• Sonuç bulunamadı

Behçet Çelik’in Sanatı ve Eserleri

1. BEHÇET ÇELİK’İN HAYATI, SANATI ve ESERLERİ

1.2. Behçet Çelik’in Sanatı ve Eserleri

Behçet Çelik henüz öğrenciyken evdeki babasının daktilosu ile okulda edebiyat öğretmenlerinin yazdığı kompozisyonlara beğenileri onun için motivasyon kaynağı olur. Yazarın lisede okurken 1985 Dünya Gençlik yılı sebebiyle Milliyet Sanat dergisinde gençlere ayrılan sayfada bir denemesi yayımlanır. Daha sonra 1986’da Yeni Adana isimli yerel bir dergide düşünce özgürlüğü ile ilgili denemesi çıkar. Daha o yıllardayken hukuk okumayı planlamış olan yazar, siyasi meselelerle de ilgilidir. Bu ilgisi üniversitede gençlik derneklerinde devam eder. 1987’de on yedi yaşındayken Varlık dergisinin “Her Sayı Yeni Bir Öykücü” köşesine bir öykü gönderir. Dergiden en az beş öykü göndermesi gerektiğini öğrenir ve dört öykü daha gönderir. Daha sonra İstanbul’a üniversite okumaya gittiğinde Varlık dergisinde her yıl yazarın bir öyküsü yayımlanır. Türkiye’nin değişik illerindeki dergilere de öykü gönderir ve bu öykülerden bazıları yayımlanır. Aynı zamanda üniversitede okurken Genç Hukukçular adlı derginin üyesi olduğu öğrenci derneğinin dergisinde yazıları yayımlanır.

Behçet Çelik, üniversitede öğrenciyken Varlık dergisine yazdığı zamanlarda biriktirdiği öyküleri dosya halinde Akademi Kitabevi öykü yarışmasına gönderir. Yazarın kazanan dosya kitap olarak yayımlanacağı için katıldığı bu yarışmada, dosyası kurul tarafından beğenilir ve 1989’da Akademi Kitabevi Öykü Başarı ödülünü kazanır. Bu ödülün yazar için anlamı çok büyüktür. Sonradan bu öykülerin bulunduğu dosya ile birkaç değişiklik yaptıktan sonra ilk kitabını çıkarır. Öğrencilik

10

yıllarında bir de 89’da Semih Gümüş’ün çıkardığı Kavram dergisinde kitap tanıtımı yazısı yayımlanır. Yazar hala kitap tanıtımı yazılarına devam etmektedir. Üniversitede öğrenciyken yayımlanan bu yazısı ilk kitap tanıtımı olur.

Behçet Çelik, yazılar yazdığı Varlık dergisine gidip geldiği dönemde bir edebiyat çevresi edinir. Fakülteyi bitirdiğinde beş arkadaşıyla bir araya gelip dergi çıkarmayı planlarlar. Tamamen kendi imkânlarıyla, çevrelerindeki tanıdıklarını abone ederek 1991 yılı Ocak ayında Yazılı Günler adlı dergiyi yayımlamaya başlarlar. Derginin ismini o dönemde çıkan Woody Allen’in “Radyo Günleri” isimli filminden esinlenerek koyarlar. Dergide önemli yazar ve şairlere özgü özel sayılar, dünyaca ünlü yazarların eser ve makalelerinden çeviriler yaparlar. Dergiciliğe iki yıl devam ettikten sonra maddi imkânsızlıktan dolayı 93’te dergiyi kapatmak zorunda kalırlar. O sürede birkaç kitap da yayımlarlar. Behçet Çelik’in de bir öykü kitabı yayımlanır. Zor bir süreç olan dergi çıkarma dönemi yazar için edebiyatçı olarak iyi bir okul olur. Derginin her şeyiyle kendileri ilgilendikleri için entelektüel anlamda olgunlaşır.

