• Sonuç bulunamadı

B. Din Sosyolojisinin Doğuşu

3. SALAHADDİN ASIM

1887’de İstanbul’da maarif kâtiplerinden Hüseyin Hüsnü Beyin oğlu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Sultanahmet mahalle mektebinde ve Kadırga Rüştiyesi’nde görmüştür. Mekteb-i İdadi-i Mülki’den mezun olduktan sonra da iki yıl kadar Hukuk Mektebi’nde okumuştur.65

Aynı zamanda şair olan Salahaddin Asım, daha çok dini- tasavvufi nitelikte ürünler vermiştir. Sadi, Abdülhak Hamit, Mehmet Akif ve Özellikle de İbn Arabî’den etkilenmiştir. Salahaddin Asım Yiğitoğlu, İbn Arabî’nin “Fusus”unu çevirmiştir ve bununla ilgili üç kısa çalışması vardır. Ancak bu çalışmaları, ölümünden sonra eğitim bakanlığına, mirasçılarının izin vermemesi nedeniyle yayınlanamamıştır.66

II. Meşrutiyet sonrası düşünce hareketlerinden İslamcılığa yakın durmuştur.

Yazıları ve şiirleri daha çok Sırat-ı Mustakim, Sebilürreşad, Beyanü’l-Hak, Misbah gibi dergilerde çıkmıştır.

Katkısı;

Salahaddin Asım’ın din sosyolojisine katkısı içinde sayılabilecek asıl konular, Sallahaddin Asım’ın İslamcılığı ve kadın hakları konusundaki feminizme yaklaşan bakış açısıdır. Odak noktamızın ilkini oluşturan Salahaddin Asım’ın İslamcılığı ve bunu sosyolojiye uygulaması onu, Türkiye’de dini sosyolojinin öncüleri arasında saymamıza neden olmaktadır. Salahaddin Asım’ın bu konudaki İlmi İçtimaya Nazaran İslamiyet ile İçtimaiyat ve Şeriyyat makaleleri burada bize ışık tutar. Yine aynı şekilde Türk Kadınlığın Tereddisi Yahud Karılaşmak da kadın konusuna odaklanmış bir din sosyolojisi çalışmasıdır

65 Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, Cilt 2, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2001.

66 Mustafa Tahrali, “A General Outline of the İnfluence of İbn Arabî on the Ottomon Era”, www.inbarabisociety.org

denilebilir. Nitekim Salahaddin Asım, gerek İçtihat dergisinde yayımlanan Kadınların Örtünmesi, Kadın ve Savaş gibi makaleleri, gerek Kadınlarımızın Tereddüsü Yahut Karılaşmak adlı kitabı ile vurguladığı üzere tesettür probleminin sosyolojik olarak ele alınması üzerinde durur ve bugüne kadar bu şekilde ele alınmamasından şikâyet eder. Salahaddin Asım’a göre, kadının toplumdaki rolü gün geçtikçe artmaktadır ve örtünme de bu bakımdan ele alınmalıdır. Kadını toplumdan tecrit ettiğinden dolayı tesettür anlayışımızda sıkıntı vardır. Ona göre bu örtünme, kadını dişi saymanın hem eseri hem sebebidir.67

Salahaddin Asım, İctimaiyat ve Şeriati İslamiyye adlı Sırat-ı Mustakim’de çıkan yazısında Batı medeniyetinin maddeten ileri olmasına rağmen ruhen ve ahlaken sefil derecesinde bulunduğunu söyler. Fransız, İngiliz, Alman ve Amerikan halklarının ahlaken çöküş içerisinde olduğunu söyleyen Salahaddin Asım, özellikle Fransa’yı örnek gösterir ve onun madden ileride oluşunun ahlakını ıslah etmeye faydası olmadığını belirtir ve orada medeniyet adı altında öyle vahşi uygulamaların, tecavüzlerin ve adetlerin var olduğunu söyler. Bu durumun en açık göstergelerinin ise balolar, konferanslar adı altındaki uygulamalar olduğunu söyler. Ona göre bunların halkın ahlakı üzerindeki etkileri malumdur.

İngilizlerde de bu adetler olsa bile onlarda daha az hâkimiyeti vardır. Ama netice birdir. Almanya ve Amerika’nın da yeni mevcudiyetlerine rağmen medeniyet kisvesi altındaki bu etkilerden kurtulamayarak mütemadiyen surette ahlaklarının bozulduğunu söyler. 68

Salahaddin Asım’ın yine burada da üzerinde durduğu nokta, ahlaki bozulmalarda en feci şekilde etkilenenin erkekten ziyade kadın olduğudur.

