• Sonuç bulunamadı

Sürdürülebilir Kalkınma Temel Hedefleri

1. BÖLÜM

1.1.4. Sürdürülebilir Kalkınma Temel Hedefleri

1972 Stockholm’de hayatımıza giren sürdürülebilir kalkınmayla ilgili günümüze kadar en kapsayıcı çalışmaları Birleşmiş Milletler yapmıştır. 1972 yılından 2017 yılına kadar sürdürülebilir kalkınmayla ilgili teorilerini, hedeflerini, çalışmalarının kapsamını sürekli artırmış ve geliştirmiştir. Sürdürülebilir kalkınmanın her yönüyle (sosyal, çevresel, ekonomik) ilgili hedefler belirleyen BM 25-27 Eylül tarihlerinde New York’ta 193 ülkenin katılımıyla Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesini gerçekleştirmiştir. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde sürdürülebilir kalkınma ile ilgili devletlerin, firmaların, tüm toplumun katılımını beklediği 17 hedef belirlemiştir.

Hedef: 1-2-3 : Dünya üzerinde her türlü yoksulluğu sona erdirmek, yeterli

beslenme koşullarına sahip olamayan insanları yeterli beslenme koşullarına ulaştırmak, insan sağlığına zarar veren gıdalarla mücadele etmek, gıda güvenliğini sağlamak ve insanların refah seviyelerini artırmak.

Birleşmiş Milletler belirlediği 17 hedefte sosyal sürdürülebilirlik, çevresel sürdürülebilirlik, ekonomik sürdürülebilirlik ile ilgili önemli hedefler belirlemiştir. Belirlenen bu ilk üç hedef sürdürülebilirliğin sosyal yönüyle ilgilidir.

Dünya Bankası günde 1.25$’a ulaşamayan insanları yoksul olarak belirtmiştir. Yani Dünya Bankasına göre günde 1.25$ yoksulluk sınırıdır. 1.7 numaralı grafikte dünyanın çeşitli bölgelerinde bulunan yoksulluk oranları % cinsinden verilmiştir.

18

Tablo 1. 7. Dünya’nın Çeşitli Bölgelerinde ki Yoksulluk Oranları

BÖLGE 1990 2005 2015f 2020f

D. Asya ve Pasifik 54,7 16,8 5,9 4

(Çin) 60,2 15,9 5,1 4

Avrupa ve Merkezi Asya 2 3,7 1,7 1,2

Latin Amerika ve Karaipler 11,3 8,2 5 4,3

Orta Doğu ve Kuzey Afrika 4,3 3,6 1,8 1,5

Güney Asya 51,7 40,3 22,8 19,4

(Hindistan) 51,3 42,6 23,6 20,3

Alt Sahra Afrikası 57,6 50,9 38 32,8

Toplam (Ortalama) 41,7 25,2 15 12,8

Not: f'ler Tahmin Edilen Değerleri İfade

Etmektedir.

Kaynak: Taş ve Özcan, 2012:425.

1.7. Numaralı grafikten de anlaşılacağı üzere Doğu Asya ve Pasifik, Çin, Latin Amerika ve Karaipler, Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Güney Asya, Hindistan ve Alt Sahra Afrika’sında yoksulluk oranı 1990 dan 2005 yılına düşüş göstermiş sadece Avrupa ve Merkezi Asya da 1,7’lik bir artış olmuştur. Tüm dünyada yoksulluk 1990 yılında 41,7’den, 2005 yılında 25,2’ye düşmüştür.

Hedef:4-5: Yine sürdürülebilir kalkınmanın sosyal yönüyle ilgili olan bu iki hedefte BM dünyanın her yerinde kadın erkek eşitliğini sağlamak, belirli haklardan yoksun olan kadın ve kız çocuklarının toplumsal konumunu güçlendirmek, tüm insanlığa ideal eğitim ortamının sağlanmasını hedeflemiştir. Hedef:6-7: Birleşmiş Milletler sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda temiz ve sürdürülebilir enerjiyi sağlamak, temiz suya erişimi tüm dünyada artırmak, bulaşıcı ve salgın hastalıkları önleyip halk sağlığını korumayı amaçlamıştır.

