• Sonuç bulunamadı

2. BEHÇET ÇELİK’İN ROMANLARININ İNCELENMESİ

2.3. Sınıfın Yenisi

Behçet Çelik’in Sınıfın Yenisi adlı gençlik romanı, editörlüğünü Semih Gümüş’ün yaptığı “Köprü Kitaplar” serisinin 11. Kitabı olarak 2011 yılında yayımlanmıştır. Hem çağdaş Türk edebiyatının usta yazarlarının daha önce yayımlanmış hem de günümüzün usta yazarlarının yeni kaleme aldıkları yirmi bir yapıttan oluşan bu seri, çocukluktan gençliğe geçişte köprü olabilmeyi amaçlar.

62

Behçet Çelik’in ilk kez gençler için yazdığı bu romanı yirmi üç bölümden oluşur. Romanda yeni bir okula başlayan Emre ile sınıfta konuştuğu tek kişi olan Arda’nın arkadaşlığı anlatılır. Behçet Çelik; kendini müzikle ifade eden Emre ve duygularını en iyi yazarak anlatan Arda’nın ergenlikle birlikte değişen ruh hallerini yalın, samimi ve duygu yüklü bir dille anlatmıştır.

2.3.1.Olay Örgüsü

Emre istediği okulu kazanamadığı için evlerinin yakınındaki liseye başlar. Okulun ilk günlerindeki yalnızlık, onu sıkıntıya, hatta yeni arayışlara sevk eder. Oysa yaz tatilindeyken de çok sıkılmış ve bir an önce okulların açılmasını istemiştir. Tatilde hep “günün aynı saatinde aynı şeyler” yapar (Çelik, 2011b: 12). Sabah denizde yüzer, öğle yemek yer, akşam anne ve babasıyla oturur.

Hayatın tekdüzeliği ve sıradanlığı onu iyiden iyiye bunaltır. Etrafında gördüğü her şey aynıdır, bu yüzden bazen “kendinden de sıkıl”ır. Bu durum ona “sıkıntısını iç organlarında” hissettir (Çelik, 2011b: 13). Nihayet tatil bitmiş ve okul başlamıştır fakat “kırk kişilik otobüs”e benzettiği sınıfta hissettiği yabancılık, onu o kadar çok sıkar ki tatil günlerini özlemeye başlar (Çelik, 2011b: 15). Ailesi Emre’nin bu can sıkıntısını ve sessizliğini istediği okula kazanamamasına bağlar.

Okul açılalı iki hafta olur; fakat Emre sınıftakilerin hiçbiriyle konuşmadığı için kimsenin adını bilmez. Sadece Süleyman ismindeki çocuğun ismini öğrenir; çünkü arkadaşları ona ‘şaşı’ lakabı takmışlardır. Emre, ona bu lakabı takmalarına çok sinirlenir. Dersin boş olduğu bir gün kendini tutamayarak dalga geçen çocuklara: “Şaşı demeniz hiç hoş değil” diyerek tavrını ortaya koyar (Çelik, 2011b: 21). Kısa olan çocukla tartışırken Emre ona “Ben sana cüce diyor muyum?” diye sorarak tartışmayı iyice kızıştırır (Çelik, 2011b: 21). Bu olaydan sonra Emre, kendini daha kötü hissetmesi gerekirken, “günlerdir içinde biriken sıkıntı azalmış, tuhaf bir ferahlık” duymuştur (Çelik, 2011b: 22). Tartışma bitip herkes sınıftan çıktıktan sonra biri: “Sen haklıydın” der (Çelik, 2011b: 23). Arda ile Emre’nin tanışmaları böyle olur. Daha sonra okul çıkışlarında eve kadar birlikte konuşarak yürümeye başlarlar.

63

Okulun açılmasının üzerinden birkaç hafta geçer ve Emre sınıfta sadece Arda ile konuşmaktadır. Birbirlerini yavaş yavaş tanırlar. Emre, Arda ile bazı konularda aynı fikirde olduğu hatta aynı şeylere sevindiği için mutlu olur. Okul artık eskisi kadar sıkıcı değildir onun için.

