• Sonuç bulunamadı

SONUÇ, TARTIŞMA VE ÖNERİLER

SÜPERMEN İSTANBUL'A DÜŞTÜ

Süpermen'in gözleri karardı, başı döndü, altındaki kent gitti geldi, gitti geldi.

- Ah düşüyorum galiba, diye ağzından cılız bir ses çıktı. Yerdeki insanlar bağırdılar: - Bir şey düşüyor havadan, bakın bakın!

- Hani nerede?

- Oraya bakın, oraya... - Aaaaa!.

Süpermen, hızını kesmek istedi ama olmadı, kolu oynamadı. "Sırtımı rüzgâra engel yapayım." dedi, freni tutturamadı. Cumburlop denize düşüverdi; onca şişelerin, petlerin, naylon torbaların, sebze artıklarının, lahana kabuklarının, kâğıt parçalarının yüzdüğü denize. "Dugul, dugul, dugul!" etti, kocaman bir lahana yaprağını cankurtaran simidi sanarak ona yapıştı; ama lahana yaprağı kayıverdi gitti elinin altından. Tam bu sırada bir dalgayla eski bir postal, Süpermen'in yüzüne "şak" diye bir tokat attı. Dalganın ortasında kayık gibi bir şey gördü, onu yakalamak istedi Süpermen; ama o da kayık değil, denizde yüzen kocaman bir naylon torbaydı.

Oradakiler bağırıyorlardı:

- Denize havadan biri düştü, denize havadan biri düştü!

Süpermen son gücünü harcıyordu, giysisi sırılsıklam olmuş, saçları sudan, zamk gibi birbirine yapışmış, nasılsa giysinin içine bir patlıcan kaçmış, boş konserve kutusunun biri

ayağına takılmıştı. Bunların hiçbiri önemli değildi Süpermen için, ah o koku, ah o koku... Zaten gökten de koku yüzünden düşmüştü.

"Gurk gurk!" etti Süpermen, son bir kez gözlerini zorlukla açtı, baktı, suda şişmiş bir pırasa gördü.

- Ah, dedi, demek ki şu dünyada en son göreceğim şey pırasa olacakmış.

Gözünden akan bir damla yaş, denizin kirli suyuna karıştı, iki su birbirine karışınca Süpermen'in gözü alev alev yandı.

- Ah boğuluyorum; ama boğulmadan önce gözlerim de kör oldu, dedi. Bu arada, kıyıdan bağırıyorlardı:

- Hadi ha, yetişin ha, kurtarın ha!

İşte tam bu sırada bir el uzandı Süpermen'in sırtına, çekti onu, kayığa aldı. Kıyıda dolaşan bir balıkçıydı onu kurtaran. Balıkçının üzerinde incecik bir kazağı, ayağında eski bir pantolonu vardı.

- Oh iyi, yaşıyorsun, kimsin, nesin sen, yoksa uçağın kapısı açıldı, uçaktan mı düştün? diye sordu balıkçı.

Süpermen "gurk gurk" ediyor, her gurk edişinde, ağzından naylonlu, kâğıtlı, sebzeli sular çıkıyordu. Güçlükle:

- Ben Süpermen'im, dedi. Balıkçı güldü; ama çok güldü:

- Sen Süpermen'sen ben de buranın valisiyim, dedi. Şu hâline bak, sende hiç Süper- men olacak bir yan var mı?

- Ne olur beni kıyıya çıkar, dedi, fısıltıyla Süpermen.

Balıkçı küreklere asıldı, kürekler kıyıdaki onca atık arasında zor işliyordu. Balıkçı çok güç tüketiyordu. Kıyıya varmadan bağırdı:

- Heeey, biliyor musunuz, gökten düşen Süpermen'miş. Kahkahalarla gülüyordu balıkçı.

Kıyıdakiler iyice yaklaştılar, birkaçı taşların üzerine çıktı, kayık yanaştı, biri bağırdı: - Aaaaa, bu gerçekten Süpermen, arkadaşlar...

- Neee?

Bir anda yayılıverdi kıyıya Süpermen'in denize düştüğü haberi. Kıyıdakiler, Süpermen'in giysisinin üzerindeki havuçları, biberleri, limon kabuklarını, patates artıklarını, yosunları temizledikten sonra balıkçı bile:

- Aaaaa, yahu bu gerçekten Süpermen'miş, diye bağırdı. Biri hemen bileğini yakaladı Süpermen'in, nabzına baktı:

- Yaşıyor yaşıyor, dedi. Nasılsın Süpermen? Hoş geldin İstanbul'a. Nasıl buldun kentimizi?

Çok az çıkıyordu Süpermen'in sesi:

- Ben bulmadım, dedi. Ters bir rüzgâr esti, rotamı yitirdim. Hop, ağzından kara bir erik çıkıverdi. Süpermen eriğe baktı: - Kim attı bunu ağzıma, diye sordu.

- Canım denize düştün ya, yutmuşsundur oradan, dediler. Biri, hemen elini yüzünü yıkadı Süpermen'in.

- Ah, başım dönüyor, dedi Süpermen.