Hedef:8-9-10: Sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik yönüyle ilgili olan bu üç madde, devletlerin, firmaların kalkınma anlayışlarına sürdürülebilir kalkınma anlayışlarını entegre etmek, insanlara iş imkanı yaratırken insan onuruna yakışır işler sağlamak, artan hızlı nüfusu da dikkate alarak alt yapı yatırımlarını

19

artırmak, insanların gelir seviyesini ve refah seviyesini artırmak için sanayileşmeyi sürdürülebilir bir şekilde artırmayı amaçlamıştır.

Hedef:13-14-15: Sürdürülebilir kalkınmanın çevresel yönüyle ilgili olan bu üç madde de Birleşmiş Milletler mevcut kalkınma anlayışlarının doğaya, ekolojik düzene verdiği zararlara dikkat çekmiş, doğaya salınan zehirli gazların sebep olduğu iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Tüm insanların ortak malı olan okyanusların, denizlerin sürdürülebilirliğini sağlamak gerektiğini belirtmiştir. Aynı okyanuslar gibi ormanların da korunması gerektiğini ve tüm dünya da çölleşme ile mücadele edilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Birleşmiş Milletler sürdürülebilir kalkınmayla ilgili belirlediği bu hedeflere öncelikle konferansa katılan 193 ülkenin, bu ülkelerin yanı sıra iş dünyasının, STK’ların ve tüm toplumun katılımını istemiştir. Bu hedefler için ortak çalışmalar yürütülmesinin sosyal, çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanması için çok önemli olduğuna dikkat çekmiştir. Tüm ülkeler mevcut kurumlarını ve mevcut yatırımlarını sürdürülebilir kalkınma anlayışına göre yenileyebilir, iş dünyası gelecekte planladığı yatırımları bu hedefler doğrultusunda gerçekleştirebilir. Tüm toplum sürdürülebilir kalkınmayı üretim ve yönetim politikalarına entegre eden firmaların ürünlerini tüketerek tüm firmaları sürdürülebilir kalkınma politikalarını benimsemeye itebilir.

Başta BM olmak üzere uluslararası kuruluşların çabalarıyla, gelecek nesillerin temiz havaya, temiz suya, temiz ve verimli toprağa, enerjiye, her türlü doğal kaynaklara, gelişmiş sosyal haklara sahip olması gerektiğini savunan sürdürülebilir kalkınma hayatımıza girmiştir. Sürdürülebilir kalkınmayla ilgili yapılan konferanslar, çalışmalar, toplantılar arttıkça insanların bilinç düzeyi artmış ve tüm toplumun desteklediği bir sistem doğmuştur. Zamanla sürdürülebilir kalkınma faaliyetlerinin sadece devletler düzeyinde değil özellikle iş dünyasının da katılımıyla daha gerçekleştirilebilir olduğu anlaşılmıştır. Çünkü mevcut ekonomik düzende kaynakların büyük çoğunluğuna sahip olan, kaynakları üreten, istihdam sağlayanlar devletlerden daha çok özel firmalardır. Bu nedenle insanların sosyal, çevresel, ekonomik

20

haklarıyla ilgili yapılan çalışmalarda iş dünyasının mutlaka olması gerektiği anlaşılmıştır. Sürdürülebilir kalkınmayla ilgili konulan hedeflerin iş dünyasının katılımı olmadan gerçekleştirilmesinin çok zor olduğu anlaşılmıştır.

BM ve uluslararası kuruluşlar yaptıkları konferanslara iş dünyasından temsilcileri de davet etmeye başlamıştır. Zamanla uluslararası kuruluşlar özel firmalarında sürdürülebilir kalkınma hedefleri için sorumluluklar alması gerektiğini ifade etmişlerdir. Yapılan konferanslarda firmalara da sorumluluklar yüklenmeye başlanmıştır. İş dünyasının, firmaların da sürdürülebilir kalkınma faaliyetlerine katılmasıyla kurumsal sürdürülebilirlik doğmuştur.