Emre’nin hayatında artık önemli olan iki şeyden birincisi cumartesi günleri gittiği gitar kursu, ikincisi ise Arda ile vakit geçirmek olur. Eve geldiğinde Emre’ye babası maçın sonucunu sorar. Emre gündüz Arda ile dolaşırken formalı taraftarlar görmüştür; ama maç olduğu yine de aklına gelmemiştir. Normalde maçları babasıyla izler ve babasından dinlediği yorumları okuldaki arkadaşlarına anlatarak “sükse yapar”ken şimdi maç ilgisini çekmez (Çelik, 2011b: 38). Zaten Arda’dan başka maç yorumu anlatacağı arkadaş çevresi yoktur okulda. Böylece Arda, Emre’nin hayatında önemli değişikliklerin tetikleyicisi olur.

Emre bu değişiklikle ailesine daha çok yakınlaşır, onlarla iletişim kurar. Ailesi bu durumdan okula alıştığı sonucunu çıkarır ve bu değişikliğin sebebi olan Arda’yı merak ederler. Emre onların sorduğu sorulara babasının bazen konuyu geçiştirmek için yaptığı gibi “bakalım” şeklinde cevap verir (Çelik, 2011b: 42). Okul sınavları başladığında annesi ders çalışmak için Arda’yı eve çağırabileceğini söyler. Böylece oğlunun tek arkadaşını tanımış olacaktır. Ama Emre, kendisi Arda’nın ailesini merak ettiği için onlara gitmeyi teklif eder. Bir cumartesi kurstan sonra babası Emre’yi alır ve Ardaların evine giderler. Emre ve Arda’nın babası biraz sohbet ederler.

Emre okulun ilk günü tartıştığı çocuklarla Arda’nın arkadaşlık etmesinden hoşlanmaz. Ona bu duygularını söylediğinde Arda’nın verdiği cevaba çok kızar ve içten içe Arda’ya küser. Emre’nin keyifsiz olduğunu fark eden ailesi ona sorular sorup konuşmak isterler. Babası: “Kavga mı ettiniz yoksa?” diye sorar. Arkadaşlığın değerini bilmesi ile ilgili nasihatler vermeye başladığında Emre odasına kaçar (Çelik, 2011b: 68).

Arda Emre’ye, birlikte yaptıklarını hatırlatan bir mektup yazar. Mektupta bir cumartesi günü buluşup gittikleri deniz kenarında, Emre gitar çaldığında onu dinlerken ne kadar çok etkilendiğini, kayalıklardaki martılar gibi adeta havada

64

“süzüldüğü”nü söyler (Çelik, 2011b: 75). Emre mektubu okuyunca Arda’yla konuşmaya karar verir ve okuldan çıkınca yine eskisi gibi birlikte yürürler. Parkta oturup konuşurlar.

Emre ve Arda barıştıktan sonra yine okul çıkışlarında ve cumartesi günleri birlikte vakit geçirmeye devam ederler. İkisinin de konuşacak çok şeyleri vardır. Emre sadece iki konuya hiç girmez: Eda ve Arda’nın mektubu. Emre mektuptan bahsedince yine aralarının bozulmasından korkar. Bir gün birlikte daha fazla vakit geçirebilmek için okuldan kaçarlar. Biraz merkezde gezdikten sonra vapurla karşıya geçerken Emre Arda’ya yazdıklarının çok güzel olduğunu, duygularını çok iyi ifade ettiğini söyler.

Bir cumartesi Arda Emre’ye sınıftaki arkadaşlarla okulun maçına gitmeyi teklif eder. Arda, sınıftaki kızlardan Sibel’in Emre için “misafir öğrenci” dediğini söyler (Çelik, 2011b: 97). Sibel’in dikkatini çekmiş olmak Emre’nin hoşuna gider. O günden sonra Emre’nin gözleri hep Sibel’i arar ve ondan hoşlanmaya başlar. Sınıftakilerle birlikte maça gider, maçtan sonra bir yerde oturup sohbet ederler. Uzun zamandır sınıfta Arda’dan başka kimseyle konuşmayan Emre için bu değişik bir deneyimdir. Emre Arda’a Sibel’le ilgili sorular sormak ister ama utanır. Emre’nin hayal dünyasını Sibel doldurdukça Emre sessizleşir ve etrafında olan bitenden kopup kendini şarkıların ezgisine bırakır. Sibel’e âşık olan Emre, maç gününden beri iyice içine kapanmıştır. Arda, Emre’nin kendini herkesin dışında tutarak okuldaki diğer arkadaşlarla hiç konuşmamasına üzülür.

