• Sonuç bulunamadı

3.4. EĢdizimlilik Kavramına YaklaĢımlar

3.4.1. Sıklık Temelli YaklaĢım

Sıklık temelli yaklaĢım, bilgisayarlı dilbilimi ve internet tabanlı derlem çalıĢmalarında daha çok benimsenir. Bu yaklaĢımı benimseyen araĢtırmacılar genellikle, belirli bir aralıkta dizimsel bir iliĢkisi bulunan birlikteliklerin sayısal sıklık değerleriyle eĢdizimlilik arasında bağ kurarlar.

Derlemdilbilimi alanında çalıĢan ve genellikle sıklık temelli yaklaĢımı esas alan bazı araĢtırmacılar, eşdizimlenebilirlik (collocability) için düğüm sözcükü (node word) esas alır ve eşdizimleyileri (collocates), yani düğüm sözcükle eĢdizimlenebilen diğer sözcükleri belirleyebilmek için düğüm sözcüğün sağında ve solunda dörder sözcüklük bir aralıkı (space, span) dikkate alırlar. EĢdizimsel aralık (space, span), eĢdizimsel birleĢim özellikleri incelenen düğüm (node) sözcüğün sağında ve solundaki yaklaĢık dörder sözcüklük mesafeyi ifade eder (Sinclair, 1991: 170; Jones ve Sinclair, 1974: 21). Belirli bir metinde incelenen düğüm sözcüğün çevresindeki dörder sözcüklük aralıkta bulunan ve onunla eĢdizimlilik oluĢturan sözcükler eĢdizimleyici (collocate) olarak adlandırılır (Nesselhauf, 2005: 12). Buna göre, düğüm sözcük olarak sab sözcüğünün incelendiği teŋri teg teŋride bolmış türük bilge kagan bu ödke olurtum sabımın tüketi

eşidgil ulayu iniygünüm oglanım biriki uguşum bodunum (KT G 1) gibi bir metinde sab‟ın, solundaki kagan, bu, ödke, olurtum ve sağındaki tüketi, eşidgil, ulayu, iniygünüm sözcükleriyle eĢdizimlilik oluĢturduğu kabul edilir.

Firth‟e (1957b) göre eĢdizimliler belirli bir sıklıkta ve aralıkta birliktelik gösteren birliktelik yapılarıdır (Nesselhauf, 2005: 12). Sinclair, eĢdizimlileri anlamlı (significant) ve rastlantısal (casual) olmak üzere iki gruba ayırır. Anlamlı eşdizimliler, “kendi sıklıklarından daha sık birliktelik oluĢturan ve bulundukları metnin uzunluğunun kestirilebilir olduğu” sözcüklerin gösterdiği birlikteliklerdir (Jones ve Sinclair, 1974: 21). Dolayısıyla anlamlı eĢdizimliler, belirli sözcükler arasındaki sözcüksel bir çekimin sonucu ortaya çıkar. Yukarıda sab düğüm sözcüğünün bulunduğu örnek değerlendirildiğinde, bu ve sab sözcükleri çeĢitli bağlamlarda sıklıkla birliktelik gösterse de her türlü metinde birlikte bulunabilecekleri için bu iki sözcük birbiryle

rastlantısal eşdizimlilik oluĢturur. eşid- sözcüğü tek baĢına da kullanılmakla birlikte sab

sözcüğünün yanında bulunma olasılığı yüksek olduğu için sab “söz” ve eşid- “iĢitmek” sözcükleri anlamlı eşdizimlilik kategorisine girerler.

