• Sonuç bulunamadı

2. SINDIRGI’NIN TARİHÇESİ

2.2. Sındırgı Adının Menşei

Türkiye’deki Tarihsel Adlar adlı eserde Sındırgı, Balıkesir’in bir ilçesi olarak

Türkçe’de hiçbir anlam taşımayan bir isme sahiptir126. Buna göre Sındırgı, Antik

Dönem’de boya ve ilaç yapımında kullanılan “kırmızı zındık” olarak adlandırılan

Sandrake, Sandeake, Sandraki kelimelerinin zamanla değişmesinden ortaya

çıkmıştır127. Sandarake madeni, altın ve gümüş madeninin bol olduğu yerlerde

bulunmaktadır. Antik Dönem’de altın işletilen bir yer olan Sındırgı’da bol miktarda Sandarake madeni bulunduğunu bu yüzden de Sındırgı adının büyük olasılıkla Sandarake kelimesinden geldiği şeklindeki tez son dönemlerde yapılan bir çalışmada da desteklenmektedir128.

124 Arslan, s. 142. 125 Çiğdem Ünal, s. 376.

126 Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1993, s. 705. 127 Umar, s. 705.

128 Yusuf Sezgin, Serdar Aybek, “Sındırgı’nın Arkeolojik Değerleri”, Güncel Araştırmalar Işığında

Sındırgı (Bildiri Kitabı), Yayına Hazırlayanlar: Ferhat Arslan ve Diğerleri, İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları, 2018, s. 5.

27

Sındırgı kelimesi etimolojik olarak Türkçe’dir. Derleme Sözlüğü’nde

“sındırmak” kelimesinin korkutmak, sindirmek anlamında kullanıldığı

görülmektedir129. Kelimenin kırmak fiili olan “-sın” köküne fiilden fiil yapma eki olan

“-dır” eklenerek sındırmak fiilinin yapıldığı, bundan sonra da en sonuna fiilden isim yapan -gu ekinin koyulmasıyla Sındır-gı kelimesinin oluştuğu görülmektedir130. Uysal, eserlerinde Sındırgı kelimesinin Türkçe olmadığını iddia etmenin “bir yabancı

bilmek icap eder” diyerek eleştirmektedir131. Sındırgı’nın yayıldığı alanın coğrafi

şeklinin makası andırdığından, makas anlamına gelen sındı132 sözcüğünden Sındırgı

adının türemiş olabileceği de kaynaklarda belirtilmektedir133. Sındırgı kelimesinin

millî mücadeleyi anan şiirlerde zafer anlamında kullanıldığı görülmektedir134. Zafer anlamında şiirlerde kullanılan kelimeden hareketle Millî Mücadele yıllarında bölge halkının kahramanca mücadelesini ve düşmanı sindirmesinden dolayı bölgeye Sındırgı isminin verildiği, halk arasında rivayet edilmektedir. Fakat elimizdeki Osmanlı belgeleri Sındırgı isminin en azından 15. yüzyıldan bu yana Osmanlı kaynaklarında kullanıldığını göstermektedir.

Tarihi süreç içerisinde Antik Dönem’de Carseae olarak anılan yerin günümüzde Sındırgı’nın kırsal mahalleleri olan Gölcük ve Çakıllı arasında olduğu düşünülmektedir135. Antik Dönem ve öncesine ait bulgularda şu ana kadar Sındırgı

adına rastlanılmamaktadır.

Sındırgı kelimesinin Osmanlı Devleti’nden önce bölgeye hâkim olan Karesi Beyliği tarafından kullanılıp kullanılmadığı ise tartışmalı görünmektedir. Bu konuda Karesi Beyliği tarihi araştırmacısı Zerrin Günal Öden, 1300 yılları başında beyliğe adını veren Karesi Bey’in hâkim olduğu topraklar içerisinde yer alan Sındırgı’yı,

Carsea olarak belirtmektedir136. Onun bu bilgiyi Cami’ü’d- Düvel diğer adıyla

Müneccimbaşı Tarihi adlı eserden aldığını iddia eden Uysal, buna itiraz etmektedir.

Uysal, Uzunçarşılı ve Özden’in Cami’üd- Düvel’in III. Ahmed döneminde Lale Devri’nin ünlü şairi Nedim’in de bulunduğu komisyon tarafından yapılan

129 Derleme Sözlüğü, C. 10, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1978, s. 3610. 130 Uysal, Sındırgı’nın Kitabı, s. 32.; Uysal, Sındırgılının Kitabı, s. 30.

