yın yapıyoruz." Son man dalinam.
Yatağıma uzanmı�, üzerimde yumu�acık battaniyem,
man-dalina yerken televizyon seyrediyorum. Sunucu hanımefendi:
-"Onurumuz zedelendi, tam da ISKI bantlarını a çıklayacaktık" diyor. Fırlatıyorum mandalinayı es tetik burnuna, isabet kaydedemiyorum; olsun, bir dahakine vururum; umarsızca yana dönüp battani yemin tüyleriyle oyna maya başlıyorum. Özgürlüğün sesi intersitarın üzerinde kara eller dolandığını öğreniyorum.
-"Bakın sevgili seyircileri miz, emniyet güçlerine kapıyı açmamak için kahramanca direnen, �u gözlüklü olan bey, haber müdürümüzdür; tanısa nız, öyle tatlı, öyle sevecen bir insandır ki. . ." Ani bir dönüş ve hanımefendinin ba�ını hedefleyerek yaptığım atış maalesef "en büyük intersitar• diye naralar alan adamın altın di�ine geliyor. -"En büyük sizlersiniz, hattımızda sayın Ecevit var, �imdi kınayacak, telin edecek, bu arada bizimle birlikte olmak isteyen seyircilerimiz için adresi miz..." Huzurluyum, battaniyemle oynuyarum, iddi asızım, atış yapmıyorum.
-"Susturamazlar, halkın sesini susturamazlar, sizlere destek olmaya geldik." Ne desteği ya ... gecenin bu saatinde, hem sen kimsin?
-"Efendim, ben ANAP Ikilelli belediye başkan ada yı..." Çüş ... Ne uyduruk adamsın sen be, ağız !adıyla bir mandalina yedirmediniz.
-"Ay ... ne duyarlısınız, hem biz zaten teleandan
ya--"Ben yalnız gelmedim, bütün parti örgütüm burada, ilçe belediye başkan adayiarım burada; kamerayı çevirin, onlar da ko
nu�sun." N'oluyo be ... yatıp uyurum bok. -"Fakslarımız, telefonlarımız kilille ndi. Polis çe aranan yazarımız bile bize destek olmak için nasıl da bura lara gelmiş .. ." Ölmeden önce d ünya gözüyle Dolan' ı da bir görebilsem ...
-"Böyle rezalet olmaz, hiç merak etmeyin, yanı nızdayız. Zaten
27
Mart'ta onlar gidecek, biz ge leceğiz." Ne biçim belediye başkan adayısınız sizbe ... Ben olsam ... ben olsam ... ben olurum be! Tek bir hareketle zıpkın gibi yatağımda n fırladım. Gür bir haykırışla gırtlağımı lemizledim. Yokur ve kendimden emin üç adım ve televizyonu kapat tım. Aynı ağırbaşlılıkla yatağıma dönerken Isıan-bul'un artık yeni bir belediye ba�kan adayı da ha vardı. Bundan sonra
hareket-lerime dikkat etmeliydim, ezdiğim mandalinalar halıyı berbat etmi�ti.
Ne iyi yapıp belediye ba�kan adayı olmuştum. Acıla rım azalmıştı. Serbest piyasa düzeninin sonuçları in sanlar için daima ocıdır. Heyecan verici bir girişimdi yaptığım ve bu acının toplumsal ve politik kökenie rine karşı insani bir çaba harcayacaktım. O gece rüyama ak sakallı dede girdi.
-"Senin onlardan ne farkın var?" Var, var ... çok ko nuşma, git başkasının rüyasına gir. Nedir bu rüya dedeleri, ben Dolan ve Kesici ile televizyonda
müna-zara rüyası istiyorum. l�te tamam, te �ekkürler, intersitardayız. Dolan ve Kesici bir yanda, ben sunucu hanımefendiyle öbür yanda, milyonlarca izleyici öbür öbür yanda. Hava gergin. Ben rahatım. Bono "beyefendi" diye hitap ediyorlar. Programın akı�ı içinde biri "bey ... bey", öbürü "efendi" demeye bo�lıyor. Prog ramlarını açıklıyorlar. Politika ve Istanbul tecrübelerini aktorıyorlor. Benim tecrü bem yok. lki�erden 4-0 ön.deler. Konu�
nız• diyorum. Sunucu hanımın gözpınar larındon süzülen bir damla ya� ... uyan d ı m . Meğerse götüm açıkta kalmı�. Örttüm. Her şey düzeldi.