Emre Arda’ya Sibel’e olan duygularını söyler. Arda, Emre’ye Ceyda adında başka okulda okuyan sevdiği bir kız olduğunu itiraf eder. Arda da Emre gibi kıza sevdiğini söyleyememiştir. Emre, Arda’nın durumunun daha zor olduğunu düşünür; çünkü kendisi Sibel’i her gün görmektedir. O yüzden Arda’yı üzmemek için onun yanında Sibel’den bahsetmez, arkadaşının sıkıntısına “sessizce eşlik” eder (Çelik, 2011b: 140).

Emre zamanla sınıfına alışır, Sibel ile daha sık konuşmaya başlar. Arda da Ceyda’ya yeniden “delibozuk mektuplar” yazmaya başlar (Çelik, 2011b: 146). Bir gün Arda Ceyda’nın okulunu bildiğini söylediğinde Emre hemen oraya gitmeyi teklif

65

eder. Emre arkadaşının sevdiğine kavuşacağını düşünerek sevinirken okuldan eve geldiğinde onu bir sürpriz beklemektedir. Babası geçen yıl Emre’nin çok isteyip kazanamadığı okulun kendi çabalarıyla yılın sonunda sınavla öğrenci alacağını söyler. Emre’nin fikrini sormadan karar aldıkları için Emre bunun “haksızlık” olduğunu düşünür (Çelik, 2011b: 152). Bir süre sorgulamalar yaşadıktan sonra Emre ertesi gün Sibel’le konuşmaya karar verir.

2.3.2. Şahıs Kadrosu 2.3.2.1. Erkekler

Emre: Emre, romanın başkahramanıdır. Olaylar onun etrafında gelişir. Arkadaşı Arda, ailesi ve sınıftaki diğer arkadaşları Emre’nin farklı yönlerini ortaya koyarlar. Emre ailesinin tek çocuğu olduğu için “kardeşi olsaydı” canı bu kadar sıkılmazdı diye düşünür. Üstelik o, “babası gibi girişken bir kişiliğe sahip” değildir; insanlarla çabuk iletişim kuramaz (Çelik, 2011b: 13). İstediği okulu kazanamadığı için evlerinin yakınındaki okula başlar ve sınıfındaki kimseyi tanımaz.

Emre’nin müziğe ilgisi vardır. Hafta sonları gitar kursuna gider. Kendini sık sık şarkıların onda uyandırdığı duygulara kaptırır. Böyle anlarda Emre, “bir şarkının içinde” olduğunu hisseder (Çelik, 2011b: 112). Yaşadığı duruma uygun olarak şarkılar seçer. Örneğin Arda’nın sevdiğini görememesinden dolayı üzgün olduğu bir anda “Emre’nin içinden hüzünlü birkaç şarkı” geçer (Çelik, 2011b: 136).

Emre ergenlik döneminin gelgitlerini yaşamaktadır. Dolayısıyla çocukluktan gençliğe geçtiği bu dönem, onun için sancılı olur. Ailesiyle de ilişkisi değişir. Kendini tanıma süreci olan bu çağda bazen “kendi yaptıklarına, kendi söylediklerine” şaşırmaktadır (Çelik, 2011b: 43).

Emre etrafında gördüklerinden, her gün aynı şeyleri yapmaktan çok sıkılır. Her şeyi sıkıcı olup olmamasına göre değerlendirir. Öyle ki “bütün dünyayı bu tartıyla tartabilir” duygusuna kapılır (Çelik, 2011b: 132). En çok Arda ile sohbet etmekten hoşlanır. Onunla konuşacakları çok şey vardır. En derin duygularını bile onunla paylaşabilir. Arda sayesinde sınıftaki diğer arkadaşlarıyla da iletişime geçmeye başlar. Sınıfındaki “siyah saçlı kız” Sibel’e âşık olur (Çelik, 2011b: 97).

