• Sonuç bulunamadı

Sürdürülebilir Destinasyon Rekabeti

Sürdürülebilirlik kavramı yıllarca tartışılmış ve turizm endüstrisine uyarlanmıştır. Bazı araştırmacılar (Butler, 1991; Hughes, 1995; Clarke, 1997; Sharpley, 2000; Liu, 2003, Knowles vd., 2004) turizm endüstrisi bağlamında sürdürülebilirlik konusu ve

sürdürülebilirliğin gelişimi ile ilgili değerli araştırmalar gerçekleştirmiştir. Lee’ye (2001) göre sürdürülebilir turizm destinasyonu kavramı destinasyonlarda sürdürülebilir turizm geliştirme amacıyla ortaya çıkmıştır. Her bir destinasyon kendine özgü özelliklere ve çekiciliklere sahip olduğundan genel geçer görmüş bir ‘sürdürülebilir turizm destinasyonu’ tanımı literatürde yoktur. Bundan dolayı bütün destinasyonlar için sürdürülebilirlik modeli geliştirme zordur (Lee, 2001). Dünya Turizm Örgütü’ne (2005) göre sürdürülebilir turizm ‘hem mevcut hem de gelecekteki ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerini göz önünde bulunduran; girişimcilerin, ziyaretçilerin, yerel halkın ve doğal çevrenin ihtiyaçlarına hitap eden turizm’ olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca Lee (2001) sürdürülebilir turizm destinasyon tanımının iki kapsamı olduğunu ifade etmektedir. Şekil 3.9. sürdürülebilir turizm tanımının bu kapsamlarını göstermektedir.

Şekil 3.9.’de de görüldüğü gibi sürdürülebilir destinasyon limitli tanım sadece turizmle ilgili ve turizmde kullanılan bütün kaynakların yönetimini içermektedir. Bütünsel tanım ise turizm destinasyonunun bütün sürdürülebilir gelişmesini kapsamaktadır (Lee, 2001).

Şekil 3.9 Sürdürülebilir Turizm Destinasyonu Tanımları, Lee, 2001

Buhalis’e (2000) göre sürdürülebilirlik tabanlı turizm stratejileri uygulamanın dört belirleyicisi vardır. Bunlar (1) yerel halk, (2) destinasyon yönetiminden sorumlu yerel yöneticiler (3) hizmet üreten girişimciler ve (4) turistleri ve günübirlikçileri içeren

Sürdürülebilir Turizm Aktiviteleri Turizm Aktiviteleri Destinayonun Sürüdürülebilir Gelişimi Turizm Destinasyonu Limitli Tanım Turizm Destinasyonu Bütünsel Tanım

ziyaretçiler. Yerel halk, yerel yöneticiler, girişimciler ve ziyaretçilerin turizm destinasyonun sürüdürülebilirliğinden sorumlu olduğu söylenebilir. Sürdürülebilir turizm destinasyonu tanımı gibi araştırmacılar farklı sürdürülebilir turizm destinasyonu modelleri geliştirmiştir. Önemli sürdürülebilir turizm destinasyonu geliştirme modellerinden biri DIT-ACHIEV Sürdürülebilir Turizm Modelidir (Şekil 3.9.). Bu model Dublin Teknoloji Enstitüsünde gerçekleştirilen bir araştırmada geliştirilmiştir. DIT-ACHIEV Sürdürülebilir Turizm Modeli sürdürülebilir turizm destinasyon belirleyicilerini ortaya çıkarmaktadır. Bu model geliştirilirken Dünya Turizm Örgütü belirleyici geliştirme rehberi, Unep turizmi daha sürdürülebilir yapma rehberi, VICE modeli (TMI, 2003) ve EU MEANS kriterleri kullanılmıştır. Belirleyiciler altı alan belirlemiştir: yönetim, miras, toplum, altyapı, ziyaretçi ve girişimci (Flanagan vd., 2007). Her bir alan üç, dört veya beş alt alandan oluşmaktadır.