Sabah orkodo�larımla yaptığım isti�ore lerde kimse " Nasıl olsa kozanamazsın, vazgeç" demedi. Aferin onlara. Hepsine aday olmolarını önerdim. Bütün Istanbul aday olmalıydı. Sonuçta herkes bir oy alacaktı. Seçimi yine porolar kozonocoktı belki. Ama kar�ılarında milyonlarca bir
malorı, diksiyon ları müke mmel, konularına hakim ler, izleyicileri derhal etkileri al tına alabiliyorlar, benim b u n lo r ı m B i r e r o y s a h i b i m i l y o n l a r c a l s t a n b u l l u . Ta m a m , b i r a z k a r q ı k a m a g ü z e l v e h o � o l d u ğ u n u k a b u l e d i n oy olacaktı. Birer oy sahibi milyon larca lstanbullu. Tamam, biraz karışık ama
do yok; tom bilateral hat tirik yopo coklorken ikisinin de sesleri monoton loşmoyo ba�lıyor. Herkes �o�kın, ko nu�malorı anla�ılmıyor. Metalik, �ıngır �ıngır sesler çıkarıyorlar. Biraz dikkat edince seslerin para sesine benzediğini anlıyoruz. S unucu hanımefendi çok korkuyor, elimi tutuyor, lütfen Tanrım, uyanmayayım. Derkencağızıma ikisi de ba�kala�ımo uğruyorlar. Saniyeler içinde gıcır gıcır dolar haline geliyor lar. Kamerolar zum yapıyor, sessizlik hakimiyeti ve işte parlak sonuç: En fazla oy benim 900'Iü hallıma geliyor. "En büyük intersitar" diyorum. Sunucu hanım:
-"Bu turun sonunda kazandığınız hedi yeleri bir görelim" diyor. Yerimden kalkı yorum, dolarları el ime a l ıyorum ve stüdyo yönetmeninin suralına fırlatarak: -"Beni parayla satın olamazsınız; sevgi mi, duygularımı poroyla satın
olomozsı-güzel ve ho� ol-d uğunu kabul edin. Böyle sonuçlanmı� bir seçim bence büyük başarıdır. "Ba�arının ölçüsünü kendisinin, ailesinin, toplumun ve dünyanın sağlığı değil, eıya, servet ve �öhret birikimi sonanlara kar�ı bir to vır."(l ) "Ben bu seçime katıldım ve bir oy aldım, poroları seçmedim" diyebilme cesareti. Porolı, zengin fabrikatörün su rotına fırlatan Cüneyt Arkın'ı çok seve riz. Duyguları söz konusudur. Orada
paranın yeri olamaz. Bazı d egerler paroyla satın alınamaz. Işte bir oy ka zonmı� milyonlarca insan, poranın satın alamayacağı değerlere sahip çıkacaktı. Güzel anlattım.
Ben bu seçimde kendime oy
vereceğim. Sizler bana oy vermek durumunda değilsiniz. Dolayı sıyla ben de propaganda yapmak duru munda değilim. Varolan bütün kurumlar, bu sistem her �eyi berbat etmiş durumda. "Bu sistem gitse de bizler kalacağız.
Sis-tem ' kamunun huzur ve güveni' adı al tında dışımızda terör estirirken, bizler aynı terörü 'yalnızlık ve g üvensizlik' biçiminde içimizde estiriyoruz."
(2)
Aday olun ve kendinize oy atın.Kamuoyumuz, ki demonstır, daha önce defalarca bastığı kabağa bir kez daha basmak üzeredir. Halkın sağduyusu, ki yoktur, bir kez daha yonılacak gibidir. Toplumumuz, ki birçok zihinsel acının kaynağıdır, bu seçimlerin sonunda davul zurna e�liğinde tüketim ekonomisini �aha kaldıracaktır, borsa endeksi tavana vura caktır. Meraklılarını uyarıyorum. Poranızı öncelikle repoya, sonra borsaya, olmadı dolara ve marka yotırın. Banka faizleri bi bok vermiyor. Ama unutmayın, bütün ta butlor aynı anda en fazla dört ki�i tara fındon to�ınobilmektedir.
