• Sonuç bulunamadı

Xavier Franceschi∗

- Ghada Amer, tuval üzerine işleme yapmaya ne zaman başladınız?

- 1991'de, 1991 yılının sonunda; çeşitli şablonlar kesip dikerek ve bunları tuvalin üzerine dikerek başladım.

- Đşlerinizde dikkat çekici olan nokta tuval üzerinde dikme ve işleme şeklinde kullandığınız bu özel teknik… Bu fikir nasıl ortaya çıktı?

- Zaten dikiş konsepti üzerinde çalışıyordum, elbise şablonları üzerinden bir dizi iş oluşturmuştum. Aynı şablondan 50 adet kestim ve bunları bir stant üzerinde üst üste ekledim. Ayrıca karton şablonlar ya da kontrplak üzerine iğnelenmiş malzemelerle çeşitli kolajlar yaptım. Daha sonra şablondaki bir şekli büyüterek bazı çizgileri dikmeye başladım. Ardından da bunu tuval üzerine diktim.

- Peki, şablon fikrine nasıl ulaştınız? Resim alanında bir terzi gibi çalışmaya nasıl başladınız?

- Dediğiniz şekilde bir “terzi” gibi çalışmaya Mısır’da çıkan bir kadın moda dergisini gördükten sonra başladım, Almanların “Burda” ya da Fransızların “Modes et Travaux” dergisi gibi bir şeydi. Tıpkı “Burda” dergilerinde olduğu gibi aynı batılı modeller poz vermiş ama üzerlerine uzun elbiseler, şapkalar ya da peçeler var (saçlar ise kesinlikle görünmüyor). Dergiye daha yakından baktığımda bu fotoğrafların montaj olduğunu gördüm. Yani iki modelin üst üste bindirilmesi durumu söz konusuydu, biri doğulu diğeri ise batılı. Batılı elbiseleri olan batılı kadınlara (saçlar açık, gözler mavi) "doğudan tatlar eklenmişti"; elbise çok kısa ise uzatılmış, çok darsa bol gösterilmiş, boyun kısmı çok açıksa kapatılmış, şapkalar peçeler eklenmiş... Derginin sonunda ise tüm giysi şablonlarının

FRAC Île-de-France Çağdaş Sanat Merkezi’nin yöneticisi. (Çeviri: Onur Đlter, düzeltme: Gülcan

125 bulunduğu bir kitapçık vardı. Bu modeller arasındaki uçurum çok ilgimi çekti ve bu elbise şablonları üzerinde çalışmaya karar verdim.

- Bu şekilde çalıştığınız proje ile yakın resim tarihi arasında doğrudan bir ilişki var mıydı? Amerikan soyut dışavurumculuğu ile yakınlık gösterdiğinizi düşünüyorum, bu sanatçılar resmin kendisinin bir nesne olması gerektiğini düşünüyordu. Ve sizin tuval ile çalışma tekniğiniz onların teorisine uygun görünüyor; yoksa tüm bunları yalnızca tuval üzerine figürler işlemek istediğiniz için mi yaptınız?

- Benim işlerim yakın resim tarihi ile doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılı değil. Resmimin asla şu tür sorulara bir yanıt sunmasını istemedim: Resim nedir, resim nasıl olmalıdır? Yani bu sanatçıların kendi kendilerine sormuş oldukları sorular… Ayrıca bana öyle geliyor ki eğer resmin maddeselliği herhangi bir şekilde önem arz ediyorsa artık her şeyi onun içinde toplamayı bırakmak gerekiyor.

- Bu sorulardan bazılarına geri dönecek olursak (tuvalin maddeselliği, malzeme - tuval, nesne olarak resim vb.) Donald Judd'un kutularındaki vidalar gibi sizin işinizdeki dikişler de işe nasıl özen gösterildiğini ilk bakışta yansıtıyor ancak ilginç olan sizin resimleriniz onların ötesine geçiyor. Aynı zamanda bahsi geçen ressamların elimine ettiği konu/özne sizin işinizde yeniden beliriyor.

- Evet doğru, bence konu kullanılan teknikten daha önemli. Resim tuvalin konusu haline geldiğinde bizi hayattan alıp götürüyor. Ben resmimin insan ilişkileri ve dünya ile aralarında kurdukları bağları anlatmasını istiyorum.

- Evet ama şaşırtıcı olan, sizin işinizde geri dönüş yapan “konu”, siz yaşayan bir şey isterken, klişeler ile doluyor. Bu biraz tezat değil mi?

- Klişeler hayata ait değil mi?

- Davetsiz bir gerçeklik haline geliyorlar diyelim…

- “Đzlenmesi gereken model " fikri klişeler konusunda benim ilgimi çeken nokta; hepimiz hayatımız içinde bununla yüz yüze geliyoruz, bu şekilde eğitiliyoruz ve büyürken de bize dayatılan modeli takip etmeye zorlanıyoruz. Benim işlerimin tamamı bu model fikri ile ilgilidir.

126 - Bu klişeler önündeyken sizin konumunuz belirsizleşiyor; yalnızca eleştiren ya

da kınayan değilsiniz; sanki tüm bunları keyifle yeniden üretiyorsunuz...

