• Sonuç bulunamadı

Davaların makul süre içerisinde görülmesi de adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biridir. Geciken adaletin adalet sağlamayacağı düşüncesinden doğan bu ilke davaların makul süre içerisinde sonuçlandırılmasını zorunluluk olarak öngörmüştür.221 Yargılama makamları önünde görülen davaların gereğinden fazla uzaması ve sürüncemede kalması engellenmek istenmektedir. Adil yargılanmayı tesis etmek hükümlülüğünü kabul etmiş taraf devletlere, bu hususta düzenleme gerçekleştirme ve fiilen sorunu çözme zorunluluğu getirilmektedir. Hem hukuk

217 GÖZÜBÜYÜK/GÖLCÜKLÜ, s.282 218 YÜCEL, Objektiflik, s.119 219 GÖZÜBÜYÜK/GÖLCÜKLÜ, s.282 220 ERDOĞAN, İnsan Hakları, s.194 221 DEMİRKOL, s.6

64

davalarında hakkın bir an önce yerine getirilmesi hem de ceza davalarında suçlanan kişilerin uzunca bir süre davalarının nasıl sonuçlanacağı korkusuna karşı korunması istenmektedir.222

Makul süre kavramı ceza davaları açısından suçsuzluk karinesi, kişi özgürlüğü ve savunma hakkı ile ilgilidir. Ceza yargılamasının bazen ve hatta çoğu kez suçsuz kişilere karşı yürütülen bir işlem olması neticesinde kişilere haksız ithamlara karşı savunma hakkını derhal kullanarak bir an önce suçsuzluğunu kanıtlama hakkının tanınması gerekmektedir. Suçsuzluk karinesinin uygulandığı bir yargılama sisteminde ceza yargılamasının hızla bitirilmesi ve eğer suçsuz ise kişinin suç iddiasından bir an önce kurtarılması son derece önemlidir. Sanığın içinde bulundurulduğu belirsizlik halinin sonlandırılması lazımdır.223 Savunma hakkı ile de doğrudan bağlantılı bulunan suçsuzluk karinesi karşısında savunma hakkının derhal tanınması ile suçsuzluğu ispat hakkının sanığa mümkün olan en kısa zamanda sağlanması gerekmektedir.224

Medeni yargılamanın aksine ceza yargılamasında delillerin önceden hazırlanması olanaksızdır. Şüphe sebebi neticesinde başlayan yargılama işlemleri ile deliller araştırılıp ortaya çıkarılabilir. Bu aşamada devletle karşı karşıya bulunan şüpheli kişinin savunması ve bildireceği delillerin ortadan kalkmasının engellenmesi açısından yargılamanın makul sürede gerçekleştirilmesi savunma hakkının da makul sürede kullanılması anlamını taşıyacaktır. Makul sürede gerçekleştirilecek yargılama ile savunmanın içeriği doldurulmuş olacak, sunulan delillere fiilen ulaşılabilecek ve delillerin kaybolması engellenebilecektir.225

Makul sürede gerçekleştirilecek yargılama ile sanığın bireysel hakları korunacaktır. Makul sürede yargılanma hakkı hukuki ve idari ihtilaflar açısından da kişilerin

222 GÖZÜBÜYÜK/GÖLCÜKLÜ, s.284

223 TURAN, Hüseyin, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında Makul Sürede Yargılanma

Hakkı”, TAAD, Yıl:3, Sayı:11, 2012, s.54

224 FEYZİOĞLU, Metin, “Suçsuzluk Karinesi: Kavram Hakkında Genel Bilgiler ve Avrupa İnsan Hakları

Sözleşmesi”, AÜHFD, Cilt:48, Sayı:1-4, 1999, s.151

65

bireysel haklarını koruyucu bir düzenlemedir. Davaların uzaması kişilerin haklarına geç kavuşmaları anlamına gelmektedir.226

Tarafların kendilerini ifade edebilmeleri ve uyuşmazlıkların değerlendirilebilmesi açısından mahkemeye erişim hakları bulunmalıdır. Bu hak kişilerin mümkün olduğunca çabuk mahkemeye erişimleri ile tarafların duruşmalara katılabildiği, iddia ve savunmalarını rahatça öne sürebildiği bir yargılama içerisinde gerçekleştirilebilecektir.227