Bu seçim, öncesiyle son rasıyle sabun köpüğüdür. Unutulur gider ama güvensiz liğiniz kalır. Bo�ko seçimler gelir, sandığa gideriz, aslanlar gibi oylarımızı otorız, pormağımıza boya sürerler, sorarlar son ra "Sen kime attın?", "Attık işte, ee daha ne var ne yok?" Ne olsun ulon, daha ne
olsun!..
TURGUT ADATEPE
( 1 ) : Radikal Teropist: Manifesto Çev. Hakan Atalay, Şizofrengi, Temmuz 1 993
(2)
: Belki. Fatih Altınöz, Şizofrengi, Kasım 1 993B i şey d i,
a l i e n d i ...
Geçm iş, şimdi ve g e lecek o n la· r ı n ı n te k bir n o ktada, kendisin· de b u l u ştuğu n u n farkındaydı ve görüntüler d ünyasındaki her şe· yin g ö r ü ş v e e m i r l e r i n e h a z ı r o l d u g u n u z a t e n b i l m e kt e y d i . D e n e y i m l i y d i , ç o k g ö r m ü ş ç o k s_a b r e t m i ş t i . Tu h a f ya ş a n t ı v e ş a h ı s l a ra k a r ş ı i l a h i b i r s a b ı r s e rg i l e d i . S o r u n l a ra h e r z a m a n soğ ukkanlı, m antıklı ve kend in· den e m i n b i ç i m d e yaklaşı r, b i r süre a ltta n b i l e o la b ilirdi, g ö r· m e z l i kten g e l i rdi a deta. Erdem· lerinden biride buydu. Değerl e· ri.n o n l a m ı n ı o g öste rdi ve ög· re tti.
Kutsa l d ü z l ü kte k i d ü z l ü ğ e kim· s e d o y o n o m o z d ı , d irenç göste· re n l e r in s a d e c e s ü r e l e r i f a r k l ı o l u rd u ve b u n u n bilgisine sahip· ti, b il i rdi. Ö l ü me doğru olanları b i l g isine h ü kü m l ü k ı l d ı . A r d ı n d a k i g i z l i v e a n l a ş ı l m a z sı rro u l a ş m a k m ü m k ü n o l m a sa· d o b a ş a r ı s ı k a l a b a l ı k l a ra o l a n y a k ı n l ı ğ ı n a b a ğ l a n d ı . ( B a ş a r ı m ef h u m u d o o n u n l a b a ş_l a d ı , o n u n l a s ü rd ü . ) B i l h assa k e n d i· l e r i n i " B a ğ ı m s ı z ! Ko m p l o te· o r i s t l e r i H o l a r a k a d l a n d ı r a n Koşm ir Çevresi ( ( a s h mere Circ· l e ) bu k o n u ü ze r i n d e ı s r a r l a
olan �
d u rd u . Ö z e l l ikle a raştırmacı ve sosyolog o l a n J . K . Ç e m b ı rl a y n b u n u n ü z e r i n e b a s a r a k , a lt ı n ı ç i z e r e k ( k a l ı n c a ) v e s l o ytto g ö s t e r e r e k b e l i r t m i ş , ç e ş i t l i ü l ke l e rd e verdiği konfe r a n s l a r d o birkoç dilde dile g etirm iştir. B o ş a r ı s ı n d a ka l a b a l ı ğ a s e s l e n mesi yatmaktadır d e n m işti ya ni umumi idi. Fa kat h us usiydi aynı z a m o n d a ve ilk kez b e l k i d e . D i l , d i n , ı r k , c i n siyet v e e t n i k a y r ı m gözetmeksizin s o n de re ce g l ob a l (küresel) -poro ntezler birbirini oçıklam ıyor d i mi? -bir etki o l a n ı n a , söyl e m e s a h i pti. D e r i n l e m e s i n e k a l a b a l ı k l a r a nüfuz etmiş b i r d a h a d o dışarı ç ı ktığı görül m e m işti.