131 Uysal, Sındırgılının Kitabı, s. 30. 132 Derleme Sözlüğü, C.10, s. 3610. 133 Çağlar, s. 41.

134 Uysal, Sındırgı’nın Kitabı, s. 33. 135 Yusuf Sezgin, Serdar Aybek, s. 5.

28

tercümesinde bu bilginin yer aldığını belirtmektedir137. Bunun yanında Ahmet

Ağırakça ve İsmail Erünsal tarafından yapılan neşirde ve eserin Arapça aslında, Sındırgı adının geçmediğini vurgulamaktadır138. Bizim incelediğimiz İsmail Erünsal

neşrinde de Sındırgı adı eserin “Karası Eyaleti’nin Zaptı” bölümünde bulunmamaktadır139.

Osmanlı dönemine ait ulaşılabilen belgeler içerisinde Sındırgı adının geçtiği ilk belge Hicri 897, Miladi olarak tahminen 1491-1492 tarihli Nefise Hatun binti

merhum Oruç Çelebi vakfına ait vakfiyedir. Vakfiyede Sındırgı kasabasında, Sındırgı zeametinde Boyun Büküş, Sarıyar, Çavuş Battal, Gecik-yavı, Göklü, Uluark, Yorgir dere mevkileri ile Geceli ılıcası altındaki Gecik yavı nehri ve Zimav suyu ile yetişen

vakfın hissesi olan pirinçliklerden bahsedilmektedir140. Bunun yanında kasabada

bulunan cami-i şerif de görevli imam ve hatibin görevleri ve ücretleri belirtilmektedir141. Bu tarihten sonraki Osmanlı tahrir defterlerinde, şer’iyye

sicillerinde, avarız defterlerinde ve birçok belgede Sındırgı adı geçmektedir. Bu durumda halk arasında yaygın rivayete göre bölgeye 19. yüzyılda yaşamış olan Balıkesir eski mütesellimi Şerif Paşa’dan sonra Sındırgı adının verildiği ihtimali ortadan kalkmaktadır. Bununla beraber Millî Mücadele’de düşmanı sindirdiklerinden dolayı bölgeye Sındırgı adının verildiği ile ilgili halk arasında dolaşan rivayet de tarihi belgeler ile çürütülmektedir. Günümüze kadar yapılan arkeolojik çalışmalarda Sındırgı adına hiçbir şekilde rastlanılmaması, Antik Dönem kaynaklarında ve bulgularından bölgenin Carsea olarak adlandırılması, Sındırgı kelimesinin etimolojik olarak Türkçe olması bölgeye bu ismin Türkler tarafından verildiği kanaatini güçlendirmektedir.

Türklerin Anadolu’ya gelmeye başladıkları yıllarda Batı Anadolu’da hareketsiz, az nüfusa sahip olan kasabalar 11. yüzyıldan başlayarak 14. yüzyıla kadar bir Türk yurdu haline gelmiştir142. Anadolu’nun Türk yurdu olması için yapılan

mücadeleler Haçlı Seferleri’yle şiddetlenmiştir. Özellikle III. Haçlı Seferleri’nde Haçlı

137 Uysal, Sındırgı’nın Kitabı, s. 64. 138 Uysal, Sındırgı’nın Kitabı, s. 64-65.

139 Sahaif-ül Ahbar fi Vekayi-ül a’sar, Müneccimbaşı Ahmet Dede, Arapça Aslından Türkçeleştiren:

İsmail Erünsal, Müneccimbaşı Ahmet Dede Müneccimbaşı Tarihi, C. I, Tercüman 100 Temel Eser Yayınları, s. 92.

140 Ali Hikmet Berki, İSLAMDA VAKIF Zağanus Paşa ve Zevcesi Nefise Hatun Vakfiyeleri, Vakıflar

Dergisi, C. 4, (1958), Ankara, s. 3.

141 Berki, s. 3.

29

orduları Balıkesir – Bigadiç– Sındırgı- Akhisar güzergahını takip etmişlerdir143. 11.

yüzyıldan 13. yüzyılın sonuna kadar özellikle Anadolu’nun batısındaki tüm bölgelerde olduğu gibi Sındırgı’da da Türklerle, Bizans ve Haçlı kuvvetleri arasındaki mücadele etkili bir şekilde devam etmiştir144. Yapılan bu mücadeleler sonucunda bölgeye hâkim

olan Türk kuvvetlerinin düşmanı sındırarak, kırarak ve sindirerek, kazandıkları zaferlerle hâkim oldukları bölgeye Sındırgı adını vermiş olma ihtimali yüksek görünmektedir145. Elimizde bununla ilgili kesin bir kayıt olmamakla birlikte Osmanlı

arşiv defter ve belgelerinde bile Sındırgı isminin geçiyor olması bu ihtimali kuvvetlendirmektedir.