• Sonuç bulunamadı

SÛRENİN ÜSLUBU VE İHTİVA ETTİĞİ KONULAR

D- BELED – ŞEMS SÛRELERİ ARASINDAKİ MÜNÂSEBET

VI- SÛRENİN ÜSLUBU VE İHTİVA ETTİĞİ KONULAR

Sûrenin üslubu, Mekke döneminin başlangıcında nazil olan sûrelere benzemektedir.

Bütün Mekkî sûrelerde olduğu gibi, bunda da itikâd ve ibadetin sağlamlaştırılması, ahirette hesap ve cezaya imanın perçinleştirilmesi, iyilerle kötülerin birbirinden ayrılması ve ahlakî özellikler muhtevalı bir hususiyete sahiptir. Sûre, insanın psikolojik haline ve bazı davranışlarına temas etmektedir. Bunlardan bir kısmı, onun Allah’a karşı, bir kısmı da topluma karşı gösterdiği davranışlardır. Beled Sûresi aynı zamanda, insanın dünyada sorumluluğunu anlatmakta ve Allah’ın insanlara iki yolu açıkça gösterdiğini bildirmektedir. Dolayısıyla Beled Sûresi, insana bu iki yolu göstermekte ve seçtiği yolun neticelerini belirtmektedir. Bu sûrede geniş bir konuya, kısa cümlelerle ve özet olarak değinilmiş, konu toparlanıp etkili bir şekilde ifade edilmiştir. Bu yönüyle sûre, Kur’ân-ı Kerîm’in i’câz özelliğinin muhteşem örneklerinden biridir. Böylece Kur’ân’ın, hakkında koca bir kitap yazılabilecek büyük bir konuyu, bu küçük sûrede kısa kısa cümlelerle etkili bir şekilde izah ettiği görülmektedir.

Mekke’ye atıf içeren bu sûrenin ana konusu, insanın dünyadaki yerini anlatmak ve bu dünyada saadete ve şekâvete götüren iki yoldan birini seçebileceğini bildirmektir.

Sûrenin, insanların orada emin olduklarını bildirerek ve kıymetli olan Harem Belde Mekke-i Mükerreme’ye yemin ederek başladığı görülmektedir. Hem de açık yeminle, yemin lafzı ile başlamıştır. Mekke’ye yemin edilmesi; oranın değerinin büyüklüğünü, Hz.

Peygamberimiz (sav)’in oturduğu yerin kutsallığını ve emniyetli bir belde olduğundan dolayı orada zulmetmenin günahının büyüklüğünü gösterir. Daha sonra da Allah, üzerine yemin edilen118 şeylerden bahsetmiştir: د ل ب لٱ ا ذٰـ ہ ب ُم س قُأ ٓ لا – “Bu belde’ye (Mekke’ye) yemin ederim ki.”; د ل ب لٱ ا ذٰـ ہ ب َُّۢل ح تن أ و – “Sen bu belde’ye aitsin.” د ل و ا م و ً۬ د لا و و – “Babaya ve ondan

117 Yılmaz, Mehmet Faik, Âyetler ve Sûreler Arasındaki Münâsebet, DİB (Diyanet İşleri Başkanlığı) Yayınları, Ankara, 2009, s. 173.

118 ez-Zuhaylî, a.g.e., XXIX, 241.

34

gelen çocuğa yemin ederim.” د ب ك ى ف نٰـ سن لِٱ ا ن ق ل خ د ق ل – “Biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.” Ayette, dünyada insanın zorluk ve sıkıntı ile imtihanı ve bu imtihanın yine insanın ruh ve ahlak gelişimi için gerekliliği ifade edilmektedir.

Sonradan sûre, insanın vasıflarından birisinin de gücüne aldanması ve büyüklenmesi olduğunu bildirmektedir. İnsandaki bu kötü huyun bulunmasıyla kendine güvenip güçlerine aldanarak hakka karşı inat etmesini, Allah’ın Resûlü'nü yalanlamasını, mallarını gösteriş ve riya için vermesini, aynı zamanda bunun insanın nankörlüğüne neden olduğunu ibret olarak getirmiştir.119 Allah Teâla bu kısımda, mülklerine ve zenginliklerine aldananların hallerini şöyle açıklamıştır: د ح أ ه ي ل ع ر د ق ي نَّل ن أ ُب س ح ي أ - “İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor.” Buna göre Beled Sûresi’nin bu kısmında insanların olumsuz özelliklerinin ortaya konulduğu söylenebilir.

Sûrenin devamında Allah Teâla, insana lütfettiği nimetlerden bazılarını hatırlatıp yaratılış amacını göstermekte ve ona önünde bulunan hayır (iyilik) ve şerr (kötülük) gibi birbirinden belirgin şekilde ayrılabilen iki yolu açıklayıp, akıl ve iradesi ile bu iki yoldan birini dilediği şekilde seçebileceğini belirtmiştir. Bu iki yoldan birisinin ahlaki alçaklığa neden olduğunu, insanın onu takip etmesi için hiçbir ihtiyacın ve zorlamanın olmadığını anlatmıştır. Diğer yol ise, ahlâki yüksekliğe götürür ve sûre insanın bu yolu izlemesi için kendini zorlaması gerektiğini açıklamıştır. Buna rağmen insan, zayıf olması sebebiyle en kolay olan yolu tercih etmektedir:120 ن ي ن ي ع ۥ ُهَّل ل ع ج ن م ل أ – “Biz ona iki söz vermedik mi?” اً۬ نا س ل و ن ي ت ف ش و – “Bir dil, iki dudak vermedik mi?”; ن ي د جَّنلٱ ُهٰـ ن ي د ه و – “İki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?”