Ö d ü l l e ri doyo n ı l m o z d ı . Hazırla dığı yollar g ü l l ü ve dikenli ol m a k üzere iki ana başlık a ltın da toplansa da ona ulaşan b i r· birinden farklı o l m ayon tek bir patikayd ı . B i r üçüncüden b a h sederler, iddia e d e n l e r gafi l d i ler, tec rit edildi le r. Tecrit e de n ler, m u vaffak o l a n l a rd ı b u yol da. Seve rdiler, g ö n ü l l üydüle r. E n g e l l e r ve ö n l e m lerin m e ş h u r ve m ü k e m m e l o l d u g u , h e p i ş e yarad ı ğ ı b il i n i r d i zaten ve b u n u n bilincindeydi. Kendi ve
öte-kinin, bilincindeydi g a l i b a . Ade· t a b i r h e s a p k i t a p a d a m ı yd ı . Pordon bir a d a m değildi, bişey di, o l i e n d i , g i z e m l i y d i , g ö r ü n - · m ey e n s a d e c e ke n d i n i serg i l e yen d i, p ara m parça ve b üt ü n d ü . D ü z e n i n , itaotin ve g ü c ü n , öz lenilen ve sürekli ihtiyac ı duyu l a n b u m uhteşem üçlünün o n u n f�m e l ilkeleri ve a ma ç l a rı oldu ğ u yine a raştı rmacılar ve n e go· r i ptir s ı r a d a n kişilerin (sıradan o l m a y a n ı n d e ğ i l i m i d i r, h a n g i s ı r a d ı r, n e d i r ? ) v u r g u l o d ı ğ ı b i r diğer önemli n o ktayd ı . B i ç i l m i ş koftan o l a r a k k a m u b u z o r ve m e ş o H o t l i g ö r e v i n a l t ı n d o n k o l k o b i l e c e k b i r y a p ı , g ö n ü l l ü l e r g ü r ü h u o l m a l ı y d ı . Ka m u v e m e d y a a d ı altı n d a g üze l bir b e r o b e r l iğe d e m o k r a s i e ş l i k etti ğ i n d e bu ü ç l ü b a ş d ö n d ü r ü c ü olur. B u n u tec rübelerinden b i l i r· d i . Ka m u ö n e m l iydi, i l i ş i l m e l iy· d i ona. Ka m u varl ı ğ ı n ı bu b u lo ş a n a l e t l e r d e n d u y d u ve b e n ka m u yu m d e m e d i a s l a o m a ol s u n , komuydu, o louıktı, h e rkes k o m u l u ğ u n u b i l e c e k t i . B i r i l e ri yoktu, kola b a l ı k vardı ve b i r b ir lerine değil b u araçlara g e re � s i n i m leri o l m a l ıydı il işki için. Zo· ten i l i ş k i d e ğ i l , b i l g i l e n m e y d i
"YACMURLU BIR ESKİŞEHİR AKŞAMlNDA ATLAR ARNAVUT KALDlRlMLARlNDAN DIGIDIK DIGIDIK TARZlNDA iLERLEYEREK GEÇlYORLARDI. VE KUYRUKLARI BOŞLUKTA SALLANIYOR THE."
