• Sonuç bulunamadı

Saadet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi

4. BÖLÜM: Milli GörüĢ Partileri'nin Eğitim ve Kültür Programları

4.5 Saadet Partisi‟nin Eğitim ve Kültür Programları

4.5.1 Saadet Partisi Programlarının Eğitim ve Kültür Açısından Analizi

SP dönemi, Milli GörüĢ Hareketi çizgisinde söylem ve eylem bakımından RP ve MSP dönemi dinamiklerinin yeniden harekete geçirildiği otantik bir sürece karĢılık gelmektedir. SP‟nin üslubu ise diğer Milli GörüĢ Partilerine göre daha sert ve ayrıĢtırıcı özellik taĢımaktadır. Bunun en önemli sebebi de FP‟nin kapatılmasından sonra Milli GörüĢ Hareketi düzleminden farklı olarak FP‟li diğer kadrolar tarafından AKP‟nin kurması olmuĢtur. Yani AKP‟nin kurulması FP‟den SP‟ye üslup farklılaĢmasını getirmiĢtir. Bu durumlara paralel olarak SP döneminde, ideolojik olarak Milli GörüĢ Hareketi‟nin siyasal kültürü en belirgin olarak yansıtılıĢtır. Alan bazında ise bu belirginlik en fazla ekonomi ve eğitimde göze çarpmaktadır.

SP dönemi, hazırlanan seçim beyannameleri çerçevesinde değerlendirildiğinde üç genel seçim için farklı parametrelerin ele alındığı gözlemlenmektedir. Özellikle de 22 Temmuz 2007 Genel Seçimleri öncesi hazırlanan seçim beyannamesi AKP‟ye karĢı oluĢturulmuĢ reaksiyonel bir siyasi tavrı yansıtmaktadır.

SP dönemi, eğitim programları açısından değerlendirildiğinde 3 Kasım 2002 seçim beyannamesinde bulunan eğitim kurumlarında insan hakları ve demokrasi derslerinin din kültürü ve ahlak dersleri gibi zorunlu olarak okutulması beyanı Milli GörüĢ Partileri‟nin yaĢadığı fikri, siyasi ve hukuki konjonktürleri ortaya koymaktadır. Yine SP‟nin eğitim alanı ile ilgili ele aldığı meselelerin otantikliğini koruduğu ama biçimsel değiĢikliklere uğradığı gözlemlenmektedir. Örneğin 3 Kasım 2002 seçim beyannamesinde belirtilen 5+3 eğitim sistemi modeli 12 Haziran 2011 seçim beyannamesinde 4+3+3 Ģeklinde idealize edilmiĢtir. Bu eğitim sistemi modelinin ortaya konmasından sonra ifade edilen Ġmam Hatip Okulları‟nın orta kısımlarını tekrar açılması durumu ise SP‟nin Milli GörüĢ Hareketi çizgisindeki kolektif düĢüncesinin özünü korunduğu analizini teyit etmektedir.

SP dönemi kültür programları ele alındığında ise, FP dönemi ele alınan kültür konularından hiçbirinin gündeme alınmadığı dikkat çekmektedir. Yine bu dönemin kültür alanı ilgili baĢka bir özelliği konuların yüzeysel ve soyut olarak ele alınmıĢ olmasıdır.

SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME

Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür programlarının kavramsal ve tarihsel düzlemde ele alındığı bu çalıĢmada din, siyasetle beraber araĢtırmanın merkezinde olan kavramlardandır. Çünkü Milli GörüĢ Partileri‟nin öne çıkan en önemli yüzü din eksenli duruĢu olmuĢtur. Bu yüzden her bir dönemin eğitim ve kültür programları/politikaları analiz edilirken bu kavramsal parametreler çerçevesinde incelenmiĢtir.