66

Ama çok çekingen olduğundan Arda’nın bütün cesaretlendirmelerine rağmen Sibel’e duygularını açamaz. Romanın sonunda babası başka bir okula nakil olma ihtimalinden bahsedince Sibel’e açılmaya karar verir.

Arda: Emre’nin sınıfta konuştuğu tek arkadaşıdır ve onun değişimini sağlayan kişidir. Arda eğlenceli biridir, “anında birilerini taklit” edebilir, “ufak mimiklerine varana dek” bir kişiyi canlandırabilir. Gergin zamanları bile oyuna çevirerek Emre’yi güldürür. Arda, “Emre’nin hiç aklına gelmeyecek şeyleri akıl” eder (Çelik, 2011b: 44). Çocukken babasının tamirci dükkânında işe yaramaz parçalarla oynadığı için tamirden anlar. Emre’ye “ arkadaşının motorun parçalarını biliyor oluşu büyülü” gelir (Çelik, 2011b: 51). Arda bir de duygularını yazarak çok iyi ifade eder. Ara sıra bir şeyler yazar ve “ilerde müthiş şeyler” yazacağını düşünür (Çelik, 2011b: 43).

Arda da arkadaşı Emre gibi âşıktır. Yazın gittikleri kıyı kasabasında tanıştığı Ceyda isimli kızı sever. Ama ona duygularını açıklamaz. Adresini ve telefonunu bilmediği halde Ceyda’ya mektuplar yazar. Romanın sonunda Emre’ye Ceyda’nın okulunu bildiğini söyler. Emre gidip Ceyda’yı bulmayı teklif eder.

2.3.2.2. Kadınlar

Sibel: Emre’nin yeni sınıfında âşık olduğu kız arkadaşıdır. Emre onunla konuşmaktan, birlikte vakit geçirmekten çok zevk alır. Arda onu Sibel’e duygularını açıklaması için cesaretlendirir fakat Emre çekingen bir genç olduğu için bunu yapamaz.

Eda: Emre’nin eski okulunda hoşlandığı kız arkadaşıdır. Bir gün yolda karşılaştıklarında Arda’nın eski duyguları yeniden canlanır ve “yakıcı” bir hal alır (Çelik, 2011b: 62). Çünkü Eda’ya duygularını söyleme cesaretini gösteremeden başka okula gitmek zorunda kalmıştır.

2.3.3. Zaman

Sınıfın Yenisi romanında vaka zamanı Emre’nin liseye başladığı ilk günden okulun kapanmasına iki ay kalaya kadar geçen zaman dilimidir. Bu zaman eylül ile

67

nisan ayı arasını kapsar. Anlatma zamanı eş zamanlı anlatımdır. Vaka zamanı ile anlatma zamanı birlikte ilerler. Anlatıcı vaka zamanını ara ara bazı ibarelerle belirtir: “Okul açılalı iki hafta olmuştu.” (Çelik, 2011b: 19), “Daha bir gün önce bu saatlerde şehri turuncuya boyayarak, okulların açılmış olmasına karşın yazın henüz hüküm sürdüğünü duyuran güneş, birkaç dakika içinde simsiyah bulutların ardında kayboldu.” (Çelik, 2011b: 27), “Ertesi sabah üçü de hiçbir şey olmamış gibi davrandılar.” (Çelik, 2011b: 41), “Pazartesi sabahı, haftanın kâbus saatleri…” (Çelik, 2011b: 53), “Arda dışında çok azıyla konuşmuştu; okul açılalı iki ay olmuştu oysa.” (Çelik, 2011b: 70), “Üç gün önce Arda, Sibel’le onun hakkında konuştuklarını anlatana kadar, sınıftaki kızlardan biriydi.” (Çelik, 2011b: 106), “Ertesi cumartesi vapurla karşıya geçmeye karar verdiler.” (Çelik, 2011b: 114), “Günlerden cumartesiydi, kurs çıkışı Arda’yla buluşmuşlardı bu kez.” (Çelik, 2011b: 32).

