• Sonuç bulunamadı

Bununla birlikte sözlü iletişimin birkaç genel prensibine de kısaca değinmek uygun olacaktır. Çünkü çalışmalar en az yazılı olduğu kadar sözlü olarak konferanslarda, seminerlerde veya diğer ortamlarda sunulmaktadır. Sözlü iletişimde genel olarak konu çerçeveli bir şekilde ele alınmalı, belagat prensiplerine uyulmalı, konuşmacı ile dinleyiciler arasında sevgi, sempati ve anlayış kurulmalı ve iletişim engelleri keşfedilerek ortadan kaldırılmalıdır.

Sözlü iletişimde değerlendirilmesi gereken ilk prensip konunun öneminin açık bir şekilde ortaya konulmasıdır. Aktarılacak bilginin ağırlığı

106 Walker, O. M. ve R. L. Scott, (1962). Thinking and Speaking: A Guide to Intelligent Oral Communication, N.

konusunda karar verilmeli ve konuşma bu doğrultuda yoğunlaştırılmalıdır. Konuşmada belli bir ana nokta veya ana fikir belirlenmelidir. Daha sonra bu noktayı ispat veya işaret eden ya da ortaya koyan fikirler organize edilmelidir. Bu düzenlemeyi kurmak için öncelikle konunun önemi açıklanmalıdır:107 Günümüzde bu konunun ne bakımdan veya hangi

yönden önemli olduğu ortaya konulmalıdır. İfade edilen fikirler, hitap edilen zümrenin somut ihtiyaçlarıyla nasıl ilişkili olduğu, onların hangi sorularına ya da psikolojik, felsefi veya ruhsal ihtiyaçlarına nasıl cevap vermekte veya çözüm olduğu açıklanmalıdır. Daha sonra fikirlerin etkinliği, yani hedef zümrenin tutum ve davranışlarını ne şekilde, nasıl ve ne yönde etkileyeceği belirtilmelidir. Konuyla ilgili deliller sunularak önerilen düşüncelerin geçmişte faydalı bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı ispatlanmalıdır. Sonuç itibariyle kabul edildiği taktirde geleceği nasıl etkileyeceği anlatılmalıdır. Tüm bu hususlar esnasında yapılmış olan çalışmanın tatminkârlığını, fikirlerin, düşüncelerin ve tecrübelerin, gerçekten söz konusu edilecek kadar değerlendirilmiş olduğunu hissettirmek son derece önemlidir.

Fikirleri ifade etmek için kullanılan her metot açık olmalıdır. Bunun için öncelikle fikirler ve düşünceler konuşmacı tarafından anlaşılmış ve sonrada belli bir sıra dahilinde düzenlenmiş olmalıdır. Ancak bu takdirde düşünceler açık ve net bir şekilde anlatılabilmektedir. Her bir faktör açık, sade ve net bir cümleyle konu başlığı olarak bir cümle halinde ifade edilmelidir. Bu arada dinleyicilerin nabzı tutularak anlaşılmadığı veya dikkatlerin kaybolduğu fark edildiğinde yeniden daha sade bir şekilde ana tema ifade edilmelidir. Zaman zaman esas noktaların kısa özetleri ve yeniden hatırlatmalar yapılarak ifade edilen konular hakkındaki formülasyonların zihinde net bir şekilde tutulması sağlanmalıdır.

107 Walker, O. M. ve R. L. Scott, (1962). Thinking and Speaking: A Guide to Intelligent Oral Communication, N.

Bir düşüncenin ifadesinde sadece açık olmak yetmemekte, söylenen sebebin gerçek olduğuna dair bir takım malzemelerle de desteklenmesi gerekmektedir. Çünkü kastedilen fikrin anlamı hitap edilen insan için anlaşılır olmayabilmektedir. Mesela A, D’ ye sebep oluyor düşüncesini anlatırken, A’ nın B’ yi, B'nin C'yi ürettiği anlaşılmış fakat C'nin D'yi nasıl ürettiği anlaşılmamış olabilir. İşlemin anlaşılması için destekleyici ya da açıklayıcı unsurların verilmesi gerekmektedir. Bir fikri, başka fikirlerle desteklemenin gerekip gerekmediği veya bir düşünceyi ifadede desteğin gerekli olup olmadığı şu soruyu sorarak anlaşılabilmektedir: Sebepler zinciri içinde bu fikir acaba destekleyici bir ifade olmadan anlaşılabilmekte midir, veya bu fikrin kabulünü sağlamak için hangi sebepler gereklidir? Bir fikri desteklemek için ifadeler, deyimler, alıntılar veya gerçek hayattan örnekler kullanılabilmektedir. Öte yandan bu amaç için kullanılan sebeplerin sayısı da çok önemlidir. Konunun yeterince anlaşılması, ortaya konulması ve ayrılan zaman gibi nedenlerden dolayı kullanılan sebepler belirli bir sayıda seçilmelidir. Sebepler, en önemlileri ve sadece açıkça ifade edilebilmeye müsait olanlar arasından seçilmelidir. Bir araştırma gibi tek destekleyici sebep de seçilebilir, fakat bu en etkilisi olmalıdır ve tam olarak açıklanmalıdır. Neden diğer destekleyicilerin kullanılmadığı sorusuna karşılık, başka sebeplerin de olduğu fakat bu destekleyici sebebin en önemli görüldüğü, pek yaygın olarak da herkes tarafından bilinemediği, şeklinde açıklama yapılmalıdır.