Kavramsal düzlemde, din kavramı ele alınırken yaygın olarak bilinen ve mistik öğelerin hâkim olduğu tanımlardan farklı olarak sosyolojik bir perspektif yakalanmaya çalıĢılmıĢtır. Bu durum aslında bilimsel bir usülün dikkate alındığının göstergesidir. Özellikle sosyal bilimlerde her bir kavram araĢtırma alanına göre, menĢei kaybedilmeden yeniden teĢekkül ettirilmelidir. Nitekim bu araĢtırmada din kavramına, vahye dayansın veya dayanmasın “sistemleĢen yaĢam tarzı” anlamıyla yaklaĢılmıĢtır.

AraĢtırma kapsamında elde edilen bulgularla dinin; siyaseti Ģekillendiren toplusal bir zorunluluk ve kültürün tevcihi olduğunu söylenebilir. Bunun siyasi alandaki en belirgin örneği ise çok partili hayata geçiĢle birlikte dine bakıĢ açısının partilerce transformasyona uğramıĢ olmasıdır.

Eğitim ve kültür ilgili olarak da kavramsal düzlemde belirtilen bilimsel usülle makro manada, kültürün menĢeinde muhafazakârlık barındırdığı, eğitim de inkiĢafın ise bir toplumun kendi kültürü ile eğitim sistemini Ģekillendirdiğinde yakalayabileceği söylenebilir.

Eğitim sistemi ve politikalarına iliĢkin farklı perspektifler/polemikler de değerlendirilmiĢtir. Bunların baĢında da; Ġmam Hatip Okulları, kesintisiz 8 yıllık eğitim, üniversitelerdeki baĢörtüsü sorunu, YÖK‟ün üniversiteye giriĢ sınavlarındaki kat sayı uygulamaları, Kur‟an öğrenimindeki yaĢ sınırı ve yasakları gelmektedir.

Türkiye‟de din, siyaset, eğitim ve kültür iliĢkileri bağlamında tartıĢmaların/mütalaaların merkezine konan “demokrasi” kavramına da önemine binaen kritize edilmiĢtir. Bu kavramsal kombinasyonda, Türkiye siyaset tarihinde dinin zaman içindeki etkinliğinin nasıl değiĢtiğini görmek için araĢtırmaya 1950 öncesi tek partili dönemin ve devlet ideolojisinin dine bakıĢ açısının nasıl olduğunu belirterek baĢlanmıĢtır. Devamında da siyasi alanda dine bakıĢ açısının kronolojik olarak siyasi pratiklerin neler olduğu saptanmaya çalıĢılmıĢtır.

Tarihsel düzlemde dinin siyaset alanında etkinliğinin artması yalnızca Türkiye‟de yaĢanmamıĢtır. Müslümanların çoğunlukta olduğu birçok ülkede bu durum rahatlıkla gözlemlenmektedir. Hatta denilebilir ki Türkiye‟deki dini toplumsal siyasallaĢmaya ve toplumun din algısında ki zihinsel paradigmaların değiĢimine yurt dıĢındaki Ġslami hareketler ve bu Ġslami hareketlerin zihinsel formlarını açıklayan, tevil eden yayınların tercüme edilmesi etki etmiĢtir.

Dini alanda yaĢanan çeĢitli geliĢmeler karĢısında siyasi alanın bu duruma kayıtsız kaldığı söylenemez. Bu bağlamda Ģu üç değerlendirme söz konusu alanlarla ilgili önemli nitelik taĢımaktadır. Birincisi, toplumda dinle ilgili olarak özgürlük alanının geniĢlemesi kaçınılmazdır ve siyasi partiler bu durumu siyasi malzeme aracı olarak kullanacaklardır. Ġkincisi, siyasi otoriteler dini alandaki mukavemetin artmasından duyduğu hoĢnutsuzluğa karĢı dini özgürlükleri kendi istedikleri mecrada ve ölçüde geniĢleteceklerdir. Üçüncüsü de, bu durum karĢısında toplum/dindar kesim yeni bir dini-siyasi kimlik ile siyasal olana karĢı yönelecektir. Bu değerlendirmenin siyasi/toplumsal karĢılıkları olarak denilebilir ki Türkiye bu üç durumun hepsini her dönemde toplumsal ve siyasi refleks olarak yaĢamıĢtır. Ama bu üç değerlendirmenin oranları ve birbirleriyle olan korelâsyonları dönemlere göre farklılaĢmıĢtır.

