• Sonuç bulunamadı

1.2. Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Turizm

1.2.2. Sürdürülebilir Turizm Kavramı

İlk kez İngilizler tarafından kullanılmaya başlanan turizm kavramının kökeni Latince’ de dönme- hareket etme anlamına gelen “tournus” sözcüğüne

dayanır. Türkçeye de Fransızcadan geçen touner ve tour kelimeleri bugün hala Fransızca’da “dönmek” anlamında kullanılmaktadır (Dinçer, 1993: 5). İlkler arasında yer alan 1905 yılında Guyer Feuler’ in yaptığı turizm tanımı ise; iş gücünün, ticaret ve sanayinin artması, ulaşımın kolaylaşması, insanların dinlenme gereksinimlerinin artması, doğal, tarihi ve kültürel değerleri deneyimleme ihtiyaçlarının doğması, refah seviyesinin yükselmesi, küreselleşen bir dünya ile sosyalleşmek için daha farklı iletişim kanallarına yönelmelerine sebep olan faaliyetlerdir (Çoruh, 1970: 70).

Yıllar içerisinde yaşanan değişimle beraber turizmin tanımı giderek gelişmiş ve BM Dünya Turizm Örgütü’ ne (UWTO) göre turizm; insanların bulundukları şehir veya ülkeden iş, profesyonel ya da kişisel sebeplerle çıkmasına neden olan kültürel ve ekonomik bir olgudur (UNWTO, 2014). Değişen yaşam koşullarıyla birlikte sanayileşme, doğaya bırakılan zararlı atıklar, kırsaldan kentlere yaşanan göçler çevreyi hızla tahrip etmeye başlamıştır. Diğer bir taraftan ekonomik, sosyal, teknolojik gelişmelerle birlikte turizm dünyadaki en önemli sektörler arasına girmiştir. Özellikle gelişmiş ülkelerde yatırımları teşvik etmesi, iş imkânı sağlaması, döviz getirisi sebebiyle ülke ekonomilerine çok ciddi katkıda bulunmaktadır. Sahip olunan tarihi, kültürel ve doğal güzellikler turizm açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Bu nedenle turizm, bölgesel gelişme ve kalkınmada çevre ve doğal kaynaklarla sıkı bir ilişki içindedir. Bu kaynaklar yok olduğunda turizmde de ciddi sıkıntılar ortaya çıkacaktır. Bu ilişkiyi korumak ve devamlılığını sağlamak, etkileşimin kalitesini artırmak ve kalkınmayı sağlama hedefi, sürdürülebilir turizm kavramını ortaya çıkarmıştır (Beyhan ve Ünügür, 2005: 80).

Dünyadaki hızlı değişimler gelişmiş ülkeleri güçlendirirken, ülkeler arasındaki rekabeti artırmış, gelişen turizmle beraber doğal kaynaklar zarar görmeye başlamış, toplumsal ve kültürel bozulmalar meydana gelmiştir. Yaşanan bu zararların önüne geçebilmek ve gelişmeyi sağlamak için yeni yöntemler aranmış ve bu da sürdürülebilir turizm kavramına yönelmeyi zorunlu kılmıştır (Özbey, 2002: 40).

Sürdürülebilirlik kavramının en iyi uyarlanabildiği sektörlerden biri de turizmdir.

Sürdürülebilir turizm dendiğinde ise önce doğanın korunması fikri akıllara

gelmektedir. Fakat turizm kapsamı geniş bir sektördür ve onu oluşturan sosyal, kültürel miras, yerel mimari, doğa gibi diğer değerlerin de korunmasına dikkat çekmektedir. Bu bağlamda karşımıza sürdürülebilir turizm kavramıyla ilgili farklı tanımlar çıkmaktadır.