Adil yargılanmada makul sürenin aşılması sorununun, yargılamalara süre sınırı konularak çözülmesi mümkün görülmemektedir.228 Makul sürenin tespiti ceza davaları ile hukuk davaları arasında farklılık gösterir mahiyettedir. Ayrıca başvurucunun yargılama aşamasındaki tutum ve davranışları, dava konusu ve niteliği, görevli yargılama makamlarının nitelik ve davranışları ve bir bütün olarak ilgili ülkenin yargılama sistematiği yargılamada süreyi belirleyen faktörlerdir.229 AİHM kararlarına göre medeni davalarda süre davanın yetkili yargılama makamı önüne götürülmesiyle başlamaktadır. İlgili ülke mevzuatında mahkemeye başvurmadan önce idari makam vb. gibi yargısal olmayan makamlar önüne olayı götürmek gibi bir düzenleme var ise süre ilgili makama olayın götürüldüğü anda başlayacaktır.230

Ceza davalarında sürenin başlangıcının belirlenmesi ise daha farklı bir yöntem gerektirmektedir. AİHM içtihatlarında otonom kavramlar doktrini olarak belirlenen doktrine göre ceza davalarında süre, davanın kovuşturma makamları önüne götürülmesi ile değil kişinin “suç şüphesi altına sokulması” ile başlayacaktır.

226 RÜPHİNG, Heinrich, (Çev. Cumhur ŞAHİN), “Ceza Muhakemesinde İnsan Haklarının Korunması-

Adil Bir Ceza Muhakemesinin Temel Şartları, SÜHFD, Cilt:4, Sayı:1-2, Yıl:1994, s.154

227 EKİNCİ, Ahmet, “Anayasa Mahkemesinin Bireysel Başvuru Kararlarında Mahkemeye Erişim Hakkı”,

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: XVIII, Sayı:3-4, Yıl:2014, s.822

228 YÜCEL, Makul Süre, s.36 229 TURAN, s.47

66

Hukuken kişinin suç şüphesi altında bulunduğu, yani yasal işlemlerin başladığı süre makul sürenin tespiti açısından başlangıç süresi olacaktır.231

Sürenin sonu ise kullanılabilmesi mümkün ve makul bulunan kanun yollarının kullanılması dahil olmak üzere, yargılamanın kesin hüküm ile sonuçlandığı tarihtir. Burada kanunun anayasaya aykırılığı iddiası ile gerçekleştirilecek somut norm denetiminde geçecek olan süre, kanunun anayasaya aykırılığı iddiası davanın esasını ilgilendirir karar verilebilecek bir işlem olmadığından bahisle, süreye dahil edilmeyecektir. Ancak ülkede anayasaya aykırılık denetimini gerçekleştiren makam esasa dair inceleme yapabilme yetkisine sahip ise, bu makamda geçen süre de makul süre kapsamına dahil sayılacaktır.232

AİHM içtihatlarına göre, yargılamanın makul sürede olup olmadığının tespitinde dava konusunun niteliği, yargılama süresince tarafların tutumu ve ulusal yargılama makamlarının davranışlarının makul sürede yargılamanın gerçekleştirilmesine etki edip etmediği tespit edilmelidir.233

Dava konusunun niteliği, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, davanın niteliğinden dolayı delillerin toplanmasında karşılaşılan güçlükler, olayın niteliği gereği var olan karmaşıklık ile hastalık, tutukluluk gibi kişinin özel durumlarından kaynaklanan sebeplerdir. AİHM yargılamanın süresinin makul olup olmadığını değerlendirirken dava konusunun niteliğini, işin karmaşıklık derecesini, yargılamaya katılan kişilerin sayısını, delillerin toplanmasında karşılaşılacak zorlukları göz önünde tutmaktadır. Olayın karmaşıklığı ve tarafların çokluğu bu açıdan önem taşımaktadır.234

Makul süre içerisinde yargılamanın gerçekleştirilmediğini iddia eden ve AİHM önünde şikayetçi bulunan kişinin yargılama aşamasındaki tutum ve davranışları

