• Sonuç bulunamadı

B- Adil Yargılanma Hakkının Unsurları

7. Sanığa Tanınan Temel Haklar

AİHS'nin 6. maddesinin 3. fıkrasında, her sanığın en azından; kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilme, savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmaya, kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmak ve eğer avukat tutmak için mali olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek, iddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağrılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını isteme ve duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından para ödemeksizin yararlanma hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır.

Bu fıkra her ne kadar sanığa tanınması gereken asgari nitelikteki temel hakları düzenlemiş ise de, bu fıkrada hak olarak sayılan kriterlerden bazılarını ceza yargılaması haricindeki davalara da, dolayısıyla idari davalarda da uygulandığı bilinmektedir.

Savunmasının hazırlanabilmesi için “gerekli zaman ve kolaylıklar" verilmesi, yargılamada bütün dava konusunun ve mevcut durumun özellikleri göz önüne alınmak suretiyle yapılması gerekmektedir. Bu bendin uygulanmasında somut olayın taşıdığı özellikler, başka alanlarda olduğundan çok daha fazla önem kazanmaktadır. Sözleşmede bahsi geçen kolaylıklar elbetteki mutlak nitelikte değildir. Dava konusu, somut olayın ihtiyaç gösterdiği hallerde, savunmayı imkansız kılmamak ve makul sınırlar içerisinde kalmak şartıyla, bu hakkın zaman içinde sınırlanması, bu bent hükmüne aykırı olmamaktadır.

Zamanın yeterliliği kavramı, yargılama faaliyetinin bütünü, davanın özellikleri, yargılamanın hangi aşamada olduğu, konunun karmaşıklığı, ilgilinin durumu vb. konuları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Somut olayın kendine özgü durumu da ayrıca göz önünde bulundurulmalıdır.

Sağlanması gereken kolaylıklar, olayın durumuna göre ihtiyaçla orantılı olmak, savunmayı imkansız kılmamak ve makul sınırlar içinde kalmak koşuluyla sınırlanabilir207

.

Sanık, kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmak ve eğer avukat tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından faydalanabilme hakkına sahiptir.

Ancak ücretsiz avukat hakkı sınırsız bir hak değildir. Bu hak mali imkanlardan yoksun sanıklara ve adaletin selameti söz konusuysa verilmek zorundadır208

.

Ücretsiz avukat yardımından faydalanmak için, sanığın avukata ödeme yapacak yeterli maddi gücünün olmaması gerekmektedir. Buna ilişkin net bir

207 Gölcüklü, a.g.e, s.223

kriter bulunmasa bile, sanığın ödeme gücü olmadığını göstermesi için gereken kriterler çok yüksek tutulmamalıdır.

Mali imkanlardan yoksun olduğu hususunun ispat yükümlülüğü yardımı talep eden kişiye düşmektedir209

.

İkinci koşul da ücretsiz avukat sağlanmasının adaletin selameti için gerekli olmasıdır. Burada bir dizi unsurun varlığı gerekmektedir. AİHM sanığın kendisinin yardım almaksızın davayı ne kadar yeterli bir şekilde sunabileceğini göz önünde bulundurmaktadır210

.

Madde metninde yasal yardımın sadece avukat yardımından oluştuğu izlenimi verilmiş ise de AİHM yasal yardımı avukatlık yardımı dışında genel adli yardımı kapsayacak şekilde yorumlamaktadır211

.

Sanıkların kendi davaları için ilgili olduğunu düşündükleri tüm tanıkları çağırma ve sorgulamalarına, ayrıca savcı tarafından çağrılan veya ifadesi dayanak alınan tüm tanıkları sorgulamalarına izin verilmelidir.

Bu hak daha çok ceza davalarında geçerli olsa da medeni hakka ilişkin bazı uyuşmazlıklarda dosyada bulunan uzman raporlarının başvuruculara gösterilmemesi sonucunda yorum yapma fırsatından mahrum bırakılmaları212 veya raporun hazırlanması sürecinde davacının bulunmadığı ve haberdar olmadığı bazı belgelerin rapora dayanak alınması ve sonuçta bu raporlara göre mahkemece karar verilmesini AİHM, adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir.

Görüldüğü gibi bu ilke sadece ceza davaları açısından uygulanmamakta, medeni hak ve yükümlülükler ve bu kapsamda ele alınan idari uyuşmazlıklara da kıyasen uygulanmaktadır.

Sözleşmenin 6. maddesinin 3.fıkrasının (e) bendinde, sanığın duruşmada kullanılan lisanı anlamadığı veya bilmediği takdirde bir tercümanın yardımından

209 Croissant-Almanya, 25.09.1992, Bşv.No:13611/88,

para.37.http://aihm.anadolu.edu.tr/index.htm (01.02.2012)

210 Mole-Harby, a.g.e, s.55, Quaranta-İsviçre, 24.05.1991, Bşv.No: 12744/87,a.g.k, parag.31-38,

http://aihm.anadolu.edu.tr/ahimgosterasp?id=266

211Akbulut, a.g.e, s.190 212 Oğuz, a.g.e, s.58

para ödemeksizin yararlanma hakkının bulunduğu öngörülmüştür. Her ne kadar madde metninde duruşmada kullanılan dil ibaresi kullanılmış ise de, bu hak soruşturma ve kovuşturmanın tüm aşamaları için geçerlidir213

.

Yetkili makamların yükümlülüğü sadece bir çevirmen atamakla bitmemektedir. Bu yükümlülük çevirinin yeterliliğinin de bir dereceye kadar denetimini kapsayabilmektedir. Çevirmen hakkı, normal iletişim yöntemi olarak örneğin işaret dilini kullanan işitme özürlüleri de kapsar.

Türkiye ile ilgili Mehdi Zana davasında Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, savunmasını ana dilinde214

yapma hakkından yoksun bırakıldığı ve kendisine tercüman atanmadığı seklindeki başvuruyu, başvurucunun taraf devlet mahkemesinde kullanılan dili anladığı gerekesiyle kabul edilemez bulmuştur215

.

213Akbulut,a.g.e,s.192

214Halen Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve kamuoyunda KCK davası

olarak bilinen davada da aynı gerekçeyle sanıklar savunma yapmaktan imtina ettikleri için yargılamanın uzaması söz konusu olmuştur. Söz konusu davada görevli hakimlerin anılan kararı emsal aldıkları düşünülmektedir.