Behçet Çelik ilk iki romanında olduğu gibi bu romanında zamanda sık geri dönüşlere yer vermiştir. Romanın başında Emre, okulun ilk günü yaşadığı iç sıkıntısını yaz tatilinde yaşadığı sıkıntı ile karşılaştırırken zamanda geri dönülür: “Sayfalarına kum dolan kitaptan ya da dergiden iki satır okumak, soğuk gazoz içmek, çekirdek, dondurma ya da kâğıthelvası yemek, sahilde gülüşerek oynayan, yüzen gençlere bakmak.”(Çelik, 2011b: 12).

Romanın kişileri ruh hallerine göre zamanı farklı algılayabilirler. Bazı anlar süre olarak genişleyip bazı anlar daralabilir. Bu romanda Emre, okulun ilk günü sınıfta çok sıkıldığı için zamanın geçmediğini “bu sıkıcı anda donup kaldığını” düşünür. Ona göre “mevsimler geçiyor, mekânlar değişiyor” ama zaman o sıkıcı anda takılıp kalmıştır (Çelik, 2011b: 18). Bunun tam aksine hava soğuyup yağmur yağışları başlayınca zaman sanki çok hızlı geçmiş “yaz bir anda çok geride kalmış, mevsim yarım günde değişmiş” gibi hissedilir. Hatta mevsimler bir güne indirgenerek “sonbahar hepi topu yarım gün sürmüş, akşama varmadan kış gelip çatmış” gibi düşünülür (Çelik, 2011b: 27). Böylece zaman özetlenerek zamanda atlamalar yapılır. Bir mevsim, birkaç kısa cümleyle okuyucuyla paylaşılır.

Emre, pazartesi sabahlarından nefret eder. Pazartesi sabah saatlerinde yaşadıklarını şöyle tasvir eder: “Geceden başlayan sıkıntının anbean cisim kazanıp, insanın göğsüne irice bir taş olarak yerleştiği, zamanın durduğu, bundan sonra

68

bütün zamanların pazartesi sabahı olacağı hissinin her şeyin önüne geçtiği saatler.”(Çelik, 2011b: 53). Emre; bu iç sıkıntısıyla zamanın geçmediğini zannettiğinde “çalan zil, zamanın ağır aksak da olsa aktığını” gösterir (Çelik, 2011b: 54).

Okul açıldığında herkese yabancı olduğu için kimseyle konuşmayarak bunaldığında Emre için zaman geçmezken; Arda’yla arkadaş olduktan sonra Emre, “Arda’yla buluştukları her gün zamanın nasıl geçtiğini” anlamaz (Çelik, 2011b: 61).

2.3.4.Mekân

2.3.4.1. Dar Mekân

Sınıfın Yenisi romanında başkahraman Emre’nin kendini içinde tamamen yabancı hissettiği ve “kırk kişilik otobüs”e benzettiği sınıf kapalı ve dar mekândır. Zira Emre bu okula yeni başlamış, sınıfta kimseyi tanımamaktadır. Adeta sürgün hayatı yaşamaktadır. Sınıfın penceresinden “üç beş bina arasından görünen gökyüzü” bile sınıfın mekân algısını genişletmez (Çelik, 2011b: 15). Başlarda Emre için kapalı mekân olan sınıf, zamanla âşık olduğu kız Sibel’i her gün görebildiği yer olduğu için açık mekâna dönüşür. Mekân, Emre’nin psikolojisiyle birlikte nitelik değiştirmeye başlar. Sibel, onun hem hayata hem mekâna bakışını değiştirir.

Okul dışında vaktini ailesiyle geçirdiği ev, Emre’nin ailesinin baskısına maruz kaldığı yer olduğu için kapalı mekândır.

2.3.4.2. Geniş Mekân

Açık ve geniş mekânlar romandaki karakterlerin iç dünyalarını ferahlatan “uyumun ve huzurun mekânlarıdır” (Korkmaz, 2017: 21). Karakterler bu mekânlarda kendilerini rahat hissederler. Mekânlar fiziksel olarak açık olmasa da karakterlerin iç dünyasını “huzur ve güven duygusu” kapladığı için açık ve geniş mekân olarak adlandırılır (Korkmaz, 2017: 22).

