanlaşma şeklinde yapılmaya başlanmıştır. Kadının evdeki rolüne karşılık erkekler sanayide faaliyetlerini sürdürmüştür. Zamanla, kadınlarda ücret karşılığı çalışma ortamına dahil olmuştur49. Binlerce yıllık üretim sistemi ve bunların iktisadi, sosyal yansımaları ile oluşturulan klasik yapılardaki dönüşüm toplumsal dinamiklere olumlu ve olumsuz etkileri olmuştur. Batılı devletler, rejim arayışlarının sürdüğü kaotik ortamdan, sosyal ve pozitif bilimlerden (Özellikle İktisat–Sosyoloji’den) yararlanarak çıkabilmiştir. Yirminci yüzyıla gelindiğinde, sosyoekonomik refahın en önemli öznesi, istihdam sağlayıcı özel girişimler olmuştur. Bu girişimler, yapısal farklılıkları ve tanımı farklı olsa da tüm ülke ekonomilerinin en önemli unsurlarından biri olmuşlardır. Sayısal miktar, istihdam hacmi, üretim değeri, gelişmeye olan katkıları, gelirin tabana yayılması, rekabete dayalı piyasa ekonomisinin ve dolayısıyla toplumsal istikrarın temel unsuru olarak değerlendirilmişlerdir. İmalatın, ticaretin ve dolayısıyla istihdamın ekseri çoğunluğu bu işletmeler tarafından sağlandığı için, yönetici kadro tarafından ihtimam gösterilmiş, desteklenmesi amacı ile tedbirler alınmıştır. Bu işletmelerin bir kısmı elde ettikleri gelir, küresel etki alanları ve devletlerinin sınırsız desteği ile diğer coğrafyalarda bulunan hammaddelere ortak

47Toktamış Ateş, Siyasal Tarih, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2009, s. 193.

48Orhan Türkdoğan, Sosyal Hareketlerin Sosyolojisi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2004, s. 267.