g ereken. H i ssetme degil bakma, y o r u m l a m a , a n l a m a d e g i l g ö z g e z d i r m e . U y u l m a l ı , a d a p t e o l u n ma l ı y d ı olanlara, çok ö n c e söylemişti zaten. Kurg ulanan ve gerçekleştirilen kalab a l ı k, kamu a d ı altında fırı na veri ldi ve .. . Farklı algılamaya, farklı ilişki ve yaşantılara çaba ve cüret göste renierin de çıkabilmesi kuvvetle m u htemeldir. Başta d a söylenildi her şeyin ö nlemi alınmış engeli h azırlanmış, eks i ksiz sürmektey d i , z o r o l m u ş tu a m a o l m u ş t u . Ü stün b i r z e ka n ı n egemen l i g i n d e , b i r r u t i n i m parato r l u g u y d u i ç i n d e olunan . . . Dışarıdan verile meyen, fre kanslarına ulaşı lama yan, ölçüle m eyen, formüle d ökü l e meyen, teknolojinin bile yeter siz kaldıgı ancak ölü ele geçiri lebilen duygularımız kalm ıştı bi ze, bir tek onlar kalmıştı, ölüme dogrul ukta, belki d e b i r tek on lar vard ı . D uyma, hissetme, his setme çabası için ta pulanmış za manda ta bii k i yer bırakılmam ış t ı . Z a m a n e l e g e ç i ri l m i ş ti ç o k ö n c e . Z a m a n d ış a r ıd a d ı r a rt ı k . B a h ş e d i l e n d i r z a m a n , d o l u v e b o ş olarak ve d iger alt bölümler den oluşa n d ı r, gösterilen,
öQreti-l e n , is te n i öQreti-l e n b i ç i m d e d o öQreti-l d u r u öQreti-l malıyd ı . -malıydı çünkü zorunlu luktu, o l mazsa o l m a z d ı . Zaman yoktu aklı ve ruhu karıştırmaya, ken d i n i h ı r p a l a m a y a , sorun e t meye, d u rmaya, hissetmeye ay rıca gereg ide yoktu yaşa mak iç in. Yaşam kend i n i n ve ö t e k i n i n s o r u n l a rı y l a c e b e l l e ş rn e k i ç i n , b i r şey için, "için" yaşanan d e g i l d i ki, akıp g i d e n d i kendi ku ral la rıyla, normal ve saglı klı b i r biçimde, ken d i ne kap ılanları se verdi, sürüklenenleri, birbirlerini itenleri, akıntının üstüne " i le rle yenleri" isterdi o . Dinlemek, is temek, vermek ke n d i n i , yorum lamak olmadı k i yaşam için ge rekenler. Akıl n e çok a l et e d i l mişti a kı ntı içine, sürüklenmeye. Belki dogası geregi s ü rü k l e n e n l e rd i k v e b u n u d i l i m i z e a l a ra k ç ı k a b i l i r d i k d ışarı v e d o l a y a r a k bir b a ş k a b i ç i m d e g ö m ü l d ü k iç ine, k i m b i l i r .. .
Yitirilen gecelere, günler tab i i ki eklenecek, grintisiz, uçurumsuz sapmadan i l erlene c ekti o kutsal düzlüge, ta h a m m ü l gö sterile rne y e c e k kad a r geç k a l ı n m ı ştı b i l e .. .
Bir
TV Karesi :
Talk Show' cu bir maç
sonra-sı sokağa dökülen insaniann rasgele silah kullandıklarını, o sırada evinin balkonunda belki de çocuklarıyla birlikte - oturmakta olan bir kadının
o kurşunlardan biriyle öldüğünü ıııevzu bahis ediyor. Yüzünün olan
ca 'epikliğiyle' ... Zira bir insanın böyle lanet olası bir biçimde ölmesi ni eşine az rastlanır zırıl zırıl bir cı vıklıkla anlatmak yetenek itibariyle az buz bir şey değildi doğrusu. lğre nçti. Karşısında oturan pop yıldızı ve ünlü bir mülki amir basıyorlardı kahkalıayı. Gerçi kahkahaların o cı vıklıö-a mı, voksa ölüme mi ilişkin b ' oldu•ı-u doiial olarak ayırt edilemi-e "
yordu ama o ikisi nezdinde de bu
pespaye cıvıklık, bunca bir ölümün her sıradan insanda uyarması
wnu-acıyı, çaresız liği (tam o sırada insani olan her şe yi) siliyor, olmaz kılıyordu.
