• Sonuç bulunamadı

2. BEHÇET ÇELİK’İN ROMANLARININ İNCELENMESİ

2.1. Dünyanın Uğultusu

2.1.5. Anlatıcı ve Bakış Açısı

Kurmaca metnin temel unsurlarından biri anlatıcıdır. Hikâyeyi anlatan bir anlatıcı mutlaka vardır. O olmadan olaylar okuyucuya aktarılamaz. “Kendi içerisinde gelişen bir hikâyenin sunucusu olmazsa, romanın asıl kurgusu sağlam olamaz” (Kundera, 2014: 20). Anlatıcı ismiyle tanımlanan kurgulanmış kişi/figür; “hem kişileri hakkında bilgi verebilir, hem onların ağzından konuşabilir, hem de kendi kendilerine konuştukları zaman okuyucunun onları dinlemesini sağlayabilir. Elinde kişilerin aklından geçen düşünceleri gösterme olanağı vardır; dilerse düşünce düzeyinden daha derinlere inerek bilinçaltına” uzanabilir (Forster, 1985: 126)

Roman, hareketli bir yapıya sahiptir, durağan değildir. Kurgusal metnin bu yapısından dolayı metindeki hareketi okuyucuya sunacak bir etkin bir kişi gereklidir. Anlatıcının görevi “kurmaca yapı ile okuyucu arasındaki bağlantıyı” kurmaktır (Sazyek, 2013: 29). Anlatıcının romanın kurgusal ögelerinden biri olarak terminolojide adlandırılması 20. yüzyılda, özellikle Rus bilimcilerin katkılarıyla olur. Anlatıcı; romanda yazar adına konuşan, gören, anlatmak istediklerini anlatandır. “Anlatım konumuyla genel anlamda anlatıcının durduğu yer, sahip olduğu bilgi oranında gösterdiği anlatım davranışı ifade edilir.” (Tepebaşılı, 2012: 158) Anlatıcı yazarın kendisi değildir. Kurguladığı diğer olay, zaman, mekân, kişi unsurları gibi hikâyeyi anlatan kurgulanmış kişidir.

Anlatı bilim üzerine önemli tespitlerde bulunan Gürsel Aytaç, Genel Edebiyat Bilimi kitabında anlatıcıyı, “ben anlatıcı (birinci tekil kişi) ve o anlatıcı (üçüncü tekil

31

kişi)” şeklinde ikiye ayırır (Aytaç, 2003: 106). Yazarla anlatıcının aynı kişi olmadığına dikkat çeker. Destan türünden beri metinlerde sıklıkla kullanılan 3. tekil şahıs zamiri, yazara geniş bir anlatım gücü sunar. “Okuyucunun romanda aldığı her bilgi, gördüğü her tasvir anlatıcının bakışından çıkmıştır. Bu tür bakış açısına sahip olan eserlerde anlatıcı genellikle olay dışındaki üçüncü bir şahıstır‟ (Narlı, 2004: 464). 1. tekil şahıslı anlatım ise tam tersi yazara sınırlılık getirir.

Teori kitaplarında bakış açısı, anlatıcıdan farklı olarak şu şekilde üçe ayrılır: hâkim/ ilahi/tanrısal, kahraman ve gözlemci. Şerif Aktaş, 1984 yılında yayımladığı anlatı bilim açısından yenilikleri bildiren Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş kitabında bakış açısını şöyle tanımlar: “Bakış açısı, anlatma esasına bağlı metinlerde vaka zincirinin ve bu zincirin meydana gelmesinde kullanılan mekân, zaman, şahıs kadrosu gibi unsurların kim tarafından görüldüğü, idrak edildiği ve kim tarafından, kime nakletmekte olduğu sorularına verilen cevaptan başka bir şey değildir.” (Aktaş, 1991: 94). Şerif Aktaş kurmaca metinleri yapısalcı yöntemle birimlerine ayırarak incelediği eserinde “bakış açısı kavramına anlatıcı dışında, ayrı bir önem atfetse de bu kavramı anlatıcıyla bütünleşmiş halde değerlendirir. Görmek ve konuşmak ayrımlarını yapmaz. Nitekim kitabın Hâkim Bakış Açısı ve Anlatıcı, Kahraman Anlatıcının Bakış Açısı, Müşahit Anlatıcıya Ait Bakış Açısı adlı bölümler bakış açısının öneminin fark edildiğini fakat kavramın anlatıcı üzerinden değerlendirildiğini gösterir.” (Topçu, 2015: 8)