Behçet Çelik, Yazılı Günler kapandıktan sonra altı-yedi yıl gibi süre “kırgınlık” dönemi yaşar ve hiçbir öykü yayımlamaz. Bu dönemde iş hayatına atılır ve avukatlık yapar. Edebiyata ara verdiği süreçte birçok okuma yaparak edebi dünyasını zenginleştirir. Özellikle öykülerini çok beğendiği Raymond Carver ve Vüs’at O. Bener yazarın sanat anlayışına çok şey katar. Carver’in minimalist tarzından etkilenir. Yazarın “eşik” olarak tanımladığı, kendisi için zorlu geçen bu dönem, yazmaya devam etmek ya da yazmayı tamamen bırakmak konusunda geldiği bir dönüm noktasıdır. Nitekim pek çok aynı kuşaktan arkadaşı edebiyatı bu dönemde bırakır. Aynı zamanda avukatlık yaptığı için edebiyatı bırakması yüksek olası bir ihtimaldir fakat Behçet Çelik; yazmayı seven, yazmanın kendisini geliştirdiğine inanan bir yazar olduğu için edebiyatı bırakmaz. Ona göre “yazarın derdi aynı zamanda insanın varoluşuyla, gezegende yer kaplayışıyla, başka varlıklarla ilişkilenmesi, bağlanmasıyla ilgili bir dertse; soruları salt kendiyle değil, insan türü ve hatta evrenle de boşluğunu doldurmanın” bir yoludur (Bıçakçı, Çelik, Geçkin,2020: 106)

11

1998’de Virgül adlı çeviri yayımlayan dergiye İngilizcesini geliştirmek için Stanislaw Lem’den yaptığı bir çeviri yazısını gönderir. Bu süreçte yazarın öyküler de yazdığı öğrenilince dergide öyküleri de yayımlanmaya başlar. Virgül dergisi, küskünlük sürecinden sonra yazarın edebiyata tekrar bağlanmasını sağlar ve yazmaya devam eder.

Kitaplarında şiirlerden alıntılar yapan yazar için şiir de önemli bir türdür. Şiir yazmaz fakat okumayı çok sever. Etkilendiği, arkadaşlarına sık sık okuduğu şairlerin dizelerini kitaplarda bölüm başlarına yerleştirir. “Son yirmi beş yılın hikâye yazarları, şairlerden ve anonim kültürün şiirsel ürünlerinden çok sayıda dize veya bölümler alarak metinlerini zenginleştirme yoluna gitmişlerdir.” (Taşçıoğlu, 2008: 56) Eserlerinde dizelerini eklediği Edip Cansever ve Turgut Uyar yazarın şiirlerini çok severek okuduğu şairlerdir. Yazar, Behçet Necatigil ve Oktay Rıfat’ın şiirlerine özellikle düşkündür (Çelik, 2020: 355). Şiiri yapıtlarına dâhil etmesinin bir sebebi de çocukluğundan itibaren okuduğu edebiyat dergileridir. Behçet Çelik’in bazı öyküleri imgesel anlatımlıdır. Kahramanın ruh halini şiire benzer ahenk ile anlatır: Bir öyküde anlatıcı, sevgilisinin terk edilişinin ardından kendini “Ben yine aynı sokaklarda, aynı su birikintilerinde üzerimi batırarak geziniyorum ve kimse çalmıyor beni, kimselerin koparmadığı bir gül gibi, ya solmayı ya kurumayı bekliyorum” şeklinde imgesel ifadelerle anlatır (Çelik, 2011c: 50). Öykülerinde kısa ve yoğun anlamı vermek için yer yer simgesel anlatım ve minimalizme yönelir.

Onu yazmaya teşvik eden şeyin okuduğu roman ve öyküler olduğunu söyleyen yazar, çoğu zaman yazmaya, hissettiği “bir his, bir atmosfer, bir sahne” peşinden giderek başlar (Bıçak ve diğerleri, 2020: 23). Behçet Çelik’in yazın hayatına başlamasında şu dört öykücü etkili olur: Sait Faik, Orhan Kemal, William Saroyan ve Oktay Akbal. Okuduğu pek çok yazardan etkilenen yazar özellikle bu dört kişiden çok etkilenip yazmaya yönelir. Son yıllarda Alice Munro’dan oldukça etkilenen Behçet Çelik, öykülerinin uzun olmasını ve geniş zamana yayılmasını bu beğeniye bağlar. Sürekli kitap yazıları yazan Behçet Çelik, çok kitap okur ve sevdiği yazarlardan da aynı zamanda çok şey öğrenir. Etkilendiği her yazarla edebiyat anlayışını zenginleştirir.