Bir TV Karesi: Bir soygun sonrası polisle çatışmaya giren bir örgüt üyesi (örgütün sonradan Isla mi Hareket Örgütü olduğu öğrenili yor) yaralanıyor, arabanın içinde ve besbelli ki ölm4 üzere - bütün vücudunu saran istenı-dışı seyirme ler eşliğinde boğulurcasına nefes alıp veriyor, başını kontrol edemi yor, çevresinde olup bitenlerin far kında değil. Insanlar bekleşiyorlar başında, sonra yine bekleşiyor/sey rediyorlar. Gazeteciler, TV kamera lan önden, arkadan, sağdan, soldan, dakikalarca süren fotograf çekimi aşamasına geçiyorlar. Bir çuval gibi yere bırakılıyor, biraz sonra. Herhal de ölüyor. Öyle görünüyor ki, hiç
kimse, ama hiç kimse hastaneyi, arnbulansı
vb. h atırlamıyor.
Orada, o sırada, öy lece bir insanın öl mekte oluşunu bil miyor. Her şey için· de cereyan ettiği Se yir'in çekim alanında, ona tabi oluyor. Sadece
sey-rediyor olmanın geçicilik duy gusu, her türden sorumluluğu iptal edişi, heyecanı hoş yürek çarpıntıla
n olarak tecelli ediyor belli ki. Son· ra bu herze bütün safahatıyla akşa· ma naklen yayınlanıyor. Anlamaya çalışıyorum. Epeydir gerçek ilişkile rimizi bir şeyirigösteri dolayımıyla kurar old�Ieaumuzu; bir hayli işlek ve kolay oluşuyla, yedeklediği 'dışarı dalık' duygusuyla (yargısız infazlar da dışarıda, şehirleriköyler bomba lanıyorken dışarıda, çocuklar öldürülüyorken dışarıda, insanlar kayboluyorken dışanda ... ); aynı do layımın gerçekle yüzleşme, gerçeğe maruz kalma şaşkınlığımız/anksiye temizi yatıştırmaya yarayan 'bilinç dışı' bir savunma düzeneği işlevi görür oluşunu, hayatımızı hayalinin ve sahtenin gerçeğe ikame edildiği yapay dünyalar içinde yaşar oluşu muzu ha tırlanyorum kendime.
Sosyalizme saldınrlarken as lında, insanın umut ve hayal etme kapasitesini, karşı çıkma ve değiştir me istencini, yaratıcılığını, özgürlük ve eşitlik inancını, hepsinin üstünde de her türden değişim olasılığını tahrip etm eyi planladıkların ı
düşünüyorum. Ezilenlerin görüp gö receği en zalim çaresizliğin sosyalist alternatif tasfiye edilmiş bir dünyaya mahkum edilmeleri olacağını, şim dilik bu temel hakikati en çok onla
nn bildiğini, bizim de öğreneceğimi zi ... Sosyalizme/insana saldınrlar ken, medyadan /medyayla saldırır larken; hışımla medyaya/gösteri toplumuna kaçışımızın /sığınışımı zın trajikliğini sonra.
Bulantım yatışmaya başla mışken, başka birilerinin Sivas'ta tutuşturdukları ateşte yaktıklan in sanlan seyrederkenki yüzleri geli yor gözlerimin önüne, kusmak için TV'a doğru yekiniyoruın.
Bir TV Karesi: MHP Genel Başkanı'na şimdi Tıirkiye'nin en acil sorununda -daha önce de sık sık ya pıldığı gibi- düşündüğü çözümler soruluyor. Arkaplanda o çözümlerin sahiden bir kıymet-i harbiyesi olabi leceği havasının bir tutarn kurt pusu halinde asılı kalakaldığı bir garip in sanın gerçeküstü ıliyesi geliyor.
Ko-nuşulanları duyamıyorum. Sadece l 977'de Ankara'da Yükseliş öğrenci lerinin toplandıkları kahveye faşist lerio koyduğu saatli bombanın lanet olası bir sabah vakti patlaması sonu cu vücudu delik deşik olan, sonra da ölen sevgili dosturnun, Adnan'ın insanda hiç bitmezmiş duygusu uyandıran, ama sahiden hiç bitme yecekmiş gibi başlayan apansız gülmeleri çınlıyor kulağımda.
