• Sonuç bulunamadı

3. KURAMSAL ARKA PLAN

3.2.2 Sanat ve mekanda devinim

Bu bölümde, sanat üzerinden mekanda devinim kavramına tersten bakmayı ve düşünmeyi sağlayan yaklaşımlar ele alınmıştır. Avangart > sanat > avangart sanat > tiyatro sahnesi - uzamı > absürt tiyatroya değinilerek mekanda devinimin izi sürülür. Tepki, döngü sağlayan bir itici güçtür; bu bağlamda avangart harekette öncü olandır. Avangart Kuramı; 20. yüzyıl kültür, sanat ve edebiyat üzerine incelemelerde bir eşik sayılır. Değişken ve dönüştürücü güç olarak, hareketi sağlar. Bürger’in (1984) işaret

33

ettiği gibi modernizmin tarihinde avangart sanat radikal dalgalar, kopuşlar, karşı çıkışlar içeren bir nevi kriz sürecinin ürünüdür.

Bu açıdan bakıldığında sanat, bir mekanın üretimini okumamızı sağlayacak hem bireysel hem de toplumsal eylemlerden biri olarak düşünülebilir. Sanat uzlaşılan gerçekliği yıkarak hayal gücünü harekete geçiren, karşılıklı eyleme, üretime ortam sunan, duygu yaratandır. Mekan tasarımı da sanat gibi değişime, farklı eylemlere açık olmalıdır. Avangart sanat; kültür ve gerçeklik tanımları içindeki kabul edilmiş normları sarsıp sınırlarını değiştirmeyi amaçlar. İmgelemin ve yaratıcılığın hüküm sürdüğü mekânsal oyunu ve mekanın üretimini anlamak için ayrıca tiyatro sahnesindeki oyun sürecinin, mekânsal devinimin tersten okunması düşünülebilir. Tiyatro, bireyin toplumsal ve bireysel yaşayışından çeşitli kesitleri, yaşantılardan alıntılanan bir kurmacayı sahnede gösterme etkinliğidir. Sahne mekanı; yaşamın sahnelendiği her şeyin olduğu yerdir. Çağdaş tiyatroda kurgu boşlukludur; gerek mekânsal gerekse zamansal boşluklar seyircinin hayal gücünde farklı şekillerde yorumlanabilir; bu olgu eksiklik olarak düşünülebilir. Tiyatroda eksik bırakılan boşluğu seyirci tanımlar ve seyirci de oyunun bir parçası olmaya başlar. Dolayısıyla oyunda yeniden inşa olanağı sağlayan açık uçlu kurgu gözlenir. Tiyatro bir anlamda hayatın simülasyonudur. “Tiyatroda mekanın üretimi bir ölçüde terstir” (Brecht, 1994). Tiyatroda yaşanmış olan gerçeklik yeniden üretilir; oysaki mimarlıkta mimar henüz gerçekleşmemiş, yaşanmamış mekanı hayal gücünde tasavvur eder, inşa sürecinde mekanı yeniden üretir. Dolayısıyla hem tiyatrodaki hem de gündelik hayattaki olayın geçtiği mekanın yeniden üretimini mimarlık üretiminde de benzerlik taşır. Bunun için mimarın mekânsal dinamikleri anlama ve yorumlama becerisi önemlidir; çevresel etkileşimle oyunun hikayesini sürekli güncellenir duruma getirmelidir. Mekanda devinimin gerçekleşmesi sonucu değişim ve yeni olan ortaya çıkar.

Peter Brook (1968) "Herhangi boş bir uzamı alıp ona sahne diyebilirim. Bir adam bu

boş uzamdan geçer, başka biri de ona bakar, işte bir tiyatronun oluşması için gereken şey bu kadardır. Her yer tiyatrodur" der. Yani tiyatro hikaye bileşenlerinden;

ortamı, eylemi ve karakteri barındırır. Artaud’ya göre "Tiyatro, düzene sokulan bir

anarşiden doğar". Belki de toplumsal, siyasal ve kültürel anlamda her türlü

farklılaşma ve sürüden ayrılma talebidir, anarşidir. Anarşi uzun süreli kullanımın eksik olabileceğini hatırlatan ve genel algıda negatif olarak değerlendirilen bir sözcüktür. Ancak düzenin sonunun yanı sıra yeni bir düzen içindir. Örneğin; I. ve II. Dünya Savaşı sonrası yaşamın anlamını sorgulanır. O dönemde ortaya çıkan Absürt Tiyatro; Avangart ve deneysel köklere sahiptir. Sorgulamaya teşvik eden bu durum

34

bir eksiklik hissinden kaynaklanır. Mimarlıkta kullanıcıyı da mekanın yeniden üretimine dahil eden karşılıklı etkileşimlerle, arayışla, rastlantısal oluşlarla benzer bir durum ortaya çıkar. Mekanın yeniden üretimi gibi yeni bir düzende farklılaşma çabası, sürekli değişen mekânsal ve düşünsel uzamda sınırların ihlal edilmesine neden olur.