231 GÖZÜBÜYÜK/GÖLCÜKLÜ, s.285 232 GÖZÜBÜYÜK/GÖLCÜKLÜ, s.285-286

233 KAŞIKARA, M. Serhat, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesi Çerçevesinde Makul Süre

İçerisinde Yargılanma Hakkı”, TBB Dergisi, Sayı:84, 2009, s.246

67

makul sürenin aşılıp aşılmadığının belirlenmesinde dikkate alınan etkenlerden biridir.235

Hukuk davalarında tarafların delil sunma ve davayı takip zorunluluklarının bulunması mahkemenin davayı makul sürede sonuçlandırma zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Ancak aksi iddia karşısında ilgili tarafın yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmasını sağlamak açısından üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdiğini ispat etmesi gerekecektir.236

Ceza davalarında sanık adli makamlara yardımcı olma yükümlülüğü altında tutulamayacağından tarafların kendilerine tanınan tüm yasa yollarını kullanmış olmaları sürenin aşılmasında kendilerine yüklenecek bir kusur olarak görülemeyecektir. Ancak sanığın yargılamayı uzatmaya yönelik kötü niyetli davranışlarından sorumlu tutulacağı açıktır.237

Makul sürenin tespitinde üçüncü husus yetkili ve görevli makamların tutum ve davranışlarıdır. Yetkili ve görevli makamlar davaları makul süre içerisinde bitirmekle hükümlüdürler. Yargılama devlet tarafından yerine getirilen bir kamu hizmeti niteliğindedir. Bir hukuk devletinde, devletin yargılamayı gerçekleştirme görev ve sorumluluğu ayrıca ilgili yargılamayı makul süre içerisinde bitirip sonuçlandırmak görev ve sorumluluğunu da devlete yüklemektedir. Devlet yargılamayı adaletin ve hakkaniyetin gerektirdiği makul sürede sonuçlandırmak zorundadır. Bu sebeple yargılamanın makul süre içerisinde bitirilememesi devlet makamlarının kusurlarından kaynaklanmış ise bu durum devlet açısından sorumluluk yaratacaktır.238

AİHS 6. maddesi hükmüne göre devletin yargı organları ile diğer yetkili makamları yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmasını sağlamak için aktif eylemlerde bulunmak zorundadır. Yargılama işlemlerinde rolü olan bütün kişi ve kurumlar makul sürede yargılanmanın tamamlanması için her türlü önlemi almak

235 KAŞIKARA, s.248

236 GÖZÜBÜYÜK/GÖLCÜKLÜ, s.286

237 DONAY, Süheyl, İnsan Hakları Açısından Sanığın Hakları ve Türk Hukuku, 1994, s.102-103 238 TURAN, s.64

68

mecburiyetindedir. Yetkili makamların işleri sürüncemede bırakması ve yargılama makamlarının buna göz yumması AİHS 6. maddesinin ihlali niteliğinde olacaktır. Ancak bu aşamada sorumluluğun söz konusu olması için ilgili makamlarının kast veya ihmal derecesinde kusurlarının bulunması gerekmektedir. Yargılama faaliyetleri başından sonuna bir bütündür. İlgili yargılama makamlarının görevlerini yapmama, geç yapma, savsaklama gibi kusurlu hareketleri gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Makul süre açısından kusurlu hareketlerin yargılamanın başından sonuna dek herhangi bir aşamada gerçekleştirilmesi halinde devletin sorumluluğu doğacaktır.239 Bazı hallerde yargılama makamlarının kusurları bulunmamasına rağmen makul süre aşılabilmektedir. Bu durum yargılama sisteminin işleyişinin bir sonucu da olabilmektedir. Yasal düzenlemelerin uzun süreler öngörmesinin yanı sıra hakim azlığı, personel azlığı veya siyasi ortamın yargılama açısından elverişsizliği gibi nedenlere dayanılarak makul sürenin aşıldığı görülebilmektedir. Böyle hallerde, yargılama makamlarının kusuru bulunmasa bile, ilgili yasal düzenlemeleri gerçekleştirmek ve fiili sorunları çözmek sorumluluğu altında bulunan devlet kurumu makul sürenin aşılmasından sorumlu olacaktır.240