Tek partili dönemde din olabildiğine kontrol altında tutulmaya çalıĢılmıĢ ancak daha sonra çok partili hayata geçiĢle birlikte din, siyasi alanda malzeme aracı olarak kullanılmaya baĢlanmıĢtır. 1969 yılında bir Ġslami hareket olarak Milli GörüĢ Hareketi‟nin ortaya çıkması da bu üçüncü değerlendirmeyi teyit eder niteliktedir.

Bu çalıĢma sivil toplum ve Türkiye‟deki dindarların yöneliĢleri açısından tam manada analizlere/değerlendirmelere sahip olmamakla beraber Türkiye‟deki dindar kesimin dini-siyasi yeni bir kimlikle ortaya çıkığı Milli GörüĢ Hareketi‟nin partileri kapsamında değerlendirilmiĢtir. Dini alanla ilgili olarak cemaatlerin varlığı, sivil toplum

kuruluĢlarının çalıĢmaları hatta Milli GörüĢ Hareketi‟nin diğer kuruluĢları, gençlik hareketleri, bayan örgütlenmeleri ve benzeri yapılanma ve organizasyonları bu araĢtırmanın sınırlılıkları dıĢında kalan ama önemi de yadsınamaz meselelerdendir. BaĢka bir yönden; bu araĢtırmada belirtilen Milli GörüĢ Hareketi‟nin tarihsel düzlemi ve farklı merhaleleri sadece parti üst yapılanmasından kaynaklandığını göstermemektedir.

Tarihsel düzlem ve Milli GörüĢ Partileri‟nin programları/politikaları dâhilinde bu araĢtırmada; objektif bir yaklaĢım ile verilere dayalı gözlemler, saptamalar, analiz ve değerlendirmeler yapılmıĢtır. Ancak bu belirlemeler Milli GörüĢ Hareketi‟nin kurucu/karizmatik lideri olan Necmettin Erbakan‟ın düĢüncelerinden bağımsız değildir. Hatta denilebilir ki Milli GörüĢ Hareketi‟nin ortaya koymuĢ olduğu siyasi ve toplumsal çeĢitli kurumsal üretimler Necmettin Erbakan‟ın bizatihi kendi görüĢleridir. Örneğin; “Yeni Bir Dünya” söylemi, Ġslam ülkelerinin bir araya gelmesiyle sacayakları uluslar arası iliĢkiler, kültür ve ekonomi‟ye dayanan “D8” projesi, Ġslam BirleĢmiĢ Milletleri, Ġslam NATO‟su, Ġslam ülkelerinin müĢterek kullandığı ortak para birimi ve benzeri çalıĢmalar Erbakan‟ın ortaya koymuĢ olduğu çeĢitli fikirlerdir. Bundan dolayı çalıĢmada kimi zaman Erbakan‟ın konuĢmalarına yer verilmesi söz konusu noktanın öneminden kaynaklanmaktadır.

Milli GörüĢ Hareketi bağlamında din, eğitim ve kültürle ilgili olarak sadece Milli GörüĢ Partileri‟nin ele alınması çalıĢma açısından bir dezavantaj oluĢturmamaktadır. Çünkü yapılan gözlemler/bulgular parti yapılanmasının Milli GörüĢ Hareketi‟nin merkezi olduğunu göstermektedir. Bu durum Ģunu tekit etmektedir; yapılan değerlendirmeler Milli GörüĢ Hareketi‟nin ideolojisini yansıtması açısından yeterli korelâsyona sahiptir.

Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür kurumlarına bakıĢ açılarının politik karĢılıkları da önemli nitelik taĢımaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki Milli GörüĢ Partileri‟nin kurumsal bazda çeĢitli dönemde önde tuttukları alan ekonomi/kalkınma olmuĢtur. Bunun en önemli göstergesi de dört defa hükümette bulunan Milli GörüĢ Partileri‟nin aldıkları bakanlıklardır. Örneğin; Milli GörüĢ Partileri hükümette olduğu dönemlerde çoğu kez Ticaret Bakanlığını, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığını, Maliye Bakanlığını, Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığını, ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını almıĢtır.