Buradan sonra Arap ve İslam toplumlarıyla kıyasa girişen Salahaddin Asım, Arapların şeriatı hakkıyla tatbik ettiklerinde madden ve manen ileri durumda

67 Hilmi Ziya Ülken, Türk Düşünce Tarihi, 1979, s.395.

68 Salahaddin Asım, İlmi İçtimaya Nazaran İslamiyet, Sırat-ı Mustakim, 1324/1908, s.24.

olduğunu, ne zaman İslami uygulamalarda bozulmalar yaşanmaya başladıysa o zaman gerilemeye başlandığını söyler. Ona göre maneviyatın bozulmasıyla birlikte maddiyat da bunu takip etmiştir. Maneviyatın bozulmasının maddiyatı bozacağı üzerinde ısrarla duran Salahaddin Asım buna örnek olarak Romalıları gösterir. Romalılar ahlaken çöküşün getirdiği neticeler sonucunda geri kalmış ve Araplar onları tarihten silip süpürmüştür. Ona göre bu bir tabiat kanunudur ve tabiatta istisna olmaz.69

Salahaddin Asım’a göre İslam şeriatından başka sosyal münasebetleri layıkıyla düzenleyebilecek herhangi bir kanun veya nizam yoktur. Çünkü İslam insanlığı layıkıyla düşünebilen, anlayabilen bir anlayışa sahiptir. Avrupa medeniyetinde ise bu açıdan birçok eksiklik vardır. Tüm toplumun değil de toplumun bir kısmının memnuniyeti ve ahlaki sorunları bu eksikliklerin başında gelir. Aynı şekilde Salahaddin Asım’a göre Avrupa veya Amerika hukukunun yasalarının bir takım eksiklikleri vardır. Örneğin Amerika hukukunun cüzi olan idam cezasının uygulanmasına bakıldığında bir adam bir başkasını öldürüyor ve bu durumda toplum bir bireyini kaybediyor. Buna göre biz bu katili öldürürsek toplum bir bireyini daha kaybedecek ve cemiyet iki kez zarar görecek bunun için katili okutalım, eğitelim, ıslah edelim deniliyor bazı kısımlardan bu doğru olsa bile bunun tehlikeli yönleri vardır. Buna göre birisi buradan cesaretle daha kolay cinayet işleyebilir. Ve bunun önü alınamaz. Bu çağdaş medeniyetin kabul edilemeyecek yönüdür. Yine fuhuş da Avrupa’da çok yaygındır. İster para kazanmak amaçlı olsun ister başka amaçla olsun vahşet daima vahşettir. İşte bu da medeniyetin diğer göstergelerinden biridir. Cezalarda kısasın idamesi tamamen uygulanmadıkça toplumda düzen oluşmaz. Bu kalkarsa cemiyetin saadeti ortadan kalkar beşeriyete yazık olur. Hiddet ve şehveti önleyecek olan

69 Salahaddin Asım, a.g.m., s.24.

budur. Ancak bu ceza ile katlin son devresinde, şiddetin son safhasında bile bir cinayetin vukuuna mani olunabilir.70

İslam şeriatında kısas vardır diyerek de işin içinden kolayca çıkılamaz. İslam’da şeriat kısası kabul etmekle beraber cinayete sebep veren durumları göz önünde tutar ve bu hükümde değerlendirilir. Nitekim fakirliğin, zaruret durumlarının ve cahilliğin cinayette ve fuhuşta önemli bir payı vardır. Ama bu da tam sebep olamaz. Çünkü Fransa ortadadır. Maddeten zengin olan manen medeni gösterilen bu milletin durumu malumdur. Hükümetin insaniyet ve fazileti bütün ayrıntılarıyla milli ahlaka uygulayacakları bir yöntem ise henüz mevcut değildir.

Hâlbuki İslam şeriatında bunu sağlayacak birçok ahkâm vardır.71

Sonuç olarak Salahaddin Asım’a göre içtimaiyat bütün insanlığın mutluluğunu sağlayacak kuralları şeriat sayesinde bulacaktır. Avrupa halklarını aciz oldukları ahlak ortadadır ve bu kabul edilebilecek gibi değildir. Bizde şeriatın uygulanmasında mahzur görenler Osmanlı içindeki gayri Müslimlerin de mevcudiyetidir. Hâlbuki hükümet İslam hükümetidir. İkincisi bunun uygulanması gayri Müslimlerin felaketini değil saadetini ve rahatlıklarını sağlar.