Bir
TV
Karesi: Liseli, gence cik bir kız, 17 yaşında. Yıllardır aynı evde oturuyorlar, anası babasıyla birlikte. Okuduğu lise, çalıştığı kafe terya herkesçe biliniyor. Yıllardır oturduklan aynı evde bir gece vakti polisin düzenlediği bir operasyonla çatışma sonrası ölü ele geçiriliyor: Böyle geçiyor bülteni erde.*****
Bütün bir psikanalitik hareket bir yönüyle de arzu ile dil arasındaki karmaşık ilişkiyi aydınlatrnaya has redilmiş devasa bir çaba olarak görülebilir. Cas toriadis'in dediği gi bi, analizi vareden olgu, yaşama (cin
siyetimiz ne olursa
olsun) bir kadını arzu
layarak başladığımız, bu arzunun asla ortadan
kaldırıla-mayacağı, bu arzu olmaksızın bizim asla insan olamayacağımız, hatta hiç yaşamayacağımızdır. Aynı olgu, ana lizi açıkça isteğİn mahkum edilme sine, yani dolayısıyla, suçluluk duy gusuna dayanan tüm etiklerio karşı tı olarak konumlandınr. Ama anali zin merkezinde duran şey bu kendi liğinden arzu değil, daha çok onun dilidir. Insani arzunun anlamına ilişkin sorular, dolayısıyla arzunun konuşmayı nasıl mümkün ve nasıl imkandışı kıldığıyla ilgilidir.
*****
Şizofreniyi karaklerize eden temel özelliklerden birisi, dünyadan çekil me/uzaklaşmadır. (Withdrawal). Bu bir enerjinin (libidonun), bir obje yüklenmesinin (cathexis) çekilme sinden ziyade, belki de dünyaya iliş kin bir tavır alış, bir kaçma arzusu:
Dünyanın kayda değer bıJunınadığı, ilişki kurmaya ve giderek ona
kalll-ınaya
mez olarak yaşandığı duygusu ile birlikte var oluyor. Arzu/istek ile haz/doyum arasında bugün bir hayli açılmış mesafeye, aradaki
dolayım-* dolayım-* dolayım-* dolayım-* dolayım-*
Freud için düşler yalruz onun ilk ele aldığı nesnelerden biri old�ıru için değil, ama aynı
zamanda
me. Bu acıyı taşımaya, yalnızca taşı maya içim yetişrniyor, hiçbir zaman
�"'lledi.
Kıvnlıyorum... . .
!ara -serbest piyasaya, paraya, med- insan arzusunun bütün ikame
edici
yaya, modaya, reklamlara-, hazzın emir kipinde yaşanan bir amaç ola rak hep varılan noktanın uzağında kuruluşuna bir meydan okuma ola rak zuhur ediyor. P�işik aygıtın şi zofrenik regresyonunu arzu ile haz arasındaki bir kaynaşmayı topogra fik anlarnda gerçekleştirmeye matuf bir eylem olarak yeniden yorumlu yorum.
Şizofreni metaforunu izliyo rum. (Bu hareketin bu yazıyı ciddi bir anianı kayması ile malül !alaca ğının farkındayım).
Şimdi, bu zamanda konuş mak/söz hiçbir şeye/yere yetişemi yor; iç burucu bir çaresiılikle kendi üstüne kapanıyor, kilüleniyor, me calsiz düşüyor. Belki de söz yalnızca oyun oynuyor; artık zamanının çok tan aşıld.ığını bilerek bu bilgisini bir çaresizlik gibi sunuyor, dünyadan çekiliyor. Başka bir düzeyden anla mayı deniyorum: şimdiki zamanı ar zun un konuşmayı imkansız kılışı belirliyor. Toparlayarak söylüyorum:
Şimdi, bu zaman dört bir yandan Sürekli Ekim zamanı.
astroloğu
�ve
lalık
değiştirmiş ifadeleri için bir model oluşturduğundan bir ha li önemlidir. Düş bastmlmış arzulannlalık
değiştirmiş gerçekleşimi niteli ğiyle farklı düzlemlereait iki kavra
mı biraraya getirir. Anlam düzlemi ne ait olan gerçekleşmeyi ve güç/enerji düzlemine ait olan bastır mayı. Tam da bu nedenle, düş bir yorumu gerekli kılar. Yorum bas tırılmış arzunun bu karanhğına anlamın aydınlığını düşürmek
üzere gereklidir.