Milli GörüĢ Partileri‟nin hükümette olduğu dönemlerde Milli Eğitim Bakanlığı hep diğer koalisyon partilerinde kalmıĢtır. Kültür bakanlığı ise sadece 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinde Refah Partisi‟nde kalmıĢtır.

Bu durumlar Ģu değerlendirmeyi tekit eder niteliktedir: Hükümetler kurulurken koalisyon ortakları devlet yönetiminde eĢit hakka sahip olmak isterler ve denge unsurunu gözetirler. Bundan dolayı bir partinin her bir alanla ilgili giriĢimi beraberinde diğer alanlarla ilgili bazı haklardan özelliklede bakanlık misyonunda feragate mecbur bırakmaktadır. Örneğin; genel seçimlerde birbirlerine yakın oranda oy alan iki parti koalisyon kurmak istediklerinde muhtemelen bir parti Adalet Bakanlığını aldığında diğeri Milli Savunma Bakanlığını, bir parti ĠçiĢleri Bakanlığını aldığında diğeri DıĢiĢleri Bakanlığını veya siyasal alandaki denge unsuru çerçevesinde paralel bakanlığı aldığı görülmektedir. Bu unsurlar ekseninde, Milli GörüĢ Partileri‟nin çoğu zaman ekonomi/kalkınma alanlarına yönelmesinin koalisyon hükümetlerinde Milli Eğitim Bakanlığı‟ndan feragat edeceği anlamını taĢımaktadır. Yoksa salt Milli GörüĢ Partileri‟nin Milli Eğitim Bakanlığına önem vermediği anlamı bu verilerden çıkartılmamalıdır. Ama öncelik etkisine Milli Eğitim Bakanlığı‟nın sahip olmadığı söylenebilir.

BaĢka bir perspektifle değerlendirildiğinde ise verilere göre, Milli GörüĢ Partileri‟nin Milli Eğitim Bakanlığını almasa bile bu alana ait politikalara müdahil olduğu görülmektedir. Örneğin, Milli GörüĢ Partileri hükümette olduğu dönemlerde, koalisyon protokolüne Milli Eğitim politikalarıyla ile ilgili olarak Ģerh düĢmüĢ, hükümet programına “manevi kalkınma” ibaresi ekletmiĢ ve bu ibarelerin politik karĢılıkları olarak da özellikle Ġmam Hatip Okulları‟nın açılmasını teĢvik etmiĢtir.

Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim anlayıĢıyla ilgili olarak makro manada Ģu söylenebilir: Milli GörüĢ Partileri, eğitim ile manevi/Ġslami yönü geliĢmiĢ, değerlerine bağlı ve müsbet ilimlerde de ileri seviyeye ulaĢmıĢ genç yetiĢtirmeyi hedeflemektedir. Nitekim bunun en önemli örneği; Milli GörüĢ Partileri‟nin Ġmam Hatip Okulu açma çalıĢmaları ve bu okullardan mezun olanların müsbet ilimlere yönelmeleri için üniversiteye giriĢ sınavlarına girmelerinin sağlamıĢ olmaları ve baĢarılı olanların genel lise mezunları gibi üniversiteye yerleĢtirilmeleridir.

BaĢka bir açıdan ise, Milli GörüĢ Hareketi‟nin merkezinde olan kiĢilerin mesleki olarak mühendislik alanında uzman olmaları bu durumu pekiĢtirmiĢ olabilir. Necmettin

Erbakan‟ın Milli Nizam Partisi‟nin kapatılmasında gerekçe olarak gösterilen ve büyük bir kısmında müsbet ilimlerin kurucularının Müslümanlar olduğu savunulan “Ġslam ve Ġlim” adlı eseri nasıl bir gelenek tarzının benimsendiğini göstermektedir.