Ama Avrupa medeniyetini olduğu gibi kabul edersek burada asıl zararı görecek olanlar kadınlardır. Onların felaketi olacaktır. Onlar erkeklerin gayri meşrularını taşıyacaklar ve vücutlarıyla onları tatmin eden sefil olmuş bir girdaba yuvarlanacaklardır.72

Salahaddin Asım “İçtimaiyat ve Şeriat-ı İslamiyye” yazısının devamı olan “İlm-i İçt“İlm-ima’a Nazaran İslam“İlm-iyet”de “İlm-ise şer“İlm-iatın uygulanmasında meydana gelecek problemler ve karşıt durumlarda hangisinin bir diğerine üstün geleceği üzerinde durur. Bu yazısında, toplumlarda insaniyetten ziyade hayvaniyetin ağır bastığı ve bunun için ahlaki düzenlemeye ihtiyaç olunduğunu belirtir. Burada da

70 Salahaddin Asım, a.g.m., s.24–5.

71 Salahaddin Asım, a.g.m., s.24–5.

72 Salahaddin Asım , a.g.m., s.24–5.

üzerinden ısrarla durduğu yine kadınlardır. Kadınların şahsiyetlerinden insanlıklarından hariç vazifelerle kadınların meşgul olmasının toplumda yaratacağı sıkıntılara değinen Salahaddin Asım, onlara ilim ve fennin öğretilmesi gerektiğinin altını çizer. Ancak bunun belli bir husn-ü terbiye ve ahlak ile gerçekleştirilmesini gerektiğini söyler ve bu olmazsa fayda yerine zarar görüleceğini söyler. Yine bir kadının toplumdaki görevlerinden soyutlayıp onu karılığa mahkûm etmenin toplumda sıkıntı yaratacağını söyler. Kadınların toplumdaki çeşitli görevler için –ilim toplantıları, konferanslarda- her yerde bulunabileceğinin altını çizen Salahaddin Asım bunun toplumun faydasına olacağını söyler. Burada bir şart getiren Salahaddin Asım, kadınların konferanslara ilmi toplantılara katılmasının tesettüre riayet edilerek olmasını ister. Bunun dışında balolarda konferanslarda kadınlarla erkeklerin bir arada bulunmasına da Salahaddin Asım hoş bakmaz. Avrupalıların balolar, konserler adı altında kadınla erkeğin bir arada bulunmasından kaynaklanan durumlarda fuhuşun nasıl yaygın olduğunu söyler. Çünkü bireye her zaman akıldan ziyade hisleri ve ihtiyaçları hâkimdir.73

Burada bir kişinin dahi bunu yapmış olsa bile bunun toplumda yansımalarının önemli olduğunu söyler. Nitekim ona göre bir kişi yapınca taklidin esareti altında olan insanlık bunu taklide girişecektir. İşte bu açıdan hürriyet konusu da yeniden ele alınmalıdır. Buna vicdan hürriyeti denmesine de karşı çıkan Salahaddin Asım, vicdanın hiçbir zaman bu tür hareketlere müsaade etmeyeceğini söyler. Ona göre buna vicdan hürriyeti değil nefis hürriyeti denmelidir. Aksi takdirde bu kutsal kelimeye hürmetsizlik edilmiş olur. Nefis hürriyetinin diğer adı da ona göre hayvaniyetin esaretidir. İşte bütün bu fuhuş vb. kötülüklerin icrasında kişi hür olmaktan ziyade hayvaniyetin esaretindedir.

İşte Avrupa’da bu hürriyet adı altında konserler, balolar vs. neticesinde fuhuş yaygınlaşmış ve o milletler hayvaniyetin tesiri altında kalmışlardır. İşte insaniyet

73 Salahaddin Asım, İçtimaiyat ve Şeriyyat,Sırat-ı Mustakim, 1325/1909, s. 89.

bu sayede ahlaken çöküşe geçerek en feci tehlikeyle karşı karşıya gelmiştir.

İnsaniyet bu ifrat yüzünden saadetini kaybetmiş, kendini bu siyahlıklar içinde kaybederek felakete doğru sürüklenmiştir.74

Avrupa medeniyeti insanlığı maneviyattan ve ahlaktan soyutlayarak bir insanlık suçu işlemiştir. Fuhuşun çokluğu ve ahlaksızlığın cemiyeti ne hale getirdiği, kanunların bu konudaki eksikliği vs. yüzünden Avrupa medeniyetinin şartsız taklidi onaylanamaz. Biz, Avrupalıların medeniyetinden, sanayisinden istifade etmeye mecbur olmakla birlikte onların bu gibi adetlerini, hareketlerini sorgulamalıyız. Buna karşı koymamızda en büyük güç ise şeriattır. Başka bir şekilde bu karşı çıkış sağlanamaz. Biz şeriat ile birlikte bunu yapmalıyız. Çünkü o, en hakiki en şefik yol göstericimizdir ve emirleri en saik olan dindir.75

Avrupa günümüzde böyle bir girdaba yuvarlanırken ve beşeriyetin ıslahı için çabalarken bizim bu sayede bundan kurtuluşumuz mümkündür. Bizim şeriatımız beşeriyetin saadeti içindir. Onda beşeriyetin felaketine sebep olacak ahlak kuralları ve hareketler mevcut değildir ve o, bizim kurtuluşumuzdur. 76

74 Salahaddin Asım, a.g.m., s.89.

75 Salahaddin Asım , a.g.m., s.90.

76 Salahaddin Asım, a.g.m., s.91.

4. HANS FREYER