• Sonuç bulunamadı

4.2 Sağlık Çalışanlarının Besin Tüketim Durumları

4.2.1 Sağlık Çalışanlarının Besin Öğesi Tüketim Durumları

Tablo-18’de sağlık çalışanlarının besin öğesi tüketim durumları verilmektedir.

Tablo-18: Sağlık Çalışanlarının Besin Öğesi Tüketim Durumları n X Ss Enerji(kkcal) 350 1665.47 471.39 Karbonhidrat(%) 350 48.34 8.03 Toplam yağ(%) 350 35.96 6.31 Protein(%) 350 15.59 3.81 Kolesterol(mg) 350 201.46 141.44 Posa(gr) 350 22.09 8.40

Sağlık çalışanlarının enerji tüketimleri ortalaması 1665.47 kkcal, karbonhidrat tüketim ortalaması %48.34, toplam yağ tüketim ortalaması %35.96, protein tüketim ortalaması %15.59, kolesterol tüketim ortalaması 201.46 mg ve posa tüketim ortalaması 22.09 gr olarak tespit edilmiştir.

Sağlıklı beslenme çerçevesinde, enerjinin %10-15’inin proteinlerden, %55- 75’inin karbonhidratlardan, %15-30’unun yağlardan gelmesi ve doymuş yağ asitlerinin katkısının %10’dan az olması önerilmektedir(WHO, 2003). WHO önerilerine göre kompleks karbonhidratların alımı enerjinin %50 –70’ini karşılamalıdır. Karbonhidratlar, hastalık oluşumunu veya hastalıklarla ilişkili risk faktörlerini, fizyolojik olarak ve metabolik prosesler yolu ile etkileyebilmektedir. Bu nedenle de obezite, diyabet, bozulmuş glikoz toleransı, reaktif hipoglisemi, kardiyovasküler hastalıklar, kolon kanseri, konstipasyon, divertiküler hastalıklar, diş çürükleri olarak sayılabilecek çeşitli hastalıkların önlenmesinde, bu hastalıkların oluşumunda ve tedavisinde etkin rol alan makro besin öğesidirler(Uyar, 2007).

Baş vd.,(2005:174)’in kardiyovasküler hastalık riski ile beslenme ilişkisini incelediği araştırmasında adölesan erkek ve kadın bireylerin günlük enerji alım ortalamalarını sırasıyla 1964±723 kcal ve 1804±486 kcal olarak belirlenmiştir. Şanlıer ve Kılıç(2008:299)’ın üç kuşak kadın arasındaki beslenme farklılıklarını tespit etmek amacıyla yaptıkları araştırmada kızların enerji alım ortalamaları 1769.5 ±849.2 kcal, annelerin 1572.9 ±541.8 kcal, anneannelerin ise 1482.5± 515.8 kcal olarak tespit edilmiştir. Witte vd.(1991:1068), yaşları 18 ile 35 arasında değişen kadın bireylerin günlük enerji tüketim ortalamasını 1472± 496 kcal olarak

bulurken,1977-1978 Uluslararası Besin Tüketim araştırmasında yaşları 19-22 olan kadın bireylerin enerji tüketimi 1522 kcal, 23-34 olan kadın bireylerin ise 1500 kcal olarak bulunmuştur.

Payette vd.(1995:677)in yaptığı bir çalışmada kadın ve erkekleri protein alımları %15, karbonhidrat alımları sırayla %54 ve %52, toplam yağ alımları sırayla %32 ve %34, doymuş yağ alımları sırasıyla %12 ve %13, tekli doymamış yağ asidi alımları sırasıyla %12 ve %13, çoklu doymamış yağ asidi alımları ise %5 olarak bulunmuştur.

Oh vd.,(2004:1192), kolerektal kanser ile glisemik indeks ve karbonhidrat alımı arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırma yapmışlardır. Araştırma sonucunda yüksek gilisemik indeks veya yüksek karbonhidrat tüketiminin kolerektal adenom oluşumu için önemli bir risk oluşturduğu bulunmuştur. Fakat BKİ ile kolerektal kanser oluşumu arasında ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunamamıştır.

Park vd.,( 2008), Kore’de karbonhidrat alımı ve kronik hastalıklar arasındaki ilişkinin incelendiği araştırmada bireylerin ortalama karbonhidrat alımı %72.8’i olarak bulunmuştur. Kadınlarda yüksek karbonhidrat alımı ile yüksek BKİ, yüksek kan basıncı, yüksek trigliserid ,yüksek LDL oranı arasında anlamlı bir ilişki vardır. Ayrıca yüksek karbonhidrat alımı ile diyabet ve düşük HDL arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir.