Bu araĢtırmada, Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültürle ilgili meselelere yaklaĢımı konusunda çeĢitli analizler yapılmıĢtır. Bu analizler doğrultusunda, kapatılan her Milli GörüĢ Partisi‟nin farklı formlarda yeniden açılmasında çeĢitli farklılıklarının olduğu, dönemin konjonktürüne göre söylemde tarz değiĢikliğine gittiği ve görüĢ bildirilen alanla ilgili yeni/farklı açıklamaların yapıldığı gözlemlenmektedir.

AraĢtırma kapsamında, yapılan analizler doğrultusunda, varılan bu sonuçlar; din, siyaset, eğitim ve kültür iliĢkileri bakımından siyaset sosyolojisi açısından önemli kılmaktadır. Milli GörüĢ Partileri‟nin bu korelasyon dahilinde ele alınması ise siyaset sosyolojinin Türkiye‟deki yansımalarına/problem alanına karĢılık gelen taraflarının ön planda tutulduğunu göstermektedir.

Tüm bu değerlendirmelerle birlikte bu tezin ana merkezinde bulunan Milli GörüĢ Partileri‟nin eğitim ve kültür programlarının konjonktürel değerlendirmesi de önemlidir. Hareketin siyasi temayülleri açısından değerlendirmeye “Bağımsızlar Hareketi”yle baĢlamak gerekirse Necmettin Erbakan‟ın eğitim ve kültürle ilgili mecliste yapmıĢ olduğu konuĢmalar Ģunu göstermektedir: Bu dönem de ekonomik tekitlerden müstakil olarak ahlaki kalkınma üzerine yoğunlaĢılmıĢtır. Bu yoğunlaĢmanın pratik karĢılığı olarak da Ġmam Hatip Okulları‟nın orta ve lise kısımlarının kapatılmasına meclis komisyonlarında karĢı çıkılmıĢtır.

Milli GörüĢ Hareketi‟nin ilk partisi olan MNP‟nin politik tutumlarının tevcihini milli olan ve milli olmayan ayrımı oluĢturmaktadır. Bu anlayıĢla, mevcut eğitim sistemi milli olmayan nitelendirmeyle ifade edilmiĢtir. Hatta “Kendi maarifi kendisi için insan yetiĢtirmeyen tek millet” tabiri bu döneme ait MNP söylemidir.

MNP, eğitim ile “inançlı insan” tipi/profili oluĢturmayı hedeflemektedir. Bu anlayıĢının makro düzeydeki yansımasını ise “ahlak nizamı” oluĢturma projesidir. Bu projenin kabullenilmesi noktasında MNP‟nin/Erbakan‟ın attığı en önemli adım ise “Batı‟nın kullandığı maddi ilimlerin temelini Müslümanların attığı” düĢüncesidir.

MNP‟nin parti programında tafsile en fazla ağırlık verdiği konu da eğitim olmuĢtur ve bu alanla ilgili yapmıĢ olduğu açıklamalar partinin kapatılmasında en fazla üstelenen unsurlardır.

MNP‟nin kapatılmasından sonra kurulan MSP‟nin eğitim anlayıĢının temelini “Önce Ahlak ve Maneviyat” sloganı oluĢturmaktadır. Milli eğitim ile ulaĢılmak istenen ana gaye de “yeni nesillere, milli ahlakın ve manevi hasletlerin intikal ettirilmesi” olarak belirtilmiĢtir. MSP, programına bu hedefler dâhilinde MNP‟ye göre daha açık ve somut hedefler koymuĢtur. Bunların baĢında da Ġmam Hatip Okulları ve Kur‟an kurslarının açılması ve okullardaki kitap içeriklerinin değiĢtirilmesi gelmektedir.

Kültürle ilgili olarak da dönemin en önemli projesi Ġslam ülkeleri arasında kurulması düĢünülen kültürel iĢbirliği teĢkilatıdır. Bu aynı zamanda ümmetçi bir geleneğin takip edildiğinin göstergesi durumundadır.