Gramerin olmadığı düşlere en çok seviniyorum. Bu eksikliğin sonsuzluk çağ rışımlarına da ... Bir
ucun-Herkesin kendince bir boyun
borcu vardır, kim
bilir ... Yüreğindenvmulup
bu toprağa düşenleri aslaunu1marnak
bizim boyun borcumuz.Göreceğiz.-ERDOCAN ÖZMEN
kan veren düzlüğüyle o . . ·
B
ADA, · · ·· B . . · ·· yı goruyorum. u : -::::·.·. düzlüğün ve bakıştaki bu derinliğin sağladığıjj;fll�.ııldrı
dinginlik duygusu ola-
11HJij'1fi.olıi
· .-���.ll.•fll
ğanüstü. Ölmüş adalı-
röliiro;
·larıhatırlıyorum bir .·.··· .· · ·. · .· · . .
:�1�::·::;·-H i çb i r z a m a n k e n d i m i t a m a n l a m ı y l a b u l a m a m . B e n i m l e y ü z y ü z e g e l e m e z s i n i z . Ç o k d e r i n l e rd e n b a k a n ın . O k y a n u s l a r ı n k a r a n l ı k l a r ı n d a n . O r t a y a k o y d u ğu n o l a y ı n b i r a n l a m ı y o k ! D e vi re ce ğ i n p a r a n ı n a n l a m ı v a r . S a m a n t a rl a l a r ı ! Ve o k u r b a n e di l i r. A d i ş i ş k o ! Ve y ü z ü n d e n s a n a t y a p ı l a m a z O n u n ! N e i ğ r e n ç t i o s a h n e y i a n l a t ı r k e n . S o n d e r e c e s e v i m l i t a r z a b o y u n e ğ d i r t m e m . B u k o n u d a b e n i a ş a ğ ı l a y ı n ! Ö ğ ü n c ü m o l u y o r. O rt a ç a ğ y a z ı n ı . F i l o zo f ç a . R u h u y o k b u n u n . H u y l u h u y u n d a n v a zge ç m e z . B ü y ü k p ı r ı l t ı l ı g ü z e l m a k i n a l a r i ç i n d e g e z i n e n i l k e l r u h l a r ! I y i s i n i b i l e n k ö t ü l ü k y a p a n ! I y i l i k k ö t ü l ü ğe h i z m e t e t m e z ! R u h u m u y i t i r i r s e m Z a t e n ö l ü rü ro Ta n rı m k e n d i m e a i t . I l k ç a ğı a rı y o ru m . H e rk e s k e n d i b a ş ı n a n e k o m i k t i . Va h ş e t s e n d e n u z a k t a v e n e g ü z e l ! F a r k l ı d eğ e r l e r. Ü s t ü n l ü k t a r t ı ş m a l a rı y a p ı l m a m a l ı . D e ğers i z l i k d e ğ e r d e ği l d i r ! Ç o k v u rgu! a y ı c ı y d ı ! I çi n de m i z a h d a v a r ! S o ru d a ? O d ö n e m i çi n d e o k i l i t k ı r ı l m a l ı . I çi m d e n a t a r ı m . S o n ra d a s o k m a m i ç i me . G i r e m e z . Yal v a rt ı r ı m . Aği a t ı r ı m Z e n g i n l i k , ç o ğ u n l u k i ç i n d e ! ? B en s i z A c ı m a m . Yo rgu n u m ; z a v a l l ı l ı ğ ı n ı z d a n ! H e p h a k l ı l ı k b ı k t ı m ! H ep c i d d i y e t b ı k t ı m H o ş gö r ü n e r e d e ? Ö l d ü r d ü n ü z . Ta c i z c i l er. Z a v a l l ı l a r . Ö l d ü r d ü n ü z . A n n e m i ! ? ! ? H o ş gö r m e ın İ e n g e l l e y e n s i z i n z a v a l l ı a n n el er i n i z a n n e a n n e l e r i n i z .. ! I n a n ı n ın s a d e c e ve s a d e c e a ş k a . N ew Yo r k ' t a b i r a t ö l y e y e d e !