Sınıfın Yenisi romanında yaz tatilleri biten Emre ve ailesinin evlerine dönüş yolculuğunda “sapsarı tarlaların arasından geçerken” gördüğü ve “bir dolu şehrin,

69

kasabanın, köyün içinden” geçip mola verdiği yerler Emre için açık ve geniş mekânlardır (Çelik, 2011b: 14).

Ailesinin onu bunaltan sorularından, sohbet etme isteklerinden kaçıp yalnız kalabildiği odası Emre için açık ve geniş mekândır. Oda, Emre’nin kendisiyle baş başa kalabildiği, kendi iç âlemini dinleyebildiği sığınağıdır. Çünkü odası müzik dinlemek, gitar çalmak, hayal kurmak gibi Emre’nin en çok sevdiği şeyleri rahatça yapabildiği yerdir.

Emre’nin ailesinden yakınabilecek kadar kendini yakın hissettiği tek arkadaşı Arda ile hafta sonu gezerek vakit geçirdiği kalabalık caddeler, onun için açık mekânlardır. Çünkü son zamanlarda çok sık hissettiği can sıkıntısı buralarda arkadaşı ile sohbet ederek geçer.

Emre; Ardaların evine gittiğinde, onların çocuklarla dolu, dar sokaklı, eski, iç içe girmiş binalardan oluşan mahallesini ilgi çekici bulur. Kendi mahallelerindeki gibi sıkıcı apartmanlar yoktur. Emre için Ardaların Mahallesi açık mekândır. Bu mahallede hayatın sıcaklığı ve insanların samimi davranışları mekânla birleşerek Emre’de olumlu bir izlenim yaratır. Buradaki “birbirine bitişik inşa edilmiş, epeyce düzensiz, bazısının dışı sıvasız binalar” Emre’ye daha samimi gelir (Çelik, 2011: 47).

Emre ve Arda bir süre küs kaldıktan sonra Arda’nın yazdığı mektuba karşılık Emre, onunla eskisi gibi okul çıkışında birlikte yürüyüp oturmak ister. Bir süre konuşmadan yürüdükten sonra “şehrin ortasında, nasılsa apartman yapılmadan kalmış, mini minnacık bir park”ta otururlar (Çelik, 2011b: 79). Birlikte oturup sohbet ettikleri bu park açık mekândır.

Emre ve Arda bir gün okuldan kaçarak vapurla karşıya geçmeye karar verirler. Vapurda “alt katın arkasındaki açıklığa” gidip “denizin kıpırtısız yüzeyiyle gökyüzünün birleştiği çizgi”yi izleyerek bu manzarayı “baş döndürücü” bulurlar (Çelik, 2011: 85). Bu şekilde dünyayı gezme hayallerine daldıkları vapur açık mekândır.

70 2.3.5. Anlatıcı ve Bakış Açısı

Sınıfın Yenisi romanında dışöyküsel anlatıcı dediğimiz 3. tekil şahıs anlatıcı olayları anlatılır. Olayları gören bakış açısı ise iç odaklayımdır. Bakış açısı bazen Emre’nin odaklandığı noktada konumlanır:

“Arda’yla konuşurken yanıtını bilmediği sorulara yanıt buluyor-ya da bulduğunu sanıyor. Kesik kesik konuşuyor, cümlelerin arasında çalan şarkıya kulak verip eşlik ediyor ya da düşünüyor. Böyle konuştuğunda, Arda’ya benzediğini fark ediyor. Başkası olsa gocunur, Arda söz konusu olunca, ona benzemekten korkmuyor.” (Çelik, 2011b: 133).

Bakış açısı bazen de Emre’nin odaklandığı noktada konumlanır: “Arda, Emre’nin el hareketini gördü görmesine, ama ne anlama geldiği, arkadaşının ne demek istediği ya da şık bir hareket olup olmadığı hakkında düşünmedi.”