Yapılan çalışmalar çocuk ve adölesanların toplam yağ, doymuş yağ ve kolesterol alımlarının azaltıldığı diyet değişikliklerinin ileri yaşlardaki damar tıkanıklığı gibi kalp ve damar hastalık potansiyelini azalttığını göstermişlerdir(American Academy of Pediatrics. Committee on Nutrition, 1998). Kanser riski için önerilen diyet faktörleri arasında belki de hiçbiri diyetle yağ alımı kadar dikkat çekmemektedir. Yapılan birçok araştırmada kanser oranlarındaki uluslararası farklılıkların, yağ alımındaki farklılıklarla önemli derecede ilişkili olduğu tespit edilmiştir(Kushi ve Giovannucci, 2002:63). Pankreatik kanser riski ile et, et ürünleri, yağ ve kolesterol alımı arasındaki ilişkileri araştırmak amacıyla gerçekleştirilen bir çalışmada ortalama 7 yıllık takip süresince 190545 kohort üyesinden 482 pankreatik kanser vakası saptanmıştır. En güçlü ilişkiler işlem görmüş et ürünlerinde görülmektedir. Günlük alım (g/1000 kcal) için en üst %20’lik dilimde bulunan bireyler, en alt %20’ lik dilimle karşılaştırıldığında, risk %68 daha

fazladır (relatif risk: 1.68, %95 CI: 1.35-2.07; p<0.01). Her 100 bin kişi için yaşa göre düzeltilmiş yıllık insidans oranları en üst %20’ lik dilimde 41.3, en alt %20’ lik dilimde ise 20.2’ dir. Domuz eti ve total kırmızı et tüketimi; her iki %20’ lik dilim karşılaştırıldığında, pankreatik kanser riskini %50 artırdığı saptanmıştır. Pankreatik kanser riski ile kümes hayvanları, balık, kahvaltılık ürünler, yumurta, total yağ, doymuş yağ veya kolesterol arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Kırmızı etten gelen total ve doymuş yağ, riski önemli derecede artırırken kahvaltılık ürünlerde bu durum söz konusu değildir (Nöthlings vd., 2005:1458).

Yapılan birçok klinik araştırma sonuçları barsak hareketliliğinde bozulma, kanser riskinde artış, obezite, kalp hastalıkları ve Tip 2 diyabetin dahil olduğu birçok kronik hastalığın az posa tüketimiyle ilişkili olduğunu tespit etmiştir. Posa kolonda fermente olarak asidik pH’a neden olmakta bu durum kalsiyum, magnezyum ve potasyum emiliminin artmasına neden olmaktadır. Gamlar ve şeker pancarı gibi birçok posa çeşidi aynı zamanda çok zengin mineral kaynaklarıdır. Ayrıca inülin ve fruktooligosakkaritlerinde kalsiyum emilimini arttırdığı belirtilmektedir. Amerikan Diyetetik Derneği; günlük diyet posası alımının 20-35 gr arasında olmasını önermektedir. Sınırlı düzeydeki klinik verilere rağmen 2 yaşından büyük çocuklar için ‘yaş + 5gr/gün’ posa alımı önerilmektedir. 20 yaşında 25-35 gr/gün hedefine ulaşılması amaçlanmaktadır. Yaşlı bireyler için ise spesifik öneriler bulunmamakla beraber 1000 kcal başına 10-13 gr/gün diyet posası güvenilir alım düzeyi olarak düşünülmektedir(National Academy of Sciences, 2002). Yaptığımız araştırmada sağlık çalışanlarının posa tüketim ortalaması 22.09 gr olarak tespit edilmiştir.

Pekcan ve Yabancı(2005:53), adölesanların posa alımları üzerine yaptıkları araştırmada yaşları 11, 12, 13 ve 14 olan adölesanların posa alım ortalamalrını sırasıyla 23.4, 24.6, 25.3 ve 23.0 olarak bulmuşlardır. Lairon vd.,(2005:1185), yapmış oldukları araştırmanın sonuçlarına göre tahılların yapısındaki diyet posasının düşük beden kitle indeksi, kan basıncı ve kan homosistein düzeyi ile ilişkili, meyvelerin yapısındaki posanın düşük bel-kalça oranı ve kan basıncıyla ilişkili, yağlı tohum ve kuru meyvelerin düşük beden kitle indeksi, bel-kalça oranı ve düşük açlık apo-B ve glukoz düzeyi ile ilişkili olduğunu saptamıştır. Yapılan başka bir araştırmada da yüksek posa alımıyla yüksek HDL düzeyleri arasında anlamlı bir

ilişki bulunmuştur. Yüksek posa ayrıca kardiyovasküler hastalıklar için de korucuyu bulunmuştur. Sonuçlar çözünür ve çözünmez posa için benzerdir(Toeller vd., 1999:21).

Kant(1997:1443) , diyet kalite puanı ile enerji alımı, diyetteki protein ve karbonhidrattan gelen enerji oranı arasında pozitif, yağdan gelen enerji oranı arasında negatif bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmıştır; besin tüketim önerilerine daha fazla uyan bireylerin uymayanlara oranla daha yaşlı, eğitim seviyesi daha yüksek, daha fazla fiziksel aktivite yapan, alkol ve düzenli supleman kullanmaya daha eğilimli, sigara tiryakiliğinin daha az görüldüğü bireyler olduğunu saptamıştır.

4.2.2. Sağlık Çalışanlarının Cinsiyetlerine Göre Besin Öğesi Tüketim

Benzer Belgeler