Sözlü iletişimde sunuş tarzı da son derece önemlidir. Araştırmacının tecrübesine paralel olarak konuşmada daha etkili bir üslup kazanılmakla birlikte, özellikle yeni başlayanlar için birkaç önemli noktaya dikkat çekmekte yarar vardır. Hazırlık sırasında sunuşun bir provası yapılarak muhtemel problemler giderilmelidir. Mesela, bir odada tıpkı konferans salonundaymış gibi duruş, yürüyüş ve dinleyicilere karşı hitabet denemeleri yapılmalıdır. Bunun için odanın arka tarafında bir sandalyede otururken ayağa kalkıp ön tarafa doğru hızlı ve sağlam bir şekilde yürüyerek hayalî dinleyicilere doğru dönülür ve vücut ağırlığı eşit olarak iki ayağa verilerek

dinleyiciler karşısında kendinden emin bir tarzda ayakta durulur. Ayakta sağlam ve dimdik durmak konuşmacının kendine güvenini göstermesi açısından önemlidir. Sol ve sağ taraflara bir kaç adım atılarak hareket edilir. Birkaç tecrübeden sonra rahatlık ve tabiilik hissedilir Bu alıştırma, konuşma için tamamen hazır oluncaya kadar yapılmalıdır. Ayna karşısında konuşma alıştırması yapmak da faydalıdır. Konuşmanın hedefi dinleyicilerdir; bu nedenle ortaya konuşmamak daima dinleyicilerin gözlerine bakmak gerekmektedir. Çünkü, dinleyiciler mutlaka hitabın kendilerine yönelmesini beklerler ve bakılmadığı takdirde dikkatleri dağılır. Kalabalık karşısında ise, dinleyicileri bölümlere ayırıp, her bölüme dikkatlerini kaybetmeyecek şekilde genel olarak ve eşit sürelerde bakılmalıdır. Onlara bakılarak söylenecek fikirlere konsantre olmalıdır. Kendinden emin bir görünümde olmak çok önemlidir. Eğer aktarılacak fikirler sağlam, iyi derlenmiş, inanılmış, önem ve değer verilmişse, hem kendine güven ve hem de konuşmanın başarısı büyük bir ölçüde sağlanmıştır. Anlatacak önemli şeyleri olan, dik duran, dinleyicilere dikkat eden ve enerjik konuşan bir konuşmacı hitap ettiği kesimle güçlü bir iletişim kurar. Konuşmanın iyi olması için konuşmayı içten gelerek ve samimi bir duyguyla yapmalıdır. İçten geldiği gibi hareket edilmeli ve sadece düşüncelere ve söyleneceklere konsantre olarak gerisini serbest bırakmak gerekmektedir. Mesela eller istediği gibi hareket edebilmelidir, çünkü tabiilik önemli bir avantajdır. Genellikle söylenen şeyin kendisinden ziyade nasıl söylendiği daha önemlidir. Sürekli olarak dinleyicinin dikkatinin canlı tutulması ve kastedilen manayı yakalaması sağlanmalıdır.108

108 Walker, O. M. ve R. L. Scott, (1962). Thinking and Speaking: A Guide to Intelligent Oral Communication, N.

IV. Bilimsel Metnin Yapısı

Bilimsel bir metin, metodolojik olarak kurulmuş olan bir dizi yapısal standartları taşımalıdır. Bulguların geçerli olabilmesi için bu yapının eksiksiz olarak kurulması gerekmektedir. Bölümlerden herhangi birinin ihmali, araştırmanın eksikliği ve dolayısıyla da bulguların yanlışlığı anlamını taşımaktadır. Mesela, birinci bölümün olmadığı bir araştırmada hangi problemin işlendiği veya ne tür bir tezin sınandığı belli olmayacaktır. Esasen böyle bir durumda herhangi bir problem araştırılmıyor demektir. Kaynakların ayrı bir bölüm halinde değerlendirilmediği bir çalışmada ise, araştırmaya nereden başlandığı ve hangi bilgiler üzerine çalışmanın inşa edildiği meçhul kalacaktır. Belirsizlik nedeniyle mükerrer bir araştırma yapma riski bile vardır. Kullanılan metodolojinin açıklanmaması, hiçbir metodun kullanılmadığı veya rasgele bir çalışma yapıldığı anlamına gelmektedir. Metodoloji kullanılmadığı taktirde bulguların doğruluğunun delilleri ortaya konamamaktadır. Bulguların değerlendirilmesinin yapılmadığı ve sonucun olmadığı bir araştırma zaten düşünülemez. Bu nedenlerle aşağıdaki temel bölümlerin tümü sırasıyla bilimsel bir araştırmada bulunmalıdır.

BAŞLIK İçindekiler

Önsöz Giriş

I. Bölüm : PROBLEM

II. Bölüm : KAYNAKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

III. Bölüm : KULLANILAN METODOLOJİ VE ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ

IV. Bölüm : BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ V. Bölüm : SONUÇ

Kaynaklar Ekler İndeks