Peşinden de insana, ahirette karşılaşacağı sıkıntılı, korkulu, dehşetli halleri, Allah’a ve Hz. Muhammed'e iman etmek ve salih amel yapmakla kurtulanlardan olacağı ve sonsuz saadete ulaşmaları için iyilik ve hayır yolunda mal sarf etmeleri gerektiği söylenmiştir.121 Bahsettiğimiz konular şu âyetlerin içinde yer almaktadır: ة ب ق ع لٱ م ح ت قٱ ل ف–“Fakat, o sarp yokuşa atılmadı.” ُة ب ق ع لٱ ا م كٰٮ ر د أ ٓا م و – “Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?”, ة ب ق ر ُّك ف

119 Elmalılı, a.g.e., IX, 209.

120 Mevdudî, a.g.e., VII, 122.

121 ez-Zuhaylî, a.g.e., XXIX, 242.

35

– “O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir.”, ة ب غ س م ى َ ً۬ م و ي ى ف ً۬ مٰـ ع ط ِ و أ - “Yahut şiddetli bir açlık bir gününde bir yoksulu doyurmaktadır.”, ة ب ر ق م ا َ ا ً۬ مي ت ي – “Yahut kendisiyle yakınlığı olan bir yetim.”; ً۬ ة ب ر ت م ا َ اً۬ ني ك س م و أ – “Yahut yerde sürünen bir yoksulu (doyurmaktadır).”, ة م ح ر م لٱ ب ا و صا و ت و ر بََّلٱ ب ا و صا و ت و اوُن ما ء ني ذَّلٱ ن م نا ك َّمُث – “Sonra iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar.”, ة ن م ي م لٱ ُبٰـ ح ص أ كِٕٮٰٓـ ل وُأ – “İşte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.” Bu âyetlerde de insanların olumlu vasıflarından bahsedildiği söylenebilir.

Bunun mukabilinde de, Hakk'tan sapanların ve Allah’ın âyetlerini inkâr edenlerin yolunun anlatıldığı görülmektedir. Sûrenin sonunda, onların acı akibeti anlatılarak bitirildiği açık bir şekilde görülmektedir: ة م ـ ش م لٱ ُبٰـ ح ص أ مُه ا ن تٰـ يا ـ ب او ُر ف ك ني ذَّلٱ و - “Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir”, َُۢة د ص ؤُّم ً۬ را ن م ہ ي ل ع - “Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.'' Buna göre ahlâki alçaklığa götüren yolu takip edenlerin sonu, cehennem ateşidir ve bu ateş onları çevreleyecektir, oradan çıkmaları mümkün olmayacaktır.122 Beled Sûresi sosyal meselelere, ahlâkî konulara yer verdiği gibi, son bölümde ahiret konusuna da temas etmektedir.

Bu sûrenin muhtevası hakkında şöyle söylenmiştir: “Bu küçük sûre, insan varlığının hayatında yer alan itici ilhamları, yönlendirici dokunuşları bulunan temel gerçekler grubunu içine alır. Kur’ân-ı Kerîm’in dışında, bu kadar küçük bir yerde, bu kadar çok gerçekleri toplamak zordur. Ayrıca Kur’ân'ın beşer kalbinin tellerini bu kadar çabuk ve derin dokunuşlarla etkilemedeki üslûbu da eşsizdir.”123

Alimler, Beled Sûresi’nde nesh bulunmadığı görüşünü ileri sürmektedir.124 Dolayısıyla yukarıda belirttiğimiz gibi Beled Sûresi’nin ihtiva ettiği konular, hükümler muhkem125 kabilinden sayılmaktadır.

122 Mevdudî, a.g.e, VII, 122.

123 Havva, Saîd, El-Esâs fi’t-Tefsîr, çev. Abdüsselam Arı, XVI, Şamil Yayınları, İstanbul, 1992, 203.

124 en-Nahhâs, Ebû Ca’fer Ahmed b. Muhammed b. İsmâil, en-Nâsih ve’l-Mensûh, III, Mü’essesetü’r-Risâle, Beyrut, 1412/1991, ss., 4-452.; Mekkî b. Ebi Tâlib el-Kaysî, el-Îzâh li Nâsihi’l-Kur’ân ve Mensûhih, Dâru’l-Minâre, Cidde, 1406/1986, ss., 123–455; İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec b. Abdurrahmân, Nâsıhü’l-Kur’ân ve Mensûhuh, Dâru’s-Sekâfeti’l- Arabiyye, Beyrut, 1411/1990, ss., 151- 311.

125 İbn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Ahmed el-Endelüsî ez-Zâhirî, en-Nâsih ve’l-Mensûh fi’l-Kur’âni’l-Kerîm, 1.b., Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1406/1986, s., 65.

36