12

Behçet Çelik, Türk edebiyatında tam olarak karşılığını bulamamış olan postmodernizme kendini yakın görmez. Özellikle postmodern teknikleri eserlerinde kullanmaz. Bazı öykülerinde kahramanlarına yaptırdığı göndermeler metinlerarasılık değil, kahramanla ilgili daha çok bilgi vermeye yöneliktir. Yazara kahramanlarının ruh hallerinin postmodern insan tipine benzerliği sorulduğunda, kahramanlarının şu yönleriyle postmodernizme benzetilebileceğini söyler: “Öykü kişilerinin bir meselesi de şu: kendi iç dünyalarına baktıklarında ya da içsel bir deneyimleri üzerine tefekkür ettiklerinde, akıllarına gelen yanıtlardan emin olamamaktan mustaripler. Kelimeler, tanımlar onlara eskimiş, yıpranmış geliyor, ifade sorunu çekiyorlar, önce kendilerine, sonra karşılarındakilere.” Yazar, öykü ve romanlarında ifade etmeyi sorun haline getirir.“ Anlatıcı bir olay anlatırken bir yandan nasıl anlattığına dair de sorular soruyor.” Behçet Çelik bu yazım tarzını postmodernizmden daha çok modernizme benzetir. Modern edebiyatın “metnin kendi üzerine ya da edebiyat üzerine de düşünmesiyle” başladığını düşünür. Her şeye rağmen kendini modern ya da postmodern şeklinde bir kategori içine dâhil etmez (Çelik, 2020: 353)

Sınırlarının çizilmesi zor olan son dönem Türk edebiyatında Behçet Çelik, kendini herhangi bir ekol ya da edebi akım içinde görmez. Onun eseri kurgularken önemsediği şey, metnin tutarlı ve inandırıcı olmasıdır. Yazar; eserlerinde bireyin iç dünyasına yöneldiği için dış gerçekliğe değil, kurgudaki kahramanların ve olayların kendi içinde gerçekçi olmasına önem verir.

Yazarın bir diğer edebi tarzı eserlerinde çatışmayı çözen düğümü açıkça ortaya koymamasıdır. Metinde anlatılan durum bir olay üzerine kurgulanır fakat yazar bu olayı açıkça ifade etmez. Metinde boşluklar bırakmayı tercih eder. Bu boşlukları okurların birikimine bırakarak metne okuyucuyu da dâhil eder. Yazara göre “Çehov’dan bu yana, yazarın tanık olup her şeyi, baştan sona, girişi, gelişmesi, sonucuyla naklettiği öyküler değil de, bize olayların, hislerin, konuşmaların bir kısmının gösterildiği, ötesini okurun görmesinin arzu edildiği olaylarla daha ilgili öykü sanatı.”(Çelik, 2020: 351)

Behçet Çelik’in eserlerindeki kahramanlar aykırı değil; tam tersi her zaman karşılaştığımız, sıradan dertleri olan kişilerdir. Toplumun kabullendiği yargıları içselleştirmekte sıkıntı yaşayan, kendi değerleri ve toplumsal değerlerle barışçıl

13

olamayan insanlardır. Bu dengesizlik kahramanları isyana değil suskunluğa sürükler. Onların sessizliklerinin derin manaları vardır. Ele aldığı içsel dünya, toplumun genelinde benzer sıkıntılar yaşayan insanlar için ortak bir ruh halidir. Yazarın hikâyeleştirdiği ve farklı olan şey; bir sıkıntıyla karşılaşan insanın fiziksel ve ruhsal olarak verdiği tepkiler, içsel bocalamalar, çözüm arayışlarıdır. 3 Yazar, eserlerinde genel olarak sıradanlığın altında yatan modern insanın varoluşsal problemlerini yalın bir dille anlatır.