Şekil 3.10 DIT-ACHIEV Sürdürülebilir Turizm Modeli, Flanagan vd., 2007 Miras Su Hava Kültür Arazi Arkeloji ve Tarih Bitki ve Hayvan Yönetim Ziyaretçi Toplum Girişimci rdür ülebi lir T urizm Altyapı Nüfus Fayda Yaşam Kalitesi Katılım Erişim Kolaylaştırıcılar Ulaşım Arazi Su Harcama Misafirlik Hizmet Davranış Hacim İş gücü İletişim

Sürdürülebilir Uygulama Amaçlar

Politika

DIT-ACHIEV Sürdürülebilir Turizm Modeli turizmin yatırım, gelir ve iş gücü potansiyeli için önemli olduğunun farkına varmıştır. Ulaşım, çevre, iş, bölgesel kalkınma ve ticaret gibi alanlarda turizmin dolaysız ve dolaylı etkilerinin olması turizm planlama ve politikalarının diğer alanların başarısını engellememesi için koordineli ve bütünleştirilmiş olması gerektiğini göstermektedir (Flanagan vd., 2007).

Sürdürülebilir destinasyon konusunda önemli olan bir diğer konusu ise destinasyonların ekonomik açıdan değerlendirilmesi için yapılan çalışmalardır. Geçmişte destinasyonlar ekonomik performanslarının başarısını ve rekabet güçlerinin seviyesini hesaplamak için geleneksel ekonomi muhasebesini kullanmaktaydı. Son yıllarda çevre ekonomistleri bir destinasyonun ekonomik pasif kaynaklarının ve ekonomik varlıklarının hesaplanmasında tam maliyet muhasebesinin kullanılması konusunda ısrar etmektedir. Tartışılan bu konu turizm için çevreyi feda eden bir destinasyonun diğerine karşı olan rekabet üstünlüğünü yoğun bir şekilde maskeleyip maskelemeyeceği ile ilgilidir. Örneğin geleneksel ekonomik olgulara göre Costarica’nın turizmden önemli faydalar elde ettiği tartışılmaktaydı. Ancak ülkenin doğal sermayesinin tahribatının maliyeti dikkate alınırsa, yüksek profili, rekabet gücü yüksek olarak görülen bu destinasyonun aslında rekabet gücünün olmadığı anlaşılacaktır. Rekabet gücünün değerlendirilmesinde pratik olarak turistik ziyaretlerin tam maliyetinin ortaya konsamsı giderek gerekli olacaktır. Bu da belki destinasyonların turizmi yönetme şeklini değiştirebilir. Kaynaklarını daha yeni kullanan destinasyonlar rekabet güçlerinin değerlendirmesinde resmi olarak hareket etmelidirler (Ritchie ve Crouch, 2003, s. 33-36).

Özetlemek gerekirse gündemde daha yeni olmasına rağmen destinasyon performansında ve rekabet gücünde çevresel unsurların önemi yavaşta olsa hem pratik olarak hem de ahlaki olarak artmaktadır. Pratikte aşırı gelişmeye bağlı olarak görsel anlamda tahribata uğramış veya zayıf kaynak yönetimine sahip olan destinasyonlar ziyaretçiler tarafından tercih edilmemektedir. Buna tipik örnek olarak yoğun veya uygunsuz işaretleme (yol tabelası vb), yetersiz atık yönetimi ve vahşi yaşam alanlarının tahribatı gösterilebilir. Ahlaki açıdan ise pazarın büyük bir bölümü belirli bir bölgedeki turizm kollarının orada gelişmesi konusunda fikir ayrılığına düşebilirler. Turizm destinasyonlarının büyüyen çevresel duyarlılığa karşı, hala sektörde az bir paya sahip olmasına rağmen eko turizm fenomeni gün geçtikçe hem büyümekte hem de önemi artmaktadır. Göreceli olarak eşsiz

ve bozulmamış çevreye sahip olan destinasyonlar kendilerini “çevre dostu” olarak adlandırarak (konumlandırarak) bir rekabet gücü üstünlüğü elde edebilirler. Ancak bazı durumlarda bu konumlandırma müşterileri çekmek yerine onları uzaklaştırabilmektedir, onun için bazı destinasyonlar için bu durum uygulanamaz bir strateji olarak kalmaktadır. Eko turizmde uzmanlaşmanın riskine rağmen bir destinasyonun çevresini, doğasını bozmamanın önemi gelecek yıllarda ortaya çıkacaktır. Günümüzde pek çok yatırımcı tarafından kullanılan ekonomik ölçütler dahilinde bunun ekonomik olarak uygulanıp uygulanamayacağı çokta açık değildir (Ritchie ve Crouch, 2003, s. 33-36).