3.2.2.1 Görsel devinim

Mekanın yeniden üretimindeki düşünsel süreci etkileyen dinamiklerden biri olan görsel algının; baskın bir etkin aktör olduğu düşünülebilir. Florenski'ye (2001) göre; “insan bilincinde imge sadece tek bir durma noktasından algılanmaz, aksine görme

ediminin doğasına uygun olarak çok merkezli bir perspektif söz konusudur”.

Örneğin; Picasso: uzaydaki üç boyutlu bir cismi iki boyutlu yüzeye aktarma çabasında, şekilleri yanal yüzeylerine bölüştürüp her birini iki boyutlu yüzeyde göstermeye çalışmıştır. Mekanın algısında çokluk ve değişkenlik için ise yine Blur Binası Folie’ler (Şekil 1.1) veya Libeskind’in binası (Şekil 3.9) gibi mimari örnekler düşünülebilir.

Mekan izlenimcilerin tablolarında kurucu nitelik kazanmıştır. Puslu, sisli dumanlı, ışık dolu arka plan özneyi çerçeveleyerek, ressam ve izleyiciden eşit statülü dikkat talep eder. Resim ve izleyici arasında tesadüflerle oluşan mekan yaratılmıştır (Şekil 3.11). Kübizm mekanı geometrik biçimlerle bezer. Mekan ve maddi nesneyi iç içe geçecek şekilde düzenleyerek açık uçlu bir belirlenim sistemi tasarlar. Bu akım biçimi hem parçalar, hem de her kurucu mekanda yeni baştan biçimlendirir (Kern’den aktaran Gibson, 2010). Parçalarken eksiklik hissi yaratır; ve yeniden mekan üretimine olanak sağlar. Eksiklik mükemmeliyettir söylemini akla getiren üretken bir durum yaratır.

Şekil 3.11: Claude Monet, 1875, Şemsiyeli Kadın (solda) & Camille Pissarro, 1897,

35

Mekan, hem açık bir dengesizlik ve belirlenimsizlik mekanı olarak hem de rastlantısal ama üretici bir süreç olarak temsil edilir. Bu pozitif ‘Chora’9 denilen uzamın içkinlik ve olasılık imgesinde, siyasal içerikten yoksun olmayan Post modern oluşları görmek mümkündür (Lechte’den aktaran Gibson, 2010).

Bacon’ın Şekil 3.12’de görülen eserinde deneyimlenen algısal muğlaklık, sürekli bir hareket ve arayış durumu doğurur. Bacon’ın resimlerinde figür ve figür olmayan arasındaki sınırlar olmadığı için göz figürden figür olmayana doğru hareket etmektedir. Buna paralel olarak düşünce de birinden diğerine sürekli akabilir. Hareket ve akışa neden olan figürdeki eksiklik figür olmayanda başka bir bütün yorumuna yol açmaktadır.

Şekil 3.12: Francis Bacon, Self-portrait, 1971

Belirsizlik ve eksiklik hissiyle yeniden tanımlanan bütünler eksiklik mükemmeliyettir söylemini vurgular. Bacon’ın çağdaşı Beckett’ın oyunlarında ise hareketin aynılığının hareketsizliği getirmesiyle, kurgusal ve algısal bir döngü oluşur. Örneğin Beckett’ın Godot’yu Beklerken oyunu; ölüme protesto, bir varoluşçudur. Belirsizlik ve tamamlanması beklenen bir eksiklik hissiyle harekete ve arayışa devam edilmektedir. Hiçbir şey için yaşamaya devam etmek, hareketin anlamsızlığı, abartılı - genellenmiş karakterleri, dinsel, filolojik, dünyevi maddeleri, metaforları ve sembol kullanımlarını barındırır. Özgürlük beyne aittir onun için karakterler kendine hapistir. Sarmal döngü ortamındaki içsel dünyanın dışavurumu ve dışavurumsuzluğu bir aradadır. Dolayısıyla mekanın yeniden üretimi için kısır döngüden çıkarak yeni tanımlar yapılması özgürleştiricidir. Bacon resmi ve Beckett oyunundaki muğlaklık ve devinimi sağlayan arayış ortak yanlarıdır.

36

Şekil 3.13: Daniel Libeskind, 2001, Berlin Yahudi Müzesi (havadan, iç mekan,

merdiven)

Örneğin Libeskind’in Şekil 3.13’deki Berlin Yahudi Müzesi binasında ise Bacon’ın resimlerinde (Şekil 3.12) bahsedilebilen muğlaklık ve arayış, bedenle deneyimleme imkanı bulunur. Tarihte olanlarla yaşananların bileşimi bellekteyken, kullanıcıdan kullanıcıya farklılaşan mekanın yeniden üretimi gerçekleşir. Dengesiz, belirsiz, rastlantısal ve üretici bir sürece sahip mekan çeşitli ve değişken algıya sahip bireylerle etkileşime girer. Hareket ve oluş durumuyla kısır döngüden çıkarak yeni tanımlar yapılması özgürleştirir.

Benzer Belgeler