Saçın çokluğu, baştan ayağa doğru uzanması, kıvrım kıvrım oluşu, kokusu ve âşıklarının hali gibi her daim dağınık ve perişan oluşu onun sünbül ve reyhana benzetilmesinde en önemli unsurlardır.
Güzellik deyince akla ilk gelen unsurlardan biri olan saç gerek şekli gerekse etrafa yaydığı hoş kokusu sebebiyle hemen her zaman sünbül veya reyhanla anlatılmıştır. Saçın yüz üzerinde dağınık durması, sevgilinin su gibi taze sinesinde yatması tazelik ve canlılık yayan görüntüsü sünbül ilgili benzer yönleridir. Sevgilinin diğer güzellik unsuru olan yanak ve yüzün ab ya da çemen olarak düşünülmesi çiçek-çemen münasebetini kuvvetlendiren unsurlar olarak karşımıza çıkar.Aşığın kavuşmak uzanmak yahut koklamak istediği saçlar kendini dağıtınca her bir telinde asılı duran âşıklarının hali de perişan olacaktır:
Ol dili cem’ itmeğe sünbüllerini dagıdur Zülfünün her bir kılı yüz bin dil ü can bagıdur
Mesîhî D. (G. 94/1) Solmamaga sünbül-i zülfün sifâl -i sînede
Su seper reyhâncı gibi dîde-i giryân ana
Mesîhî D. (G. 5/4) Her bir telinde binlerce aşığı barındıran saç, şekli itibariyle özellikle sünbüle benzetilmiştir. Sevgilinin sinesinde dağınık bir şekilde yatan saç sünbül olunca, bu sünbülün solmaması için su verenler de ağlayan âşıkları olur. Netice de sünbül bir süs bitkisidir ve tazeliğini suya borçludur. Bu açıdan bakılınca sevgilinin bu denli nazlı ve de kıymetli olması da âşıklarının döktüğü yaşlardan kaynaklanmaktadır.
Sevgilinin saçı üzerine yapılan teşbihlerde sıkça kullanılan sünbül, çoğu zaman diğer çiçeklerle de anılır. Sevgilinin yanağı rengi dolayısıyla güle benzetilirken yanak üzerine düşen saç da dağınık şekliyle sünbüle benzer.
Yaraşur zülf ü ruhun vasfına defter yazsam Kâğıdı berg-i gül ola hat-ı defter sünbül
117 Ârızunda ol iki zülf-i girih-gîrün senün Suya konmış iki garrâ tâze sünbüldür bana
Bâkî D. (G. 12/2) Saç-sünbül teşbihinde bir başka güzellik unsuru da yanaklardır. Sevgilinin yüzü güzellik bahçesi olarak hayal edilince kıvrım kıvrım olan saçı sünbül, o sünbüllerin altında taptaze ve berrak duran yanaklar ise suya benzetilir. Sevgilinin yanağının suya benzetilmesi suyun saf, duru ve temiz olmasından kaynaklanır. Yanakların kenarından dökülen saçlar suya konmuş iki taze sünbül gibi hayal edilir.
Hat gelse ruh-ı yâre yeter kâkül ü zülfü Gül gitse n’ola sünbül ü reyhân elimizde
Nef’î D. (G. 110/6) Olmazdı böyle hâli perîşân u kaddi ham
Sevdâ-yı zülfün olmasa başında sünbülün
Nef’î D. (N.3/2) Bununla birlikte sünbülün dağınık ve perişan olma sebebinin sevgilinin saçına duyduğu aşktan kaynaklanması durumu da saç-sünbül münasebetinde kurulan bir başka hayaldir. Burada ana unsur şekil itibariyle dağınık ve perişan olan sünbülün tıpkı sevgilinin diğer âşıkları gibi aşk yüzünden perişan olmasıdır.