2.3.6. Anlatım Teknikleri 2.3.6.1. İç Çözümleme

Sınıfın Yenisi romanında anlatıcı bazen Emre’nin bazen de Arda’nın bakış açısından kahramanların duygu ve düşüncelerini aktarır:

“Yeni biriydi Emre. Sınıftaki yeni çocuk, sınıfın yenisi… Ötekiler, yıllardır tanıdığı çocuklardı. Şu yeni gelen oğlan nasıl biri diye etmişti, anlaşılan… Bunları düşündükçe öfkesi artıyordu Emre’nin. Bir yandan da içi buruluyordu. Arda’yla buluştukları her gün, zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Birbirlerine sürekli bir şeyler anlatıp durmuşlardı.” (Çelik, 2011b: 133).

2.3.6.2. Tasvir

“Ardaların evindeler, gene cumartesi. Aşağıdaki tamirhaneden gelen tıkırtılar hoşuna gidiyor Emre’nin. Ardaların evinin bulunduğu mahalleyi de seviyor. Sokaklar çocuk dolu; adamlar, kadınlar işlerinin bir bölümünü sokakta yapıyorlar. Sokaklar dar ve kirli, binalar eski, dip dibe; ama bunların hepsinde hoşuna giden,

71

kendi apartmanlarında, kendi sokaklarında görmediği, duymadığı bir yan var.” (Çelik, 2011b: 131).

2.3.6.3. Geri Dönüş

“Eve dönüş yolculuğunu anımsadı. Yol hiç bitmesin istemişti. Bir dolu şehrin, kasabanın, köyün içinden geçmişlerdi, iki üç saat arayla bir yerlerde mola verip dinlenmiş, bir şeyler atıştırmışlardı. Sapsarı tarlaların arasından geçerken, yolda olmak hoşuna gitmişti.” (Çelik, 2011b: 14).

2.3.6.4. Mektup

Sınıfın Yenisi romanında Arda arkadaşı Emre ile küstüğünde duygularını ve düşüncelerini mektup şeklinde yazıp arkadaşına verir:

“Evet, Emre Özkan,

Bu ne böyle diyor olmalısın. Bu çocuk bana söyleyeceği bir şeyler varsa ne demeye gelip söylemiyor da, tutup mektup yazıyor? İntikam sanma sakın…” (Çelik, 2011b: 74).

2.3.7.Temalar 2.3.7.1. Arkadaşlık

Emre’nin Arda’yla sınıftaki erkeklerle tartıştıktan sonra başlayan arkadaşlıkları okul çıkışlarında eve birlikte yürüdükleri anlarda pekişir. Birkaç hafta içinde Emre yeni okulda tek arkadaşının Arda olduğunu anlar.

Arda ve Emre birbirlerini yeni yeni tanırken dışarı gezmeye çıktıkları bir hafta sonu Arda bir tezgâhtan sevmediği halde yuvarlak gözlük almak ister. Emre, Arda’ya niye sevmediği şeyi almak istediğini sorduğunda: “Hem kendimin hem başkalarının üstüne üstüne gitmek istiyorum. Herkesin yaptığını herkes yapıyor zaten.” diyerek sıradanlıktan kurtulmak istediğini belirtir (Çelik, 2011b: 36). Arda’nın bu düşüncesi Emre’nin çok hoşuna gider ve farklı bakış açısı kazanmasını sağlar. Arda ve Emre “çoğu zaman hakkında konuştukları konuda benzer şeyler”

72

düşünürler (Çelik, 2011b: 123). Emre’nin aklından geçenleri Arda söyler. Bu yüzden çok iyi arkadaş olurlar. Birbirleriyle sohbet etmekten çok hoşlanırlar. Hatta Emre kendini çok mutsuz hissettiği anda ona iyi gelen tek şey Arda ile sohbet etmek olur. Onunla konuşurken “yanıtını bilmediği sorulara yanıt” bulduğunu düşünür (Çelik, 2011b: 133).

Okulun ilk günlerinde Emre’nin tartıştığı çocuklarla Arda’nın arkadaşlık edip şakalaşmasına Emre çok bozulur. Arda’ya onlarla konuşmaktan ne zevk aldığını

Benzer Belgeler