Behçet Çelik eserlerindeki kahramanlarının ruh hallerini, hayata karşı tutukluklarını, içlerinde biriktirip dile dökemediklerini; içten diyaloglar, bitirilmemiş cümleler, sessiz duraksamalar, bocalamaları yansıtan iç konuşmalarla verir. Kahramanların içine düştükleri kaçınılmaz durumu yalın ve canlı bir üslup ile öyküleştirir. Yazar, böylece toplumsal sıkıntıların birey üzerindeki etkisini, kişinin tutumlarını gösteren küçük anlarla anlatır. Bireyi içinde yaşadığı toplumdan ayrı tutamayacağımız için bireye odaklanan edebiyat aynı zamanda toplumu da yansıtmış olur.

Yazar eserlerinde mekânları açıkça belirtme taraftarı değildir. Öykülerinde mekânların adlarını çoğu zaman vermez. Ancak yine de yaptığı mekân tasvirlerinden eserlerinde geçen çoğu mekânın yazarın otuz dört yıldır yaşadığı Kadıköy olduğu anlaşılır. Bölgeyi bilenler için öykülerde geçen Kadıköy Çarşısı, Moda’da yer alan çay bahçeleri tahmin edilebilir. Yazar bazen okurlardan aldığı yorumlarda yazarken düşündüğü mekânlardan çok daha başka bir mekânı tahmin etmelerinden mutlu olur. (Çelik, 2020: 349)

Yazmaya öykü ile başlayan ve gündüzleri avukatlık mesleğini icra ettiği için yazma zamanı kısıtlı olan Behçet Çelik, roman yazmaya bir arkadaşının tavsiyesi üzerine cesaret eder. Kitabında işlemeyi düşündüğü konu, öykü kitabı sınırlarını aştığı için roman yazmaya karar verir. Yazarın ilk romanı 2009’da çıkar. Öykü; yoğunluğu, eksilterek anlatmaya yatkınlığı nedeniyle yazara daha cazip gelen bir türdür fakat yine de türler arası ayrım yapmaz. Onun için önemli olan yazmaktır.

14

Kendine öykücü ya da romancı değil edebiyatçı denmesini tercih eden Behçet Çelik; yazarlığın ona çok değer kattığını söyler ve yazarak aynı zamanda kendi iç dünyasını da genişlettiğini savunur. Onun için yazmanın keyif verici boyutu, nereye ulaşacağını bilmediği bir gayret içine girmesidir.

Şimdilerde çıkarmayı planladığı bir eseri bulunmayan Behçet Çelik, kitaplar ve yazarlar üzerine okuyup yazmaya devam etmektedir.

Ödüller

İki Deli Derviş kitabının büyük bölümünü oluşturan öykü dosyası 1989'da Akademi Kitabevi Öykü Başarı Ödülü alır. Gün Ortasında Arzu isimli öykü kitabı 2008'de Sait Faik Hikâye Armağanına, Diken Ucu adlı öykü kitabı da 2011'de Haldun Taner Öykü Ödülüne değer bulunmuştur. Kaldığımız Yer, Erendiz Atasü'nün öykü kitabı Kızıl Kale ile birlikte 5.Türkan Saylan Sanat Ödülüne layık görüldü. Behçet Çelik'in "Çok Tanıdık, Çok Bildik" isimli öyküsü ABD'de yayımlanan Istanbul Noir adlı kitapta, "Soğuk Bir Ateş" adlı öyküsü de Hollanda'da yayımlanan Stad en Mens adlı kitapta yer almıştır.

Eserleri Öykü

İki Deli Derviş (1992) Yazyalnızı (1996) Herkes Kadar (2002) Düğün Birahanesi (2004) Gün Ortasında Arzu (2007) Diken Ucu (2010) Kaldığımız Yer (2015) Yolun Gölgesi (2017)

15 Roman

Dünyanın Uğultusu (2009)

Sınıfın Yenisi (2011) “çocuk romanı” Soluk Bir An (2012)

Çantasızlar Kampı (2016) “gençlik romanı”

Belleğin Girdapları (2019) Derleme, Deneme

Adana'ya Kar Yağmış (2006) Ateşe Atılmış Bir Çiçek (2012)

Kurbağalara İnanıyorum (2016), “Ayhan Geçkin ve Barış Bıçakçı ile edebiyat yazışmaları”

16 İKİNCİ BÖLÜM

2. BEHÇET ÇELİK’İN ROMANLARININ İNCELENMESİ

Benzer Belgeler