Sürdürülebilir turizmin, turizm faaliyetleri uygun olmayan şartlarda gerçekleştiğinde yöre halkının, doğal, tarihi ve kültürel kaynakların gireceği zarara bir tepki olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Çünkü sürdürülebilir turizm, bölge halkını etkileyecek herhangi bir zararı en aza indirerek, halkın refahını yüksek tutmayı amaçlayan ve yerel halkın kültürel yapısını koruyan bir sistemdir (Demir ve Çevirgen, 2006: 99). Dünyadaki ekonomik gelişmelerin devamı beklenirken, doğal çevre ve kültürel yapının zarara uğramaması istenir. Bunun nedeni ise sürdürülebilir turizmin temelinde doğal çevrenin, toplumsal kültürün birlikte düşünülmesi ve korunmak istenmesinin yer almasıdır (Kahraman ve Türkay, 2006: 58-59).

Baş (1996: 342) sürdürülebilir turizmi; insanın etkileşim içinde olduğu ya da olmadığı çevreye zarar vermeden, ekolojik hayatın ve biyolojik çeşitliliğin devamlılığını sağlarken yöre halkının, turistlerin ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını eşit bir şekilde karşılayabileceği bir sistem olarak görmektedir. Dengeli, adil, zararsız turizm anlayışı turizmin getirdiği olumsuzlukların önlenebilmesi için şart olmuştur.

Bu da ancak sürdürülebilir turizm ile gerçekleşebilir (Bery ve Ladkin, 1997: 434).

Sürdürülebilir turizmin ortaya çıkmasındaki diğer bir nedenin ise gelecek kaygısı olduğu görülmektedir. Düşünceler, tedbirler alınmadığı takdirde turizm kaynaklarının zarar göreceği yönündedir. Yaşanan olumsuzluklar turizm sektörünü ciddi bir tehlikeye sokacaktır (Erdoğan ve Barış, 2007: 613).

Turizm sektörü hizmetin olduğu yerde gerçekleşmesinden dolayı, turistik bölgelerde talebe bağlı yoğunluk havanın, suyun, çevrenin, doğal kaynakların ve kültürel yapının zarar görmesine neden olabilmektedir. Bunun sonucunda destinasyonun geleceği tehlikeye girebilmektedir. Sürdürülebilir turizmdeki amaç, bu kaynaklardan uzun vadede yararlanabilmektir (Kızılırmak, 2011: 3). Bunlarla

beraber ekolojik sürecin zarar görmemesi, biyolojik çeşitliliğin devamının sağlanması, kültürel dokunun korunması ile turistlerin, yerel halkın ve gelecek nesillerin bu kaynaklardan faydalanmasına imkân sunabilmektir (Eser, 2011: 28).

Turizm, turistler ile sektörde hizmet sunanların, çevre ile ev sahibi toplumun arasında etkileşimin olduğu bir sektördür. Bunun olumlu olması ve korunması ise destinasyon, turistler ve bölge halkı arasında iyi ilişkiler kurarak kaynakları bilinçli şekilde kullanmaktan geçmektedir (Garrod ve Fyall, 1998: 201).

Buradan sürdürülebilir turizmin, turizmin bağlı olduğu çevreye, sosyal yapı ve ev sahibi halka zarar vermeyen bir düşünce olduğu anlaşılmaktadır.

Mycintyre (1993: 11) ise sürdürülebilir turizmin uygulanabilirliğinin işbirliği gerektiren bir husus olduğunu, bu nedenle her kesimden katılım gerektirdiğini belirtmektedir. Başarılı olması için kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, uzmanlar gibi diğer paydaşlar da katkı sağlamalıdır. Sürdürülebilir turizm; turizmi ve yardımcı sektörleri desteklerken sağlanacak faydanın dengeli şekilde dağılmasını ister. Eğer bu durum gerçekleşirse, istihdam yaratılabilir, sektör ekonomiye daha fazla katkı sağlayabilir, farklı kültüre sahip toplumlar arası iletişim kuvvetlenebilir, gerekli kurumlar tarihi alanlar için bütçe oluşturulmasına teşvik edilebilir, yeşil alanların daha dikkatli kullanımı sonucu çevre de korunabilir.