- Haaa, anladım, dedi yüzünü yıkayan, havada birden başın dönünce tıngır mıngır yuvarlandın aşağıya!

- Yo, dedi Süpermen, güç soluk alarak önce başım dönmedi havadayken ilkin bir koku duydum, çok keskin bir koku, işte o kokuyu duyuncaa...

Biri sordu:

- Kokuyu duyduğun yerde böyle kargalar falan var mıydı? - Bilmem, galiba vardı, bir şeyler uçuşuyordu, dedi.

- Aaa, tamam, dedi yaşlı bir kadın, Süpermen evladım, sen mutlaka İstanbul'un çöplüğünün üzerinden geçmişsin. A yavrum, elbette bayılıvermiştir kokudan!

Süpermen doğrulur gibi yaptı ama doğrulamadı. Yan yatarak,

- Orada bayılmadım, dedi, ondan sonra bir yerden daha geçtim, bu koku ondan da fe- naydı...

Fırça bıyıklı biri:

- Vah evladım, dedi yaşlı kadın, ne vardı yani derilerin merilerin üzerinden geçecek? Güzelim giysini de pek fena kirletmişsin, şimdi annen sana kızmazsa çok iyi, tuh tuh, otomatik çamaşır makinesinde bile yıkansa artık bu giysi temizlenmez, onca para, annen ne denli kızsa hakkıdır...

Ak saçlı, emekli bir adam:

- Aman hanımefendi, dedi, şimdi bırakın giysiyi falan, ya ölseydi Süpermen, sonra ben torunuma ne derdim, şükür bakın yaşıyor, giysileri kurusun, hop yine uçar gider. Şimdi nasılsınız bakalım Süpermen oğlum?

- İyiyim efendim, biraz daha iyiyim, ama o koku yine az da olsa burnuma geliyor. - Hangi koku?

- En sonuncusu beni bayıltan koku.

Elli kişi mi, yoksa yüz kişi mi, "hııımş, hııımş, hııımş" havayı kokladılar. Eh biraz kıyı kokuyor lahanalı, soğanlı; biraz da kent kokuyor kükürtlü...

- Yahu ne kokuyor arkadaşlar, bir şey kokuyor mu? Alıyor musunuz bir koku? Koklayın bakalım...

"Hııımş huuuumş, hiıımş huuumş..." Yok, koku yok... - Koku yok Süpermen.

- Var, çok var, burnuma çok geliyor... İnce zayıf bir adam, incecik sesiyle,

- Arkadaşlar sakın Süpermen'in kokuyor dediği lahmacun olmasın, havada lahmacun kokusuyla acılı kebap kokusu var, dedi.

Nereden duydu, nasıl kulaktan kulağa saniyesinde gitti, lahmacuncu hop, lahmacunları koyduğu sepetin kapağını taklata taklata kalabalığı yardı geldi... Kim dedi ki ona, "Süpermen diyormuş ki eğer bir lahmacun yersem kendime gelirim."

- Geldi abicim geldi, lahmacun geldi...

Lahmacunu dürüm yapıp iki maydanoz parçasıyla Süpermen'e uzatmıştı ki Süpermen lahmacunun kokusunu duyar duymaz tekrar bayıldı. Süpermen'in başındakiler lahmacuncuyu yüz metre kovaladılar. Geri döndüler, Süpermen'in yüzüne soğuk çeşme suları serptiler, yanaklarına "pat pat" vurdular, yaşlı kadının çantasından çıkardığı kolonya ile ellerini, alnını

ovdular. Süpermen gözlerini açtı.

- Kok kok kok, dedi üç kez... Kaim bir ses bağırıverdi: - Kokoreç istiyormuş canı Süpermen'in!.

Kaç kişi birden, bağıran adamın ağzını kapatıverdiler:

- Sus bağırma be, şimdi kokoreççi koşarak gelecek, bu kez Süpermen ayılmamak üzere bayılacak, sus.

- Ah bu koku, diyordu Süpermen, işte bu koku. Başka biri bağırdı:

- Açılın, çekilin, gazeteciler geliyor! Güçlükle doğruldu Süpermen, sırtındaki patlıcanı, el attı çıkardı.

- Ah nereden girmiş buraya? dedi. Ben hemen gideyim, şimdi gazeteciler sorular sorarlar, resim çekerler, bu durumda onlara görünmeyeyim...

Yaşlı kadın:

- A Süpermen evladım, bari giysin kurusaydı da öyle gitseydin, dedi, şimdi ıslak giysiyle üşüteceksin, hasta olacaksın.

- Yo, sağ olun, benim giysim hemen kurur, dedi. Marmara'ya doğru uçmaya başladı... Sesimizin yettiğince bağırdık:

- Süpermen, o yana uçma, o yana uçma!

Süpermen, bir türlü havalanamıyordu, kuşlar gibi yalpalıyor, denize ha düştü ha düşecek, sonra birden doğruluyor, yükselmeye çalışıyordu. Gözden yitinceye dek bağırdık:

- O yana uçma Süpermen, o yana uçma! Ah, bilmiyor ki Süpermen, uçtuğu yönde gübre fabrikası var...

Muzaffer İZGÜ