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. ARAŞTIRMANIN UYGULAMA ALANI OLARAK ANTALYA DESTİNASYONU

4.1. Antalya

Antalya ili, Türkiye’nin güneyinde, merkezi Akdeniz kıyısında olan bir turizm şehridir. Güneyinde Akdeniz ve kuzeyinde denize paralel uzanan Toroslar ile çevrili olup, doğusunda İçel, Konya ve Karaman, kuzeyinde Isparta ve Burdur, batısında Muğla illeri ile komşudur (http://www.antalya.gov.tr Erişim Tarihi: 15.01.2014). Türk Riviera’sı Antalya kıyılarının uzunluğu 630 km’yi bulur (http://www.antalyakulturturizm.gov.tr Erişim Tarihi: 15.01.2014). Antalya doğal ve kültürel coğrafya özellikleri bakımından büyük bir zenginliğe sahiptir. Ayrıca kentte bulunan ilk yaşam izlerinin oldukça eski dönemlere ait olması kenti, coğrafi zenginliklerinin yanında tarihi zenginlikler bakımından da önemli kılmaktadır. Antalya’nın sahip olduğu bu zenginlikler kentin turizm açısından gelişmesinde oldukça etkili olmuştur.

Antalya ilinde 1960’lı yıllardan itibaren gelişmeye başlayan turizm sektörü bölgenin zengin turistik değerleri ve çekicilikleri ile zaman içinde gelişimesini hızlandırmıştır. 1985 yılına kadar iç turizm ağırlıklı olan bölge "tatil evleri" ve "sosyal kamplar" ile turizm gelişimine devam etmiştir. Rakip ülkelere göre yeni, nitelikli ve sayısal olarak yüksek konaklama tesis kapasitesine sahip olması bölge turizminin en önemli özelliğidir. Ayrıca, Antalya başta iklim karakteri olmak üzere, yüksek sayı ve nitelikteki tarihi, kültürel ve doğal ören yerleri ile çok geniş bir turistik potansiyele sahiptir (www.antalyaguide.org Erişim Tarihi: 10.03.2014).

Sahip olduğu turizme elverişli kaynaklar nedeniyle Antalya, dünyada adı en çok duyulan turizm kentleri arasında yer almaktadır (http://www.antalyadestination.com Erişim Tarihi: 15.01.2014). Bu nedenle Antalya Türkiye turizminde de önemli bir yere sahiptir.

Antalya sahip olduğu plajları, kumsalları, uygun iklimi ve gelişmiş tesisleri ile kitle turizmi için son derece önemli bir destinasyondur. Bununla birlikte Antalya tarihi, antik kentleri, anıt mezarları, mağaraları, akarsuları, ormanları, şelaleleri ile alternatif turizm türleri içinde oldukça elverişlidir. Ancak Antalya sahip olduğu tüm kaynaklara rağmen deniz-güneş-kum üçlüsünün oluşturduğu kitle turizmi kapsamında ön plana çıkmaktadır. Kitle turizmi talebinin yapısı incelendiğinde genellikle düşük gelir grubuna ait, fazla

harcama yapmayan bireylerden oluştuğu görülmektedir. Dolayısıyla gelen turist sayısı artsa bile turist başına düşen harcama miktarları düşük olduğu için toplam turizm gelirlerinde ciddi bir artış sağlanamamaktadır (Sarkım, 2007, s.228 ).

Bu nedenle bu bölümde Antalya destinasyonunun turizm endüstrisindeki yeri ve önemi incelendikten sonra sahip olduğu turizm kaynakları destinasyon rekabetçiliği açısından incelenecektir.