Gösterür sünbül-i ter zülf-i perîşanı ucın Goncenün kimse dahı görmedi dâmânı ucın
Şeyhülislâm Yahya D. (G. 255/1) Zülfi yanında kim dü cihân kıymeti degül
Ey bâgbân inende ögüp satma sünbüli
Şeyhülislâm Yahya D. (G. 418/2) Sevgilinin yüzünün güzellik bahçesi olarak tasvir edildiği hayallerde gül, karanfil, reyhan, bâgbân gibi kelimelerin tenasüp sanatı çerçevesinde kullanıldığını biliyoruz. Sevgiliye ait her şeyin paha biçilmez olduğu bir anlayışta sevgilinin saçları iki cihandan daha kıymetli görünüyor.
Niye bî-cân olur pây-ı nigâh-ı ragbetüm bilmem Tehî güller girihden zülf-i sümbülde şiken yokdur
118
Nâbî D. (G. 141/3) Divan şiirinde çektiği acılarla daima gözü yaşlı olarak hayal edilen âşık, gam dolu sinesiyle her gün biraz daha tükenirken sesini sevgiliye duyurmaya çalışmakta, o zalim sevgilinin perişan saçları yüzünden gece gündüz inlemektedir. Sinesinde aşk olanın gecesi de gündüzü de bir olur. Gam gecesinde bir başına kalan sevgilinin uykusunu perişan eden de yine o perişan zülüflerdir.
Şâm-ı gamda hasret-i zülfün değil mi âşıkın Hâbını çün turra-yı sünbül perîşân eyleyen
Nedîm D. (G. 105/4) Ol perçemin nazîrini hâtırda mı gönül
Görmüş idin geçen sene sünbül zamanları
Nedîm D. (G. 155/3) Eskiden İstanbul’da özellikle bekâr erkeklerin ve bayanların bahar zamanlarında gezip eğlendikleri mesire yerleri varmış. Türlü eğlencelerle konuklarına hoş zamanlar geçirten bu yerler en koyu sohbetlerin yapıldığı en tutkulu aşkların da doğduğu yerlermiş. Eğlence meclislerinin aranan ismi olan ünlü şair Nedim de böyle bir mesire alanında geçen sene bahar aylarında (sünbül zamanları) gördüğü dilberi hatırlamaya çalışmaktadır.
Tagılmaz mı başından ‘aklı insâf eyle ‘uşşâkın Görünce saçlı sünbül gibi her kâkül-perîşânı
Sünbülzâde Vehbî D. (K. 21/11) Naz u tegâfülün nedir ey zülfü sünbülüm
Sensin bu bâg-ı gamda perîşân eden beni
Sünbülzâde Vehbî D. (G. 240/2) Beyitten de anlaşılacağı üzere saç, sevgilinin, aşığa en çok tesir eden, onu perişan eden güzellik unsurudur. Saçların görünüş itibariyle dağınık, perişan olması aşığın yine saç yüzünden düşmüş olduğu durumu anlatması bakımından ilişkilidir.
Sîne vü gerden semenzâr-ı bahâr-ı hüsn ise Sünbül ü gülden ‘ibaret gülsitândır zülf ü ruh
119
Saçın sünbül olarak tasvir edildiği birçok beyitte yanağın taze, saf ve duru olması sebebiyle su olarak hayal edildiğini daha önceki örneklerimizde belirtmiştik. Daha önce verilen örneklerde suyun tazeliği sağlama özelliği ön plandayken şimdiki örneğimizde şairimiz buna ek olarak renk unsurunu da katmış ve yanak-gül teşbihini eklemiştir.
Tâ gerden-i sefîdine inimiş ol kâfirin Sünbül gibi bu zülf-i siyeh târı neyleyim
Şeyh Gâlip D. (G. 224/2) Sünbül-i zülfü dökülmüş nergis-i câdûsına
Ejder-i sihriyle zincir eylemiş âhûsuna
Şeyh Gâlip D. (G. 289/1) Divan şiirinde âşıklara yaptığı cevr ü cefa yüzünden daima cefâkâr olarak tasvir edilen sevgili sahip olduğu tüm güzellik unsurlarını kötülük için kullanır. Takındığı bu zalim duruşuyla kaşı, gözü ve de saçları onun için bir silahtır.