Halliday‟e (1966) göre eĢdizimlilik, bir metindeki sözcüksel ögelerin (lexical item) belirli bir aralıkta birliktelik gösterme olasılığı ve dizimsel birlikteliğidir. Bir sözcüğün çekim ve yapım kategorilerindeki tüm formları birer sözcüksel ögedir (sözlükbirim). Halliday eĢdizimlileri incelerken sözcüksel sınırlılığı (lexical restriction) dikkate alır. Sözcüksel sınırlılık, bir sözcüksel ögenin bir eĢdizimlilik anlamı çerçevesinde birliktelik kurabileceği diğer sözcüklerin sayısını (eĢdizimlilik çevresini) ifade eder (1966: 156). Sıklık temelli yaklaĢımı benimseyen bazı araĢtırmacılar gibi

Halliday de bir derlemde birden fazla sıklık gösteren bütün birliktelikleri eĢdizimli olarak kabul eder (Halliday, 1966). Bazıları, deyimleri de eĢdizimliliğin içinde ayrı bir kategori olarak değerlendirir (Kjellmer, 1994).

Sıklık temelli yaklaĢımı benimseyenlerin de birbirinden ayrıldığı noktalar vardır, bunlardan biri, eĢdizimliliği oluĢturan sözcüklerin sayısı, diğeri bunların ardıĢık olup olmaması gerektiğidir. Bazen eĢdizimliliğin iki ya da daha çok sözcükten oluĢabileceğini ifade edilirken (örn. Firth, 1951: 197) bazen de yalnızca iki sözcük kabul edilir (örn. Jones ve Sinclair, 1974). Kjellmer eĢdizimliliği oluĢturan sözcüklerin ardıĢık olması gerektiğini öne sürerken (Kjellmer, 1987) Firth ardıĢık olmayan sözcük birlikteliklerini de eĢdizimlilik olarak kabul eder (1957b: 196). EĢdizimlilikle ilgili görüĢ ayrılıklarının yaĢandığı bir diğer konu, eĢdizimliliği oluĢturan ögelerin sözdizimsel iliĢkisi üzerinedir. Kjellmer ve Greenbaum dıĢında, sıklık temelli yaklaĢımı benimseyenler ögelerin sözdizimsel iliĢkisini, eĢdizimliliği belirlemede bir ölçüt olarak değerlendirmez. Greenbaum‟un tanımına göre zarf + sıfat birlikteliği gibi yalnızca yakın bir dilbilgisel iliĢki içindeki sözcükler eĢdizimlilik oluĢturur (1970). Greenbaum, sıklığı bir ölçüt olarak kullanmasına rağmen, eĢdizimliliğin yalnızca belirli bir aralıkta ortaya çıktığı görüĢüne katılmaz, dolayısıyla sıklık temelli yaklaĢımı benimseyenlerden bu noktada ayrılır (Nesselhauf, 2005: 13-14).

Sinclair, eĢdizimliliğin çeĢitli dizimsel ve biçimsözdimsel formlarının bulunabileceğini öne sürer ve sözcük (word) terimini sözlükbirim9

(lexeme) anlamında kullanır. Sinclair eĢdizimliliği önceleri sözcüksel ögeler arasındaki iliĢki olarak görürken sözlükbirimler arasındaki iliĢkiye gönderme yapmıĢtır (krĢ. 1991: 54 ve 173). Bu görüĢü Halliday de kabul eder, buna göre bir sözcüğün türevleri (güç, güçlü, güçlendirmek, vd.) ve kurduğu farklı dizimsel ve biçimsözdizimsel iliĢkilerin tümü aynı eĢdizimliliğin varyasyonları olarak kabul edilir. Buna göre güçlü kanıt, Kanıtı güçlüydü,

O kanıtını güçlendirdi., Güçlü bir şekilde kanıtladı., Onun kanıtı güçlendi

birlikteliklerinin hepsi aynı eĢdizimlilik örnekleridir (1966: 156). EĢdizimliliğin sözcük biçimleri arasındaki iliĢki olduğunu kabul eden bir görüĢ daha vardır. Buna göre hold

tight “sıkı tut” ile holds tight “sıkı tutar” birliktelikleri farklı eĢdizimlilik örnekleridir

(Nesselhauf, 2005: 13).