MSP‟nin eğitim ve kültürle ilgili belirttiği kapsamların politik karĢılıklarını değerlendirmek için de üç defa hükümet ortağı olduğu koalisyon dönemlerine bakmak gerekir.

CHP ile MSP arasında kurulan koalisyonun protokolünde MSP, ilk ve ortaöğretimde “ahlak” derslerinin mecburi hale getirilmesini ve bu dersleri okutacak öğretmenlerinde vasıflı kiĢiler olması gerektiğini vurgulamıĢtır. Bunlara ek olarak da halk yardımıyla yapılan okulların yapılıĢ maksadına uygun hizmet vermesi gerektiğini koalisyon protokolüne yazdırmıĢtır.

Yapılan koalisyon protokolü ve hükümet programı çerçevesinde CHP-MSP hükümetinin eğitimle ilgili en önemli icraatları arasında Ġmam Hatip Okulu mezunlarının üniversiteye giriĢ imtihanına giriĢ imkânını sağlanması olmuĢtur. MSP‟nin kültürle ilgili olarak yaptığı en kayda değer atak da Cuma gününü tatil olması konusundaki kanun teklifi olmuĢtur.

MSP‟nin ikinci kez koalisyon ortağı olduğu 39. Hükümet‟in koalisyon protokolünde eğitimle ilgili olarak önceki koalisyon hükümetine göre daha ayrıntılı ama örtük açıklamalarda bulunulmuĢtur. Örneğin; Ġmam Hatip Okullarına atfen mesleki okullarda rekabetin arttırılması ve üniversiteye giriĢte fırsat eĢitliğinin sağlanması, halk tarafından yapılan meslek okullarının öğretime açılması ve ahlak derslerini Ġlahiyat Fakültesi, Yüksek Ġslam Enstitüsü ve Ġmam Hatip Okulları‟ndan mezun olanların vermesi gerektiği belirtilmiĢtir.

Ġmzalanan bu protokolden sonra ahlak derslerinin Ġlahiyat Fakültesi, Yüksek Ġslam Enstitüsü ve Ġmam Hatip Okulları‟ndan mezun olanların vermesi hususu hükümet tarafından onanmıĢtır ancak diğer konular üzerinde hükümetin statik tavrı MSP‟yi

koalisyonu bozmaya itmiĢtir. MSP‟nin koalisyonun devamı için vermiĢ olduğu öneri ise eğitime verilen önemi teyit etmiĢtir. Bu maddelerin baĢında daha önce örtük olarak belirtilen Ġmam Hatip Okulları‟nın tamamının açılması vardır.

MSP‟nin üçünce kez katıldığı koalisyonda, MSP için “manevi kalkınma” ve “maddi kalkınma” kapsamında atılan bir adımdır. Ağır sanayi çalıĢmalarının yapıldığı bu dönemlerde MSP eğitime özelde de Ġmam Hatiplere çokça önem vermiĢtir. Yapılan koalisyonun eğitimle ilgili kısmında Ġmam Hatip Lisesi mezunu olan öğrencilerin üniversiteye ve yüksek okullara giriĢ sınavlarına diğer lise mezunlarıyla aynı Ģartlarla gireceği ve ilkokullarda din ve ahlak dersleri hocası olarak görev yapabileceği belirtilmiĢtir.

MSP‟nin koalisyon ortağı olduğu bu tarihsel düzlemde özellikle eğitimle ilgili birbirini pekiĢtiren adımların atıldığı ve bu adımların statikleĢme durumu karĢısında da koalisyondan çekilmeyi bir tehdit unsuru olarak kullandığı görülmektedir. BaĢka bir yönü ile de MNP döneminde bağımsız değerlendirilen eğitim; MSP döneminde, ekonomi ile paralel politik bir zemin üzerine oturtulmuĢtur.