- Birincisi “kınama” sözcüğünü sevmiyorum. Eğer benim resmimde konu ile ilgili bir geri dönüş söz konusu ise bu öğretici (didaktik) bir şekilde değildir. Đlettiğim herhangi bir mesaj, eleştirdiğim ya da kınadığım bir durum yok. Belki de bu nedenle böyle belirsiz bir konumda görünüyorum ve bu etkiyi yaratmayı seviyorum. Ortada kınanmaktan çok açığa vurulan belli bir durumun “ifadesi” var. Ben etrafımdaki dünyayı gözlemliyorum ancak onu eleştirmek istemiyorum zira ben de onun bir parçasıyım… Sanatçı haklı değildir ve diğer herkes hatalıdır… Sanatçı diğer insanlara neyi beğenip neyi beğenmeyeceklerini söyleyen bir model değildir. Kaldı ki bir noktada ben de bu klişe resimleri beğendim. Sahilde uzanan, saçları rüzgarda dalgalanan bu aşıkların posterlerine ben de inandım.

- Evet, ama bir tarafta da ütü yapan kadınlar var, boyun eğen kadınlar… Bunlara da aynı şekilde yaklaştığınızı sanmıyorum.

- Aslına bakarsanız burada da aynı mantık işliyor.

- Varlığını sürdüren bir klişe daha var, dikiş yapan kadınlar… Bu sahneler arasında bazı “kadınsal faaliyetler”mi gösteriliyor ve kullanılan tekniğin belli bir amacı var mı?

- Tabi ki. Kadınsal faaliyetlere ait imgeleri tipik bir kadın faaliyeti ile bağlamak istedim. Aslında ilk diktiğim iş “5 women at work” (Çalışan 5 Kadın): bu dört parçalı bir iş, alış veriş yapan bir kadın, yemek yapan bir başkası, temizlik yapan bir diğeri ve çocuğu ile ilgilenen başka bir kadın var... Beşinci olarak ise dikiş yapan ben varım (yalnızca işin adında geçiyorum).

- Peki ya erotik sahneler?

- Bu işlerimin bir devamı. Gösterilen ile kullanılan teknik arasında bir uyum oluşturarak başlamıştım. Daha sonra erotik sahneler ile bir yarık oluştu, kullanılan teknik ile gösterilen arasında garip bir kolaj. Burada dikiş tekniği en uç noktada kullanıldı. Erkekler için hazırlanmış pornografik dergilerden kadın resimleri alıp bunları dikmek için günler harcamak sapıklık gibi bir şey. Bu noktada kadının

127 boyun eğişine iki kez katkıda bulunuyorum; dikiş yapan kadın ve kendi çarpıtılmış imgesini diken kadın olarak...

- Bu işler dizisinde teknikte de bir evrim görülüyor. Önce tuval üzerinde aynı figürü birkaç defa yeniden üretiyorsunuz ve ipler öncesinde olduğu gibi kısa kesilmiyor, uzun olarak bırakılan ipler figürlerin ötesine geçerek farklı formlar oluşturuyor. Bir şekilde bedenselliğe takviyede bulunan bu evrim işlenen konu ile de doğrudan bir ilişki içinde diyebilir miyiz?

- Doğru, dikiş tekniğim de evrim geçirdi... Tuval üzerinde bir figürü tekrar ediyorum. Đpleri öylece bırakıyorum ve bunlar daha sonra bu figürleri kapatıyor ya da onlarla karışıyor. Resim ile daha da doğrudan bir bağıntı var: figürlerin bu şekilde tekrar edilmesi benim tuval üzerinde kompozisyon yaratmama izin veriyor. Gerçek bir resim var burada.

- Son işlerinizde - “married couples” (evli çiftler) – sanırım belli bir modeli kullandınız…

- Evet, Mısır’da çıkan dergilerde basılmış düğün fotoğrafları üzerinde çalışıyorum. Bir çift evlendiğinde arkadaşları ya da aile üyeleri bir dergide fotoğraflarını bastırıyor.

- Mısır'a ait bir dergi olmasında özel bir neden var mı?

- Hayır, pek sayılmaz, sadece bu dergilerde yayınlanan fotoğraflar çok göz alıcıydı ve başka bir ülkede bu tür fotoğraflar yayınlayan bir başka dergi bilmiyorum. - Mısır’da uzun yıllar mı yaşadınız?

- 11 yaşıma kadar orada yaşadım daha sonra ailemin işi nedeniyle oradan taşındık. - Bu nedenle köklerinizden uzaklaştığınızı hissettiniz mi?

- Evet, Fransa’ya geldiğimde büyük bir uçurum vardı. Hatırlıyorum da kıyafetler konusunda en az 10 yıllık bir fark vardı. Ben bol paça pantolonlar giyiyordum ama bu Fransa'da çoktan demode olmuştu. Belki komik gelecek ama bu benim için önemli bir şeydi… Diğerlerine benzeyebilmek için her şeyi yaptım, amacım diğerlerine benzemek, diğerleri gibi görünmekti.

128 - Aynen öyle.

- Resimlerinizde işlediğiniz bütün konular mutluluk üzerine kurulu. Aramaya zorlanmadığımız bir mutluluk ama yine de mutluluk: romantik aşıklar, evlilik, zevkler vb. Tecrübe ettiğiniz bu değişkenliğin (dengesizliğin) bir sonucu olduğunu söyleyebilir miyiz?

- Öyle de diyebiliriz.

129