Anlatıbilim alanında devam eden çalışmalar literatüre yeni tespitler ve yeni terimler kazandırır. Bu çalışmalardan Türk edebiyatındaki araştırmacılarımız da yararlanır ve eserler ortaya koyarlar. Ayşe (Eziler) Kıran ve Zeynel Kıran’ın 2000 yılında yayımlanan Yazınsal Okuma Süreçleri adlı eserinde Anlatıda Anlatıcının Yeri bölümünde anlatıcı; birinci kişi zamiri, üçüncü kişi zamiri ve karakterlerle bağlantılı olarak örneklerle açıklanır. Kitapta bakış açısı ve anlatıcı kesin bir biçimde birbirlerinden ayrılır. Fatih Tepebaşılı, 2012 yılında yayımlanan Roman İncelemesine Giriş adlı kitabında Franz Stanzel’in görüşlerinden yararlanarak anlatım konumlarını; ben anlatım konumu, kişisel anlatım konumu, Tanrısal anlatım konumu şeklinde ayırır. Bu iki kitabı karşılaştırarak incelediğimizde ben anlatım konumunun

32

birinci tekil şahıs, tanrısal anlatım konumunun 3. tekil şahıs, kişisel anlatım konumunun da kişiler olduğunu görürüz.

Modern anlatıbilim yöntemleri Türk edebiyatında hala keşfedilmektedir. Bizim bu tezde ölçüt olarak aldığımız yöntem, Ayşe- Zeynep Kıran’ın Yazınsal Okuma Süreçleri kitabına dayanır. Anlatıcı ve bakış açısı problemini kurguda olayları gören ve konuşanın ayırt edilerek kim konuşuyor ve kim görüyor sorularına aranan yanıttır. Metinlerde kimin konuştuğu “dışöyküsel/el öyküsel anlatıcı (üçüncü kişi sunumu) ya da benöyküsel/içöyküsel (birinci kişi sunumu)” şeklinde açıklanabilir. Olayları kim görüyor sorusunun cevabı ise anlatıcı bakış açısını gösterir. “Kim görüyor sorusu olayların, odak noktaya kimin görüngesinden taşınıp sunulduğunu araştıran bir sorudur.” (Yazıcı, 2009: 43)

Olayları kimin gördüğü sorusuna dayanan, “metinde varlıkları ve nesneleri betimlemek için seçilen bakış açısına odaklayım” denir (Kıran, Kıran, 2011: 142) Bu çalışmada yararlandığımız Yazınsal Okuma Süreçleri adlı çalışmada, anlatıcının odaklanma konumları üç çeşit odaklayım şeklinde açıklanır: Sıfır odaklayım, dış odaklayım ve iç odaklayım.

Sıfır odaklayım, olaylara dâhil olmayan ama kurguda her şeye hâkim bakış açısıdır. Her şeyi bilen ve gören bu bakış açısına “dışöyküsel anlatıcı” denir. Dış odaklayım; anlatıcı yine olaylara dâhil değildir. “Olaylar yansız ve nesnel biçimde, kişiler de tamamen dışarıdan birinin gözlemleriyle verilir.” İç odaklayım ise kurgudaki kahramanlardan birinin bakış açısıdır. Kurgudaki tüm unsurlar onun gördüğü yerden anlatılır. “Anlatıcı’nın bilgisi kahramanların bakış açısı ile sınırlıdır, onlar kadar bilir.” (Kıran, Kıran, 2011: 143-144-145)

Özetle sıfır odaklayım her noktadan gören tanrısal bakış açısı, dış odaklayım müşahit bakış açısı, iç odaklayım da kahraman bakış açısıdır.

Behçet Çelik romanında dışöyküsel anlatıcı dediğimiz 3. tekil şahıs anlatıcı olayları anlatılır. Olayları gören bakış açısı ise iç odaklayımdır. Olaylar kahramanların gördüğü yerden anlatılır. Romanda bakış açısı bazen başkahraman Ahmet’in odaklandığı yerden anlatılır: “İşsizliğinin ilk saatlerindeki yürek

33

ferahlığının geçmekte olduğunu hissediyordu. İçi sıkışıyordu. Yorucuydu bu gelgit.” (Çelik, 2011a: 19). Bakış açısı bazen de Ayla’nın odaklandığı yerden anlatılır: “Aynur mitingden sonra Ahmet’i çok düşünmemişti. Sadece Buket aradığında telefonda ona söz etmişti Ahmet’ten. Ama Aslı’nın konuyu uzatıp habire nasıl biri, yakışıklı mı, sevgilisi var mıymış gibi sorular sormasından sonra aklına daha sık gelir olmuştu Ahmet.” (Çelik, 2011: 64)

2.1.6. Anlatım Teknikleri

Benzer Belgeler