Turizm gelişmelerinin ortaya çıkardığı açlık, nüfus artışı, çevre sorunları gibi olumsuzlukların belirlenerek önüne geçilmesi ve kaynakların devamlılığının sağlanabilmesi için çözüm arayışında sürdürülebilir kalkınmaya ihtiyaç duyulmaktadır (Duran, 2009: 234). Bramwell ve Lane (1993: 1-5) sürdürülebilir kalkınmanın, önceleri çevre ve ekonomiyi ele alırken, daha sonraki yıllarda turizmin çevre, toplum ve kültür üzerindeki etkilerini de incelediğini söylemektedir. Çünkü kalkınmanın gerçekleşmesi sadece ekonomiye bağlı bir süreç değildir. Kalkınma;

eğitimden, gelir seviyesine, kültürel değerlerden, çevrenin iyileştirilmesine kadar birçok etkeni de barındırmaktadır.

1960’ lı yıllarda başlayan kitle turizmi, sürdürülebilir turizm kavramının oluşmasındaki en önemli nedenlerdendir. Bunu izleyen yıllarda ise daha çok turizmin ülke ekonomilerine etkileri, turizmin sosyal etkileri dikkat çeken konular olmuştur.

“Yeşil Turizm” kavramının tanınmasıyla ilgi çevreye yönelmiştir. 1992’ de ise Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı gerçekleşmiş burada da “Gündem 21” ortaya çıkmış ve sürdürülebilir kalkınmanın dünyaya tanıtılmasında önemli rol oynamıştır (Berry ve Ladkin, 1997: 434).

Piner ve Paradis’ a (2004: 87) göre taleplerin karşılanması daha fazla kazanç elde etme isteği beraberinde hızlı tüketimi getirmiş ve kaynakların geleceğini riske sokmuştur. Nüfusun artması, yaşam şartlarının iyileşmesi, ekonomik gelişme ile mümkünken diğer yandan çevreyi korumak, kültürel kaynakların uğrayacağı tahribatı engellemek için ortak bir yöntem üzerinde durmayı gerektirmiştir. Tüm bu unsurlar turizmle bağlantılıdır ve bu kaynakların zarara uğraması turizmi de tehlikeye sokmaktadır (Duran, 2009: 44).

Sürdürülebilir turizm, yenilenemeyen kaynakların korunmasını, yerel halkın refahını yükseltmeyi, ziyaretçilerin tatminini, kültürel mirasın korunmasını ve gelecek nesillere aktarabilmeyi hedeflemektedir (Gelecek Turizmde, 2020). Aşağıda sürdürebilir turizmin toplumlara, destinasyonlara ve ülkelere olumlu etkiler sağlayabileceği 12 hedefi belirtilmiştir (TÜSİAD, 2012);

Ekonomik Süreklilik: Turizmde hizmet veren işletmelerin ve destinasyonların uzun ömürlü olması için rekabet gücünü desteklemek ve gelişmelerine imkân sunmak.

Yerel Refah: Ev sahibi toplumun refahını arttırmak için turistleri ziyaret edilen bölgede harcama yapmaya teşvik etmek.

İstihdam Kalitesi: Turizm sektöründe ayrımcılık yapmadan, iş ve ücret kalitesini arttırarak istihdam yaratmak.

Sosyal Eşitlik: Turizmden elde edilen gelir ve sosyal faydanın özellikle gelir seviyesi düşük olanlara öncelik verilerek adil bir şekilde dağılımını sağlamak.

Ziyaretçi Memnuniyeti: Ziyaretçiler arasında ayrımcılık gözetmeksizin memnuniyetlerini yüksek tutmak.

Yerel Kontrol: Kamu, özel sektör, yerel yönetimler gibi paydaşlarla işbirliği yapmak.

Toplumsal Refah: Ev sahibi halkın sosyal yapısını koruyacak şekilde toplumsal yaşam kalitesini iyileştirmek.

Kültürel Zenginlik: Yerel halkın kültürüne, gelenek göreneklerine, kültürel mirasına sahip çıkmak.

Fiziki Bütünlük: Çevreyi korumak, doğal görüntünün bozulmasını engellemek.

Biyolojik Çeşitlilik: Doğanın, bitki örtüsünün, yaban hayatının karşılaşacağı zararın önüne geçmek.

Kaynak Verimliliği: Yenilenemeyen kaynakların kullanımını sınırlandırmak.

Çevresel Saflık: İşletmelerin ve ziyaretçilerin oluşturacağı hava, su, toprak, atık kirliliğinin tehlikeli boyuta geçmesine engel olmak.