12 Eylül 1980 Ġhtilali‟nden sonra kurulan RP, eğitim ve diğer alanlarla ilgili olarak diğer Milli GörüĢ Partilerine göre en sistematik çıkıĢını yapmıĢtır. Dil ve üslup bakımında da daha keskin ve radikal söylemlerin varlığı dikkat çekmektedir. Bunun en bariz örneği eğitim alanındaki açıklamalarda görülmektedir. RP, MNP ve MSP dönemindeki ahlaklı genç motifine “nefis terbiyesini esas alan, Ģuurlu ve cihad gayreti içinde olan mücahit ruhlu genç olma” motiflerini eklemiĢtir.

RP‟nin “Adil Düzen” projesi kapsamında eğitime karĢılık gelen kısmı “Ġlmi/Ahlaki Düzen”dir. Ancak bu projenin rutin ilerleyen eğitim anlayıĢından farklı somut/politik bir karĢılığının olduğu söylenemez.

RP‟nin diğer Milli GörüĢ Partileri‟ne göre en önemli özelliği seçimlerden en yüksek oy alarak hükümet kurma yetkisinin kendisine verilmiĢ olmasıdır. DYP ile koalisyon kuran RP; koalisyon protokolünde, genç nesillerin yetiĢtirilmesi hususunda Milli GörüĢ geleneğinin otantik ideolojik algısından farklı olarak manevi ve ahlaki değerlerine bağlı genç yetiĢtirilmesi yanında laik, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı genç prototipi ortaya koymuĢtur. Bu durumun psiko-politik durumu analiz edildiğinde ise RP‟nin ideolojik bir yumuĢamadan çok, devletin Atatürkçü ideolojik yapısının temayüllerini manipüle ettiği olgusunu tevil etmektedir.

Yine bu dönemde Türkiye siyaset tarihinde dönüm noktası olan “28 ġubat post- modern müdahalesi” yaĢanmıĢtır. Bu müdahaleye konu olan Milli Güvenlik Kurulu‟nda Genel Kurmay tarafından yapılan öneri maddelerinin ağırlıklı olarak eğitim üzerinden yapılması dikkate değerdir. Bu durum, Ģu iki değerlendirmeyi göstermektedir. Birincisi, müdahalenin özellikle eğitim düzlemi üzerinden yapılması eğitimin devletin diğer kurumları tarafından da önemle izlendiğini ve hassas bir alan olduğunu göstermektedir. Ġkincisi de, Milli GörüĢ Partileri müdahalenin olduğu zamana kadar ki dönemlerinde eğitimle ilgili önemli ve karĢıt ideolojileri rahatsız eden adımlar atmıĢtır.

Kültürle ilgili olarak da bu dönemde en göze çarpan olaylar D8 bünyesinde Kültür Bakanlıkları düzeyinde yapılan çalıĢmalar ve mecliste opera ve bale gibi alanlar hakkında yapılan olumsuz kanaatlerin belirtilmesi olmuĢtur. Bu olgular RP‟nin, kültür portföyünü ve milli kültür algısını ortaya koyan çeĢitli unsurlardır.

RP‟den sonra kurulan diğer bir Milli GörüĢ Partisi olan FP, Milli GörüĢ geleneğinde farklı bir siyasi tarz ortaya koymuĢtur. Bu dönem Milli GörüĢ Partileri açısından dini öğelerin minimize edildiği ve siyasi üslup olarak liberal tutumların sergilendiği sürece karĢılık gelmektedir. Bunun en bariz örneğini eğitim ve kültür üzerinden yapılan açıklamalar oluĢturmaktadır. Her dönem yapılan yetiĢtirilmek istenen gencin özelliklerinden bahsedilirken ahlaklı olmasının yanında barıĢçıl ve hoĢgörülü olma özelliğinden bahsedilmiĢtir. Din eğitiminden bahsedilmemiĢ, Ġmam Hatip Okulları ve üniversitelerdeki baĢörtüsü meselelerine doğrudan atıfta bulunulmamıĢtır. Kültürle ilgili olarak da edebiyat, folklor, resim, müzik, sinema ve tiyatronun öneminden ve geliĢtirilmesinden bahsedilmiĢtir.

FP‟nin kapatılmasında sonra kurulan SP döneminde ise eğitim ve kültür, RP

Benzer Belgeler