9 Sözlükbirim, “bir dilin anlam dizgesindeki en küçük ayırıcı birim; bir sözcüğün değiĢik biçimlerinin

(örn. gel, geliniz, geldi, vb.) ortak paydası olarak kabul edilen ve sözlükte madde baĢı olarak gösterilen soyut birim (Ġmer vd., 2011: 231).

Sıklık temelli araĢtırmaların çoğu, sözcükler arasındaki eĢdizimsel iliĢkiye; eĢdizimlilik kavramının küme söz (colligation), anlamsal bürün (semantic prosody),

anlamsal öncelik (semantic preference) gibi daha soyut düzeylere ve belirli

eĢdizimlilerin tanımlanmasına odaklanır. Ancak, Firth ve takipçilerinin yaklaĢımı, ögelerin çizgisel birlikteliklerine (linear co-occurrence) dayanır ve eĢdizimliler incelenirken dikkat edilmesi gereken sözdizimsel ve anlambilimsel açıklamaları çok az dikkate alır (Greenbaum, 1970: 10). Ayrıca, eĢdizimlileri belirlemede kullanılan aralık (span) bazı yaygın eĢdizimlileri açıklamakta yetersizdir (Men, 2015: 26). AĢağıdaki (5) numaralı örnekte görüldüğü gibi aralık ölçütü dikkate alındığında pul koleksiyonu gibi bir eĢdizimliliğin olmadığını varsaymak gerekecektir. Ayrıca dizimsel kurallara katı bir Ģekilde uyulduğunda (6) numaralı örneği de göz ardı etmek gerekir. AĢağıdaki metinlerde bulunan pul koleksiyonu eĢdizimliliği ancak anlambilimsel ve iĢlevsel bir yaklaĢımla belirlenebilir.

(5) “Esasen pul olmak üzere birçok Ģeyin koleksiyonunu yaparlar”. (6) “Asıl ilgi alanları madeni para koleksiyonu olsa da birçok Ģeyin

koleksiyonunu yaparlar. Ancak biz yalnızca pullarla ilgileniyoruz”

(Greenbaum, 1970: 11).

Bu nedenle (yukarıdaki pul koleksiyonu (yapmak) örneğinde görüldüğü gibi) sıklık temelli yaklaĢım, istatistiksel değere sahip önemli eĢdizimlileri belirleyebilse de deyimbilimsel değere sahip tüm eĢdizimlilerin belirlenmesinde kullanıĢlı değildir.

EĢdizimlilik oluĢturan yapıların, istatistikî bir yaklaĢımla değelendirildiğinde, belirli bir sıklığının bulunduğu söylenebilir. Dolayısıyla eĢdizimli yapıların bir özelliği olarak çeĢitli sıklık derecelerine sahip birliktelikler ifadesi nispeten doğru olabilir. Ancak bu yaklaĢımın problemli noktalarından biri yalnızca eĢdizimlilerin değil, çoğu serbest sözcük birlikteliğinin de nedensiz olarak belirli sıklık oranlarının bulunmasıdır. Dolayısıyla bütün eĢdizimliler belirli bir sıklığa sahip olmakla birlikte bütün sıklık gösteren birliktelikler eĢdizimli değildir. Bu da yalnızca sıklık temelli bir yaklaĢımın güvenilir sonuçlar vermeyeceği anlamına gelir. Neticede eĢdizimlileri tam olarak belirleyebilmek için anlam temelli bir yaklaĢımın gerekliliği ortadadır. Ayrıca, eĢdizimliliğin sözcük odaklı bir birliktelik türü olmasından dolayı, sıklık gösteren unsurlar, bağımsız sözlükbirimlerle bağlaç, ünlem, vs. gibi, birlikteliğinden anlamlı bir

eĢdizimlilik sonucunun çıkmadığı görevli biçimbirimler de olabilir. Bu durum, yine anlamsal bir ayırt etme sürecini gerektirmektedir.